Kerpiç Mimaride Bezeme
Doç. Dr. Özlem Karakul
Kırsal mimari, yapı ustalarının çevresel koşullar ile gelenek içinde sürdürülen kültürel pratik ve anlatımları gözeterek, yöresel malzeme ve araçlar kullanarak, bilgi, beceri ve tekniklerini aktardıkları bir süreçle inşa edilmektedirler. Bu süreçte inşa edilen kırsal mimarlık ürünlerinin kültürel ve fiziksel yönleriyle bir bütün olarak anlaşılması, korunmalarına yönelik doğru ve bütüncül yaklaşımların geliştirilmesi açısından önemlidir (Karakul, 2011, 106). Kırsal mimarinin yapılı çevre ve yerleşim özellikleri gibi fiziki niteliklerinin korunması, “somut kültürel miras” kapsamında değerlendirilirken, kültürel pratik ve anlatımlar, yapı geleneği içinde sürdürülen bilgi ve uygulamalar ve yaşam biçimleri gibi kültürel niteliklerinin korunması ise “somut olmayan kültürel miras” (1) kapsamında değerlendirilmesi gereken konulardır (Karakul, 2011, 106).
Kırsal yerleşimlerde, ustaların yerel yapı malzemeleri ve geleneksel yapım tekniklerini kullanımıyla tanımlanabilen geleneksel yapım yöntemleri, yöresel yapı kültürünün özgünlüğünü de oluşturmaktadır (Karakul, 2015a, 150; 2015b, 137). Ustaların, yöresel malzeme ve çevresel koşulları değerlendirmedeki ustalıkları ile bilgi ve yaratıcılıklarının ürünü olan geleneksel yapım yöntemleri yanında, yaşayanların geleneksel yapıların bakım ve bezenmelerine yönelik yapmış oldukları birtakım uygulamalar da yöresel yapı kültürü açısından değerlendirilmesi gereken konulardandır. Nesilden nesile aktarılarak sürdürülen geleneksel yapım yöntemlerinin, çağdaş yapı teknolojilerinin geliştiği günümüz koşullarında sürdürülebilirliği, yapı kültürünün uygulayıcılarının etkinliklerini sürdürebilmesiyle olanaklıdır. Bu anlamda, yöresel yapı kültüründe geleneksel bilgi ve uygulamaların da disiplinlerarası bir yöntemle, somut ve somut olmayan yönleriyle belgelenmesi gereklidir.
“Geleneksel zanaatlar ya da el sanatları”, UNESCO 2003 Sözleşmesi’nde somut olmayan kültürel mirasın ilişkili olduğu alanlardan biri olarak tanımlanmaktadır (2). Geleneksel mimarinin yaratıcıları olan yapı ustalarının yaptığı uygulamalar ile bilgi ve becerileri de, “geleneksel zanaat” kapsamı altında değerlendirilmekte ve somut olmayan kültürel miras unsuru olarak belgelenmesi ve korunmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. “Yapı kültürü” (3) içinde incelenebilecek, kırsal mimariye yansıyan somut olmayan kültürel miras unsurları, yapı ustalarının bilgisi ve kullandığı teknolojinin belirlediği teknikler, teknik bilgiler, yöntemler, beceriler ve ustalıklardır (Pultar, 1997, 27-32; Ito, 2003; Akagawa, 2005). Bu unsurlar arasında, yapı ustalarının bilgi ve becerileri yanında, kırsal yerleşimlerde yaşayanların yapı geleneği içinde sürdürdüğü birtakım bilgi, beceri ve uygulamalar da somut olmayan kültürel miras unsuru olarak değer taşımaktadır. Çalışma kapsamında köylü kadınların sürdürdüğü geleneksel yapıların bakımı ve süslenmesine yönelik gerçekleştirdikleri uygulamalar, kullandıkları özel teknik ve araçlar incelenmektedir.
