Kentlerin Bağlayıcı Müşterekleri: Köprüler

Coğrafyaları birbirine bağlayan ve kentlere kimlik kazandıran köprüler, insanlık tarihi boyunca yalnız mimarlık ve mühendisliğin ara kesitinde konumlanan strüktürel birer geçit olmakla kalmadı; aynı zamanda kendi döneminin hayal gücünü, teknolojisini ve kültürel bağlamını yansıtan sembol bir kimliğe de sahip oldu. Dosya sayfalarımızda, dünyanın dört bir yanında çeşitli ölçek ve işlevlerde inşa edilmiş çağdaş köprü yapılarının hikayelerini bir araya getirdiğimiz bir seçki sunuyoruz.

Derleyen: Ebru Şevli, Mimar

Mimarlık ve mühendislik henüz birer disiplin haline gelmeden var olan yapı tipolojileri arasında bulunan köprüler, bir ağaç kütüğünün derenin öteki yakasına geçmek için suyun üzerine yerleştirilmesi kadar eski. Bedenimizle geçemediğimiz ya da geçmekte zorlandığımız boşlukları aşmak için inşa ettiğimiz, iki ayrı noktayı birbirine bağlayan köprüler tarih boyunca olduğu gibi bugün de sosyolojik, ekonomik ve politik değerler taşıyan yapılar. Bu değerler, köprüden kimin geçtiği, ayaklarının nerede yükseldiği, hangi mekanları birbirine bağladığı, malzemesi, yapım teknolojisi, uzunluğu, yüksekliği ve sağlamlığına göre çeşitlilik gösteriyor.

Köprüler, kimi zaman dünya kentlerine sembol olan devasa yapılar, kimi zaman küçük bir vadiyi aşmak için inşa edilmiş ahşap bir strüktür olarak çeşitli ölçeklerde, çeşitli teknolojiler ile inşa edilebiliyor. İki kıtayı birbirine bağlayan, heybetli nehirleri aşan ya da yüksek hızlı otobanların üzerinden güvenli bir şekilde yürümemize olanak tanıyan köprüler, bağladığı ve üzerinde yer aldığı bağlamları dönüştürüyor, yeni kimlikler kazandırıyor.

Mimari ve mühendislik arasındaki kesişimin somutlaşmış hali, insan yaratıcılığının ve coğrafi zorlukların üstesinden gelme becerimizin kanıtı olarak hizmet eden köprüler, zamanlarının toplumsal bağlamına ve teknolojik yeteneklerine bir bakış sunuyor. Bununla birlikte, köprülerin inşası rüzgar, su ve sismik faaliyetler de dahil olmak üzere çeşitli çevresel faktörlere göre değerlendirme, kapsamlı planlama, test ve hassasiyet gerektiriyor. Bu zorluklara rağmen, köprü tasarımının sürekli gelişimi, yapılı çevremizde bağlantı kurma, yenilik yapma ve anlamlı alanlar yaratma konusundaki bitmek bilmeyen arayışımızı yansıtıyor.

1- Tandorosti Köprüsü
Tahran, İran

Tasarım: Katoum Architecture Studio
Tamamlanma Tarihi: 2022
Toplam İnşaat Alanı: 1300 m²
Fotoğraflar: Katoum Architecture Studio

Tandorosti Köprüsü, Tahran, İran’daki ana otoyollardan birinin üzerinde, yayalar ve bisikletliler için tasarlanmış. 180 metre uzunluğundaki köprü ve 90 metre uzunluğundaki rampadan oluşan Tandorosti, otoyolun yanında yer alan doğrusal parkı genişleterek diğer yanındaki parka ve büyük bir döner kavşağa bağlıyor; 4 kilometrelik bir yürüyüş yolu oluşturuyor. Köprü, Tahran şehir planlamasında yeni bir yaklaşımı karakterize ediyor: Ulaşım altyapısı ile birbirinden ayrılan mahalleleri yeniden birleştirmek. Bu yaklaşım, izole edilmiş toplulukları hapseden araç altyapısını kırmayı ve dünyanın en kirli metropol alanlarından birinde yeşil ulaşım türlerini teşvik etmeyi amaçlıyor. 

