İç Mimar Hüseyin Beş: Dijital Yayıncılıkta Mekan Tasarımı, Daha Fazla İzlenmeyi Sağlıyor.

Socrates TV, Sports Digitale, Maçkolik ve Play Spor gibi önde gelen dijital yayınların stüdyo tasarımlarına imza atan BAB Architects kurucu ortağı İç Mimar Hüseyin Beş, gün geçtikçe daha da yaygınlaşan dijital yayıncılıkta mekan tasarımının önemine dikkat çekiyor.

“Broadcast Design” olarak da adlandırılan “Yayın Tasarımı” alanında önemli projelere imza atan BAB Architects, ulusal ve uluslararası birçok TV ve radyo stüdyosunun tasarım ve uygulamasını üstlendiği gibi dijital yayıncılık alanında da önde giden programların stüdyo ve dekorlarını tasarlıyor.

Dijital yayıncılıkta da mekan tasarımlarıyla fark yaratıldığını ve yayınların daha fazla izlenebilir hale geldiğine dikkat çeken BAB Architects kurucu ortaklarından İç Mimar Hüseyin Beş, dijital yayıncılığın temaların esnek bir şekilde belirlenebildiği bir platform olduğunu ve bu temalara bağlı olarak dekorlar da oldukça çeşitlilik olduğunu dile getiriyor. Dijital yayıncılık ortamında sadece bir perde kullanmak mümkün olabildiği gibi, tam teşekküllü bir stüdyo tasarlamak da söz konusu olabiliyor.

“Dijital yayın mekanlarında tasarımın en can alıcı kısmı yakın planları oluşturmaktan geçiyor. Genel resim de elbette önemli ancak, dijital içerik üreticileri genel olarak yakın plan yayın yapıyor. Bu sebeple genel kütleyi tasarladıktan sonra hemen yakın planları oluşturmak gerekiyor. Genel yaklaşımda çok katmanlı arka planlar alan derinliği açısından çok önemli” diyen Hüseyin Beş, tasarımın çok değişkenli bir olgu olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Yayın yapmanın inceliklerini bilmeden bir dekor oluşturmak ve doğru bir sonuç elde etmek mümkün değil. Ortaya çıkan iş daha çok ekip çalışmasının estetik bir sonucu oluyor, bu sebeple de her detay önemli.”

Hüseyin Beş tasarımın dijital yayıncılık dünyasındaki rolüne dikkat çekerek dijital içerik üreticilerinin dikkat etmesi gereken ilk konunun yapılacak dekoru içerikle uyumlu tasarlamak olduğunu vurguluyor. Hüseyin Beş’e göre renkler ve verilen mesajlar yerleştirilecek objelerden önemli ancak tasarımın kütlesi, yakın planlar, konuk ve sunucuların dekora olan uzaklıklarının belirlenmesi, kullanılacak objektiflere göre şekillendirilmesi ve ışık en önemli belirleyiciler arasında geliyor: “Aydınlatmaların tavan yüksekliği ve dekorun oluşacağı alana göre özenle seçilmesi ve tasarıma uyarlanması gerekiyor. Işıksız bir dekor düşünülemez. Dekoru oluşturan malzemeler, objeler, teknik ekipmanlar ile ayrı düşünülemez.”

Hüseyin Beş’in aktardığı tüm bu tasarım kriterleri özgür bir platformda yayın yapan oluşumları ilgilendiriyor. Bu tür dijital yayıncılar sadece bir duvarın önünde yayın yapmayı ve bu yayını mevcut cep telefonu ve hacimdeki ışık ile çekmeyi de tercih edebilir. Bu konu, ne kadar sürdürülebilir bir iş çıkartılmak istendiğine, bir marka oluşturmaya, kanala bir kimlik ve aidiyet sağlamaya duyulan gereksinimle doğru orantılı biçimde şekilleniyor. İç Mimar Hüseyin Beş ayrıca dikkat çekmek istenebilecek önemli bir diğer husus olarak bu tür tasarımlarda taşınabilir dekor üretiminin, konum değişiklikleri sonrasında izleyicilere hissetirmeden ve kimliklerinde kesintiye neden olmadan yayının kalınan yerden devam ettirilebilmesine olanak sağlayacağının da altını çiziyor.

