Eleştirel Bir Kavram Olarak Palimpsest

Prof. Dr. Şengül Öymen Gür
Beykent Üniversitesi

Palimpsest, mimarlık metinlerinde kullanıldığı haliyle, yarı-doğal veya insan yapısı mekanlarda ve “yer”lerde tarihi katmanların aynı anda bir arada görünme durumudur. Özellikle Mısır’ın tarih öncesi uygarlıklarında, kurutulup yazı zemini olarak kullanılan “papirüs” sözcüğünden türeyen bu kavram aynı anda malzeme darlığından dolayı papirüsün silinip silinip yeniden kullanılması edimini de yansıtır. Silinen katmanlar papirüste görünür ve şimdilerde deşifre etme çalışmaları dahi yapılmaktadır. Machado (1976)’nun ilk kez “korunmuş”, “dönüştürülmüş”, “reddedilmiş” ayrımları yaparak yazına soktuğu bu kavram tarafımdan ülkeye taşınmıştır (Gür, 2002a, 2002b).

Kavram, duruk olmayan, evrim geçiren ve geçirdiği evrimi maddesel veya tinsel varlığıyla yansıtan, ama en önemlisi de çıplak ve dikkatli gözle görülebilen ve hatta yaratıcı bir gözle tahayyül bile edilebilen bir varoluştur. İstanbul, örneğin, binlerce palimpsestten oluşur. Kavram, dış mekan irdelemelerinde kullanılabileceği gibi (Gezen, 2021) iç mekanlarda da bir analiz yöntemi olarak kullanılabilir (Köprülü, 2024). Köprülü, kavramı çok yerinde kullanan bir genç araştırmacımız; bunu iç mekan restorasyonlarına uygularken mekanı Machado’nun korunmuş, dönüştürülmüş ve reddedilmiş anlamlar kategorisi üzerinden okuyor ve edebiyat tartışmaları ile ilişkilendiriyor: Yorumsal üst metinsellik, metinlerarasılık, yan metinsellik, üst metinsellik gibi edebi kategorilerle benzeştiriyor. Bu kısa yazıda bu ayrıntılı ödevi yapmayacağım ama Machado’nun korunmuş, dönüştürülmüş, reddedilmiş anlamları kapsamında bizdeki koruma uygulamalarına bir göz atacağım. 

Ülkemizde iyi “korunmuş” palimpsestten söz etmek zor ve hatta olanaksız. Değerli mimarlarımızın elinden çıkmış birçok bina son yirmi yılda zalim bir sevinçle yok edildi. Osmanlı öncesi dönemlerinin yapıları (tarihi kalıntılar, İyon uygarlıklarının kalıntıları, Bizans yapıları, Rum binaları), Osmanlı dönemi yapıları ve daha niceleri, ya masraf etmeksizin yıkılmaları için görmezden gelindi, ya da bellekle oynamak amacıyla abes bir biçimde dönüştürüldü. Köşkler yalılar yakıldı, yıkıldı, talan edildi, göçmenlere satıldı. Bunları “reddedilmiş” anlamlar olarak sayabiliriz. Örneğin, Büyük Sinan’ın Kasımpaşa Hamamı’na bir bakın! Mimar Sinan görmüyor belki ama yerinde dönüp duruyordur. Çok az koruma girişimimiz “korunmuş” anlam kategorisinde düşünülebilir. Bu metinde bir korunmuş anlam ve bir de dönüştürülmüş anlam üzerinde duracağım.

Selahattin Bilge öncülüğünde, Metin Yalçın, Natalya Bilge ve Anton Glass’ın ortaklığı ile 24 Mayıs 2014 yılında faaliyetlerine başlayan Hera Grubu tarafından onarımı yapılan Yerebatan Sarnıcı M.S. 542’de Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından yaptırılan dünyanın en eski su sarnıcı olarak bilinir. Yerebatan, 1987’de temizlenerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ziyarete açılmıştı. 

Önceki haliyle turist girişinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Ama bu bir işletme hatası olarak da yorumlanabilir. Dışarıdaki turist kuyruğunun doğrudan kaldırım üstünden güvenlikten geçirilerek içeri alınması sonucu kuyruk daha uzun ve daha bunaltıcı olmuş. Bileti çevrimiçi aldığım için çok cefa çekmedim. İçeri girince son derece girift, çözümlenmesi güç bir takım odalar var, türlü türlü vezneler var ve banka izlenimi veriyor. Dışarıda sıra bekleyen kalabalığın aksine (güvenlik etmeni işleri çok uzatıyor) burası serin ve sakin. Paradoksal bir durum var. 

Ancak ilgili firma restorasyonda iyi iş çıkarmış (URL-1); keyifli ama yersiz bir kafeyi de tarihi mekandan kaldırmış, loş bir metal merdivenden epeyce indikten sonra 52 basamaklı iki yanlı, ikiz bir taş bir merdivenle sarnıcın girişine iniliyor (Resim 1). Sonra yatay bir köprü ile ana mekana geçiliyor (Resim 2). 