Anadolu kırsal yapı geleneğinin uygulayıcıları olarak ustaların bilgi, beceri, teknik ve yöntemlerinin belgelenmesi ve yeni nesillere aktarımı, geleneğin sürekliliği için zorunludur. Kadınların, bakım, yenileme ve süsleme amaçlı yaptığı uygulamalar da somut olmayan kültürel miras olarak değer taşıdığından, yapı geleneğinde kadının rolünün tanımlanması ve belgelenmesi, yapı ustalarıyla birlikte miras taşıyıcısı olarak belirlenmesi ve korunmaları açısından önem taşımaktadır.
Çalışma kapsamında, yapı geleneği içindeki bilgi ve uygulamalar arasında kabul edilen bakım ve bezeme pratikleri ile, geleneksel konutların inşa sürecinin tamamlanmasının ardından, yaşayanlar tarafından düzenli aralıklarla tekrar edilen bilgi ve uygulamalar anlatılmaktadır. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile ilgili Mevzuat’da da (4) belirtildiği üzere, düzenli aralıklarla yapılan bakım, geleneksel konutların korunması ve yaşamını sürdürmesi açısından, gerekli bir müdahale biçimidir. Bu bağlamda, çalışma kapsamında, yapı geleneği içinde yüzyıllardır sürdürülen kerpiç mimarinin bakım ve bezeme uygulamaları, uygulayıcı olarak köylü kadınlar tarafından kullanılan özel teknik, malzeme ve aletler, Konya ve yakın çevresindeki geleneksel konutların korunması ve yaşamını sürdürmeleri açısından incelenmektedir.
Bu çalışma, Hüyük İlçesi’nin Çavuş ve Değirmenaltı köylerinde ve yakın çevresinde yaşayan köylü kadınlar tarafından halen sürdürülen bir kültürel pratik olarak, geleneksel konutların bakım ve bezeme pratiklerini, yöreye özgü yapma biçimleri ile kullanılan malzeme, teknik ve araçlarla birlikte ele alarak, somut ve somut olmayan kültürel miras olarak korunması üzerine bir değerlendirme yapmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda pratiğin, “uygulanma biçimi” ve köylüler açısından taşıdığı “anlamı” (5), mimari özellikler, mekânsal özellikler, mimari elemanlar ve bezemeyle kurduğu ilişkiler açısından incelenecektir.
Bu çalışma, 2017 yılı Temmuz ayında Selçuk Üniversitesi’nde yürütülen Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) (6) kapsamında Hüyük İlçesi Çavuş ve Değirmenaltı köylerinde gerçekleştirilen alan araştırmaları sırasında elde edilen bilgi ve belgeler ışığında hazırlanmıştır. Alan araştırmaları kapsamında kullanılan belgeleme teknikleri, mimari tespitler, gözlem, fotoğraflı belgeleme ile köylüler ve yerel yöneticilerle yapılan görüşmelerdir.
Konya Yapı Geleneği İçinde Hüyük Geleneksel Mimarisi
Anadolu’da antik çağlardan günümüze farklı uygarlıkların yerleşme alanı olan Konya, farklı kültürlerin etkileşimleriyle oluşmuş zengin bir mimari çeşitlilik sunmaktadır. Yerleşim tarihi M.Ö. 7200’lere kadar giden Çatalhöyük, kerpiç yığma tekniğiyle inşa edilmiş, düz toprak damlı konutların erken örneklerini de içermektedir (Human, 2016, 301). Çatalhöyük’te bulunan geleneksel kerpiç konutlar, insanların kültürel ve dini sembollerini yansıtarak süsleme amaçlı uyguladıkları duvar resimlerinin erken örneklerini de içermektedir (Hodder, 2010; Çamurcuoğlu, 2015). Orta Anadolu’da, Roma Dönemi’ne kadar uzandığı belirtilen duvar resminin tarihi (İmamoğlu, 2009, 91) gerçek anlamda, Neolitik Dönem yerleşimi olan Çatalhöyük’te bulunan geleneksel konutlardaki resimlerle başlar. Çatalhöyük Evleri’nde bulunan duvar resimlerinin yapımında kirli bej kerpiç sıvası üzerine kırmızı, pembe, kahverengi, beyaz ve siyah renkler kullanılarak, herhangi bir motif göstermeyen düz boyalı panellerin, tek ya da çok renkli geometrik bezeklerin, çiçek, yıldız, daire gibi sembolik motiflerin yanısıra değişik konulu tasvirler yapılmıştır (7). Vahşi hayvan, insan biçimlerinin, avlanma sahnelerinin yanısıra, peyzaj ve yerleşim resimleri ile geometrik tasarımların resmedildiği duvar resimleri, tarih öncesi dönem duvar resimlerinin ilk örneğini temsil etmektedir (Çamurcuoğlu, 2015, 89).
