Formun Uyanışı: Mekansal Bir Atmosfer Katmanı Olarak Su

SESC Pompéia - Lina Bo Bardi

Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleştirilmiş, mekansal olarak suyun önemini vurgulayan, bir atmosfer katmanı olarak suyu kurgularına dahil eden ilgi çekici tasarımları bir araya getirdik.

Derleyen: Ebru Şevli, Mimar,
Elif Köker, Mimarlık ve İnşaat Mühendisliği Öğrencisi,
Zehra Kaynar, Mimarlık Öğrencisi

Hayatı mümkün kılan su, tüm toplulukların kültürlerinde, anlatılarında, efsanelerinde ve inançlarında fiziksel varlığının ötesinde anlamlar taşır. Doğayı, yaşamı ve kendi varlığımızı anlamlandırma serüvenimizde büyük bir yer tutar. Çoğu kültür ve inançta kutsal ve arındırıcı, kendine ait bir ruh taşıyan, bereketi ve yaşamı temsil eden bir kaynak olarak görülür. Farklı su kütleleri toplumlar için farklı hikayelere konu olur; okyanuslardan yağmur tanelerine, bulutlardan buz mağaralarına, suyun hareketinde ve formundaki değişimler doğanın kendini sürekli olarak yeniden var ediş döngüsünü takip etmemizi sağlar.

Bugün, küreselleşmiş ve doğadan neredeyse tamamen kopuk kentlerimizde nefes almayı, gerçek zamanın farkına varmayı sağlayan, insanın bulunduğu her yerde kendine bir yer bulan su, hayatımızı sürdürdüğümüz mekanlara dokunarak günlük hayat deneyimlerimizi zenginleştiriyor. Beş duyumuza da hitap ederek, özellikle ışığı ve sesi dahil ettiği gösterisiyle, hareketi ve akışıyla mekanlara farklı bir atmosfer boyutu katıyor; arındırıcı ve serinletici etkisiyle dokunma duyumuzla etkileşim kurarken kendi fiziksel varlığı ile mekana aktif bir katman olarak dahil oluyor.

Duyularımıza ve varlığımıza dokunmayı amaçlayan tasarımların vazgeçilmez unsuru olan su, mekansal tasarımlarda farklı ölçeklerde ve formlarda yer alıyor. Bazen tamamen mekanla bütünleşen ve onun bir parçası haline gelen bir yüzey; bazen yapının taşıyıcı elemanları ile ilişki kuran ve yansıtıcı özelliğinden yararlanılan bir eleman, bazen bir peyzaj katmanı olarak bazen de suyun akışını ve birikmesini mümkün kılmak için tasarlanmış bağımsız ögeler olarak karşımıza çıkıyor.

Dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleştirilmiş, mekansal olarak suyun önemini vurgulayan, bir atmosfer katmanı olarak suyu kurgularına dahil eden ilgi çekici tasarımları bir araya getirdik.


1. The Floating Piers

Tasarım: Christo & Jeanne-Claude
Tamamlanma Tarihi: 2016
Tasarım Yeri: İtalya
Fotoğraflar: Wolfgang Volz

2016 yılında, 16 günlük bir süre boyunca İtalya’nın Iseo Gölü’nün üzerinde parlayarak yüzen sarı kumaşlar yer alıyordu. Cüretkar ve dikkat çekici tasarımlarıyla her zaman mekana ve kente olan bakışımızı şaşırtmayı başaran Christo & Jeanne Claude ikilisi, “The Floating Piers (Yüzen İskeleler)” başlığını taşıyan üretimleriyle ziyaretçileri suyun üzerinde yürümeye davet ediyor. 22 bin adet yüksek yoğunluklu poliüretan küp üzerine 100 bin metrekare kumaş kaplanarak oluşturulan yüzeyler, suyun dalgalarıyla hareket ediyor; hem dikkat çekici bir kentsel arayüz, hem de coğrafyanın bir uzantısı haline gelerek ziyaretçilerine benzersiz bir duyusal ve mekansal deneyim sunuyor.

Christo, tasarımla ilgili “Tıpkı tüm tasarımlarımızda olduğu gibi, The Floating Piers da kesinlikle halka açık ve ücretsizdi. Bilet yoktu, açılış yoktu, rezervasyon yoktu, sahipler yoktu. The Floating Piers, sokağın bir uzantısıydı ve herkese aitti.” diyor. “The Floating Piers’ı deneyimleyenler suyun üzerinde yürüyormuş gibi hissettiler, ya da belki bir balinanın sırtında gibi” diye ekliyor Christo. “Işık ve su, on altı gün boyunca parlak sarı kumaşı kırmızı ve altın tonlarına dönüştürdü.”

