Kapalı Maraş Üzerine Kentsel Yaşam Senaryoları
Uğur Ulaş Dağlı, Prof. Dr.
Resmiye Alpar Atun, Doç. Dr.
Kağan Günçe, Doç. Dr.
Maraş’ın Mevcut Gerçekliği; Değişimi – Gelişimi ve Dönüşümü: Maraş’ın Tarihsel ve Talihsiz Öyküsü
1600’lü yıllarda küçücük bir liman yerleşimi iken, 1970’lerde “Modern Mimarlık”ın yansımalarını taşıyan, seçkin mimari yapıları ve yaşamı bünyesinde barındıran Maraş’ın yaygın olarak bilinen adı “yeni şehir” anlamına gelen Varoşa (Varosha)’dır. Turizm bölgesi ve yerleşim alanı olarak iki ana bölgeye ayrılmış olan Maraş’ın yerleşim alanı, Aşağı Maraş (Kato Varosha) olarak adlandırılmıştır. Tarihsel süreç içerisinde halk arasında birçok yakıştırma ada sahip olan Aşağı Maraş’ın takma adlarından en yaygın olarak kullanılanları “Yel Değirmeni Şehri” ve “Portakal Şehri”dir. Bu adların veriliş nedeni, yerleşimin karakteristik özelliğini veren yel değirmenleri, bunların rüzgârla birlikte su pompalaması ve özellikle de Aşağı Maraş’ın büyük bir alanının bu sulama sistemi sayesinde portakal bahçelerine dönüşmesine dayanır (Gunnis; 1973, 86). Akdeniz, Uzakdoğu ve hattâ Kuzey ülkelerinin bitkileri ile zenginleşmiş bir yerleşim yeri olan Maraş, zeminini oluşturan kırmızı topraktan dolayı “Kırmızı Köy” olarak da anılmaktadır (Parker; 1962, 80). Yaklaşık kırk yıldır içinde bulunduğu terk edilmişlik durumunun oluşturduğu fiziksel konumdan dolayı bu kent, ne yazık ki günümüzde artık son derece dramatik bir ifadeyi vurgulayan “Hayalet Şehir” (Ghost City) adı ile anılmayı sürdürmektedir. Maraş’ın kentsel ve mimari oluşum/gelişim/değişim ve dönüşümü üç ana dönemde ele alınmaktadır (Harita 1, 2).
Kentin oluşumunda “birinci dönem” olarak nitelendirilen dönemde dünya, “Sanayi Devrimi”nin etkileri ile çalkalanmaktadır. Dünyada, bu devrimin yarattığı dönüşümler sanayi – ticaret, teknoloji – üretim, toplumların kültürel, ekonomik, sosyal, sanatsal, mimari gibi birçok olguda önemli değişimlerin ve yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına yol açmıştır (Benevolo; 1971). Dünyadaki gelişmelerle birlikte, kentin, idari ve yapısal kurgusuna bakıldığı zaman, dönemin sömürge anlayışının bir yansıması olarak İngiliz idaresi, Türklerin ve Rumların yaşadıkları bölgenin arasında kalan -Maraş ile Aşağı Maraş arasındaki bölgeye- sur içindeki geleneksel merkeze alternatif oluşturmak üzere güneydoğu ekseninde, idari çizgisel bir merkez kurmuştur (Dağlı ve Önal; 2001). Bu bölgede belediye, polis, hastane, itfaiye, okul, hükümet konağı gibi binalar yapılmıştır. 1905 yılında inşa edilen ve 1960 yılına kadar işlevini koruyan tren istasyonu da bu merkez üzerinde yer almaktadır. Yine bu merkeze paralel olarak gelişen, bölgenin en yeşil ve en yüksek yeri olan alanda İngiliz Sömürge yönetimi yapıları bulunmaktadır. Bu yapılar, 1920’li yıllarda büro olarak kullanılmış, ardından İngiliz yüksek bürokrasisine konut olarak tahsis edilmiş, sonraki yıllarda ise Rumlar tarafından büro ve yüksek rütbeli kişilerin dinlenme evi olarak kullanılmışlardır (Dağlı; 1999; Dağlı ve Bayındır; 2001, 90). İlk başlarda mimari kimliği belirleyen ve baskın zemini oluşturan kırmızı topraktan dolayı yapı malzemesi kırmızı kerpiç ağırlıklı, çevredeki yerleşimlerde bulunup bölgeye taşınan taş ve ahşabın da kullanıldığı yapılar, geleneksel yöntemlerle inşa edilmişlerdir. Ancak yapılaşmanın yoğun ivme kazandığı ve altın dönemini yaşadığı “ikinci dönemde”, yeni yapım