Delikli Bloğun Serüveni

Hande Tulum, Dr. Öğretim Üyesi
Efsun Ekenyazıcı Güney, Dr. Öğretim Üyesi

Esinti bloğu anlamına gelen “breeze block” öğesi, 20. yüzyıl boyunca mimarlık yaklaşımlarına havalandırma ve güneş kontrolü sağlaması bağlamında eklemlenir. Sıcak coğrafyalarda iklimsel bir çözüm olan bu elemanla estetik bir detay da üretilir. Batıdan ithal bir modernizmin yansımalarından olan ve seri üretilebilen bu bloklar iç mekanda ve dış mekanda farklı kesit, doku ve motiflerle karşımıza çıkar. Yıllar içinde çeşitli mimarlık yaklaşımlarına entegre olan bloklarla ilgili literatür taraması yapıldığında, “breeze block” vurgusuna (1) uluslararası çalışmalarda rastlanırken Türkiye’de konuya odaklanan derinlemesine çalışmalara rastlanmaz. Bloklardan kısmen bahseden sınırlı sayıda ulusal çalışma bulunur ve bunlarda bloklar farklı terimlerle anılır. Ali Cengizkan, Cinnah 19 Apartmanı’na odaklandığı makalesinde bloklardan “güneş kırıcı” olarak bahsederken (2002a) konutta modernleşme nesnelerini ele aldığı başka bir makalesinde ise “prekast güneş kırıcı” terimini kullanır (2002b). Burak Altınışık’ın (2017) Bergama Tulsan Motel’i incelediği çalışmasında “güneş kırıcı briket” olarak tanımlanan bloklar yine aynı motelin incelendiği başka bir çalışmada Zeynep Tuna Ultav ve Gökçeçiçek Savaşır (2008) tarafından “süs briketleri” ve “betonarme griller” olarak anılır. Kullanılan terimler incelendiğinde ifadesel bazı boşluklar dikkat çeker. Kimi zaman blokların üç boyutlu oluşuna referans verilmez, yalnızca blokların doluluğuna ya da estetik vurgusuna gönderme yapılır ve havalandırma ve deliklilik özelliği vurgulanmaz. Bu yazıda, blokların havalandırma ve güneş kontrolü sağlamaları (delikli) ve seri üretilmeleri (blok) göz önünde bulundurularak, “delikli blok” terimi kullanılır (2). 

Yazı kapsamında öncelikle Batı kaynaklı modernizmin yansıması olan bloklar üzerine uluslararası literatür taraması ve analizi yapılarak farklı dönemlerdeki kullanımları vurgulanır. Örnek analizlerinde; öğelerin cephede kısmi/bütüncül, iklimsel ve/ya estetik bezeme amaçlı, iç mekânla ilişkili ya da ilişkisiz kullanımı gibi çeşitlilikler görülür. Analizlerden anlaşılan, mimarların kullanım biçimlerini tekil ve/ya birlikte ele aldıklarıdır. Ardından blokların ülkemizdeki kullanımı araştırılır. Türkiye’de bulunan örneklerin çoğu 1950-1970 aralığına tarihlendiğinden araştırmanın ulusal ayağında bu aralık seçilir. 

Delikli Bloğun Uluslararası Serüveni
Mimarlık pratiğinde, delikli blokların kullanımının tarihsel yolculuğu incelendiğinde, karşımıza öncelikle delikli olmayan bloklar çıkar. Kalıplanmış Beton Malzeme için ürettiği makine ile patent (1887) alan Harmon S. Palmer, beton blokların hızlı ve seri üretilebilmesi için ürettiği makineyle önce katı ve sabit bloklar üretir sonra bunların daha esnek bir tasarıma sahip olabilmesini sağlar. Bu öncül çalışmanın amacı, blokları ucuzlaştırarak sağlam yapılar inşa etmektir (Isaacs, 2015). 