Selçuklu Dönemi’nde başkent olan Konya’da o dönemden itibaren, geleneksel konut mimarisi, çoğunlukla kerpiç yığma duvar üstü toprak dam olarak inşa edilmiştir (Arseven, 1952: 2078). Konya ve yakın çevresindeki kırsal yerleşimlerde geleneksel konutlar, yörede bulunan malzeme olanaklarına bağlı olarak, taş yığma ya da Hititler’den (8) bu yana Anadolu’da yaygın olarak kullanılan, kerpiç yığma tekniği ile inşa edilmişlerdir. Konya çevresindeki dağlık ve yağışlı bölgelerde, evlerin duvarları genellikle yığma taş sistem olurken, düzlük ve az yağış alan bölgelerde ise genellikle ahşap hatıllı kerpiç yığma sistemle örülmektedir (Önge, 1991:138).
Farklı yerleşimlerde değişiklik göstermekle birlikte, Konya geleneksel mimarisinin mekân organizasyonu, tek katlı konutlarda, avlu, çardak, mabeyin (9) ve odalardan, iki katlı geleneksel konutlarda, genel olarak, zemin katta, girişte avlu ya da “hayat”, ahır, samanlık, odunluk, depo, ambar, gibi servis mekânları ile üst katta, yaşam ve üretim etkinliklerinin birlikte yer aldığı, “hayat”, mabeyin de denilen sofa, çardak ve odalardan oluşan bir düzene sahiptir.
Hüyük, Konya’nın batısında ve 96 km uzağında yer alan, 10 kasaba ve 9 köyün bağlı olduğu bir ilçe merkezidir. Hüyük İlçesi, Beyşehir İlçesi’ne yakınlığı nedeniyle, benzer yerleşim ve mimari özellikler göstermektedir. Beyşehir civarında bulunan, M.Ö. XIII. yüzyıla tarihlenen Eflatunpınar Anıtı, yörede Hititler’den günümüze yerleşimin olduğuna dair en önemli yapıdır (10). Sırasıyla Hititler, Asurlular, Persler, Roma ve Bizanslılar’ın egemenliğine girmiş olan bölgede, Selçuklular ve Osmanlı Dönemi’nden kalma çok sayıda yapı ve yapı kalıntısı bulunmaktadır.
Çalışmaların yürütüldüğü, Çavuş ve Değirmenaltı Köyleri, Konya’nın Hüyük İlçesi’ne bağlı, benzer mimari ve yapı geleneği özellikler sergileyen geleneksel konutları içeren kırsal yerleşimlerdir. Çavuş Kasabası, Konya’nın Hüyük İlçesi’ne bağlı, kente 98 km, ilçeye 6 km uzaklıkta bir kırsal yerleşimdir. Çavuş, Göller Bölgesi’nde bulunan, 1974 yılından önce idari olarak Beyşehir’e bağlıyken, günümüzde Hüyük İlçesi’ne bağlı eski bir yerleşim yeridir. Değirmenaltı Köyü, Hüyük ilçesine 1 km uzaklıkta bir kırsal yerleşimdir. Ahşap malzemenin az bulunduğu Konya kırsalında olduğu gibi, Hüyük ilçesinin Çavuş ve Değirmenaltı köylerinde de, geleneksel konutlar tek ya da iki katlı olarak, çoğunlukla taş su basman seviyesi üstüne ahşap hatıllarla bağlanan kerpiç yığma duvarların çatıda ahşap kirişlerle örtülüp, toprakla kaplanmasıyla inşa edilmektedirler.
