Doğa; Afları, Gafları Affetmiyor
Doğan Hasol, Dr. Y. Müh. (Mimar)
6 Şubat 2023’te oluşan, Kahramanmaraş odaklı deprem “yüzyılın felaketi” oldu, binlerce can kaybı, binlerce yaralı ve büyük bir harabe stoğu.
Deprem Türkiye için sürpriz değil. Binalar yıkıldıktan, canlar gittikten sonra “hırsız müteahhit”, “malzemeden çalınmış” gibi söylemlerin hiçbir yararı yok. Türkiye’de yalnızca malzemeden mi çalınıyor? İnşaat yalnızca malzemeyle yapılmaz; yapıların malzemeden çok daha önemli girdisi bilgidir. Bilgi eksikse en iyi malzemeyle bile çürük bir yapı ortaya çıkabilir. Özetle, Türkiye’de “bilgi”den çalınıyor: “Şehircilik”, “mimarlık”, “mühendislik” bilgisinden.
Deprem teknolojisi son yıllarda çok gelişti. Bugün fay hatlarının yerleri, durumları biliniyor. Bunların üzerinde yapılaşmaya gitmemek, buraları yeşil alan ve tarım alanı olarak düzenlemek en akılcı yoldur. Özellikle, stratejik önemdeki tesislerin, endüstri tesislerinin ve konutların deprem riski yüksek yörelerde yoğunlaşmaması gerekiyor. Doğal ki bu, fiziksel planlama işidir, yani şehircilik işi. Görüldüğü gibi, konunun birinci aşaması yerleşme planlamasından geçiyor. Sonraki aşamalar ise yapılaşma için “proje” ve “uygulama”dır.
Planlama
Vaktiyle ülkemizde de Bölge Planlama ve Nazım Plan Büroları vardı. Onlar bölge ve şehirler konusunda plan üretir; çeşitli işlevler ve yapılaşmalara uygun bölgeleri belirlerdi. Zamanla bu bürolar yok edildi; iş siyasi kararlara bırakıldı.
Bugün planlamada ülke çapında tam bir yetki kargaşası var. Belediyelerin yanı sıra Başbakanlık, kimi bakanlıklar, TOKİ, ÖİB, Milli Emlak vd. bazı kurumlar yetki sahibi.
2009’da Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Kentleşme Şurası düzenlemiş ve 300 kadar uzmanın katıldığı komisyonların çalışmaları sonucunda, KENTGES adlı yol haritası hazırlanmıştı. KENTGES de kentsel planlamada yetki kargaşasını önlemeyi hedefliyordu. Ne var ki kargaşa hala sürmekte.
Çarpık kentler, aslında benbilirimci merkezi ve yerel yönetimlerin marifetidir! Popülist politikalar ve planlamadaki yetki kargaşası nüfus patlaması ile arsa yağmasına neden olur. Kargaşa, çarpık kentleşmeyi körükler.
Ülkede, “planlama” fikrinden uzaklaşılması pek çok bakımdan iyi sonuç vermedi. Bunun çarpıcı göstergesi deprem sonuçlarıdır.
Gecekondu ve imar aflarına gelince… Bunların söylentisi bile kaçak yapılaşmayı körüklemiştir. Her seçim öncesi siyasal partilerin seçmene yönelik “af” vaatleri çimento satışlarını zirveye taşımıştır. Yakın zamandaki, bu kez “İmar Barışı” diye anılan af yine kaçağı yüreklendirmiştir. Af furyasında “yağma” yasallık kazanmış oluyor. Böylece devlet çoğu kez bilgi ve denetimden uzak yapıları affetmiş oluyor; ama deprem çoğu kez affetmiyor.
“Dünyada üretilemeyen tek şey topraktır” denir. Bizde bunun da çözümü bulundu. Arsanın yapılaşma hakları artırılınca alanı da görece olarak artırılmış oluyor. 5 bin m²’lik inşaat alanı yerine 10 bin m²’lik hak verilince arsa alanı iki katına çıkmış gibi oluyor.
Bir de, “deprem öldürmez, yapılar öldürür” söylemi var… Doğal ki, doğru seçilmiş alanda inşaatın da bütün girdileriyle doğru yapılması gerekir. Bunun için de:
Doğru Proje
Sağlıklı bir yapı için önce bilimsel verilerle doğru hazırlanmış mimarlık ve mühendislik projelerine ihtiyaç vardır: Doğru bir mimari proje ile, doğru bir strüktür yani taşıyıcı sistem projesine… Deprem koşulları da dikkate alınarak yapılmış zemin etüdü, strüktür tasarımı için önemli bir veridir. Zeminle uyumlu strüktür sistemi kurularak fay hattı dışında olmak kaydıyla her zeminde inşaat yapılabilir.
Doğru Uygulama
Depreme karşı güvenli bir yapının elde edilebilmesi için iyi bir proje zorunludur ama yeterli değildir. O projenin doğru uygulanması, inşaatın kurallara uygun olarak yapılması, teknoloji ve malzemenin doğru seçilip kullanılması şarttır. Bu evrede, müteahhitlik bilgi ve deneyimi devreye girer. Bizde, kısa bir süre öncesine kadar, bir ticaret odasına başvurup kaydını yaptıran herkes bilgi-deneyim aranmaksızın müteahhitlik belgesi alabiliyordu. 2020 yılında bütün Avrupa’da yaklaşık 50 bin olan müteahhit sayısı Türkiye’de 450 bin’di.
Uygulama Denetimi
İyi yapılmış bir projenin kötü ve yanlış bir şekilde uygulanması yapının depreme karşı güvenliğini yok edebilir. Uygulama kesinlikle, teknik uygulama sorumlusu uzman mühendislerce denetlenmelidir. Sonradan, yapının kullanım sürecinde yapılması düşünülen değişiklikler de aynı titizlikle ele alınmalıdır.
Eğitim
Bütün bunlar için, mimar ve mühendislerin eğitimi önem kazanıyor. Ne yazık ki bugün ülkemizde YÖK sistemiyle mimarlık ve mühendislik eğitimi nitelik ve süreler bakımından uluslararası standartların gerisindedir.
Kısacası, yapılaşmada bütün girdilerin kusursuz olması gerekir.
Bugün ülkede inşaat kesiminde ciddi sıkıntılar var. Yap-sat düzeninde mimar ve mühendisin teknik katkısı en alt düzeyde kalıyor. Daha da önemlisi, Batı’da yürürlükte olan mesleki sorumluluk sigorta sisteminin bizde de devreye sokulması gerekiyor. Proje hizmetlerini, kullanılacak malzemeyi, teknolojileri, uygulamayı, yapı denetimini düzene sokan ve böylece inşaat etkinliklerinin tümünü zincirleme denetleyen bir sigorta sistemi.
Bir süre öncesine kadar 20’nin üzerinde “imar affı” düzenlemesi yapılmış, sonuncusu, “Devletten şefkat eli” sloganıyla 2018’de çıkarılmıştı.
İşte Af’larla, yapılan gaflarla bu noktaya geldik.
Görüldüğü gibi, doğa; afları, gafları bağışlamıyor.
Toplum olarak yağmadan, rant hırsından, kaçaktan, kapkaçtan kurtulup bilimsel kurallara yönelmemiz gerekiyor artık… Aksi takdirde, bedelini çok ağır ödüyoruz.