Geleneksel Yayıncılık ile Dijital Yayıncılık Arasındaki Mekansal Farklılıklar
Hem TV stüdyoları hem de dijital yayın platformları için yayın tasarımı konusunda uzmanlaşan BAB Architects Kurucu Ortağı İç Mimar Hüseyin Beş geleneksel yayıncılıkla istikrarın esas olduğunu ve TV stüdyolarının çok yüksek bütçeler, ekipmanlar ve yayın maliyetleri göze alınarak tasarlandığını dile getiriyor. Dijitalde ise bütçeler çok düşük ve zaten temelde herkesin yayıncı olabileceği açık bir platform söz konusu. TV stüdyolarında karasal yayın, uydu gibi başka birçok sisteme gereksinim duyulurken dijital yayıncılıkta sadece bir internet bağlantısı yeterli olabiliyor. Bu nedenle karasal yayın yapılabilecek alanlar çok daha büyük, sabit alanlar oldukları için özenle seçiliyor. Bu yüzden de geleneksel TV stüdyolarının ihtiyaçları dijital ile ayrılıyor.

BAB Architects mimarları her iki dünya için kurguladıkları tasarım yaklaşımlarının aslında prensip olarak çok daayrışmadığını ancak kendi ekosistemi olan TV kanallarının dekor ile işletmeyi birbirine bağladığını ve bu alanda çok daha fazla emek ve bilgiye ihtiyaç olduğunu dile getiriyor: “TV kanallarında çekilen yayın biter bitmez başka yayın başlamak zorunda. Doğal olarak TV yayınını durdurmak mümkün olamıyor. Oysaki dijitalde içerik çekiliyor ve ister canlı ister bant olarak yayınlanarak tamamlanıyor. Dijital yayıncılıkta çoklu sistemlere, çok değişkenli dekorlara, çok büyük LED ekranlara olan ihtiyaç karasal yayınlara göre daha az. Dijital yayın samimiyeti kaldırıyor, herkese hitap etmek zorunda değilsiniz. Ancak karasal yayınlarda ülkenin tamamına ve hatta bütün dünyaya hitap etmeniz gerekebiliyor. Bu durum da tasarım yaklaşımlarında oldukça belirleyici olabiliyor.”

İç Mimar Hüseyin Beş dijital yayın yapanların da mutlaka dekor için bütçe ayırmalarını, bu işi bir işletme maliyeti olarak görmelerini önererek sözlerine şöyle devam ediyor: “Artık bütün dünya, sokaklar, evlerin birer köşeleri dekor haline geldi. Doğal olarak yaşam alanlarında yayın yapan kişiler çevresel koşullarını yayın yapmaya uygun hale getirebilirler. Bu durum içerik ile çok değişken hal alabiliyor bu yüzden spesifik bir örnek vermek zor. Ancak bu mecrada bu işi çok iyi yapan dijital içerik üreticileri var. Bu üreticilerden ilham alabilir ya da bir profesyonele başvurabilirler. Arka planlarınızdaki kalite sizin karşıya verdiğiniz değeri temsil eder. Bu tür iyileştirmelerden sonra daha fazla izlenme sayısına ulaşabilirler. Herkes estetik ve düşünülmüş bir ekrana bakmayı tercih eder.”

Dünya değişiyor ve her geçen gün dijital yayınların geleneksel yayınlar üzerindeki baskısı artıyor. Ancak geleneksel yayıncılık hala Türkiye’nin çok büyük bir bölümüne hakim durumda. “Ülkemizde halen karasal yayın izleyen çok büyük bir kitle var. Bu dönüşüm çok hızlı olmayacak ancak dönüşmek ve değişmek de kaçınılmaz. Bu sebeple TV yayını yapan kanallar da yavaş yavaş dijital içeriklere dokunan yayınlar programlar yapmaya başladılar ve yapmaya devam edecekler” diyen Hüseyin Beş’e göre bu değişimin önünde toplumsal alışkanlıklardan başka herhangi bir engel bulunmuyor: “Toplum bir anda çok büyük bir değişimi kabul etmeyebilir. Set tasarımında da bu durum aynı aslında; çünkü dijital ya da TV fark etmeksizin prensipler aynı. Teknolojinin verdiği avantajlar ile TV’de ve dijitalde sanal stüdyolar kullanılmaya başlandı. Yayıncılık işi gelecekte tamamen sanal hale gelebilir. BAB Architects ekibi olarak bizler bu tip çalışmaları ve teknoloji entegrasyonunu yapmaya başladık. Yakın zamanda sanal stüdyo yayınlarını daha sık göreceğiz. Ancak son izleyici tarafında deneyimler değişecek ve daha imkansız gibi gözüken tasarımlar da haber kanallarında ya da programlarda öne çıkacak. Kim bilir? Belki bir haber kanalı sanal olarak Mars’tan yayın yapacak.”