Hüyük Geleneksel Mimarisinde Bakım ve Bezeme Pratikleri
Hüyük ilçesine bağlı kırsal yerleşimlerde, yapı ustaları tarafından inşa edilen kerpiç yapıların bakımı, yenilenmesi ve süslenmesi amacıyla, geleneksel yapı ustaları ve kadınlar tarafından sürdürülen bilgi ve uygulamalar, somut olmayan kültürel miras unsuru olarak, yöreye özgü taşıdığı özgün nitelikler açısından, belgelenmesi ve korunması gerekli değerler arasındadır. Geleneksel konut inşa sürecinin yapı ustaları tarafından tamamlanmasından sonra başlayan, bakım ve bezeme geleneğinin uygulayıcısı olan kadınlar, kullandıkları malzeme, aletler ve teknikler açısından somut olmayan kültürel mirasın korunması ve sürdürülmesi konusunda önemli rol oynamaktadır. Bölgede yüzyıllardır köylü kadınlar tarafından sürdürülen bezeme ve bakım geleneği içindeki bilgi ve uygulamalar, anne-kız arasında nesilden nesle aktarılarak sürekliliği sağlanmaktadır. Yüzyıllardır sürdürülen kültürel pratik, kadınların yalnızca yaşama kültüründe değil, yapı kültüründe de yapı ustalarıyla birlikte önemli rolleri olduğunun da yöreye özgü bir örneğidir. Çavuş ve Değirmenaltı köylerinde sürdürülmekte olan kerpiç mimaride bakım ve bezeme geleneğinin, yöresel bir somut olmayan kültürel miras unsuru olarak belgelenmesi ve korunması bu çalışmanın ana konusudur.
Kerpiç Mimaride Bakım Pratikleri
Tarihi yapıların genelinde olduğu gibi, kerpiç yapıların korunmasında da, düzenli bakımın önemi büyüktür. Taş ve ahşaba göre, suya dayanım derecesi daha düşük olan kerpiçten inşa edilen duvar yüzeyine uygulanan toprak sıvanın düzenli aralıklarla yenilenmesi, yapıların yaşam süresini uzatmaktadır. İncelemelerin yapıldığı Çavuş ve Değirmenaltı köylerinde, geleneksel kerpiç konutlarda yapılan bakım uygulamaları, toprak sıvanın yapımı, sulandırılmış çamurun uygulanması (yalabıtma) ve boyamadan oluşan üç aşamalı bir süreçtir.
Bakım uygulamalarının ilk aşaması, geleneksel kerpiç yapıların inşa sürecinin son aşamasında, yapı ustaları tarafından gerçekleştirilen toprak sıva uygulamasıdır. Toprak sıvanın hazırlanması, yöreden yöreye değişiklik göstermekle birlikte, Hüyük ilçesi, Çavuş Köyü’ndeki yapı ustalarının anlatımlarına göre, Söğütlüdere bölgesinden getirilen toprak, saman ve suyla karıştırıldıktan sonra, birinci gün bekletilmekte, sonraki üç gün boyunca karıştırılarak, dördüncü gün kıvama geldikten sonra, sıva olarak kullanılmaktadır (11). Sıvanın yapımında kullanılan toprağın özlü olmasına, samanınsa, kerpiç yapı bloklarında kullanılanlara göre daha ince olmasına dikkat edilmektedir.
Ustaların yaptığı sıvanın tamamlanması ve kurumasının ardından, ikinci bir işlem olarak, köylü kadınlar tarafından “mala sıvası” adı verilen, özleştirilmiş çamurla sıvama işlemi yapılmaktadır (12). Özleştirme işlemi, saman ve suyla karıştırılan toprağın üç gün boyunca karıştırılarak bekletilmesi ve çiğnenerek özleştirilmesi işlemlerinden oluşmaktadır. Özleştirilen çamur, elle uygulanması sırasında, vurulduğunda duvar yüzeyine kolaylıkla yapışmaktadır. Dana sonra sıva yüzeyi tahta malayla düzeltilmektedir. Bu sıva işlemi sırasında, erkekler, yapıların üst seviyelerini, kadınlar, zemin kat duvarını sıvamaktadır. Sıvadan sonra, Çavuş Köyü’nde yerel adıyla “yalabıtma” adı verilen, sulandırılmış çamurun sıva üzerine sürülmesi işlemi yapılmaktadır. Kadınlar tarafından uygulanmakta olan “yalabıtma” işleminde, “höyük sıvası” ya da “kırmızı toprak” (13) adı verilen, Hüyük ilçe merkezinden alınan toprağın suyla karıştırılmasıyla elde edilen, sulandırılmış çamurun içine, un yapımı sırasında ortaya çıkan “kaba ve ince kepek” katılarak hazırlanan karışım, köylülerin “çaput” adını verdikleri, bir bez ya da keçe yardımıyla sıva yüzeyinin üzerine sürülmektedir. Elenmeden kullanılan kırmızı özlü toprak, suyla karıştırılarak, bazen bu karışıma un kepeği de eklenerek, duvar yüzeyinden kopan ve kırılan parçalarının onarımı için dolgu malzemesi olarak da kullanılmaktadır.
