İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi – Sasalı Biolab

Mimari Tasarım
Mert Uslu Mimarlık

Tasarım Ekibi
Mert Uslu, Nilay Özcan Uslu, Melek Güneysu, İmge Yurtseven Koç, Farida Rashidova, Gülcan Gürsoy, Merve Çelik

İşveren
İzmir Büyükşehir Belediyesi – Etüd Projeler Dairesi Başkanlığı

Ana Yüklenici
Teknoen Mühendislik

Danışman
Koray Velibeyoğlu

Proje ve Şantiye Kontrolörü
Berna Ataman Oflas

Peyzaj Tasarımı
Kentselizm

Statik Projesi
Deniz Alkan Mühendislik

Mekanik Projesi
Ceymak Mühendislik

Elektrik Projesi
Ayc Mühendislik

Tamamlanma Tarihi
2021

Toplam İnşaat Alanı
2.000 m2

Fotoğraflar
ZM YASA

Mert Uslu Mimarlık tarafından, İzmir’de 2080 yılı itibarıyla başlayacak olan kuraklık öngörüsüne dayandırılarak hazırlanan İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi – Sasalı Biolab projesi, kuraklık durumuna hizmet edecek deneysel bir çalışmanın ürünü.

Horizon 2020 kapsamında hazırlanan İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi – Sasalı Biolab projesi, deneysel ve uygulamaya dönük veri toplamaya ve değerlendirilmesine yönelik tasarlanmış.

İnsan eliyle şekillenen doğal çevrede yaşanan deformasyonlar, günümüz yaşam koşullarını dönüştürüyor ve bu sebeple söz konusu dönüşümlere uyum sağlayabilecek yaşamsal faaliyetlere ilişkin (beslenme ve barınma gibi) yeni düzenlenmeler ve teknikler geliştirmek bir zorunluluk haline geliyor. Kuşkusuz küresel çapta belirmeye başlayan böyle bir zorunluluk üzerinde teknolojik gelişmelerin negatif ve pozitif yönlü etkisi oldukça fazla. Bu noktada belki de teknolojiyi negatif ve pozitif yüzlü bir madalyona benzetmek yanlış olmayacak. Özellikle 2000’ler sonrası yaşanan hızlı teknolojik gelişmelerin doğal çevreyi negatif yönlü etkilediği açıkça görülse de, günümüzde bu sorunsala yine teknoloji aracılığıyla çözüm yolları arandığı da ortada. Bu sebeple küresel boyutları gün geçtikçe artan doğal çevre deformasyonunun dünya üzerindeki canlılığı (yaşam) ne ölçüde etkilediği ya da etkileyeceği hususu, bugün birçok araştırmaya konu oluyor. Söz konusu araştırmalardan gelecekte belirecek küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve kuraklık, toprak kalitesinin düşmesi gibi çevresel sorunlara alternatif çözümler üretmesi bekleniyor.

Bu kapsamda, Türkiye ölçeğinde irdelendiğinde; özellikle son yıllarda dış göç ile daha da artan nüfus ve buna paralel olarak ortaya çıkan barınma gereksinimi, yapılı çevre alanlarının çoğalmasına neden oluyor. Bu durum son yıllarda kentsel alanlardaki tarım alanlarını tehlikeye sokuyor. Daralan kent merkezleri artan nüfusa cevap veremediğinden, kent çeperine doğru yayılım gösteren yapılı çevre olgusu tarım alanlarını dönüştürüyor. Bunun yanı sıra 21. yüzyıl gündelik hayatı ile değişen yaşam standartları ve uygulamaya koyulan tarım ve hayvancılık politikaları kırsal alanlardaki kullanıcıları kente göç etmeye itiyor. Tarım ya da hayvancılıkla uğraşan kullanıcı sayısının ülke çapında azalma eğilimi göstermesi gelecekte her iki faaliyete ilişkin çok ciddi problemlerle karşı karşıya kalınacağını gösteriyor. Bu tür bir azalma eğilimine çevresel deformasyonların neden olduğu doğal kaynaklardaki azalma sorunsalı da eklendiğinde problemin boyutu daha da net kavranacak. Özellikle son yıllarda boyutu tüm dünyayı etkisi altına alan küresel ısınma ve kuraklık sorunu, gezegen üzerindeki canlılığın sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Bu kapsamda küresel (makro) ve yerel (mikro) ölçekte alınacak önlemler ve gerçekleştirilecek uygulamalar ile gelecekte oluşabilecek tehditlere uyum sağlayabilen ve canlılığın devamını esas alan projeler üretilebilecek. “Sasalı İklim Duyarlı Tarım Eğitim ve Araştırma Enstitüsü” de söz konusu projelere İzmir özelinde örnek teşkil edecek bir uygulama olarak ön plana çıkıyor. 2080 yılı itibarıyla İzmir’de başlayacak olan kuraklık öngörüsüne dayandırılarak hazırlanan proje, kuraklık durumuna hizmet edecek deneysel bir çalışmanın ürünüdür.