yöntemi olan betonarme yapım sistemi devreye girmiştir. “Erken Yirminci Yüzyıl Mimarlığı” olarak tanımlanabilen mimari dönemin adadaki yansımaları belirgin biçimde İngiliz Dönemi’nin ikinci yarısından başlayarak görülmeye başlasa da, esas olarak Maraş kentinde ikinci dönemin tamamında kendisini hissettirmiştir (Fotoğraf 1). Bu dönemde Maraş söz konusu yaklaşımla gelişirken; Mağusa kentinin gelişimi de, Maraş’a doğru yönlenmiştir. İngiliz döneminin sonlarına doğru meydana gelen sosyo-ekonomik değişikliklere / gelişmelere ve kent sakinlerinin değişen gereksinimlerine paralel olarak yeni konut, ticari, turistik ve rekreasyon alanları içeren yeni gelişim bölgeleri de ortaya çıkmıştır (Dağlı ve Önal; 2001).
Özellikle 1969-1970 yılları arasında Lübnan’da süren savaştan dolayı ticaret, eğlence ve turizm kenti Beyrut’un önem kaybetmesiyle Maraş, dünyanın en ünlü eğlence ve turizm merkezlerinden biri olarak gelişim göstermiştir (Dağlı ve Önal; 2001). Tatil konutları ve yüksek turizm blokları ile şehir gelişim göstererek, o dönemin, “bütün yıl için tatil” ilkesine örnek bir şehir durumundadır (Dağlı; 1999). Bu dönemde Maraş, üç tanımlanmış bölgesi ile -turizm, yerleşim ve idari alan- apayrı bir şehir konumuna gelmiştir. Kentin, batı yönünde gelişen bağlık bahçelik alan, orta gelir düzeyindeki halkın oturduğu yerleşim bölgesi iken; güney-doğu yönüne doğru gelişen kıyı bölgesi turizm alanı (Fotoğraf 2); konut ile turizm alanı arasında kalan bölge ise idari merkez görevini görmektedir (Dağlı ve Bayındır; 2001). Bu dönemde, Maraş’ta, 10.000 yatak kapasitesine sahip 45 otel ve 60 apart otel, yaklaşık 3000 kadar ticari yapı, 99 eğlence yapısı (kabare, bar, restoran, kafe ve taverna vb.), 25 kültür yapısı (tiyatro salonu / sinema, 8500 kitaba sahip devlet kütüphanesi ve sanat galerisi vb.), 143 idari büro, 4649 konut, 21 banka şubesi, 380 inşaat halinde bina ve bunlarla birlikte endüstriyel yapılaşma da bulunmaktadır (Dağlı; 1999). Kent, 1973’te adaya gelen turist konaklamalarının toplamından fazla turist ağırlıyordu. Ticaret ve Endüstri Odası kayıtlarına göre 1974’ten hemen önce, kentteki nüfüs, ada genelinin %7’sini oluşturmaktadır. Buna karşın o dönemde adadaki bütün nüfusun %10’u bu bölgedeki iş olanakları çerçevesinde istihdam edilmektedir. Söz konusu dönemde kent, turizm sektörü içinde Kıbrıs’taki toplam yatak kapasitesinin %50’sine sahipti (Keshisian; 1985). Gündüzün aydınlığının geceye taşındığı Maraş, turizm, eğlence, ticaret, kültür – sanat ve yerleşim birimi gibi birçok farklı işlevi içinde barındıran, 24 saat aralıksız yaşamın olduğu, kısacası yerli halk ile turistlerin bir araya geldiği bir merkez durumundaydı. 1974 yılında Maraş nüfusunun 34.700 olduğu, bunun 29.700’ünü Kıbrıslı Rum, 180’ini Ermeni, 30’unu Maronit, 4430’unu İngiliz, 360’ını ise Kıbrıslı Türklerle birlikte öteki etnik grupların oluşturduğundan söz edilmektedir (Gürkan; 1982, 32; Dağlı; 1999). Ayrıca Maraş ile ilgili birçok sözlü kaynakta, turizm yapılarının sahiplerinin Kıbrıslı Rumlarla birlikte uluslararası şirketlerin olduğu belirtilmekte ve uluslararası şirketlere uzun vadeli yatırım izni verilerek 50-100 yıllığına arazilerin de kiralandığından söz edilmektedir. Maraş yerleşiminin gelişimine baktığımız zaman Ada’daki mimari durumun gelenekselden evrensele, bir başka deyişle gelenekselden moderne uzanışının en çarpıcı serüveni ile karşılaşılmaktadır.