Kerpiç evlerdeki bakım uygulamalarının son aşaması olarak, kadınlar tarafından uygulanan “yalabıtma” işleminin ardından, boyama işlemine geçilmektedir. Bazı yapılarda kireç, bazı yapılarda ise Hüyük yöresinde “ak” anlamına da gelen “çırpı” adı verilen, Kıreli yöresinden alınan özel beyaz bir toprağın suyla ve bazen de ince samanla karıştırılmasıyla elde edilen boya, duvar yüzeyine uygulanmaktadır (14). Yörede “aklama” adı da verilen bu yenileme ve bakım işlemi, yılda iki kez, genellikle bahar ve güz aylarında, kadınlar tarafından yapılmaktadır. “Çırpı” adı verilen bu özel beyaz toprak türü, kerpiç duvarların boyanması yanısıra, farklı aletler ve teknikler kullanılarak, aşağıda detaylı olarak açıklanacak olan duvar yüzeylerinde bezeme amaçlı desenlerin yapımında da kullanılan temel malzemelerden biridir. Boyama işleminde, “ak toprak” dışında “kırmızı toprak”, ya da kırmızı ve beyaz toprak karıştırılarak elde edilen açık “kahverengi toprak” da karışımda kullanılmaktadır. Konutlarda oturma odaları, çoğunlukla “ak toprak” kullanılarak boyanmaktadır. Geçmişte, boyama işlemi sırasında kullanılan karışımın içine böceklere karşı kullanılan birtakım kimyasal ilaçlarında katıldığı söylenmektedir. Bakım pratikleri, yılda bir ya da iki kez, kadınlar tarafından, temizlik amacıyla yenilenmektedir.
Kerpiç Mimaride Bezeme Pratikleri
Konya ve yakın çevresinde Neolitik Dönem Çatalhöyük yerleşiminde erken örnekleri bulunan duvar resmi geleneği, içerdiği motifler ve sembolik anlamlarda ki farklılaşmalara rağmen, Çavuş ve Değirmenaltı yapı geleneği içinde halen sürdürülmektedir. Çalışma kapsamında incelenen bezeme pratikleri, köylü kadınların, konutların duvar yüzeylerinde uyguladıkları toprak sıva ve boyayla yapılan desenlerin, farklı araç ve teknikler kullanılarak uygulanma sürecini ifade etmektedir. Gelenek içinde yüzyıllardır sürdürülen süsleme uygulamaları, somut olmayan kültürel miras unsuru olarak belgelenmesi gereken bir konu olduğundan, çalışma kapsamında, çalışma alanlarındaki uygulayıcıların kullandıkları farklı yöntem, malzeme ve teknikler açısından incelenmektedir.
