Derin Zaman Sarayı · The Eye of The Museum
Künye
Mimari Tasarım
Wutopia Lab
Proje Yeri
Chang Chun, Çin
Tamamlanma Tarihi
2023
Toplam İnşaat Alanı
16.650 m²
Fotoğraflar
CreatAR Images
Ruhlarımızı günlük yaşamlarımızdaki zamanın sürekli kıskacından kurtaran Wutopia Lab tasarımı Derin Zaman Sarayı, tarihi ve kentsel hafızayı yeniden incelememizi sağlayan çağdaş dışavurumcu bir sığınak işlevi görüyor.
“Ayaklarınızın altında bir başka engin dünyanın çatısı yatıyor”
“UNDERLAND:A Deep Time Journey”
Wutopia Lab tarafından tasarlanan Deep Time Palace: The Eye of The Museum, yeni bir sanat müzesi olarak Mançurya Rejimi (Changchun) Saray Müzesi’nin yanında konumlandırılmış. Jilin Eyaleti’ndeki ilk, Kuzeydoğu Çin’deki en büyük dekoratif amaçlı sıvasız beton yüzey uygulamasına sahip olan yapı, Çin’deki en büyük ince kabuklu, geniş açıklıklı yapı olma özelliğine de sahip.
Müzenin mimarlarının aktardıklarına göre, böyle bir yapının inşa fikri ortaya atıldıktan sonra birçok tasarım fikri Changchun şehrinin özünü yansıtamadığı için reddediliyor, tasarımlarıyla bu şehrin özünü yansıtmayı başarabilen Wutopia Lab, Changchun’un tarihi parçalarını inceliyor ve sanayi merkezi kimliğini özellikle vurguluyor.
Yapının yanında bulunan Mançurya Rejimi Sarayı fazla yer kaplamıyor, öyle ki bir geçiş sarayı izlenimi veriyor. Bununla birlikte, saraydaki büyük çatılar Batı klasik unsurlarını ölçülü ama zarif süslemelerle uyumlu bir şekilde birleştirdiğinden sarayın inşası ayrıntılara gösterilen dikkati sergiliyor.
Müzenin istikrarlı görünümünü korumak için yapının daha mütevazı bir yaklaşım benimsemesi gerektiğine inanan mimarlar, yerleşik ambiyansa herhangi bir değişiklik yapmaktan kaçınarak sanat müzesini gizleme kararı almışlar. Hem sarayın hem de sergi salonunun geleneksel yapıları takip ettiğini göz önünde bulundurarak, endüstriyel binalarda yaygın olarak bulunan geniş açıklıklı bir yapı tipolojisi uygulanmaya karar verilmiş. Şehrin tarihi dokusunu etkili bir şekilde sergilemek için geniş iç mekanlar yaratılmış.
Zarif kıvrımları benimsemeye ve şehrin bu yeni dönemde eski ihtişamını yeniden canlandırma arayışını aktarmak için bir dizi retorik araç kullanılıyor. Aynı zamanda sanat müzesi, ruhlarımızı günlük yaşamlarımızdaki zamanın sürekli kıskacından kurtaran, tarihi ve kentsel hafızayı yeniden incelememize ve böylece varlığımızın anlamını kavramamıza olanak tanıyan çağdaş dışavurumcu bir sığınak işlevi görüyor. Mimarlar, sıvasız betonu, betonun doğasında var olan endüstriyel karakter nedeniyle tercih etmişler.
Koruyucu kaplama, beton yüzeyde şeffaf bir sınır oluşturuyor ve ışığın varlığında beton parlak bir “hale”ye sahip oluyor. Işık koşulları değiştikçe, “hale”nin içindeki ışıldama yapıdaki kıvrımları zarifçe kat ederek ölçülü bir dinamizmi ortaya çıkartıyor. Mekanı tasarlarken, “derinlik” duygusunu aktarmak için yeraltı yapısı bir başlangıç noktası olarak kullanılmış. Ayrıca izleyicileri şaşırtacak muazzam bir ölçek sunularak doğrusal bir zaman çizelgesine ilişkin geleneksel zihniyete meydan okunmuş. Müzenin tamamı, “Derin Zaman” temasında, ziyaretçilere yaşam, tarih, çevre ve toplum arasındaki karmaşık bağlantıları anlamaları için rehberlik etmeyi amaçlayan birbirine bağlı bu üç mekansal düğümden oluşuyor. Gözler, dikkat çekici sembolik bir önem taşıdığından yapıya göze benzeyen tepe pencereleri entegre edilmiş. Pencereler, doğal ışık sayesinde izleyicileri, yaşamlarının geçici süresi içinde zamansal perspektifleri düşünmeye yönlendiren bir araç olarak hizmet ediyor.
Yeraltı yapıları tipik olarak sığınak işlevi görürken, doğal ışığın etkileşimi müzenin ihtişamının ardında gizlenen büyük “derinliği” ortaya çıkarıyor. İzleyiciler birbiriyle bağlantılı bu mekanların ortasında dururken tavan pencerelerinin karşılıklı etkileşiminin rehberliğinde, sonsuzluğun geçici bir yanılsamasını veya belki de zamanın özünü algılayabilir hale geliyorlar.
Yirmi sene önce gerçekleşen bir gezilerinde, Pantheon Tapınağı içerisindeki deneyimlerinden oldukça etkilenen mimarlar, özellikle kubbe içerisinden doğan güneş ve mekan içerisindeki kasvetli gölgelerin hareketlerinin izleyiciler üzerinde bırakacağı hisleri birebir yaşadıklarını aktarıyorlar.
“Derin zamanda düşünmek, sorunlu günümüzden kaçmanın değil, onu yeniden hayal etmenin bir aracı olabilir; onun açgözlülüklerini ve öfkelerini daha eski, daha yavaş yapma ve bozma hikayeleriyle tersine çevirebilir. En iyi haliyle, “derin zaman” bilinci kendimizi milyonlarca yıl öncesine ve sonrasına uzanan bir armağan ve miras ağının parçası olarak görmemize yardımcı olabilir ve bizden sonra gelecek çağlar ve varlıklar için geride ne bıraktığımızı düşünmemizi sağlayabilir.”
“UNDERLAND:A Deep Time Journey”