İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Kültür Politikaları Çalışmaları Kapsamındaki Yedinci Raporu Yayımlandı 

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), kültür politikalarının oluşumunda etkin rol oynamak ve bu alandaki veri üretimine katkıda bulunmak amacıyla 2011 yılından bu yana düzenli olarak araştırmalar yürütüyor ve raporlar yayımlıyor.

İKSV’nin kültür politikaları çalışmaları kapsamındaki yedinci raporu,  “Birlikte Yaşamak: Kültürel Çoğulculuğu Sanat Yoluyla Geliştirmek” başlığıyla Temmuz 2018’de yayımlandı. Kanada Trent Üniversitesi’nden Dr. Feyzi Baban ile Wilfrid Laurier Üniversitesi’nden Dr. Kim Rygiel tarafından kaleme alınan rapor, farklı kültürler barındıran toplumlarda, özellikle mülteci ve göçmenler ile ev sahibi nüfusun uzun vadede bir arada yaşama pratikleri geliştirmesinde kültür ve sanatın rolüne odaklanıyor.

“Birlikte Yaşamak: Kültürel Çoğulculuğu Sanat Yoluyla Geliştirmek” başlıklı rapor, konuya ilişkin akademik incelemelerin ve tartışmaların bir özetini çıkarıyor. Bu alanda Avrupa ve Türkiye’den başarılı örneklere de yer veren rapor, kültürel çoğulculuğun geliştirilmesinde kültür ve sanatı merkeze alan yaratıcı girişimleri derliyor ve değerlendiriyor.

İKSV olarak kültür ve sanata erişimi ve katılımı temel bir hak olarak gördüklerini belirten İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece, raporla ilgili olarak şu yorumlarda bulunuyor: “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük göç dalgasına tanıklık ettiğimiz günlerden geçiyoruz. Türkiye’de ve dünyanın farklı coğrafyalarında bu konuda yürütülen tartışmalar, bu süreçte birlikte yaşamı eşitlik ilkesi temelinde kurma yolunda kültür politikalarının her zamankinden büyük bir rol oynadığına işaret ediyor. Bu raporun çıkış noktasını da yerleşik halklar ile yeni gelenler arasında kültür ve sanat aracılığıyla oluşturulabilecek yeni dayanışma bağlarına olan inancımız oluşturuyor. Raporun, kültür dünyasının aktörlerini bu alanda aktif rol almaya teşvik etmesi ve sanatın birleştirici gücü aracılığıyla sınırların aşılması en büyük dileğimiz.”

Birlikte yürüttükleri bir uluslararası araştırmanın verilerinden yola çıkarak kaleme aldıkları bu rapor ile ilgili olarak Dr. Feyzi Baban ve Dr. Kim Rygiel şunları söylüyor: “Küreselliğin nüfus hareketlerini hızlandırdığı ve yoğunlaştırdığı günümüz dünyası, tüm toplumları kültürel çoğulculuk temelinde ve farklılıklarımızla birlikte nasıl yaşayabiliriz sorusu üzerinde düşünmeye zorluyor. Farklı kültürel geleneklere sahip bireylerin kimliklerinden vazgeçmeden, ortak değerleri ve kültürü paylaşarak birlikte nasıl yaşayabileceklerine verilen cevaplar ise, genellikle yeni gelenlerin kimliklerinden feragat etmesini bekleyen asimilasyoncu politikalar ile buna karşı geliştirilen çokkültürlü uyum politikaları arasında gidip geliyor. Bu iki yöntemin de günümüz sorunlarını çözmekte yetersiz kalması, bizi Türkiye ve Avrupa’da vatandaş inisiyatifleri ve sivil toplum kuruluşlarının alternatif birlikte yaşama modellerini nasıl hayata geçirdiklerini araştırmaya teşvik etti. Bu raporda farklılıklarla birlikte yaşamaya yönelik tematik tartışmalara yer verdik ve kültür ile sanat alanında faaliyet gösteren kuruluşların bu soruya verdikleri cevapları örnekler ile göstermeye çalıştık.”

15.İstanbul Bienali’nin iyi bir komşu başlığı altında İstanbul’dan dünyaya seslendiği 2017 yılında hazırlanmaya başlanan rapor, bienalin temasına da atıfta bulunarak bu alandaki tartışmaları daha ileri taşımayı ve kamusal alanda şekillenecek yeni birlikteliklerin önünü açmayı amaçlıyor.

Rapor, uluslararası sözleşmelere de atıfta bulunuyor

Küreselleşen dünyada savaş, çatışma, kıtlık, ekonomik zorluklar, çevre felaketleri, eğitim gibi sebeplerle artan nüfus hareketleri, göç alan toplumlarda çoğalan bir çeşitlilik yaratmaya devam ediyor. Bu toplumlarda barış içinde birlikte yaşama konusu da giderek daha fazla önem kazanıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre, 2017 sonu itibariyle dünya genelinde zorla yerinden edilmiş yaklaşık 70 milyon insan bulunuyor. Herhangi bir devletle vatandaşlık bağı olmayan ve bu nedenle eğitim, sağlık, çalışma, kültürel hayata erişim gibi birçok temel haktan mahrum olan insanların sayısının ise 10 milyona yakın olduğu tahmin ediliyor.

TC İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 2018 verilerine göre, Türkiye yaklaşık 3 buçuk milyon nüfus ile dünyanın en kalabalık mülteci grubuna ev sahipliği yapıyor.

Türkiye’nin en uzun kara sınırına sahip olduğu komşusu Suriye’den gelen bu göç dalgasının kültürel hayatımıza katacağı zenginliğe ve çeşitliliğe odaklanan rapor, ülkemizin imzacısı olduğu UNESCO Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi’ne de atıfta bulunuyor. Bu rapor, UNESCO Sözleşmesi’nde çerçevesi çizilen temel prensipler doğrultusunda, kültür ve sanatın kendilerini kamusal alanda ifade etme imkânı bulamayan dezavantajlı kişi ve gruplara nasıl bir iyileştirici güç sağladığını araştırıyor.