Kentsel Tasarım Uygulamasında Yardımcı Araçlar Seti Gerekliliği ve Yeni Bir Kentsel Yaklaşım Üzerine Düşünceler

Prof. Dr. Mehmet Çubuk

Kentsel Tasarımın Neresindeyiz?
Günümüzde meşrulaşmış “kentsel tasarım”, ülke şehircilik mevzuatında bir düzenleme aracı olarak belli çerçevede uygulanmakta ve ilgili bakanlıkça, çalışmalar ve etkili denetim koşulları oluşturulmaya devam edilmektedir. Bu alanda ilk olarak, 2009 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından “Kentleşme Şurası” düzenlenmiş, ardından 2010 yılında da önemli hedefler belirleyen “Kentges Belgesi” (Sürdürülebilir Kentsel Gelişim Strateji Belgesi) ortaya konmuştur. Bu belgede mekansal planlama ve kentsel tasarıma ilişkin dokümanlar hazırlanması, nitelikli plan ve projeler için yöntemler geliştirilmesi, kent kimliği araştırması ve özgün tasarım rehberleri hazırlanması, yöresel kimlik ve milli-manevi değerlerimize, kültürel kodlarımıza yoğunlaşılması, kentsel tasarım rehberleri hazırlanması, yaygınlaştırılması hususları belirlenmiş ve önerilmiştir. 2016 yılında da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenen hedeflerde MSGSÜ Rektörlüğü ile Kentsel Tasarım Rehberleri Araştırmaları çalışması yapılmış, kentsel tasarım rehberi oluşturma yolları gösterilmiştir. Bu çalışma, mevzuat eksikliğini giderecek tavsiyeler ve öneriler de getirmiştir. 2017 yılında da ilgili bakanlık , “Şehircilik Şurası” sonuç bildirgesi ile yeni bir şehircilik vizyonu ortaya koymuştur.

Aradan geçen zamanda, uygulamaya dönük pilot rehber yapılmamış, hukuki kavramların belirsizlikleri giderilmemiş, uygulama için yardımcı gerekli araçlar da oluşturulamamıştır. Yasal çerçevede yönetmelikler yapılmış olsa da önemli ilerleme olmamıştır. Yaratılan kentsel tasarım yaklaşımında, projeler için yöntem-yönetim-mali ve teknik açılardan eksikler giderilememiş, hazırlama ve uygulama sürecinde tatmin edici yaptırım ve yönlendirme gücü yaratılmamıştır. Kısacası kent planlama-kentsel tasarım ilişkisinin gerçek koşulları oluşturulamamıştır.

Bu gelişmeler, kentsel tasarımın neresinde olduğumuzu göstermektedir. Dolayısıyla, kent planlama ve kentsel tasarıma ilişkin, bir siyasi parti ideolojisinden uzak şehircilik yaklaşımı içinde, süreçler tasarlanmalı ve destek araçlarla birlikte yeniden ele alınmalıdır. Kentsel tasarım, kent ve çevre sorunlarına ileri teknolojilerle çözümler getirilmeli, güvenlik ve rahatlık sağlayan, kültürle bütünleşen tasarım yaklaşımıyla çok yönlü kentsel ortamlar yaratılmalıdır. İşte bu konular, 28. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu’nda (7-10-Mayıs 2020) karantina koşullarında, çevrimiçi sistemde, “Kentsel Tasarımda Süreci Tasarlamak” ana teması çerçevesinde tartışılmıştır (1)

Kentsel Tasarımda Süreç Yeniden Tasarlamalıdır
Kentsel tasarım, tek başına bir süreç değildir ve çevresel yapılaşmada planlamanın yetersiz kaldığı alanlarda tamamlayıcı rol oynamaktadır. Kentsel kılınmış mimari ürünler de kentsel tasarımı tamamlamaktadır. Dolayısıyla, farklı kararlar ve süreçler bütünü olarak ortaya çıkan yapılanmış çevrede, mekansal ve yapısal üretim eylemleri zincirleme süreç içinde bütünleşmektedir. İşte bu süreçte aktörlerin katılımı kadar, uygulamalarda kolaylaştırıcı araçlar seti yaratılması da çok büyük önem taşımaktadır.

Görülmektedir ki planlama, tasarım, mimarlık süreç olarak zincirleme bir sistem ifade etmektedir. Bu süreçler, insanların ve kaynakların organize edilmesiyle de ilişkilidir. Hedefler ve araçlar farklılık gösterse de amaçların belirlenmesinde ve uygulamalarda disiplinlerarası iş birliğinin sağlanması kaçınılmaz olmaktadır.

Ne yazık ki, ülkemizde genel durum pek de böyle değildir. Dolayısıyla uygulamalarda başarı elde edilmesinde, yasal mevzuattaki eksikliklerin giderilmesi, yeni kolaylaştırıcı, yardımcı araçlarla özen yaratılması ve uyulması gereken iş birliği ortamı oluşturulması gerekmektedir.