2. Water Temple

Tasarım: Tadao Ando
Tamamlanma Tarihi: 1991
Tasarım Yeri: Japonya
Fotoğraflar: Mitsuo Matsuoka

Tadao Ando tarafından tasarlanan Su Tapınağı yamaca doğru konumlanıyor, araziye fazla dokunmadan onunla uyum içerisinde bulunan bir yerleşim planı taşıyor. Ando, tapınağın tasarım sürecinde, geleneksel tapınak mimarisine değil, Budizm’in kendi ruhuna dayanan bir mekan yaratmaya çalıştığını belirtiyor. Salon lotus çiçekleriyle doldurulmuş oval bir havuzun altında yer alıyor ve salona bu havuzu bölen bir merdivenle iniliyor.

Su, ışık ve yansımanın bozulmaz birlikteliği, Ando için yaşamın kökenini ima etmenin bir yolu. Brüt beton, ahşap ve cam yapının ana elemanlarını oluşturuyor, fakat iç mekan ve taşıyıcı kolonlarda kullanılan alev kırmızısı renk Budizm’e özgü bir unsur olarak taşıdığı estetiğin yanı sıra taşıdığı anlam sayesinde de güçlü bir etki yaratıyor.

3. Brion Tomb

Tasarım: Carlo Scarpa
Tamamlanma Tarihi: 1978
Tasarım Yeri: İtalya
Fotoğraflar: Giovanni Nardi, Ivo Stani

Carlo Scarpa, su ile olan özel ilişkisinin Venedikli olmasına dayandığını düşünüyor. Su ile benzersiz ve şiirsel bir ilişki kuran Venedik kentinin sağladığı bu kişisel tecrübe, Scarpa’nın özellikle Brion Tomb (Brion Mezarı) projesinde öne çıkıyor. Tasarımları genellikle “narrative architecture (anlatı mimarlığı)” örnekleri arasında gösterilen, mekansal elemanlar aracılığıyla bir hikaye anlatıcısı ve atmosfer kurucusu olarak davranan Carlo Scarpa, su, ışık ve ham malzemeyi zanaat ve yapım teknikleriyle birleştirerek unutulmaz yapılar ortaya çıkarıyor.

Su elementini projelerinde sürekliliği olan bir katman olarak kullanan mimar, gerçekliğin ayrıntılarını çoğaltarak sayısız imge yaratıyor. Projede su, mekan ve zaman arasında bağlayıcı bir unsur olarak kullanılıyor. Brion Tomb’da ziyaretçiye rehberlik eden yol, farklı zamanlarda suyun ortaya çıkıp kaybolduğu, sembolizmlerle donatılmış bir güzergah sunuyor. Scarpa, malzemeleri sanki bir senfoni haline getiriyor: Onları ayrıntılı olarak ele alıyor, bir bütün oluştururken aynı zamanda bağımsız olarak da duyulmalarını sağlıyor. Su, farklı parçaları bir ses öğesi olarak birbirine bağlıyor ve tekilliklerin arasındaki diyaloğu kuruyor.

4. Zaishui Sanat Müzesi

Tasarım: junya ishigami + associates
Tamamlanma Tarihi: 2023
Tasarım Yeri: Çin
Fotoğraflar: ArchExist

Çin’in Rizhao şehrinde, Junya.ishigami+ associates tarafından tasarlanan Zaishui Sanat Müzesi, yapay bir gölün üstünde, neredeyse 1 km boyunca devam eden bir yapı olarak mimarinin doğanın izlerini takip ettiği bir kurgu oluşturuyor.

Gölün berrak yatay yüzeyi binanın içine çekilmiş; yeni bir arazi olarak tasarlanan zemin, insanların üzerinde yürümeyi hayal edemeyeceği bir ortam olan göl yüzeyinde kayma hissi vermek için genişletilmiş. Kuşağa benzeyen çatı, sıra sıra duran sütunların üzerinde yüzerek mekanı örtüyor. İçeri çekilen su ile zemin arasında yeni bir sınır tanımlanıyor. Düzenli aralıklarla tekrarlanan kolonlar, suyun yeni yüzeyini belirlerken, bu yüzeyin oluşturduğu su kenarı da yeni bir zemin tanımlıyor. Yapının iç mekanında, yeni bir dış mekan doğuyor. Böylece, mimarinin içinde, bizimle yan yana durabilen yeni bir doğa ortaya çıkıyor.