Blok kullanımının ilk örneklerine 1920’lerde, cephelerde deliksiz ya da kısmen delikli olarak rastlanır. Frank L. Wright’ın tekstil ile mimarlığı ilişkilendirirken kullandığı beton bloklar, tekstil etkili cephe fikrini inşa etmesini sağlar. Wright’ın konut cephelerindeki beton blok kullanımı (Millard Evi, Freeman Evi, Storer Evi ve Ennis Evi) delikli blokların öncülüdür (Wright, 2015) (Tulum, Ekenyazıcı Güney ve Ünsal Gülmez, 2019). Wright blokları cephede ve iç mekanda bezeme elemanı gibi kullanır. Bazı örneklerde bloklar iklimsel amaçlı olarak da kullanılır. Danışmanlığını yaptığı Arizona Biltmore Oteli projesinde (Resim 1) bloklar hem iç mekana kısmi ışık ve havalandırma sağlar hem de tekstil etkili bir bezeme oluşturur. 

Blokları mimarlık repertuarında ele alan August Perret ise Wright’ın aksine, blokları 1920’lerin sonundan itibaren Fransa’daki kamusal yapı cephelerinde estetik katkı sağlamak için kullanır (El-Habashi, 1994). Wright gibi delikli ve deliksiz blok kullanan Perret, cephedeki tekstil etkili blok kullanımını betonla sınırlamaz, tuğla malzemelerden de faydalanır. Mimar, Mela Muter Evi, Konsey Yapısı (Resim 2) ve Dora Gordine Atölyesinde (Campbell, 2002) tuğla blokları yönlerini değiştirerek kullanır ve cephede üç boyutlu dinamik bir algı oluşturur. Yani, Perret tasarım dilinde blokları sadece ucuz ve sağlam oldukları için kullanmaz, onları cepheye estetik katkı sağladıkları için de kullanır ( El-Habashi, 1994). 

1920’lerde kübizm, fütürizm ve geleneksel mimarlık pratiklerinden etkilenen Art Deco akımında da blok kullanımı görülür (Bayer, 1992) (Resim 3). Akımın izlendiği örneklerde blokların kesitlerinin inceldiği ve bütüncül olarak kullanılıp estetik bir ekrana dönüştüğü anlaşılır (Kotb, 2014). Ayrıca, blokların iklimsel amaçlı kullanımına da rastlanır. 

1930’ların sonunda mimarlık pratiğindeki cazibesini yitiren bloklar 1950’lerde popülerleşir. Bu dönemde, savaş sonrası modern mimarlık yaklaşımı her coğrafya için standartlaşmaya başladığı gerekçesiyle eleştirilir, sonrasında mimarlık bağlamla ilişkilendirilmek istenir ve modernizmin yerel unsurlarla entegrasyonu başlar. İklimsel verilerin önem kazandığı bu noktada delikli blok gibi elemanlarla üretilen çözümler yeniden önem kazanır. Wright’tan etkilenerek blokları kullanan Edward Durell Stone, Hindistan’daki Amerikan Konsolosluğu Binası (1954), Amerika’daki Stuart Ecza Firması Yapısı (1958), Amerika’daki Gulf İstasyonu ve Celanese Evi (1959) gibi kamusal yapılarda ve konut yapılarında çoğu zaman iklimsel bir amaç gütmeden estetik cephe tasarlamak adına delikli blok kullanımına odaklanır. Stone blokları bütüncül biçimde kullanırken şekil ve kesitlerinin çeşitliliğine önem verir. Blokları genellikle cam cephenin önüne yerleştiren Stone bütüncül kullanım sayesinde iç mekandaki ışık/hava kontrolünü sağlayıp tekstil etkili bir cephe elde eder. Mimar, böylece bezeme amaçlı kullanıma ek olarak dış ve iç mekan arasında ilişki kurar ve içeriye aldığı güneş ve ışık ile iklimsel amaçlı kullanıma odaklanır. Bu noktada iklimsel amaçlı kullanımın öne çıktığı coğrafyaların çoğunluğunun sıcak coğrafyalar olduğu vurgulanmalıdır. Stone’un delikli bloklarla cephe tasarlama fikri özellikle Amerika’da yayılır (Resim 4). Örneğin, William Krisel ve Joseph Eichler (Adamson, 2002) ofisleri konut cephelerinde delikli ve deliksiz blok fikrini ele alır (1950-1965). Blokları farklı renk, doku ve desenler oluşturarak bezeme amaçlı kullanan mimarlar onları “güzellik blokları” olarak adlandırır (URL-8). Eichler’in tasarladığı konutlardaki blokların sıklığı evlerin karakteristik özelliklerinden biri olur (Resim 5) (URL-9).