1974 yılında savaş sonrası ikiye bölünen Kıbrıs’ın en “talihsiz” kenti Maraş olmuştur. Ada’nın ne Kuzey’inin ne de Güney’inin parçası olabilmiş; arada kimsesiz, sahipsiz ve atıl kalmış; gelecekte olası çözüm alternatifinin belirsiz bir parçası olarak kaderine terk edilmiştir. 41 yıllık bekleyişin sürdürülmesinin zorluğu, sıkıntıları her geçen gün biraz daha fazla hissedilmektedir. Politik olarak sorun ve çözümleri ne olursa olsun, burada var olan fiziksel bir gerçek vardır (Harita 3). Kent, kaybolmuş nüfusu, yaşlanmış binaları ile kullanılamaz duruma gelen yolları, çökmüş altyapısı ile varlık göstermeye çalışan, çaresiz bir gerçek olarak orada durmaktadır (Harita 4). Maraş’ın bugünkü durumunda herhangi bir olumlu yan bulunmamakla birlikte, çevresi ile birlikte düşünüldüğünde tehdit konumundaki atıl durum aslında fırsat yönü ağır basan bir değer olarak da nitelendirilebilir. Çok kültürlü bir yapı içinde yüzyıllar boyunca büyük değişim yaşayan ve yaşamaya devam eden Mağusa kenti çelişkileri içerisinde barındırmakla birlikte bu çelişkilerin bir aradalığı aslında Maraş için öngörülebilecek olası çözüm senaryoları açısından da bir fırsat oluşturmaktadır. Sürekli devinim içerisinde olan çeşitli gelişim bölgeleri ve bu gelişimi tetikleyen Doğu Akdeniz Üniversitesi kampusunun yanısıra, Mağusa kenti, idari (askeri bölgeler, sanayi bölgesi), fiziki (deniz, göl, sulak alanlar) ve psikolojik (Kapalı Maraş) kısıtlayıcılar tarafından sıkıştırılmış durumdadır (Öztek; 2011). Tarihi değer olarak Salamis sit alanını, Othello kalesini, kiliseleri, 46 anıtsal – 220 listelenmiş sivil mimarlık örneği binayı, surları, hendekleri, mazgalları barındıran Sur içi, yanısıra yaklaşık 6 km kıyı şeridi ve 7,2 km2 Kapalı Maraş gibi farklı işlev ve karakterdeki fiziki varlığı, kendi şemsiyesi altında tutmaya çalışan Mağusa (Mesutoğlu; 2011), planlı bir kentten öte, hem fiziksel hem de sosyo-kültürel yapısı ile derleme bir kent algısı oluşturmaktadır. Kırsal, entelektüel, yarı kentli, ziyaretçi, öğrenci, akademisyen, yerli Mağusalı, sonradan “Mağusalı” olan Kıbrıslı, sonradan “Mağusalı” olan TC kökenliler ile sosyal bütünleşmenin olmadığı ve birbirinden kopuk apayrı yaşamların sürdüğü, derin kültür farklılıkları olan bir Mağusa gerçeğini oluşturmaktadır. Bu durumun çaresizliğini hafifletebilecek ve “tehditlerle” birlikte şekillenen değer yitim sürecini tersine çevirebilecek “fırsatlar” ile oluşturulacak farklı politik çözüm alternatifleri ile ilişkilendirilecek senaryolar geliştirilmesi gerek Mağusa, gerekse Maraş açısından gerekli ve öncelikli olmalıdır.
