Kıssadan Hisse: Konutlandırma Çöplüğü
Prof. Dr. Şengül Öymen Gür
Genellikle düşük ve çok düşük gelir gruplarının yaşadığı kentsel parçalardan “gecekondu bölgeleri”, “favela”, “barrio bajo”, “barrio de chabola”, “tugúrio”, “champerío”, “villa miséria”, “bidonville”, “baraccopoli”, “cinturón de miséria”, “shanty towns”, “informal settlements” gibi kalıplar kullanılarak söz edilir. Ama konut edindirme politikaları bekleneni vermediği zaman ABD’nin ünlü “suburb”lerinden çok yakın tarihlerde “suburb çöküntü alanları” diye söz edilmek üzeredir. “Foreclosed: Rehousing the American Dream” (2012), bundan tam 80 yıl önce Modern Architecture: International Exhibition’ın sergilendiği MoMA’da çok önemli bir başka çalışmanın araştırma ve sergi kitabıdır. Columbia Üniversitesi Mimarlık Lisansüstü Çalışmaları Enstitüsü’ne bağlı Buell Araştırma Merkezi’nde geliştirilen hipotezin yaslandığı önemli bir gerçeklik var: 65 yaşına girdiğinde, 1940 yılında GI yasası diye anılan bir yasa maddesinin imkan tanıdığı ve ABD savaş sonrası ekonomik krizinin aşılmasında önemli rol oynayarak rüştünü ispat etmiş olan büyük Amerikan rüyası “suburbia” konut bölgeleri fikri emekliye ayrılmak üzeredir. Neredeyse son 10-15 yılda her Amerikan kentinde, kenti ince manikürlenmiş bir yeşil bantla saran süper büyüklükte ve çok sayıda evlerden ve kocaman tek kutu perakende alışveriş binasından oluşan devasa “suburb”ler köhnemiş ve yok olmak üzeredir. Bu durumun yaşanmasına neden olan şey, mal karşılığı, uzun vadeli (30 yıl) düşük faizli geri ödeme yoluyla konutlandırma, 2008 ekonomik krizinden sonra tamamen çökmüştür. Satın alanlar cebri icralık, müteahhitler iflastadır. Bu çaresiz saptama 1960’lar ve 1970’lerde kent merkezlerinden çepere kaçış göçünü anımsatıyor. Şu anki durum sadece bugünün suburbiyası için geçerli değil. 1940 ve 50’lerin genç ailelerini cezbeden suburbiyasını da bugün tanımak zor. Çünkü bu eski suburbler de bugünün yeni toplumuna artık cazip gelmiyor ve bunlar için başka bir işlev öngörmek de olanaklı değil, çünkü hiçbir esnekliğe sahip değiller. Bu konut edindirme modelinden vaz mı geçilecek, bütün bu alanlar çürümeye mi terk edilecek? Araştırmanın sorusu bu.
Gelinen bu durumu önlemek için 1993’te kurulan Yeni Kentleşme Kongresi, Smart Growth Hareketi, yoğunluk, yürünebilirlik, karma kullanım erdemleri üzerinde durduysa da “anahtar teslim müteahhitler”in kredilere balıklama atlamasını engelleyemedi. Amerikan evinin büyüklüğü %140 artarak 90 m²’den 220 m²’ye yükseldi. Kenti sarmalayan her yeşil alan müteahhittin gözünde dolar cinsinden tartılır oldu. Oysa kent dışında yaşayanların ve iş-ev, iş-alışveriş arasında araba kullanmak zorunda kalanların benzin parası fahiş rakamlara ulaştı. Barrack Obama 2019 yılında buna çözüm olarak ince, yüksek hızlı raylı sistemleri önerdiyse de arabanın rutinini etkileyeceğini öne süren engellerle karşılaştı. Araba imalatı ve satışı durdurulamazdı.
Büyük ön bahçeli, arka bahçeli, teraslarla çevrili, içinde büyükanne evi olan romantik Amerikan rüyası bugünün kentleri kadar karışık etnik, ırk, aile yapısı açısından çok farklı nüfuslar tarafından kullanılıyor. Eski suburb ev kadınları evinde oturup misafircilik oynayıp çocuk yetiştiren kadınlar değil artık. Herkes kentlerde çalışmak zorunda veya buna istekli. Kısacası ne değerler aynı değerler ne insanlar aynı insanlar. Dolayısıyla yeni üretim hazırladığı tip projelerle bu talebe yanıt olmaktan çok uzak. Eski suburbler ise çok eski. ABD gerek yepyeni bir konutlandırma yöntemi gerekse zengin tipolojiler ortaya koymak zorunda. “Sular altında” diye söz edilen çok dar gelirlilere çözüm üretmek zorunda. Belli ki bu nüfuslar, yıkılıp yok edilene kadar çürümeye bırakılan suburbleri mesken edinecekler. Ülkemizde birçok TOKİ yerleşmesinin de durumu bundan farklı olmayacak. Zaten TOKİ başladığı işi bitirmekten aciz. Örneğin, Zeytiburnu…
Foreclosed sergisinde ikişerden 5 grup analitik çalışmalar, finans, coğrafya, kent, kentsel alt bölgeler düzeyinde çalışmalar yaparak miniskül mimariyi iyileştirmek gibi çok etik bir görev için bir araya gelmişler. The Oranges- New Jersey için MOS Architects, Temple Terrace-Florida için Visible Weather, Cicero- Illinois için Studio Gang Architects çalışmışlar. Keizer- Oregon’da Workac, Rialto- Kaliforniya’da ZAGO Mimarlık çalışmış. Her bir yer için bir antidot gibi görülen, mobilite ve esneklikten yoksun konutlar yerine gelebilecek konutların neler olabileceği ve nasıl gerçekleşebileceği konusunda tasarımlar üretmişler. ABD’nin dörtte üçünü bu miniskül mimari örttüğü için uzun bir süre ABD bile kentsel çürüme ile başa çıkamayacak gibi görünüyor. Bunun bir yolu belki ABD’de özel girişimci yerine devletin bu görevi üstlenmesi olabilir. Ama 21. yüzyılda “devlet” kavramının yeniden gözden geçirilmesine kadar bu tartışma uzayabilir.
Kıssadan hisse, ülkemizde devlet kavramı gözden geçirilmelidir; konutun ciddi bir araştırma konusu olduğu kabul edilmelidir; arazilere balıklama dalmak sakıncalıdır, sonuçları üstlenici firmalar için çok kötü olabilir ve oluyor da; sözde bir devlet girişimi gibi görünen TOKİ’nin elinde kalan konutların faturası önce hazineye sonra dönüp vatandaşa çıkabilir ve çıkıyor da; vatandaş aklını başına toplamalı ekonomik kriz döneminde asla konut kredisi kullanmamalı, icralık olmamalıdır ve güzel günler idealinden vaz geçmemesi gereken akademiya “marjinal konut” hesaplarını öğrenmeli, öğretmeli, devlete (!), üstleniciye yol ve yön göstermelidir. Esnek olup zamana ve müşteriye uyumlanabilen konut tasarımlarında yoğunlaşmalıdır. Şimdiden enkaza dönüşmüş yeni konut bölgelerinden ders alınmalıdır.