İstinye Salon & Yuno

Tasarım
Ddrlp Mimarlık

Proje Yeri
Sarıyer, İstanbul

Tasarım Ekibi Ve Mimari Proje Ekibi
Boğaçhan Dündaralp, Berna Dündaralp, Mesut Seçgin, Aylin Önder

Proje Yönetimi
Neslihan Yıldız ve Duygu Karademir, Orjin Grup

İşveren
Orjin Gayrimenkul

Ana Yüklenici
Erhal Mimarlık, Novo Proje ve Uygulama

Aydınlatma Tasarımı
Planlux

Grafik Tasarım
Hybrid

Statik Projesi
MPI Mühendislik

Mekanik Projesi
Ekare Mühendislik

Elektrik Projesi
A-D Elektrik

Tesisat Projesi
Ekare Mühendislik

Çelik Projesi
MPI Mühendislik

Akustik Projesi
Talayman Akustik

Yangın Güvenlik Danışmanı
Etik Danışmanlık

Sahne Sistemleri
Gala AVL

Mimari Mesleki Kontrollük
Ddrlp Mimarlik

Tamamlanma Tarihi
2024

Toplam İnşaat Alanı
4216 m²

Fotoğraflar
Egemen Karakaya

Ddrlp Mimarlık tarafından tasarlanan İstinye Salon & Yuno projesi, alışılmış alışveriş merkezi deneyiminin dışına çıkıyor; mekansal kurgu bir yolculuk olarak ele alınırken farklı hacimsel boyutlardaki boşluklar dizisi içerisinde deneyimin sürekliliği sağlanıyor.

İstinye Park Alışveriş Merkezi bünyesinde hali hazırda bulunan sinema salonlarının bir bölümünün tiyatro, etkinlik ve çocuk oyun alanlarına dönüştürülmesi kararı ile proje süreci başlamış. İstinye Salon & Yuno; içinde bir tiyatrosu, çok amaçlı salonu ve çocuk eğlence alanı ile sinemaya uyumlanan yaklaşık 4000 metrekarelik bir etkinlik alanı.

Tasarım yaklaşımı “farklı hacimsel boşluklar arası kesintisiz akış ve bütünsel esneklik” olarak kurgulanırken; sinema, tiyatro ve çocuk mekanlarına ait sorular benzer kapalı mekan deneyimlerinde gözlemlenen eksiklikler ve ihtiyaçlar üzerinde odaklanmış. Temel sorular, “Yapının bodrum katlarındaki sinema alanları boşaltıldıktan ve yapı soyulduktan sonra açığa çıkan mekansal hacimler bu program için ‘hayal gücünün ortaya çıkabileceği bir yer’ haline nasıl gelebilir?” “Vakit geçirilen, merak uyandıran, keşfe açık, esnek kullanımlı, dinamik mekanlar nasıl mümkün olur?” olmuş.

Tasarım sürecinde; mekanı bir bütün olarak hissetme, yön ve ilişki duygusunu kaybetmeden çeşitlilik üretme, gürültü ve uğultu gibi insanı olumsuz etkileyen ve mekanın niteliğini düşüren, görülmeyen faktörleri tasarımın parçası olarak görme, deneyimi çeşitlendirme, algı, yön ve ilişki kurma imkanlarını çoğaltma, orada olmanın güvenli, konforlu ve özel olması hallerinin peşine düşülmüş. Orada geçirilen zamanın farklı zamanlarda farklı yolculuklar üretmesi hedeflenmiş. Bu sürece, sinema alanları küçüldükten sonra bütün geri kalan bölümün nasıl bir mekan açığa çıkardığına bakılarak başlanmış. O bölüme ne yapılması gerektiği ile ilgili kısmı söyleyen fikir de “volumetrik olarak açığa çıkan üç boyutlu boşluk” olarak aktarılıyor.

Sinema katları, yemek katından girilen ve girişi arka köşede kalmış, aranarak bulunan, belirgin olarak kendini göstermeyen bir alanda kalıyormuş. Sadece sinema için inilen, arkada ve kuytuda kalmış bir alanın erişilebilir olması, algılanması ve insanlara bir yolculuk vadediyor olması en çok dikkat edilen noktalardan birini oluşturuyor. Bu üç boyutlu boşluk ve bu boşluğun mevcut mekanlarla bütünleşmesi başlangıç noktası olmuş.

Bir alışveriş merkezinin içindeki insanların deneyimi genelde fragmanlar halinde oluyor. Akışkan bir sürekliliğin içinde farklı farklı yerlere girip çıkılan bir hareket var. Fakat bu performans merkezi öyle bir alan değil, insanların bir yolculuk olarak deneyimlemesi, mekanların bütünsel olarak algılanması istenilen bir alan. Bu noktada tasarım soruları ortaya çıkıyor. Birincisi; farklı hacimsel boyutlar içinde boşluk(lar) dizisinin sürdürebiliyor olmak ve o deneyim sürekliliğini yaratarak insanları farklı programlarla karşılaştırabiliyor olmak. İkincisi ise; bunun bir yolculuk haline gelmesi. Yolculuk halindeyken de insanların hem ölçek ve algı hem de program anlamında farklı deneyimler yaşayabilmesine izin veren, hem ayrışan hem de bütünselliğini kaybetmeyen bir mekan arayışı olmuş.

Üst kottan (yemek katı) tanımlanmış, yürüyen merdivenlerle büyük bir boşluk dizisine inilen, aşağıda sinemaya ve etkinlik alanlarına dahil olunabilen bir kurgu ortaya çıkmış. Mekanlar boşluk etkisini kaybetmeden yüzey ve çeper ara kesitleri ile farklı programlar yaratıyor. Kotları birbirine bağlayan mevcut boşluklar ve yeni açılan boşluklarla “deneyim sürekliliği” tasarlanmış.
Bütün bölümleri birleştiren; yukarıdan aşağıya bir fuaye alanı, bu fuaye alanına takılan ve neredeyse bütün mekanların açıldığı, etkinlik meydanı olarak tarif edilen büyük çukur. Bu etkinlik meydanı teleskopik tribünleriyle açılıp kapanabilen, kendi başına bir sergi alanı olabilen, bölücü panellerle kapandığı zaman tamamen kapalı bir kutu haline gelebilen, açık olduğu zaman da sürekliliği hiç bozmadan kullanılabilen ve çok sayıda etkinliğe aynı anda izin veren bir kent meydanı gibi kurgulanmış. Bu meydan; kapalı bir salon (box in box sistemi ile kurulan bir tiyatro alanı) ve çocuk eğlence alanının olduğu bölümün merkezinde yer alıyor.

Elektrik, mekanik, statik, sahne ve görüntü sistemleri, aydınlatma tasarımı, yangın gibi projede olması gereken tüm disiplinlerin yanında, oldukça kapsamlı bir akustik danışmanlık ile projenin belki de en ayırt edici özelliği akustik konfor olarak öne çıkıyor.

Farklı kullanım ve programları üretebilen, sürekli yaşayabilen bir potansiyele sahip ve buna esnek olarak yanıt verebilen bir boşluk tasarımı olması projenin en belirgin özelliğini oluşturuyor. Alt ölçeklere bölümlenen büyük mekansal boşluklar dizisi kendini sarmalayan atmosferin içinde boşluğun farklı kullanımlarını destekleyen bir altyapı gibi çalışıyor. Ve bu atmosferin özelliği kendi başına, kendi varlığını oraya dayatmak değil; bilakis, oradaki hayatı sürekli zenginleştirip, dönüştürebilecek bir “arka plan” veya “sahne” haline gelebilmesi olarak tarif ediliyor.