Tasarım, minimal ama dikkat çeken bir kentsel ikon yaratma fikri ile başlıyor. Tandorosti’nin rampalarının ve yüzeylerinin çevreden bakıldığında bir nesne olarak algılanması; bir parçalar dizisinden ziyade heykelsi karakteriyle tek bir parça olarak görülmesi amaçlanmış. Bu amaçla, köprünün yapısal elemanları 120 x 40 milimetre boyutlarında, çelik, içi boş kesitlerde gizleniyor.

Köprüden geçecek olan yayaların ve bisikletlilerin, otoyolu çevreleyen yeşil vadiye ve Alborz Dağları’na bakan manzarasını kesmemek adına, köprü kenarlarının %70’i açık, ve yalnızca %30’u kapalı olacak şekilde tasarlanmış. Bu strateji, her 15 santimde bir tekrar eden “U” şeklindeki profiller ile maddeleştirilmiş. Bu profiller, korkuluk işlevi görürken aynı zamanda köprünün altındaki yapısal elemanların gizlenmesini sağlıyor. Köprüyü dinamik gölgeleriyle kaplayan profiller, günün farklı saatlerinde ve farklı mevsimlerde çeşitlenen desenler oluşturuyor. Beyaza boyanarak hafiflik hissini artıran profillerin  havada asılı gibi algılanmasını sağlamak için diğer tüm yapısal elemanlar koyu gri renkte boyanmış. Açık ve berrak olan yapıda, boyanmış profillerin haricinde hiç bir ek malzeme kullanımı bulunmuyor. 

2- The Dark Line 
Yeni Taipei, Tayvan

Tasarım: MICHELE & MIQUEL
Tamamlanma Tarihi: 2022
Toplam Uzunluk: 3 km
Fotoğraflar: LU Yu-Jui, MICHELE & MIQUEL

2018 yılında Mudan ve Sandiaoling arasında iki tarihi demiryolu tüneli ve yıkılan bir köprünün yerine icat edilecek bir bağlantıyı içeren bir yürüyüş rotası oluşturmak üzere bir yarışma başlatıldı. Michele & Miquel, yarışmaya yanıt olarak net bir seçenek sunuyor: Post-endüstriyel peyzajı tüm tarihi ve ekolojik derinliğiyle korumak. Zamanın geçişi bu güzergah boyunca ekolojik, atmosferik, akustik, kromatik ve optik varyasyonlar üretmiş; bunlar mekansal senaryonun merkezinde yer alıyor. Ancak bu güzergahı halka açmak için ağır müdahaleler gerekmiş. Buradaki zorluk, eski yapının ve peyzajın kendi adına konuşmasına izin vermek için projenin ve inşaat alanının çabalarını gizlemek.

Proje, sahanın karmaşık yapısına uyum sağlamak için Tayvan’daki inşaat sektörünün kendine özgü üretim koşullarından yararlanıyor. Sanayi ile zanaat arasında yer alan KOBİ’ler, aynı zamanda verimli bir şekilde seri üretim yapabiliyor ve sahada “haute couture” işler gerçekleştirebiliyor. Bir demiryolu hattının geometrik özelliklerine dayanan ve teğetsel kavşaklara sahip olan yolun düzeni, atölyede üretilen ve daha sonra 3-4 kişilik esnek ekipler tarafından sahada monte edilen modüler bir zemin kaplama sisteminin kullanılmasına izin veriyor.