Resim 1. Sarnıca iki yandan inen merdivenlerden biri.

Resim 1. Sarnıca iki yandan inen merdivenlerden biri.

Resim 2. Sarnıcın ana raumuna giden bağlantı, bir tür üst geçit.

Resim 2. Sarnıcın ana raumuna giden bağlantı, bir tür üst geçit.

Sarnıcın yanındaki parkın içinde bulunan, tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası, dünyanın merkezi kabul edilen ve 4. yüzyıla tarihlenen Million Taşı ve hemen yanında yer alan, 16. yüzyıla ait su terazisi de restorasyon kapsamında elden geçiriliyor (Resim 3). Işıklandırma çok başarılı; farklı tarihlerde yazılmış metinlerin birbirine geçmesi tam bir Julia Kristevavari “metinlerarasılık” örneği! Işığın başarılı manipülasyonu bundan birinci dereceden sorumlu. Bir üşüme duygusu bedene yayılıyor. Işıklandırma mekanda bıraktığı etkiyle kişide bir duygudurum bozukluğunu tetikliyor (Resim 4).

Sarnıcın içerisinde her biri dokuz metre yüksekliğinde, çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan 336 sütun bulunuyor. Bu sütunlardan 295 adedi şu an açık olan kısımda, 41 adedi ise kapalı kısımda yer alıyor. Yerebatan Sarnıcı 8 bin 678 metrekarelik bir alanı kaplamakta olup bunun 7 bin 648 metrekarelik kısmı açık, 1.030 metrekarelik kısmı ulaşılamayan kapalı alandır. Sarnıç 100 bin ton su depolama kapasitesine sahiptir.

Resim 3. Million Taşı ve su terazisi.

Resim 3. Million Taşı ve su terazisi.

Resim 4. Özellikle renkler (ışıklandırma) bakanda bir duygudurum bozukluğu yaratıyor!

Resim 4. Özellikle renkler (ışıklandırma) bakanda bir duygudurum bozukluğu yaratıyor!

Resim 5. Şaşkına dönüyoruz, dağılıyoruz...

Resim 5. Şaşkına dönüyoruz, dağılıyoruz…

Konuğum Carlos Eduardo Comos (Brezilyalı CICA üyesi) aldırmıyor ama beni Medusa (URL-2) şaşırtıyor (2). Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar ki sarnıcın orijinalinde derinliği az bir havuzda yüzüstü ve vücudu sapasağlam yatardı, şimdi tersten de olsa gözümüzün içine bakıyor! Biraz irkildik doğrusu. Köprülü (2024) reddedilmiş anlam derken bunu kast ediyordu, herhalde. Daha iyi bir örnek olamaz. Üstelik burada reddedilen mitler tarihi!

Resim 6. Nihayet içerdeyiz!

Resim 6. Nihayet içerdeyiz!

Resim 7. Medusa tersten de olsa gözümüzün içine bakıyordu! 

Resim 7. Medusa tersten de olsa gözümüzün içine bakıyordu!

Gelelim Fişekhane’ye…

“Fişekhane binası restorasyonu (yenilemesi) (3)” dendiğinde doğal olarak “korunmuş” anlamdan söz ediliyor gibi gelir insana, ama çevresiyle birlikte düşünüldüğünde burada daha çok üst-metinsel, “dönüştürülmüş anlam”dan söz ediyoruz. Bu yenileme çalışmasının sahibi Özak GYO’dur. 1. Ordu Ağır Bakım Tamir Fabrikası (Zeytinburnu Fabrika-i Hümayunu) olarak anılan yapı topluluğu içinde yer alan ve varlığını günümüze kadar sürdürmüş Fişekhane (Uzun Bina), Hamam, Dökümhane (Orta Bina), Komutanlık binalarının “restorasyon proje ve uygulaması”nı üstleniyor (URL- 3). Bazı binaları ayrıntısıyla gezdim, kimini gezemedim. Ama bir Fişekhane artık bir tiyatro barındırıyorsa “açık anlamı” üzerinden tamamen dönüştürülmüş, farklı düzeylerde “yan metinsellik” barındıran bir yenilemedir; asla restorasyon değildir! Fotoğraflar bunu açıkça belgelemektedir.

Bu arada kayda değer diğer bir saptamam Okan Bayülgen üzerinedir: Çok aşama kaydetmişti ve bayağı başarılıydı. Yenilenmiş bir külliyede yepyeni bir Bayülgen hiç fena durmadı yani!

Resim 8. Ana girişten bir görüntü: Tiyatro girişi ve zemin katı alt katla buluşturan bir artikülasyon.

Resim 8. Ana girişten bir görüntü: Tiyatro girişi ve zemin katı alt katla buluşturan bir artikülasyon.

Resim 9. Ana girişten bir görüntü: Tiyatro girişi ve zemin katı alt katla buluşturan bir artikülasyon.

