Hyperloop Çöl Kampüsü

Tasarım Ekibi
Begüm Aydınoğlu (PadaLabs), Mariana Custodio Dos Santos, Juan Carlos Naranjo

Proje Yeri
Mojave Çölü, ABD

Görselleştirme
Metrica Visuals

Begüm Aydınoğlu, Mariana Custodio Dos Santos ve Juan Carlos Naranjo tasarımı Hyperloop Çöl Kampüsü, çalışanları ve ziyaretçileri, ilhamını engebeli arazi ve Hyperloop teknolojisi arasındaki ilişkiden alan akışkan formun sunduğu doğal ve dijital deneyimleri içeren bir yolculuğa davet ediyor.

Eşsiz topoğrafyası, iklimi ve muhteşem manzarası ile birlikte var olan Hyperloop Çöl Kampüsü,  görkemli ve geçmişi hatırlatan Mojave Çölü’nde yer alan ikonik bir kampüs. Kızılımsı kayalar ile çevrili bir kampüs tasarlamak, kampüsteki işlevlerin ve bu jeomorfolojik koşulların getirdiği ayrılmaz kombinasyonlara sahip bir dizi cesur kararı gerektirmiş. Çöldeki yılların katmanlarının neredeyse tam tersi olan Elon Musk’ın Hyperloop Projesi, bu özel manzarada yer almayı hedefliyor. Devam eden bir araştırma ve üretim projesi olan Hyperloop, ulaşım araçlarını enerji, zaman, bütçe, çevre dostu  ve sürdürülebilir yollarla yeniden ele almayı hedefliyor.

Yeni bir ulaşım sistemine olan ihtiyaca, arazi formunun yıkılmazlık ve dirençlilik çağrışımı ile şekillenen tasarım konsepti ile cevap verilmiş. Benimsenen ‘‘dirençlilik’’ kavramı beş konu üzerinde vurgulanmış. Dirençlilik kavramı, kendi kendine yeterliliği ve bağımsızlığı kapsadığından, arazinin kaynaklarının dışa bağımsız, etkili ve sürdürülebilir kullanıma tabi olması ile örtüşüyor. Araziye gömülü güneş panelleri, elektrik enerjisi üretimi olanağı sağlarken çekirdeklerde bulunan yağmur suyu toplama ve gri atık su geri dönüşüm sistemleri, toplanan ve geri dönüştürülen suyu avlulardaki binaların içerisine ve sulama sistemine dağıtıyor. Form, rüzgar koridorları yaratmaya ve iç mekanın pasif havalandırmasına yardımcı olmaya olanak sağlıyor. Diğer dayanıklılık katmanı ise tasarımın kapsayıcı özelliği. Kampüsün sirkülasyon sistemi ve döngüselliği, dirençli toplulukların yalnızca bilgiyi paylaştıklarında hayatta kaldıkları görünmez bir platform yaratmak, sadece bir seferlik ziyaretçiler de dahil olmak üzere, her kullanıcı tipinin deneyimini en üst düzeye çıkarmak üzere tasarlanmış. Tasarımın karakteri, geçmiş hatalardan öğrenme potansiyeli ve güvenli başarısızlık imkanı taşıyan döngüselliğin çoklu düğüm desenini ve çekirdeğini, onları uyumlu hale getirerek oluşturuyor. Entegre edilmiş tasarım sistemi, karşılaşmalara izin vermek ve çeşitlilik özelliğini zenginleştirmek için her biri eşsiz özelliklere, fonksiyonlara ve kullanıcılara sahip dört yapı tipini bir araya getiriyor. Tasarımdaki esnekliği, dirençli büyümeyi ve mekansal yönetimi kolaylaştırıyor. Böylece yapı, uzun yıllarca faaliyetini sürdürebilir.

Engebeli arazi ve ikonik teknoloji arasındaki simbiyoz, Hyperloop Çöl Kampüsü’nün formunu bulmasına yardımcı olmuş. Kampüs, Nevada’nın çöl toprağında pürüzsüzce yükselmek üzere tasarlanmış. Dört ana avlu etrafında, zarifçe uzanarak dört ana programatik birime ve iki simetrik kamusal ve özel alana ayrılıyor. Bu dört avlu, Nevada’nın ıssız arazisinde su öğeleri sunuyor, yeşil alanları oluşturuyor ve uzun palmiye ağaçları tarafından sınırlandırılıyor. Avlular, dört eşsiz vahayı temsil ediyor. Yapının yükselen sarmal tasarımında, seyahat hızından esinlenilmiş. Bu vahanın etrafındaki geniş koridorlar, form ve işlev açısından karmaşık otoyollarını andırıyor. Aynı mekansal konsept iç tasarıma kadar uzanıyor. Kampüs, Hyperloop’un yüksek teknoloji kimliğini, doğal alanının rustik hissiyatı ile bir araya getiriyor. Ziyaretçiler ve çalışanlar, akışkan formun sürekliliği içerisindeki kamusal ve özel alanlarda, doğal ve dijital deneyimler sunan bir yolculuğa davet ediliyor.