Tünellerde, yerin derinliği ve mağarası karanlığı keşfediliyor. Yapay aydınlatma tonozun ayaklarını ve zemini aydınlatıyor. Ziyaretçilerin adımlarına rehberlik ediyor ve döşemenin altındaki orijinal zeminin çeşitliliğini ortaya çıkarıyor. Kayalar, kıvrımlı sızıntı suyu, renkli siltler, ballast. Görünmez ışık kaynağı, yarasaların yarı karanlıkta asılı kaldığı iç kısımları koruyor. Bu uzun yeraltı galerisinin sonunda yüksek, dikey bir ışık kuyusunun dibine çıkılıyor. Kayalıkların yaprakları arasından yayılan güneş ışığı, tünelden çıkan buharlarla buluşarak fantastik bir masala ait olabilecek gerçek dışı bir atmosfer yaratıyor.
İkinci tünel vadinin boşluğuna açılıyor. Burada, su aynası karşı kıyının tonozun altına girmesini sağlarken kaybolan eski köprünün bıraktığı boşluğu çağrıştırıyor. İçeriden bakıldığında ziyaretçinin silueti, yansıma ve bitkisel arka plan arasında asılı kalıyor. Yandan ayrılan yaya köprüsü, vadinin üzerinde kıvrımlı uzun bir balkon oluşturarak yolculuğuna devam ediyor. Tam ışık altında, uzak ve belirsiz kabartmaların birbirini izlediğini keşfediliyor.

3- Štvanice Yaya Köprüsü 
Prag, Çekya

Tasarım: Atelier Bridge Structures + Blank architekti
Tamamlanma Tarihi: 2023
Fotoğraflar: Alex Shoots Buildings

Atelier Bridge Structures ve Blank architekti tarafından tasarlanan ve 2023 yılında Prag’da yapımı tamamlanan Štvanice Footbridge, yaya ve bisikletlilerin sirkülasyonları doğrultusunda tasarlanmış olup Holešovice ve Karlín kıyıları ve Štvanice Adası’nın bağlantısını mümkün kılarken şehrin panoramasını gözler önüne seriyor. Štvanice Yaya Köprüsü, Prag’ın Planlama ve Kalkınma Enstitüsü tarafından düzenlenen uluslararası bir yarışma sonucunda Petr Tej, Marek Blank ve Jan Mourek tarafından hazırlanan projeye göre gerçekleştirilmiş. Bu yaya köprüsünün yumuşak mekansal eğrisi, yaya ve bisikletlilerin sirkülasyonları temel alınarak oluşturulmuş. Köprünün inşası, Prag  panoramasına, Holešovice ve Karlín kıyılarına olan bağlantı ile birlikte Štvanice Adası’nın bağlantısına da alçak gönüllülükle yanıt veriyor. Köprü iki dolgu ayağı, Štvanice Adası’nın kenarlarındaki iki köprü ayağı ve Vltava Nehri’nin seyre elverişsiz kolundaki iki köprü ayağı tarafından destekleniyor. Bir rampa adaya doğru serbestçe inerken plan eğrisi adanın kenarının kıvrımını kopyalıyor.

Köprünün Holešovice tarafındaki son açıklığı, dolgu üzerindeki kaldırım seviyesine sorunsuz ve engelsiz bir şekilde bağlanmak için alçalıyor. Açıklık, Q1000 taşkın düzeyine dikey bir kaldırma sağlayan hidrolik bir piston mekanizmasının bulunduğu destek noktasında dikey olarak hareket edebilecek şekilde tasarlanmış. Köprü, parlak beyaz mermere benzer bir yüzeye sahip yüksek kaliteli ultra yüksek performanslı fiber takviyeli betondan (UHPFRC) yapılmış. Köprünün ana taşıyıcı yapısı, uzunlamasına öngerilmeli ve H biçimli enkesite sahip bir kesintisiz betonarme kirişten oluşuyor. Bunlar, enine nervürlerle desteklenen bir ara tabliye plakasına sahip iki tam duvarlı yan parapet kirişi. Köprü, parçalı bir yapıya sahip, üretim ve montaj açısından 57 prefabrikten oluşuyor. Yapının bir kısmında, heykeltıraş Aleš Hvízdal tarafından yapılmış, uçlarında figüratif hayvan motifleri bulunan, bezemeli, bronz bir kulp kullanılmış. Aydınlatma ise tırabzana entegre edilmiş. Köprünün Štvanice Adası’ndaki girişinde ise heykeltıraş Jan Hendrych tarafından yapılmış “Nehir” adlı figüratif bir heykel bulunuyor.