Gerek fiziksel anlamda kentsel gelişim ve dönüşüm açısından, gerekse sosyal ve ekonomik olarak değer yitimine uğrayan ve uğratan bir kent olarak Maraş, var olan “sıkıntıları”, “fırsata” dönüştürecek ve gerçek değerini ortaya çıkarıp yaşatacak farklı bir sürecin eşiğine gelmiştir.
Sürdürülebilir Bir Kent Anlayışı Açısından Genel Çözüm Önerileri: Bugünden Sonra…
Maraş teması üzerinden birçok senaryo geliştirilebilir. Senaryo ne olursa olsun, olumlu ya da olumsuz elbette ki sonuçları olacaktır. Bu anlamda gerçekleşecek en kötü senaryonun bile bugünkü yapıya kıyasla oldukça olumlu sonuçlar doğuracağı şüphesizdir. Ancak Maraş sorununun sürdürülebilir bir kent anlayışı içinde çözümüne yönelik politik senaryoların yanısıra fiziksel, kültürel, ekonomik ve sosyal yani bütünlüklü olarak ele alınan senaryoların yazılması; ve bu senaryolar ışığında şehrin tasarlanması ve tasarımların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu tür senaryolar, kent ölçeğinden başlayıp, kamusal mekân ölçeğine oradan da bina – mekân ölçeğine kadar uzanmalıdır. Kentin tasarlanması en genel anlamda, kentin “yeni” tasarımı ve/ya da kentin “yenilenerek/yeniden” şeklinde ele alınmalıdır.
Savaşı yaşamış Berlin, Belfast, Beyrut vb. gibi kentler için, bir araç olarak ele alınan kentsel dönüşüm projeleri Kıbrıs – Maraş ölçeğinde ele alındığında, sahip olunan potansiyel ile önemli bir örnek çalışma olacaktır. Bölgenin yalnızca sahip olduğu mikro ve makro ölçekteki stratejik konumu bile, bu türlü bir girişim için yeterlidir. Aynı zamanda bölgenin sürdürülebilir bütünlüklü program ve stratejilerle, katılımı da içeren bir model oluşturularak dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu girişimin yaratacağı değerler düşünülüp, bir süreç olarak ele alınırsa, bunun getirisi her kesim için ayrı bir değer oluşturacaktır. Örneğin, iş olanağının yanısıra doğru kurgulanacak süreçte, yaratılacak olan yerel işgücü ile ortaya çıkacak insan kapasitesi, fiziksel açıdan “atıl” alandan “yaşanabilir bir fiziksel alan” oluşturulması, ortaya çıkacak “yaşamsal boyut” ve bunun Mağusa’ya, Kuzey Kıbrıs’a ve bölgeye yansıması, başlı başına bir değerler bütünü olarak ele alınarak her paydaşın kazanacağı durum oluşturulmalıdır.
Yeniden oluşturulacak kent, dünyadaki benzerleri ile rekabet ilişkisi içerisinde, değişip dönüşebilen pozisyonda olmalıdır. Bu konu göz ardı edildiği ve dönüşüm bölge özelinde, öncelikler (fiziksel karakter, sosyo – ekonomik ölçütler, çevresel ve kültürel özellikler) doğrultusunda bir süreç olarak ele alınmadığı takdirde, “rastlantısal bir dönüşüm” olarak ortaya çıkacaktır. Bu rastlantısal dönüşüm ise, var olan potansiyelin verimli – sürdürülebilir değerlendirilmesine ve yeniden değer yaratılmasına olanak sağlamayarak, ortak hedeflerin değil, bireysel çıkarların toplumsal yararların önüne geçeceği koşulları doğurabilecektir. Ortaya çıkabilecek bu kaotik durumdan kaçınmanın tek yolu, alınacak önlemlerle birlikte süreci doğru kurgulayıp ilgili senaryonun gereğini belirli “öncelikler” doğrultusunda ele almaktır.