Kentsel Tasarım, Toplum Hizmetinde Bir Kamusal Süreçtir
Süreç politik, kültürel, ideolojik, siyasal kararlar ortamının oluşturulmasıdır. Bu yönden bakılarak kentsel tasarım, toplumsal ve kamusal bir süreç olarak açıklanabilir. Bu tanımlama içinde kentsel tasarım eylemleri, kamu yönetimleri, özel sektör girişimcileri, teknoloji üreticileri, uygulayıcılar ve katılımcıların iş birliği, güç birliği içinde, toplumun gereksinim ve isteklerine çözüm getirecek bir süreç içinde gerçekleşmelidir. Belli bir düzen içinde yürütülen, gelişen hareketler ve belli bir gereksinimi karşılayan eylemleri içeren bu süreç, değişim ve gelişmeye katılmak anlamına da gelmektedir. Ve genel olarak bu süreç; analiz, sentez, değerlendirme ve uygulama olmak üzere dört grupta ele alınmaktadır (2).

Uygulama aşamasında, tasarıma nitelik kazandırmak ve başarı sağlamak ancak yardımcı ve kolaylaştırıcı araçlarla olmaktadır. Örneğin kentsel tasarım rehberleri, araçlar seti içinde yer alan önemli bir araçtır ve ülkemizde de ilgili bakanlık bünyesinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Ancak, sadece kentsel tasarım rehberleri tek başına yeterli bir araç değildir. Yardımcı araçlar seti içinde, kentsel tasarım kontrolleri, kentsel tasarım politikaları, kentsel tasarım programları gibi diğer önemli yardımcı araçlar da olmalıdır.

Özellikle, kentsel tasarım kontrolleri, tasarımda karar vermede, yaratıcılıkta, çevresel, sosyal, işlevsel konularda ve genellikle estetik, kalite elde edilmesinde ve kötü tasarımın önlenmesinde katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda, kamu görüşü ve katılım konusunda, çevreyle ilgili kamusal güçte kısıtlama ve özendirmede, kalitenin ve mevcut değerlerin korunmasında da hedeflere ulaşmaya yardım etmektedir.

Özetle kentsel tasarım uygulamalarında yardımcı araçlar seti, sürece boyut kazandırmakta, tasarım dili oluşturmakta, başarı ve nitelikli sonuç elde edilmesinde çok önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla ülkemizde ilgili bakanlık bünyesinde, kolaylık sağlayacak yardımcı araçlar seti oluşturulması için, Kentsel Tasarım Dairesi’ne bağlı olarak, çeşitli uzman kişilerden oluşan bir “Kentsel Tasarım Komisyonu” kurulmalı ve Yeni Zelanda Çevre Bakanlığı’nın  “Kentsel Tasarım Araç Seti ve Protokolü” kitapçığı örnek alınmalıdır (3).

Yeni Zelanda Örneği
2005 yılında Çevre Bakanlığı, “Kentsel Tasarım Araç Seti ve Yeni Zelanda Kentsel Tasarım Protokolü” hazırlamıştır. Nitelikli sonuç almayı kolaylaştıran, planlama ve proje süreçlerinde keza uygulamalarda uygun aşamalarda uygulanacak özel teknikleri de içeren bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme, uygulamalarda kentsel tasarıma derinlik ve genişlik kazandırmış, çeşitli meslek mensuplarına araçlarla ilgili potansiyeli daha iyi anlatmaya yardımcı olmuştur. 2007 ve 2009 yıllarında revize edilerek, aynı zamanda web tabanlı bir kaynak da oluşturulmuştur (3).

Ayrıca araçlar seti, daha yüksek nitelik elde etmek için, “ortak eylem” alanı yaratan bir protokol ile desteklenmiştir. Yerel yönetimler ile gönüllülük çerçevesinde, emlak geliştiricileri, yatırımcılar, potansiyel tasarımcıları, eğitim kurumları, kentsel tasarıma katkı sağlayan kurumlar bu protokolü imzalayarak başarıya ortak olmuşlardır.

Protokolde destek kaynaklar olarak Kentsel Tasarım Eylem Paketi, Kentsel Tasarım Vaka Çalışması, Kentsel Tasarım Yoluyla değer yaratılması gibi yardımcı ve kolaylaştırıcı çalışmalar da yer almıştır.

Kentsel Tasarım Üzerinden Yeni Bir Kentsel Yaklaşım: Bir Yol Ayırımı mı?
Bu sorunun yanıtı, kentsel proje kavramının gelişmesiyle ilgilidir. Mekansal üretim süreçlerinin yeniden oluşturulmasında, kullanıcı boyutu ve aktörler arasındaki ilişkiler çerçevesinde kentsel yapılanmış çevre oluşum sürecinde (kentsel tasarım sürecinde), günümüzde kentsel proje olgusu ve üretimi önem kazanmıştır.

Prof. François Ascher, yeni şehircilik tanımında “proje” öğesini hazırlanması, gelişmesi ve uygulanmasıyla engelleri aşmaya yarayan bir gizil güç olarak tanımlamış ve durumları, olayları açığa çıkaran, çözümleyici bir görüşme aracı olarak nitelemiştir (4). Proje geliştirme ve proje yönetimi kavramlarını da gereksinimlerin anlaşılması, olası senaryo hazırlanması ve programlamanın ilkeleri olarak belirlemiştir. Bu yaklaşımda, mimari ürünlerin kentsel biçimlenmede serbest olması halinde, mekansal üretimin farklılık kazanacağını, bunun da kentsel tasarım yoluyla sağlanacağını açıklamıştır (4).

