Peyzaj ile entegre edilen Marco Maio Architects’in tasarladığı Fibonacci, kullanıcıları şehrin gürültüsünden uzaklaştırarak odağını yeniden şatoya ve üzüm bağları dizilerine yönlendiren bir ambiyans yaratıyor.

Prag yakınlarındaki Vltava Nehri’nin üzerindeki kayalık arazide bulunan Fibonacci, geçmişine meraklı arsa sahiplerince, mekanın tarihi mirasını sürdürmeye karar vermelerinin bir sonucu olarak tasarlanmış.  18. Yüzyılda, Vltava Nehri üzerinde etkileyici bir manzara sunan Jabloňka yamacının üzerine klasik biçimli şato, yerini büyüyen metropol üzerindeki Blanka tünel kompleksinin inşaatına bırakmıştı. Arazilerdeki üzüm bağlarını restore ederken taş duvarlardan yardım alan ve üzüm bağı bahçelerinin romantik antik çağını geri getirmeye çalışan Marco Maio Architects; Güney Avrupa kökenlerinden hareketle, kullanıcılarının bohem başkent ile ilişkilerini kısmen kaybetmelerini sağlayan pastoral bir veranda yaratmayı önerdi.

Unutulan taraçalı üzüm bağlarında, kavisli mekan;  zarif bir şekilde peyzaj ile entegre edilmiş. Var olan harabeye mükemmel bir şekilde hizalanan Spiral Fibonacci hareketi projeye ismini vermiş. Tünelden kaynaklanan gürültü kirliliği problemine cevap olarak, spiralin duvarları geliştirilerek benzersiz bir sessizlik vahası oluşturulmuş. Şehirden soyutlanmış basit mekan, kullanıcının odağını yeniden şatoya ve üzüm bağları dizilerine yönlendiren bir ambiyans yaratıyor.

Arazideki var olan unsurların keşfedilmesi ve korunması ile yürütülen projede eski meşe ağacının çerçe bir kapı ile simgelenmesiyle  sembolizm öne çıkarılmış. Kapılar kapatıldığında, ilgi, şehrin öne çıkan görüntüsü olmadan üzüm bağlarına odaklı bir şekilde kalırken pencerelerin açılmasıyla, şehirle olan ilişki kurulur ve üzüm bağlarının ileride genişlemesi sağlanır. Yeni taş duvarlara bakan dolaylı aydınlatmalarla çevrili Fibonacci verandası, sosyalleşme ve toplanmanın ana alanı olarak hizmet ederken yuvarlak masa merkez alanla şarap tadım alanını iki farklı fonksiyona bölüyor.