Çözümün – Umudun Kenti Maraş ve Alternatif Çözüm Senaryoları
Maraş’ın bugünkü durumunun yıkıcılığını hafifletebilecek birkaç kilit yaklaşımla ilişkili senaryolar oluşturulabilir. Maraş’a yönelik birçok siyasi senaryo geliştirilebilir, bununla ilişkili olarak da farklı kentsel gelişim projeleri önerilebilir. Makalede bu senaryolar olası üç şekilde sıralanmaktadır (1) (Tablo 1, 2, 3). Söz konusu senaryoların her biri ayrı ayrı Mağusa kentinin hem fiziki hem sosyo – ekonomik ve politik yapısını farklı etkilemelerinin yanısıra, KKTC’nin tümünü de etkileyeceklerdir. Bu etkinin olumlu ve olumsuz yansımaları elbette olacaktır.
Sonuç ve Öneriler
Sürdürülebilir kentsel dönüşüm projeleri kapsamında, yerel ve bölgesel ölçekte çeşitli aktörleri bir araya getirecek etkili katılım politikaları ve bölge – ülke – kent bütünlüğü içerisinde, Maraş üzerine oluşturulacak stratejiler ile Maraş’ın dönüştürülmesi hedefinde bir irade konulması gerekmektedir. Maraş’ın bugünkü durumunun sürdürülmesinin “kabul edilemeyeceği” gerçeği ile “yaşama açılması konusuna yön verecek otorite ve aktörler kimler olmalıdır?” sorusu ele alındığında yanıtın, yalnızca devlet, yalnızca belediye, yalnızca bölge halkı değil, ilgili bütün yetkili ve sivil toplum örgütlerinin, halkla birlikte hareket edeceği bir platformu kapsaması gerektiği vurgulanmalıdır. Bu anlamda bütün aktörlerin etkin katılımı bu süreci başlatmak için gerekli ve sonrasında sürdürülebilir stratejilerin uygulanması açısından da şarttır. Fiziksel ve sosyo – ekonomik politikalar hukuk yolu ile desteklenmeli, farklı profildeki (uluslararası) hak sahiplerinin rolleri de ilgili senaryo çerçevesinde ele alınmalıdır.
“Amaç ne olmalıdır?” sorusunun yanıtı, ortak paydada, ortak yararlarda ilgili sektör, kurum ve kişileri buluşturmak ve bölge ölçeğinden başlayarak bina, hattâ mekân ölçeğine kadar bütüncül bir vizyonla kapsamlı projeler oluşturmak olmalıdır.