Resim 9. Ana girişten bir görüntü: Tiyatro girişi ve zemin katı alt katla buluşturan bir artikülasyon.

Resim 10. Ana girişten bir görüntü: Tiyatro girişi ve zemin katı alt katla buluşturan bir artikülasyon.

Resim 10. Ana girişten bir görüntü: Tiyatro girişi ve zemin katı alt katla buluşturan bir artikülasyon.

Yan-metinsellik (4) kalıbı bu örnekte “‘yenilenen’ tarihi binaların çağdaş işlevlerle donanmış binalara dönüştürülerek sanatsal gereksinmelere ev sahipliği yapması” şeklinde pekala yorumlanabilir. Çünkü burada tercüme var! Diğer yandan, dönüşerek yenilenen tarihi binalarla birlikte onların yeniden yarattığı çevre, yani Zeytinburnu’nun bir parçası, bu çağdaş külliyenin etki alanına girmiştir artık. Edebiyatçılar nasıl ifade eder bilmem ama durumdan beklentimiz deprem etkisine benzetilebilir: Bir deprem Fişekhane yenilemesi ise artçı depremler bu noktadan yayılarak ortaya sağlıklı bir “semtleşme” olgusu çıkarabilir. Yani bu yenileme bir kışkırtıcı olabilir.

Gece çok güzel görünüyordu her şey (Resim 11-13). Ama hep öyledir ya… 

Ben oyunu izlemeye girmeden önce herkes bir restoran veya bar filan seçmiş oturuyordu dostlarıyla. Çıktım, hala oturuyorlardı… (Resim 14). Zürih’te yediğim fondü geldi aklıma… Özlemişim tüm bu güzellikleri. Umarım bütün Zeytinburnu’nu sarar yenilikler, güzellikler. Sarar mı? Belki bir gün…

Resim 11. Kendimi Bolonya'da zannettim.

Resim 11. Kendimi Bolonya’da zannettim.

Resim 12. Güzel bir duyguydu kendimi Potsdamer Platz'da sanmak.

Resim 12. Güzel bir duyguydu kendimi Potsdamer Platz’da sanmak.

Resim 13. Gece çok güzel görünüyordu her şey.

Resim 13. Gece çok güzel görünüyordu her şey.

Resim 14. Ben oyunu izlemeye girerken yiyorlardı, çıktım, hala yiyorlar…

Resim 14. Ben oyunu izlemeye girerken yiyorlardı, çıktım, hala yiyorlar…

Notlar

  1. Prof. Dr, CICA International Committee of Architectural Critics üyesi-2010’dan itibaren.
  2. Medusa; Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar. Gorgon kardeşlerden tek ölümlü olandır. Bu yüzden insanların kahramanı Perseus tarafından öldürülebilmiştir. Perseus, Graeae’nin ona verdiği ayna ile Medusa’ya bakabilmiş ve böylece kafasını taşa dönüşmeden kesebilmiştir.
  3. Restorasyon sözcüğünün dilimize yenileme olarak girmesi bir talihsizliktir. Son yirmi yılda merkezi yönetimin topraklarımızda bulunan eski eserleri restore etmek yerine yenilemesi bu eserlerin kimi kişi veya grupların çıkarlarına kurban edilmesi anlamı taşımaktadır. 
  4. Edebiyatta çevirmenin metne yaptığı olumlu veya olumsuz etki anlamına gelir. Çevirme/dönüştürme/yenileme anlamında kullanıyoruz.

Kaynaklar

  • Gezen, Amil Faruk (2021). Tarihsel Süreçte Mimari Katmanlaşmanın Yerel Bir Örneği: Büyükada, Doktora Tezi, T.C. Beykent Üniversitesi, YLEE, Aralık (Dan: Ş.Ö.Gür).
  • Gür, Şengül Öymen, (2002a). “Palimpsest: Örselenmiş Parşömen ya da Tablet-1” YAPI 245, Nisan, 60-65. ISSN:1300-3437.
  • Gür, Şengül Öymen, (2002b). “Palimpsest: Örselenmiş Parşömen ya da Tablet-II” YAPI 246, Mayıs, 64-74. ISSN:1300-3437.
  • Köprülü, Amara (2024). Palimpsest Olarak İç Mekanlar: Kültürel Miras Yapıları Üzerine Bir Okuma, Yüksek Lisans Tezi, İTÜ İç Mimarlık (Dan: Ö. Cordan).
  • Machado, Rodolfo (1976). “Old buildings as Palimpsest– Toward a Theory of Remodeling”, Progressive Architecture 11, ss. 46-50.
  • URL-1: http://www.yapi.com.tr/haberler/1500-yil-sonra-en-kapsamli-restorasyon_153650.html
  • URL-2: Medusa. (2024, May 29). In Wikipedia. https://tr.wikipedia.org/wiki/Medusa
  • URL-3: https://www.arkiv.com.tr/proje/zeytin-burnu-fabrika-i-humayun-fisek-fabrikasi-restorasyon-projesi/11696