Grand Egyptian Museum

Mimari Tasarımcı
heneghan peng architects

Proje Yeri
Giza, Kahire, Mısır

İşveren
Mısır Kültür Bakanlığı

Statik Proje
Arup | ACE (Cairo)

Mekanik ve Elektrik Projesi
Buro Happold | Shaker Engineering (Cairo)

Cephe Projesi
Arup

Peyzaj Projesi
West 8 | Sites International Egypt (Cairo)

Akustik Projesi
Buro Happold

Maliyet Yönetimi
Davis Langdon

Aydınlatma Projesi
Bartenbach Lichlabor

Proje Yönetimi
Davis Langdon

Toplam İnşaat Alanı
129.000 m²

Tamamlanma Tarihi
2025

Fotoğraf
Iwan Baan, The GS Studio, The Grand Egyptian Museum

Heneghan peng architects, Giza Piramitleri’ne komşu Grand Egyptian Museum’da piramitlerin eksenine yerleşen kademeli formu ve taş yüzeyleriyle tarih ve çağdaş mimari arasında mekansal bir köprü kuruyor.

Heneghan peng architects tarafından tasarlanan Grand Egyptian Museum, Giza Piramitleri’ne yalnızca bir buçuk kilometre uzaklıkta konumlanarak antik Mısır uygarlığının kalıcılığına ve ölçeğine tanıklık eden bir kültürel simge olarak tamamlandı. 100.000 eseri barındıracak olan yapı, tek bir uygarlığa adanmış dünyanın en büyük müzesi olma özelliğini taşıyor. Müzenin tamamlanması, 5.000’den fazla eser içeren Tutankhamun Galerisi’nin ilk kez halka açılmasıyla simgeleniyor.

Heneghan peng, müzeyi piramitlerin yönlenişiyle doğrudan ilişkilendirerek tarih ve çağdaş mimari arasında güçlü bir bağ kuruyor. 2003 yılında Mısır Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği, tamamlanmış binalar arasında bugüne kadar yapılmış en büyük uluslararası yarışmayı kazanan ofis, 82 ülkeden gelen 1.556 öneri arasından seçildi. Proje, Arup ve Buro Happold ile oluşturulan uluslararası mühendislik ekibinin iş birliğiyle geliştirildi; müzeoloji danışmanlığını Cultural Innovations ve Metaphor, peyzaj tasarımını ise West 8 üstlendi.

Yapı, binlerce yıl önce Nil Nehri tarafından şekillendirilmiş bir çöl platosu üzerinde yer alıyor. Müzenin tasarımı, piramitlerle kurduğu görsel eksen üzerinden şekillendi. Giriş aksından başlayan kütle, üç piramidin doğrultusuna hizalanarak çöl zemininden yükseliyor. İç duvarlar bu eksenleri takip ederek yelpaze biçimli bir plan oluşturuyor; çatı eğimi ise piramitlerin zirvesine paralel biçimde yükselir ancak hiçbir zaman onları aşmıyor. Bu düzen, müze ile piramitler arasında doğrudan bir mekansal diyalog kuruyor ve piramitlerin manzaraya dâhil olduğu benzersiz bir bakış oluşturuyor.

Altı katlı büyük merdiven, ziyaretçileri kronolojik olarak Mısır tarihinin farklı dönemlerinden geçirerek yönlendiriyor: Predinastik Dönem’den Kıpti Dönemi’ne kadar. Tutankhamun Galerisi’nin de yer aldığı kalıcı sergiler bu merdivenin en üst noktasında bulunuyor. Bu rota, ziyaretçilerin yolculuğunu piramitlere bakan manzara noktasında sonlandırıyor. Merdiven boyunca yerleştirilen devasa Senusret I heykelleri, tarihsel sürekliliği fiziksel biçimde görünür kılıyor.

Müzenin beton kütlesi, çöl iklimine uyum sağlayacak biçimde pasif performansla çalışıyor. Yoğun taş ve beton duvarlar sıcaklık değişimlerini azaltıyor, doğal havalandırma ve sınırlı iklimlendirme ile iç konforu koruyor. Taş eserlerin çoğunluğu nedeniyle doğal ışığın galeri mekanlarına alınması mümkün olmuş. Bu yaklaşım, ziyaretçilere zamanın etkisini doğrudan hissedebilecekleri bir atmosfer sunuyor.

Yapı yalnızca bir müze değil, aynı zamanda Kahire için yeni bir kamusal kaynak niteliği taşıyor. Peyzaj tasarımı, West 8 tarafından geliştirilen tematik bahçeler ve kamusal meydanlarla, çölün kenarındaki tarihi katmanlara gönderme yapıyor. Hurma ağaçlarıyla çevrili yeşil ön avlu, Nil taşkın ovasının antik izlerini çağrıştırarak piramit taşlarının bir zamanlar su yoluyla taşındığı hikayeyi yeniden canlandırıyor. 800 metre uzunluğundaki bu açık alan, beş hektarlık açık sergi alanına ev sahipliği yapıyor.

Ana binaya tünelle bağlanan koruma merkezi, dünyanın en büyük konservasyon laboratuvarlarından birini oluşturuyor. 17 farklı laboratuvar, papirüsten tekstile, seramikten insan kalıntılarına kadar farklı malzemeler için özel koruma koşulları sağlıyor. Heneghan peng’in tasarımı, mimarlığı yalnızca geçmişin anısına adanmış bir yapı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültürel altyapı olarak ele alıyor. Piramitlerin geometrisiyle uyumlu bu çağdaş müze, insanlığın en eski medeniyetlerinden birinin mirasını modern çağın diliyle yeniden kuruyor.