“Devleri Yakından Gördüm Hepsi Cüce” (1)

Şengül Öymen Gür, Prof. Dr. (2)
Beykent Üniversitesi

21. yüzyılda, Batı yeni devler üretmeye çalışıyor. Sergison (2021), Álvaro Siza Vieira’nın “Imagining the Evident” konulu yapıtının nihayet İngilizce’ye çevrilmiş olmasından minnetle söz ediyor (3). Şu günlerde William Curtis, Álvaro Siza konulu yeni bir kitap yazdı, basıldı basılacak. Álvaro Siza, 21. yüzyılın Corbusier’si gibi övgüler alıyor. Doğrusu ya, ben de kitabımda ondan çok söz ettim. Bizim mimarlarımız ise, şu anda aramızdan ayrılmış olanlar hariç, ya kendi kendilerini yazarlar, ya da yazdırırlar. Yazık bize…

Zeynep Çelik’in, “Europe Knows Nothing About the Orient: A Critical Discourse from the East” (1872-1932) konulu yapıtını odağa alan ve yeniden okuyan Yeliz Çavuş, kanımca çok iyi bir seçim yapıyor ve Çelik’in “Avrupa, Doğu hakkında bir şey bilmiyor” söylemini gündeme taşıyor (4). 

Çok yazdık da mı okumadılar?

Kathleen James-Chakraborty, Esra Akcan’ın IBA üzerine yazdığı eleştiri yazısını gündeme taşıyarak; “Suriye’den gelen yeni bir göçmen dalgasının son derece bilincinde olan yazar, mimariye daha kapsayıcı bir çıkış sağlamanın bir yolu olarak misafirperverlik kavramını vurguluyor” diyor. “Mimarlık mesleği ve özellikle de kısmen IBA’nın etkili reklam makinesi aracılığıyla yıldızlığa yükselen figürlerin egemen olduğu dilim, artık binaların işlevinin, bu durumda devlet destekli konutların, açıkça estetik kaygılara tabi olduğunu varsayamaz!” diye bitiriyor (5). Doğrudur, dış göçlerin barınma gereksinimlerini karşılaması beklenen binaların, yanından geçenler veya uzaktan görenler tarafından memnuniyetle karşılanması değil; ortak ve daha önemli bir iyiye odaklanması hedef olmalıdır. Kaldı ki Álvaro Siza Vieira’nın Peter Brinkert ile tasarladığı Wohnhaus Schlesisches Tor’un (Bonjour Tristesse) estetik olup olmadığı da çok tartışmalıdır. Peter Arnke (Berlin danışmanım) 2002 yılında burayı bana ilk gösterdiğinde “Büyük tepki var, yıkılması için belediyeye başvuruldu, benim de aralarında olduğum danışmanlar grubu olur verdi. Nasıl ileteceğimizi bilemiyoruz mimara.” demişti. Biz yüksekçe bir yerden baktığımız için o tarihte kent ve çevresiyle uyumsuzluğu daha da göze çarpıyordu (Resim 1).

Resim 1. Biz yüksekçe bir yerden baktığımız için o tarihte kent ve çevresiyle uyumsuzluğu daha da göze çarpıyordu. 

Resim 1. Biz yüksekçe bir yerden baktığımız için o tarihte kent ve çevresiyle uyumsuzluğu daha da göze çarpıyordu. 

Sosyal tepkiler en önce çevrenin nasıl kullanıldığına bakılarak anlaşılır. Kullanıcı tepkiliydi (Resim 2). Bonjour Tristesse (Merhaba Hüzün), adını kullanıcı öyle makul karşılamıştı ki cephesine kazımıştı! (Resim 3). Hatta bir ekleme yapmış; Bitte Lebn (Lütfen Yaşayın) yazmıştı cepheye kırmızı kırmızı! Ağaçlar ne denli büyüyüp serpilse de hüznü örtemiyordu (Resim 4). Göçmenin tek ve ortak bir kimliği vardı: Göçmen! (Resim 5). Göçmenin içe mi dışa mı baktığı önemsizdi. Hatta hiç bakmayabilirdi (Resim 6). Ve hatta birbirine baksa en iyisiydi (Resim 7,8). Nasılsa erken gelirdi gece göçmene (Resim 9).