İzmir’in Çiğli ilçesi, Sasalı mevkiinde yer alan proje, eğitim ve üretim odaklı olacak şekilde kurgulanmış. Bu amaçla tasarlanan proje kapsamında, normal ve akıllı toprak uygulamalı tarım alanları, yüksek sıra dikim uygulamalı tarım alanı, seralar, eko-pazar, çok amaçlı salon, eğitim sınıfları, yönetim, laboratuvar, kütüphane, teknik servis ve ıslak hacim alanları oluşturulmuş. Lineer bir kurguda dizilen birimleri bir arada tutan bioswale (biobulvar) ve ona eklemlenen sirkülasyon aksı, tasarımın omurgası olarak ön plana çıkıyor. Böyle bir omurga kurgusu, alanı ziyaret edecek kullanıcılara enstitünün işleyiş mekanizmasını kavrama ve deneyimleyerek öğrenme olanağı sunuyor. Kuzey-güney aksı boyunca uzanan alana giriş, kuzey aksından sağlanıyor. Ana girişten itibaren başlayan sirkülasyon omurgası ziyaretçileri/kullanıcıları öncelikli olarak eğitim odaklı mekanlara (laboratuvar ve kütüphane gibi) ulaştırıyor. Eğitim amaçlı mekanlar ile tarım faaliyetlerini içeren mekanlar (seralar ve dikey bahçe gibi) sirkülasyon aksının genişleyerek oluşturduğu eko-pazar alanı ile birbirinden ayrışıyor. Eko-pazar alanından sonra konumlanan tarım faaliyetleri alanları kullanıcıları farklı tarım tekniklerini görmeye ve deneyimlemeye davet ediyor. Alanın güney ucuna konumlanan normal ve akıllı toprak uygulamalı tarım alanları ile tasarım kurgusu sonlanıyor.

Proje alanının yaklasık 100 yıllık süreçteki fiziksel çevresi incelenmis. 1970’li yıllara kadar kırsal peyzaj içerisinde yer alan proje alanı çevresinde, bu yıldan itibaren kademeli olarak kentlesme faaliyetleri görülmüs. 2008 yılında Sasalı Doğal Yasam Parkı’nın insa edilmesi ile, proje alanı çevrelenmiş ve günümüzdeki kimliğine kavuşmuş. Avrupa Birliği’nin Urban GreenUp Programı kapsamında çalısma alanı akademi-yerel yönetim-yüklenici iş birliğinde 2019 yılında projelendirilmis. 2050 yılına kadar dünya nüfusunun %80’inin kentsel alanlarda yaşayacak olmasından dolayı kentleşmenin yeniden doğallaştırılması bu süreçte hedefleniyor.

IPCC AR4’e göre 21. yüzyılda Türkiye dahil olmak üzere Güney Avrupa’da daha sık, şiddetli ve uzun süreli kuraklıklar, sıcak hava dalgaları ile kısa süreli fakat şiddetli sağanak görülen günlerin sayısında artış bekleniyor. Bu kapsamda hidro-meteorojik aşırılıklara karsı direnç yaratılmasına iliskin; iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması, sürdürülebilir yağmur suyu yönetimi ve doğa esaslı uygulamaların yaygınlaştırılması konularına duyarlı davranılmıs ve tüm bunlara iliskin stratejiler gelistirilmiş.

Su taşkını ve sel riskine karşı, yüzey suları “bioswale”e aktarılarak ve buradaki özel seçilmiş yerel bitkilerle temizlenerek sızdırma havuzlarında toplanır. Taşkının çok olması durumunda alttaki drening sistemine aktarılır. Drening sistemi suyu depolar ve taşkın bitip toprak kuruduğunda, temizlenmiş suyu yeraltı sularına tekrar kazandırır.

Polenleme yapan böceklerin azalması sorununu önlemek için peyzaj yerel bitkilerden ve polen çeken bitkilerden seçilmiş. Hiçbir kimyasal içermeyen doğal malzemelerden üretilen polinatör evleri yapılarak polinatör böceklere uğrak noktası oluşturulmuş.

Toprağın tuzlu hale gelmesi ve tarımın verimsizleşmesi sorununa karşı topraksız ve dikey tarım tekniğinin uygulanması, biochar (akıllı toprak) uygulamala tarım tekniği, yüksek sıra dikim uygulamalı tarım alanı gibi çözüm önerileri üretilmiş.

Bunların yanı sıra, biobulvar rotası ile insanları bilinçlendirmek, farklı uygulamalı tarım teknikleri ile verim ölçmek. kooperatifleşmeyi ve doğal malzeme kullanımını desteklemek ve çatılardaki suyu depolayıp tekrar kullanmak hedeflenmiş.