“Hareket planı ne olmalıdır?” sorusunun yanıtı, Maraş’ın doğru yöntem ve stratejilerle sahiplenilecek senaryo doğrultusunda “yeniden canlandırılması” için Maraş dönüşüm projesinin bir an önce başlatılması olmalıdır. Elbette ki yıllar boyu kapalı kalan bu bölgenin bugünden yarına canlanmasının beklenmesi gerçekçi bir hedef değildir. Ancak gerçekçi stratejilerle tanımlanacak bir hareket planının karar, planlama, uygulama ve sonrasındaki devamlılığının sağlanması açısından sürecin kısa, orta ve uzun vadede ayrıca kurgulanması gerekmektedir. Söz konusu hareket planı, sürecin her noktasında ilgili aktörleri ve onların katkılarını da kapsayacak şekilde, doğrudan sonuç odaklı değil, ama “süreç sonucunda elde edilecek sonuca” yönelik bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Uzun bir tarihi geçmişi olmayan Maraş’ın coğrafi yapısı, kentsel gelişim ve mimari karakteri incelendiğinde, fiziksel olarak en önemli belirleyicisinin deniz olmasıyla birlikte kente asıl kimliğini kazandıran etkenin, çağdaş mimari odaklı, çok kültürlü kullanıcı profili ve turizm çeşitliliği içeren bir gelişim olduğu söylenilebilir. Dönemin çağdaş tasarım yaklaşımları ile deniz odaklı turizm stratejileri çerçevesinde geliştirilen Maraş’ın yeniden imarına yönelik yapılacak planlama çalışmaları, sahip olduğu değerleri kesintiye uğrayan yaklaşık kırk yıllık bir süreci telafi edecek şekilde ve günümüz çağdaş tasarım yaklaşımları doğrultusunda, yalnızca fiziksel değil, olası kullanıcı profili, yaratılacak işgücü, vb. düşünülerek sosyo – ekonomik boyutu ile de ele alınmalıdır. Yalnızca turizm odaklı kullanım ve geçici “kullanıcıyı” değil, mutlaka yerel halkı da içinde barındıran, hızlı gelişmeye odaklı değil ama özellikle kısa, orta ve uzun vadedeki öngörüleri de kapsayan bir eylem planı ile harekete geçilmelidir.
Son Söz: Yel değirmeni şehrinden Hayalet Şehre, Hayalet Şehir’den ise yaşayan kente yönelik yaklaşımların gerçekleşmesine yönelik politik girişimler sürmektedir. Avrupa Parlamentosu’nun Kapalı Maraş’ın yasal sahiplerine iadesini desteklediğini belirten yazılı bir bildiriyi (4 Şubat 2012) yayımlaması ile birlikte artan politik çözüme yönelik baskı, Kapalı Maraş’a yönelik bir değişimin çok da uzak olmadığının bir göstergesidir. Geliştirilen senaryolar bu kapsamdaki gelişmelerin alternatif kentsel yansımalarının ipuçlarını vermektedir.
Kaynaklar
- Benevolo, L.; “History of Modern Architecture I: Industrial Revolution”, Mit Press, Cambridge, 1971.
- Dağlı, U.; “Maraş (Varosha) Yel değirmeni ya da Portakal Şehri, Kıbrıs Sokaklarında Mimariye Yaşama ve Çevreye Dair”, Işık Kitabevi Yayınları, Lefkoşa, 31-35, 1999.
- Dağlı, U.; Bayındır Ş.; “Mağusa Açık Maraş Üzerine Bir Analiz Çalışması”, YAPI Dergisi, S.235, s.60-64, 2001.
- Dağlı, U.; Önal, Ş.; “Mağusa Sempozyumu 2001’e Doğru”, Tasarım, Mimarlık, İçmimarlık ve Görsel Sanatlar Dergisi, S.113, s.124-127, 2001.
- Gunnis, R.; “Historic Cyprus”, Rustem Brothers press, Nicosia, 1973.
- Gürkan, H.; Kıbrıs Tarihinden Sayfalar”, Nehir Yayınları, Lefkoşa, 1982.
- Keshisian, K.; “Famagusta Town and District Cyprus”, Zavallis Press, Lefkoşa, 1985.
- Mesutoğlu, L.; Mağusa Geleceğini Arıyor Paneli, DAÜ Mimarlık Fakültesi&Mağusa İnisiyatifi, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Gazimağusa, 2011.
- Öztek, E.; Mağusa Geleceğini Arıyor Paneli, DAÜ Mimarlık Fakültesi&Mağusa İnisiyatifi, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Gazimağusa, 2011.
- Parker, R.; “Aphrodites’s Realm”, Zavallis Press, Lefkoşa, 1962.
Not 1: Senaryolar, 27-28 Ekim 1999 yılında Mağusa Belediyesi ile DAÜ Mimarlık Fakültesi’nin, Doç. Dr. Uğur Ulaş Dağlı koordinatörlüğünde gerçekleştirdiği “Mağusa Sempozyumu’99” kapsamında yapılan atölye çalışmasında ortaya konulan görüşlere dayalı olarak geliştirilmiştir (http://www.magusainsiyatifi.org).