Resim 2. Sosyal tepkiler en önce çevrenin nasıl kullanıldığına bakılarak anlaşılır. Kullanıcı tepkiliydi: Bitte Lebn (Lütfen Yaşayın).

Resim 2. Sosyal tepkiler en önce çevrenin nasıl kullanıldığına bakılarak anlaşılır. Kullanıcı tepkiliydi: Bitte Lebn (Lütfen Yaşayın).

Resim 3. Bonjour Tristesse (Merhaba Hüzün), adını kullanıcı öyle makul karşılamıştı ki cephesine kazımıştı!

Resim 3. Bonjour Tristesse (Merhaba Hüzün), adını kullanıcı öyle makul karşılamıştı ki cephesine kazımıştı!

Resim 4. Ağaçlar ne denli büyüyüp serpilse de hüznü örtemiyordu.

Resim 4. Ağaçlar ne denli büyüyüp serpilse de hüznü örtemiyordu.

Şekil 1. Göçmenin tek ve ortak bir kimliği vardı: Göçmen!(Bonjour Tristesse’in cephesi).

Şekil 1. Göçmenin tek ve ortak bir kimliği vardı: Göçmen! (Bonjour Tristesse’in cephesi).

Şekil 2. Göçmenin içe mi dışa mı baktığı önemsizdi. Hatta hiç bakmayabilirdi.(Bonjour Tristesse’in zemin kat planı).

Şekil 2. Göçmenin içe mi dışa mı baktığı önemsizdi. Hatta hiç bakmayabilirdi. (Bonjour Tristesse’in zemin kat planı).

Resim 5. Hatta birbirine baksa en iyisiydi.

Resim 5. Hatta birbirine baksa en iyisiydi.

Resim 6. Hatta birbirine baksa en iyisiydi.

Resim 6. Hatta birbirine baksa en iyisiydi.

Resim 7. Nasılsa erken gelirdi gece göçmene.

Resim 7. Nasılsa erken gelirdi gece göçmene.

Adı en doğru konmuş binaydı bence… Öyle hüzün vericiydi ki Sagan gibi ben de sıradan bir hüzündü diyemiyorum:

“Tatlı durgunluğuyla bende saplantı haline gelen bu tuhaf yeni duygum öyle bir şey ki, onu ‘üzüntü’ gibi ince, ciddi bir isimle onurlandırmak konusunda isteksizim. Bu, kendi içinde o kadar rahatına düşkün ve eksiksiz bir duygu ki, bundan neredeyse utanıyorum; oysa üzüntüyü her zaman değerli bir duygu olarak görmüşümdür. Daha önce üzüntünün ne olduğunu bilmiyordum, ama halsiz olmanın, pişmanlık duymanın ve daha nadiren pişmanlık duymanın ne olduğunu biliyordum. Bugün, beni diğerlerinden ayıran ipeksi, yumuşak ve sinir bozucu bir şeyin içine girmiş gibiyim (6).”

Notlar

  1. Bu alıntı Şair Celâl Sılay’dandır. Ondan sonra atıf bile yapılmadan dillere pelesenk olmuştur.
  2. Beykent Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve CICA üyesi.
  3. Jonathan Sergison. Imagining the Evident. Monade, August 3, 2021. 
  4. Yeliz Çavuş on Zeynep Çelik’s, “Europe Knows Nothing About the Orient: A Critical Discourse from the East (1872-1932). Istanbul Koç University Press, 2021. Özet, içinde Yıllık: Annual of Istanbul Studies, no. 3, 2021.
  5. Kathleen James-Chakraborty on Esra Akcan’s, “Open Architecture: Migration, Citizenship, and the Urban Renewal of Berlin-Kreuzberg by IBA-1984, Basel: Birkhäuser, ss: 217-219, 2018, Özet, içinde Yıllık: Annual of Istanbul Studies, no. 3, 2021.
  6. Françoise Sagan’ın “Bonjour Tristesse” adlı romanının giriş tümcesi.