Yukarda da değinildiği gibi, Çavuş Köyü ve çevresindeki Değirmenaltı Köyü’nde “çırpı” adı verilen özel beyaz, kahverengi ya da kırmızı toprağın su ile karıştırılmasıyla elde edilen boya, duvarların boyanması yanısıra, konutlarda bezeme amaçlı olarak da kullanılmaktadır. Geleneksel konutlarda, çoğunlukla ön cephede, giriş kapısı çevresinde, iç mekânlardan çoğunlukla “hayat” adı verilen sokaktan yapıya giriş mekânının duvarlarında, ve avlularda bulunan, genellikle tandırın bulunduğu, yarı açık çardak ya da “örtme” adı verilen mekânların duvarlarında, ambarlarda, farklı biçim ve renklerde, çoğunlukla kahverengi ve tonları, kırmızı ile beyaz renklerde uygulanmış süsleme amaçlı toprak sıva ve boyalarla oluşturulmuş desenler izlenmektedir. Köylü kadınlar, geçmişte, bu bezeme pratiğine köylüler tarafından daha çok önem verildiğini, “günümüzün fayansı” adını da verdikleri bu pratiğin, konut cepheleri ve “hayat” mekânları yanısıra, içeriye sonradan katılan tuvalet mekânlarının duvar yüzeylerinde ve ambarlarda da, uygulanmasının sürdüğünü belirtmektedir (15).
Yukarda ayrıntılarıyla açıklanan toprak sıva uygulaması ve ardından yapılan “yalabıtma” adı verilen sulandırılmış çamur ve boya uygulamasından sonra, bezeme amaçlı toprak desen ve boyama uygulamaları için, “çırpı” adı verilen özel beyaz toprağın yanısıra, farklı bölgelerden temin edilen kahverengi ya da kırmızı toprak da kullanılmaktadır. Süslemelerin yapımında kullanılmak üzere hazırlanan karışım için, ilk olarak, “çanak” adı verilen pişmiş toprak kaplarda, toprak ve su karıştırılarak, köylülerin “bulamaç” adını verdikleri, homojen bir karışım elde edilmektedir. Karışımın hazırlanması sırasında, beyaz toprak, köylülerin çok sevdiği, kendine özgü bir koku ortaya çıkarmaktadır. Hazırlanan karışım, köylü kadınlar tarafından, “parmak”, “el”, “bez”, “koyun yünü” ya da “çalı süpürgesi” gibi araçlar kullanılarak, farklı teknik ve yöntemlerle duvar yüzeyine uygulanmaktadır. Köylülerle yapılan görüşmelere göre kullanılan en yaygın teknikler arasında, “serpme”, “sıçratma”, “parmak basma” teknikleri bulunmakta, farklı teknik ve araçlar kullanılarak, duvar yüzeylerinde farklı desenler ortaya çıkarılmaktadır. “Serpme” ve “sıçratma” teknikleri, çalı süpürgesi, yün yada bez kullanılarak uygulanmakta, “parmak basma” tekniği ise, çoğunlukla üç parmağın, ya da elin karışıma batırılarak duvar yüzeyine, farklı yönlerde bastırılmasıyla uygulanmaktadır. Köylü kadınlar arasında, bezeme pratiğine dair özel anlamlar arasında, kullanılan sıçratma tekniği ile ilgili yaygın bir inanış bulunmaktadır. Bu inanışa göre, serpme ve sıçratma tekniğinin uygulanması sırasında, genç kızların boyayı akıtmadan duvar yüzeyine uygulayabilmesi, evlenebilmesinin ve beğenilmesinin ön koşuludur. İnanışa göre, genç kızların duvara serptiği ya da sıçrattığı boyanın, serpildiği haliyle, akmadan duvar yüzeyinde kalabilmesi gereklidir. Köylü kadınlara göre, bu işin sırrı elle ayarlanan karışımın kıvamı ve el becerisiyle ilgilidir.
Köylü kadınların, “aklama” ya da “benek basma” olarak da adlandırdığı bu işlemle ortaya çıkardığı desenler, zamanla, sert iklim koşullarının da etkisiyle görünürlüğü kayboldukça, kadınlar tarafından, yılda bir ya da bahar ve güz aylarında olmak üzere yılda iki kez yenilenerek, kültürel pratiğin yapı geleneği içindeki sürekliliği de sağlanmaktadır. Evlerin güzelleştirilmesi ve süslenmesi amacıyla, uzun yıllardır sürdürülen bu geleneğin, Çavuş ve Değirmenaltı köylerinde, geleneksel konut cephelerinde ve duvarlarında izlenen yöreye özgü çok çeşitli örnekleri bulunmaktadır.