5. Bangladeş Ulusal Meclis Binası

Tasarım: Louis Kahn
Tamamlanma Tarihi: 1982
Tasarım Yeri: Bangladeş
Fotoğraflar: Cemal Emden

Louis Kahn’ın Hindistan İşletme Enstitüsü ile birlikte Asya’da tamamladığı en önemli iki projesinden biri olan Bangladeş Ulusal Meclis Binası, Bangladeş’in başkenti Dakka’da bir çölün ortasında devasa bir kütle olarak yer alıyor. Yapı, ana meclis salonunun etrafında yer alan 8 hacmin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Kahn ile özdeşleşen beton ve kırmızı tuğla bu projede de baskın malzemeler olarak kullanılmış.

Su, yapı çevresinde bulunan yapay bir göl aracılığıyla yansıtıcı bir eleman olarak yer alıyor. Aynı zamanda sağladığı serinletici etki ile mekanın termal konforunu düzenliyor. Yansımalar ve günün farklı zamanlarda ışığın suyun yüzeyinde kırılmasıyla oluşan renkler, Louis Kahn’ın hedeflediği “dinginlik” ve “sessizlik” etkisine katkı sağlıyor.

6. Aarhus Harbor Bath

Tasarım: BIG-Bjarke Ingels Group
Tamamlanma Tarihi: 2018
Tasarım Yeri: Danimarka
Fotoğraflar: Rasmus Hjortshøj

Bjarke Ingels Group tarafından 2018’de inşa edilen Aarhus Liman Havuzu halkın her mevsim suyun tadını çıkarmasına olanak sağlıyor. Proje, sadece yüzme alanı olarak değil aynı zamanda kamusal alanı denize doğru genişleten bir yürüyüş yolu olarak da kullanılıyor. Tesis içerisinde dairesel dalış havuzu, çocuk havuzu, elli metre uzunluğundaki tur havuzu, iki adet sauna ve güneşlenme alanları bulunuyor.

Aarhaus Liman Havuzu, doğal bir su kaynağına entegre olan, mekanın bir yüzeyi olarak kullanılan yapay su ögesi kullanımına bir örnek teşkil ediyor; suyun insanların hareketleriyle kazandığı hareketler tasarıma canlılık katıyor. Havuz alanlarının önünde bulunan kamusal programlar da alanın kullanımını artırarak deneyimi zenginleştiriyor.

7. SESC Pompéia

Tasarım: Lina Bo Bardi
Tamamlanma Tarihi: 1986
Tasarım Yeri: Brezilya
Fotoğraflar: Paulisson Miura, Pedro Kok

Lina Bo Bardi tarafından gerçekleştirilen yeniden kullanım projesi sonucunda kente kazandırılan SESC, sosyokültürel kalkınma programının bir parçası olarak eski bir fabrikanın yeniden programlanmasından oluşuyor. Dört dönümlük toplum tesisi olan yapı; sanat, yüzme, spor ve boş zaman etkinlikleri için alanlar içeriyor. Dinamik ve çok yönlü bir mekansal yapılandırma yaratmak için korunan endüstriyel tuğla binaların içindeki tüm iç duvarlar kaldırılıyor ve bir gölet ekleniyor.

Lina Bo Bardi, SESC Pompeia’yı birkaç kez ziyaret ettikten orada zaten var olan canlılığı sürdürme ihtiyacı duyduğunu aktarıyor. Projeye sadece biraz su ve bir şömine eklediğini belirtiyor. Mimarın sözünü ettiği, yansıtıcı eleman olarak kullanılan su, Brezilya’nın kuzeydoğusundan geçen Sao Francisco Nehri’ne bir gönderme olarak fabrika alanından geçen kıvrımlı bir su aynası etkisi yaratıyor. Lina Bo Bardi’nin SESC’ye müdahalesi o kadar da basit değil, tıpkı mekana eklediği “az” miktardaki suyun ilk bakışta göründüğünden çok daha karmaşık bir sembolizm taşıması gibi. Su mekanda, ıslanma korkusu olmayarak su ile oyun oynayan bir çocuğun aidiyet ve sahiplenme duygusunu çağrıştırıyor.