Into The Wild
Künye
Mimari Tasarım
Earthscape Studio
Proje Yeri
Tamil Nadu, Hindistan
Tamamlanma Tarihi
2024
Toplam İnşaat Alanı
1450 m²
Fotoğraflar
Studio IKSHA
Earthscape Studio tarafından Hindistan’da tasarlanan Into the Wild, yerel toprak malzemelerin kullanılmasıyla oluşan, kıvrılarak mekanlar ortaya çıkaran kabuğu ile çevresinde bulunan doğa ile bütünleşiyor.
Projenin üzerinde yer aldığı, dağların ve sık palmiye ağaçlarının yemyeşil panoramik görüntüsüne sahip olan alanın coğrafi ya da çevresel açıdan öne çıkan bir özelliği bulunmuyormuş. Müteahite ait olan alan yaklaşık on iki hektarlık bir boşluk tanımlıyormuş. Bu durum, doğaya saygılı ve ilginç bir yapı tasarlamak konusunda mimarları yönlendirmiş. Earthscape Studio, tasarıma başlarken toplam alanın yüzde yirmi beşinin inşaata, kalan yüzde yetmiş beşinin ise doğaya ayrılmasına odaklanmış. Sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımları, yalnızca alanı yeşillendirmenin ötesinde, tasarlanan yapının doğa ile kurduğu ilişkiyi de kapsıyor. Bu yüzden yapının karbon emisyonunu azaltacak bir teknikle tasarlanması üzerine çalışmışlar. Kendi kendini idame ettirebilen bu strüktür, katlanarak ve süzülerek akışkan bir form oluşturuyor; mimarlar bu tekniğe “kıvrım mimarlığı (fold architecture)” ismini veriyor. Kendi kendini taşıyan, yaklaşık on santim kalınlığındaki kabuk bir dizi kemer boyunca kıvrılıp süzülüyor; kabuğu oluşturan ferrocement, dışarıda “thappi” sıvası, içerideyse çamur sıva ile kaplanıyor. Kabuk kendi kendini taşıyabildiği için, iç mekanda herhangi bir kolon ya da kiriş mekanları bölmüyor.
Çamur, sadece malzeme paleti içerisinde yer alan bir bileşen değil; toprakla çalışmanın güzel yanı, yalnızca malzemenin performansının değil zanaatın da önemli olması olarak açıklanıyor. Hindistan’daki geleneksel alçı sıvalar zeminde pürüzsüz bir şekilde akarken mobilyaların da mekanda daha şık bir görüntüye sahip olmasını sağlıyor. Bu sıvalar aynı zamanda iç mekandaki sıcaklığın dış mekana göre üç derece daha az olmasını mümkün kılıyor. Uzun ve yemyeşil peyzaj tasarımı, olgunlaşmış otlarıyla birlikte yapının üstüne eğilerek onu sarmalıyor. Nemli bir iklimde bulunan yapı için bu durum termal konforu artırmaya katkı sağlarken aynı zamanda yapıya fiziksel olarak da destek sağlıyor. İki yatak odasına ve bir salona sahip olan bu çiftlik evi, her mekanda başka bir sürprize doğru kıvrılıyor. Döngüsel geçişler, mekanlar arasında dolaşırken merak duygusunu besliyor. Bu kıvrımlar ve eğriler, sanki bir mağaraya girdiğimiz zaman hissedeceğimiz türden bir yaban atmosfer barındırıyor.
Düşük seviyede konumlandırılmış olan pencereler, ormanlık araziye açılıyor ve iç mekana soğuk hava akışı sağlıyor. Havalandırma açıklıkları ise her mekanda strüktürün içerisindeki yarıklardan sıcak havanın çıkmasını sağlıyor. Bu havalandırma açıklıklarından içeriye sızan ışık oyunu ise dramatik bir atmosfer oluşturuyor. Bar kısmında bulunan, geniş ve çizgisel açıklık, hindistan cevizi ve palmiye ağaçlarıyla kaplı alana bir manzara sunuyor. Merkezi avlu, farklı boyutlarda açıklıklarla diğer mekanlarla ilişki kurarak içeriye doğal ışığın girmesini ve havalandırmanın sağlanmasını mümkün hale getiriyor. Avlunun kurgusu sayesinde açık ve yarı açık alanlara geçiş hissi sağlanıyor.
Mekana uygun bir şekilde, tüm mobilyalar yapıya yerleşik olarak tasarlanmış. Yatak, perdeler ve diğer kumaşlar kendi alanlarına uygun olacak şekilde özelleştirilmiş.