Sonuç ve Öneriler
Kerpiç yapım tekniği, son yıllarda, ekolojik mimari ve sürdürülebilirlik tartışmaları içinde yeniden önem kazanmış ve yeni yapılarda kullanım biçimlerine yönelik çalışmaların sayısı artmıştır. Bu anlamda, Hüyük İlçesi’nde bulunan Çavuş ve Değirmenaltı köyleri, gerek özgün geleneksel mimarisi ve gerekse halen okunan kerpiç mimari yapım tekniği ile Konya’nın yakın çevresinde hızla tükenmekte olan kırsal mimari geleneğin bilinmesi ve anlaşılması için önemli bir bilgi kaynağıdır. Hüyük yöresi kerpiç yapı geleneği içinde kadınlar tarafından yüzyıllardır sürdürülmekte olan kerpiç mimarinin bakım ve bezeme pratikleri, hem mimari bezeme unsuru olarak hem de uygulanma biçimi, kullanılan teknik, malzeme ve araçlar açısından, somut olmayan kültürel miras olarak taşıdığı önem nedeniyle korunması ve sürdürülmesi gereken yöreye özgü değerlerdendir. Bu bakımdan, bu kültürel pratiğin, somut ve somut olmayan yönleriyle bütüncül olarak belgelenmesi ve korunması, bölgenin yapı geleneğinin unutulmaması ve Konya’nın kültür tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu kapsamda, ortaya koyduğu bütüncül belgeleme yöntemi ile başlangıç niteliğindeki bu çalışmanın Konya’nın diğer kırsal yerleşimlerinde de tekrarlanarak, yapı geleneği içindeki bilgi ve uygulamaların, gelecek kuşaklara aktarılmak üzere derlenmesi gereklidir.
Kaynaklar
Akagawa, N. (2005). “Intangible Heritage in Urban Planning Process, Case Study: Chao Phraya Riverscape, Thailand”, 8th International Conference of The Asian Planning Schools Association. September 11-14.
Anonim, (2011). Tanıtım ve 2012 Faaliyet Raporu, Hüyük Kaymakamlığı.
Arseven, C. E. (1952). Sanat Ansiklopedisi, İstanbul: Maarif Matbaası. s. 2078.
Çamurcuoğlu, D.S. (2015). The Wall Paintings of Çatalhöyük (Turkey): Materials, Technologies and Artists, Institute of Archaeology University College London, Unpublished PhD Thesis.
Hodder, I., Meskell, L. (2010). “The symbolism of Çatalhöyük in its regional context”. Religion in the Emergence of Civilization: Çatalhöyük as a Case Study, Ed. Ian Hodder, New York: Cambridge University Press.
Human, H. (2016). “Neolithic Site of Çatalhöyük”. Unesco World Heritage in Turkey 2016, Ed. Nevra Ertürk, Özlem Karakul, Ankara: Grafiker Ltd.Şti.
İmamoğlu, V., İmamoğlu, Ç. (2009). “Wall Paintings of Necip Özalp House In Gesi”. METU Journal of The Faculty of Architecture, Vol: 26, No:2, s. 91-102.
Ito, N. (2003). “Intangible Cultural Heritage Involved in Tangible Cultural Heritage”. ICOMOS 14th General Assembly and Scientific Symposium, Victoria Falls, Zimbabwe.
Karakul, Ö. (2015a). A Conservation Approach to the Knowledge and Skills of Traditional Building Masters, Milli Folklor-International and Quarterly Journal of Cultural Studies, Cilt:14, Yıl: 27, Sayı: 107, s.149-160.
Karakul, Ö. (2015b). “An Integrated Methodology for the Conservation of Traditional Craftsmanship in Historic Buildings”, International Journal of Intangible Heritage, Vol:10, p.135-144.
Karakul, Ö. (2011). “An Integrated Approach to Conservation Based on The Interrelations of Tangible and Intangible Cultural Properties”, METU Journal of The Faculty of Architecture, Vol: 28, No:2, s. 105-125
Karakul, Ö. (2007). “Folk Architecture in Historic Environments: Living Spaces for Intangible Cultural Heritage”. Milli Folklor-International and Quarterly Journal of Cultural Studies, 10, 19, 75, 151-163.