4- Bara Köprüsü
Sidney, Avustralya

Tasarım: Sam Crawford Architects
Tamamlanma Tarihi: 2022
Toplam Uzunluk: 40 metre
Fotoğraflar: Brett Boardman

Sam Crawford Architects (SCA) tarafından tasarlanan ve Sidney’de hayata geçirilen yaya ve bisiklet köprüsü projesi, ilhamını “bara” yılan balıklarının şeklinden ve göçünden alırken tasarımının merkezinde çevresel değerleri barındırıyor ve ziyaretçilerine su ekosistemiyle doğrudan etkileşim kurma fırsatı sunuyor. Avustralyalı Sam Crawford Architects (SCA) tarafından Sidney’deki büyük bir parkta tasarlanan yeni yaya ve bisiklet köprüsü, “bara” yılan balıklarının şeklinden ve göç yolu üzerinde bulunan göletten Pasifik Okyanusu’na göç etmelerinden esinlenilerek tasarlanmış. SCA’nın direktörü Sam Crawford şöyle ifade ediyor: “Uzun yüzgeçli yılan balıklarının şekli, hareketi ve rengi, köprü tasarımının formu ve malzemesinde kendini gösteriyor. Köprü, kadim Aborjin kültürünü yüceltmekte/kutlamakta ve geniş yüzyıllık park alanlarına çevreye duyarlı bir ek olarak, onları Sydney’deki çevre alanlara bağlamaktadır.”

Köprünün dinamik ifadesi, yılan balıklarının üremek için yaptıkları inanılmaz ve eski göçe dikkat çekiyor. Bu göç, yerel Dharawal halkının geleneklerinde önemli bir yere sahipmiş. Yolculukları, yılan balıklarını, parkın göletlerinden yağmur suyu kanallarından ve kanallardan kayarak ve kıvrılarak Botany Körfezi’ndeki tuzlu suya ve ardından binlerce kilometre ötede, Yeni Kaledonya yakınlarındaki yumurtlama alanlarına götürüyor. Malzemeler, düşük bakım gerekliliği, dayanıklılık ve %100 geri dönüştürülebilirlik özelliklerine göre özenle seçilmiş. Tırabzanlar ve bordürler için yerel benekli sakız ağacı, kaldırım ve istinat blokları için kumtaşı kullanılmış. Köprü tabliyesi için hafif, kaymaz fiberglas takviyeli plastik ağ seçilmiş. Anodize alüminyum korkuluk; rengi, parlaklığı, rengin solmasına karşı dayanımı ve %100 geri dönüştürülebilirliği nedeniyle seçilmiş.

5- Gökyüzünün Yüzen Adaları Köprüsü
Chengdu, Çin

Tasarım: unarchitecte
Tamamlanma Tarihi: 2021
Toplam İnşaat Alanı: 346 m2
Fotoğraflar: He Yao, ZHANG Hetian