Kentsel Tasarımın Kavramsal Değişimine Kısa Bir Bakış
Kentsel tasarım kavram olarak ilkin 1960’lı yıllarda, modern şehircilik uygulamalarında estetik temelli bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Başlangıçta büyük ölçekte mimari proje olarak da yorumlanmış, 1970’li yılların sonlarında ise klasik proje kavramı, mimarinin teknik süreci üzerine taşınarak mekansal organizasyon sorunları dışında daha geniş alanlarda sorunlarla ilgilenen, bir proje şehirciliği olarak algılanmıştır.

Giderek küresel çerçevede birçok teknikle ilişkilenen ve kültürel nitelik kazanan kentsel tasarım,  sosyal ve ekonomik gelişme planlamasında da kullanılmıştır. Ancak 1980’li yıllardan itibaren liberalleşme hareketi içinde eylemler üzerinden, kamu-özel sektör iş birliği içinde yeni mekan üretme ve imaj sağlanması yönüne kaymıştır. Böylece değişen dinamikler ve küreselleşme etkisinde ve fakat geleneksel bütüncül planlama yaklaşımından da uzak, yeni bir süreç tasarımı olarak kentsel proje kavramına yol açmıştır.

Düzenlemeci Bir Araç Olarak Kentsel Proje
İşte, parçacı ve piyasa koşullu yönelişlere uyumlu bu “yeni süreç tasarımı”, kentsel dönüşüm, yenileme ve kimi işlevsel projeler olarak 1990’dan itibaren,eylemlerin gelişmesine yardım eden neo-liberal ilkelere bağlı ve kamu kaynakları ve ekonomik kaynak yetersizliği karşısında uygulanan bir yol olmuştur. 2000’li yıllardan itibaren de, belirli bir kentsel bölgenin bütüncül gelişiminde “prestij projeleri” olarak, sektörler ve kurumlar arası yeni bir planlama yaklaşımı gibi görülmüş ve planın yerini alarak, bir yerin işlev potansiyelini artırmak için uygulanmaya başlanmıştır. Ama bu yeni kentsel yaklaşım, kentle ilişkisi kurulamayan, sosyal bağlayıcılıktan uzak, dışlayıcı, kimliksiz ve ekonomik eşitsizlik gösteren bir yapıya dönüşmüş vedüzenlemeci” araç olarak nitelenmiştir.

Ekonomik temelde ve fizik yapıda kent bütününde yer alan bir kısmın değişimini ve yeni nitelik kazandırılmasını sağlayan bu araç, kentte bir devamlılık değil, yaşam alanları arasında özel bir yerin düzenlenmesine hizmet etmekte ve bu şekliyle de kentin geleceğe hazırlanmasını engellemektedir.

Sonuç olarak, kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi kentsel tasarım, temelde kentsel projeler için özendirici bir rol oynamıştır. Ascher’in ileri sürdüğü proje kavramından uzak, önemli gayrimenkul yatırımları çerçevesinde, neo-liberal politikanın ilkelerine hizmet eden bir yapı kazanmıştır. Ne yazık ki, uygulayıcıların da baskısı altında, mali plan kadar politik planda da yerel yönetimler devre dışı bırakılmıştır. Kanal İstanbul projesi ve hatta büyük alanlara yayılan millet bahçeleri, büyük kentsel projeler olarak değerlendirildiğinde bu etki daha iyi anlaşılacaktır.

Ülkemizde kentsel tasarım, kavramsal tanım olarak yasal zeminde tanımlansa da ve bazı uygulama araçları hazırlanmış olsa da projeler giderek sadece mekansal düzenleme aracı gibi ele alınmakta ve peyzaj projesi niteliğine yönelmektedir ve bu doğru değildir. Kentsel tasarım üzerinden sadır olan kentsel projelerde de mutlak surette, kamu yönetimi ve kamu-özel sektör arasında halkın istekleri, gereksinimleri dikkate alınmalı ve gayrı menkul yatırımcılarının çıkar kollamaları karşısında sosyal çevreci eylemler ve ekonomik olarak denetlenmelidir.

Son söz, zincirleme bir sistem olarak planlama, tasarım ve mimarlık uygulama süreçlerine yeniden bakılmalı, değerlendirilmelidir.

Notlar
1. Bu makale, 28. Kentsel Tasarım ve Uygulamalar Sempozyumu’nda sunulan çerçeve bildiriden derlenmiştir

2. Barbara Patlas-www.academia.edu/19860795/URBAN DESİGN PROCESS

3. Urban Design Toolkit and the New Zealand Urban Design Protocol (urban.design@mfe.gov.nz)

4. François Ascher-Les Nouveaux Principes de l’Urbanisme-La Fin des villes n’est pas a l’ordre du jour-Editions de l’aube,2001)