Karpuz, H. (2000). “Osmanlı’da Konut Mimarisi, Konya Örneği”, Eyüp Sultan Sempozyumu (s.391-401), İstanbul.
Kömürcüoğlu, E. (1962). Yapı Malzemesi Olarak Kerpiç ve Kerpiç İnşaat Sistemleri, İstanbul: Teknik Üniversitesi Matbaası.
Naumann, R. (1975). Eski Anadolu Mimarlığı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Pultar, M. (1997). “A Structured Approach to Cultural Studies of Architectural Space”, Culture and Space in the Home Environment, Critical Evaluations and New Paradigms, İTÜ Faculty of Architecture in Collaboration with IAPS, İstanbul.
Rapoport, A. (1990). “Systems of Activities and Systems of Settings”, Ed. S. Kent, Domestic Architecture and the Use of Space: An Interdisciplinary Cross-Cultural Study, Cambridge University Press, UK.
Önge, Y. (1991). “Konya Evinin Tezyinatı”, Türk Halk Mimarisi Sempozyumu Bildirileri. (ss.137-143). Ankara: Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yayınları.
UNESCO (2003) Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi, 17 Ekim, Paris (https://ich.unesco.org/doc/src/00009-TR-PDF.pdf) (Erişim: 21 Temmuz 2017).
Kaynak Kişiler
Çelik, Kerime, 1972, Ev Hanımı, Sözlü Görüşme, Değirmenaltı Köyü
Can, İbrahim, 1959, Yapı Ustası, Sözlü Görüşme, Çavuş Köyü
Ülvan, Cüneyd, 1969, Yerel Yönetici, Sözlü Görüşme, Hüyük
Not
1. UNESCO 2003 Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nde yapılan tanıma göre “somut olmayan kültürel miras”, “toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar” anlamına gelir.
2. UNESCO 2003 Sözleşmesi’nde mirasın belirdiği alanlar olarak, “gösteri sanatları, toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler; doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar ve el sanatları geleneği” belirtilmektedir.
3. Karakul (2007, 2011), kültürü, yapılı çevreye yansıma biçimlerine göre, “yaşama kültürü”, “yapı kültürü” ve “değer sistemleri” olarak üç grupta incelemektedir.
4. Bkz. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile İlgili Mevzuat, (660 no’lu İlke Kararı) Taşınmaz Kültür Varlıklarının Gruplandırılması, Bakım ve Onarımları
5. Uygulanma biçimi, diğer etkinliklerle ilişkisi ve anlamının incelenmesinden oluşan, Rapoport’un (1990) kültürel etkinlikleri inceleme yöntemi, Karakul (2011,11) tarafından mimariyle kurduğu ilişkisi tanımlanarak oluşturulan kuramsal yaklaşım açısından incelenmektedir.
6. Makalenin yazarı tarafından yürütülen proje, 27.4.2017 tarihinde başlamış olan, halen sürdürülmekte olan, yardımcı araştırmacı olarak Prof.Dr. Neriman Şahin Güçhan’ın katkıda bulunduğu, 17401071 nolu “Geleneksel Yapı Ustalarının Bilgi, Beceri ve Davranişlarının Belgelenmesi, Konya ve Yakın Çevresi” adlı BAP Projesi’dir.
7. Detaylı bilgi için bkz. Anadolu Medeniyetleri Müzesi web sayfası: http://www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr/yazdir?EF804B0245CA0769D373FC4194913037
8. Bkz. Kömürcüoğlu, 1962, 8, Naumann, 1975.
9. Mabeyin, zemin katta odalar arasındaki geçit mekânı ya da üst kattaki sofa mekânlarına verilen ad (Karpuz, 2000).
10. Bkz. Tanıtım ve 2012 Faaliyet Raporu, Hüyük Kaymakamlığı, 2011
11. Kaynak Kişi: İbrahim Can
12. Kaynak Kişi: Kerime Çelik
13. Kaynak Kişi: Kerime Çelik
14. Kaynak Kişiler: İbrahim Can ve Cüneyd Ülvan
15. Kaynak Kişi: Kerime Çelik