A8 Tasarım Merkezi, LUXelakes Su Şehri’ndeki LUXES Adası’nın C9 Yemek Sokağı ile Japon sanatçı Tsuneo Sekiguchi tarafından tasarlanan “Chengdu Rainbow Hut” sanat eserini 70 metreden daha uzun bir düz çizgi mesafesiyle birbirine bağlamayı amaçlayan duba köprü için tasarımcıları görevlendirmiş. Tasarım, düşük maliyetle yaratıcılık, yeni form ve malzemelerle oluşturulmuş denemeler, on yıllık bir yaşam döngüsü ve sonrasında sökülebilirlik gerektiriyormuş. Sıkı bir şekilde hesaplanan maliyete ek olarak duba köprü tasarımının zengin bir form gerektirmesi, geçiş dışında ek işlevler eklenmesi ve su seviyesindeki değişiklikler nedeniyle ele alınması gereken revetmanları bağlama yollarının bulunması gibi birçok zorlukla karşılaşılmış. Tüm tasarım süreci, konseptin sürekli olarak geliştirildiği, optimize edildiği ve her adımın sonuç için önemli bir rol oynadığı yaklaşık üç aşamadan geçmiş. Adalar, balık tutma, piknik yapma, dinlenme gibi aktivitelere olanak veren alanlarla donatılmış. Atmosferi vurgulamak ve sınırlarını belirlemek için ışık şeritleri ve sisleme cihazları eklenmiş. Aynı zamanda bir takımada formu yaratmak için, diğer yapay adaları anımsatıyorlar. Bu ada grubu ve yüzer köprü birlikte “Yapay Adalar ve Yüzer Köprü Grubu” adı verilen su peyzajını oluşturuyorlar. Ancak, Luxelakes tasarımında zaten uzakta bulunan ada zinciri konsepti yer aldığı için, farklı noktalarda bulunabilme ihtiyacını karşılamak ve mevcut doğal peyzaj ile kontrast oluşturmak amacıyla, doğal formu orijinal tasarımın altıgen biçimiyle değiştirmek uygun bulunmuş. Tüm adalar, suyla ilgili zengin özelliklere ek olarak doğal adaların yüzeyinin dalgalı formunu yakalanması hedeflenerek tasarlanmış. Çoklu araçların, yansıtıcı malzemelerin, hidrofilik bitki örtüsünün ve tepe formunun benimsenmesiyle, doğal ve yapay peyzaj arasında kontrast ve kombinasyon sağlanmış. 

6- Striatus
Venedik, İtalya

Tasarım: ETH Zürih Block Research Group (BRG), Zaha Hadid Architects Computation and Design Group (ZHACODE)
Tamamlanma Tarihi: 2021
Fotoğraflar: Naaro

3D yazıcı teknolojisi, önemli ölçüde daha az malzeme gerektiren ve hiç çelik takviye veya harç gerektirmeyen taşıyıcı beton yapılar inşa etmek için kullanılabilir. Block Research Group’tan ETH mimarları ve mühendisleri, Zaha Hadid Architects ve sektördeki diğer ortaklarla işbirliği içinde Venedik’teki bir yaya köprüsü ile bu kullanımın nasıl gerçekleşebileceğini gösterdiler. Dünyanın her yerinde milyonlarca yeni yapı, yüksek miktarda CO2 emisyonu ortaya çıkmasına rağmen, yine de betonarme ile inşa ediliyor. Bu açıdan bakıldığında, takviye için kullanılan çelik ve beton için kullanılan çimento özellikle sorun teşkil ediyor. ETH araştırmacıları, uygulanmış bir proje ile her ikisini de azaltmanın bir yolunu sunuyorlar. Block Araştırma Grubu ve Zaha Hadid Architects’in Hesaplama ve Tasarım Grubu Venedik’teki bir parkta 12 metre genişliğinde ve 16 metre uzunluğunda kemerli bir yaya köprüsünü, tamamen armasız/takviyesiz/çelik donatı kullanmadan inşa etmek için birlikte çalışmışlar.

“Striatus” olarak adlandırılan yapı, katmanlı bir süreç kullanılarak, geleneksel yığma köprülerde olduğu gibi bir kemer oluşturan beton bloklarla inşa edilmiş. Sadece sıkıştırmaya dayalı yapı, kuvvetlerin zemine bağlı köprü ayaklarına iletilmesini sağlıyor. Harç kullanılmadan birleştirilen yapı, yalnızca geometrisi sayesinde sağlam/dengeli duruyor. Harca ihtiyaç duymadığı için bloklar sökülebiliyor ve köprü farklı bir yerde yeniden monte edilebiliyor. Yapıya artık ihtiyaç duyulmaması halinde, malzemeler basitçe ayrıştırılıp geri dönüştürülebiliyor.

7- Shimen Köprüsü
Lishui, Çin

Tasarım: DnA
Tamamlanma Tarihi: 2017
Toplam İnşaat Alanı: 460 m2
Fotoğraflar: Ziling Wang, Dan Han

Songyin Nehri’nin iki kıyısında yer alan Shimen ve Shimen-yu eskiden tek bir köymüş. Shimen’in tarım arazisi anlamında gelen Shimen-yu, eski zamanlarda Shimen köylülerinin tarım yapmak için nehrin öteki tarafına geçmesi ve oraya yerleşmesi ile kurulmuş. İki köyün arasında bölgenin en eski barajlarından biri bulunuyor ve bu barajın hemen yanında terk edilmiş neredeyse 300 yıllık bir köprü bulunuyor. 2010 yılında hızla artmakta olan araç trafiği dolayısıyla yeni bir köprü inşa edilmiş ve eskisi kapalı olarak tutulmaya devam etmiş. DnA, Eski Shimen Köprüsü’nü Songyin Nehri ve Wuyang Barajı için bir seyir platformuna dönüştürmeyi önermiş. Yerel mimari unsurları temsil eden eğimli bir çatıya sahip, üstü kapalı ahşap yapı önerisi; mevcut köprü kemerinin yapısal ritmini yansıtan açıklıklarla kurgulanmış. İki köyün arasındaki yaya yolu bağlantısını sağlayacak olan yapı, aynı zamanda ziyaretçiler için bir durma ve dinlenme alanı olarak da hizmet ediyor. Köyleri birleştiren bir kamusal geçit olma hedefiyle tasarlanan köprü, haftasonları pazar olarak ve tatil günlerinde tören alanı olarak kullanılabiliyor.

8- L’Embarcador Sele Dayanıklı Köprü
Manlleu, İspanya

Tasarım: Sau Taller d’Arquitectura
Tamamlanma Tarihi: 2021
Fotoğraflar: Andres Flajszer

Sau Taller d’Arquitectura tasarımı Sele Dayanıklı Köprü, Manlleu’daki Ter Nehri çevresinde kültürel, sportif ve pedagojik faaliyetler için bir katalizör olma amacını taşıyor. Proje 3 temel yaklaşımla açıklanıyor: Nehir yataklarının her zaman muhteşem ekotonlar olduğunu savunan mimarlar, nehrin kendi ekosistemine ve yakın çevresinin ekosistemine bağlı olan, arada kalan alanlar oluşturduğunu ifade ediyor. Bu alanlar olumlu yöndeki peyzaj ve çevresel etkiler açısından zengin. Öneri, bu alanlara yeniden faaliyet kazandırarak ve nehir ile şehir arasındaki sınırı bulanıklaştırarak, onları iyileştirmeyi; böylece aidiyet duygularını güçlendireceği fikrine dayanıyor. Form, bir nehir ortamında çalışmanın ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bu durum şekilcilik yerine, geçidin hidrolik ve işlevsel taleplerine etkili bir yanıt vermeyi tercih etmeleri sayesinde mümkün oluyor. Platformlar birbirine temas etmiyor ve böylece yapı açık kalarak yüksek su akışı dönemlerinde hidrolik davranışını iyileştiriyor. 

Platformlar arasındaki metalik raylar, geçide servis araçları için bile gerekli erişilebilirliği sağlamanın yanı sıra, sökülebildikleri için bakım konusunda da elverişli bir malzeme tercihi oluşturuyor. Yıllar geçtikçe sel köprüsü aşamalı olarak değişecek: Betonun rengi su seviyelerine bağlı olarak değişecek, duvarlar birkaç sel olayının neden olduğu taş ve kütük izlerini gösterecek, metal çerçeve güneş radyasyonu nedeniyle kararacak… Bu şekilde “passallis”, nehir kıyıları gibi bir ekotona dönüşecek; kent ve akarsu olmak üzere iki ekosistem arasında bir geçiş bölgesi kuracak.