Arizona Biltmore Oteli (URL-1).

Fransa’da konsey yapısı (URL-2).

Art Deco akımında delikli blok örnekleri (URL-3, 4, 5).

Resim 4. Edward D. Stone tasarımı apartman cephesi (New York, Amerika, 1956) (URL-6) ve T.S. Montgomery tasarımı kilise cephesi (Arizona, Amerika, 1962) (URL-7).

Resim 5. Eichler Evleri; X-100 Evi (1956) (URL-10, 11).

1950’lerden itibaren Amerika dışındaki coğrafyalarda delikli bloklara yer veren mimarlara rastlanır. Hindistan’da Triveni Kala Sangam Merkezi (1950) ve Uluslararası Hindistan Merkezi (1962) projesindeki gibi farklı form ve kesitlere sahip bloklar kullanan Joseph Stein (URL-12) (Resim 6), Amerikan Büyükelçiliği başta olmak üzere Irak’ta tasarladığı yapılarında (URL-13) blok kullanan J. Louis Sert ve Gana’daki projeleriyle tropikal mimarlık bağlamında öne çıkan Maxwell Fry ve Jane Drew bu mimarlardandır. Bu  projelerde sıcak coğrafyalarda iklimsel kullanım amacının güdüldüğü anlaşılır; cepheyi saran bütüncül ya da kısmi kullanımı tercih eden mimarlar iç mekânla ilişkilenen çözümler de üretir.  

Resim 6. Fry ve Drew tasarımı okul yapısı (Gana, 1947) (URL-14) ve Joseph Stein tasarımı Eğitim Merkezi (Hindistan, 1950) (URL-15).

Bu yaklaşım 1950’lerin sonundan başlayarak kamusal yapıların iç ve dış mekan kurgularında ele alınır. Böylece delikli blokların cephede kullanımı modern mimarlık trendlerini takip etmek ve bazen iklimsel bir çözüm sunabilmek adına (havalandırma ve güneş kontrolü) tasarımın vazgeçilmez bir parçası haline gelir. Steward ve Skinner tasarımı Miami’de bulunan Uçuş Akademisi (1963) ve Smith, Powell ve Morgridge’in Kaliforniya’da tasarladığı Belediye Sarayı (1963), Pittsburgh’ta Curtis ve Davis tarafından tasarlanan IBM Binası (1964) bu yaklaşımın kullanıldığı yapılardandır. 1950’lerle birlikte modernizmin odağı olan Amerika’daki mimarlık pratiği, bu yaklaşımın farklı yorumlarıyla ülkeleri etkiler. Hans Fackelmann’ın  Romanya’da tasarladığı Aula Magna Konferans Salonu (1965), İsmailov ve Leontieva tarafından Azerbaycan’da tasarlanan Sirk Binası (1967), Armen Aghalyan ve Grigori Grigoryan’ın Ermenistan’da  tasarladığı Haberleşme Enstitüsü (1976), Iwan Iwanoff’un  Avustralya’da inşa ettiği Kayıt Stüdyosu (1978) ünlü örneklerdendir. 

Sıcak coğrafyalardaki uygulamalarıyla tanınan Hassan Fathy’nin Mısır’daki konutlarından Riad Evi (1973) ve Samy Evi (1979) blokların kullanmına örnektir (El-Shorbagy, 2001). Fathy, tasarımlarında blokları kısmi olarak ekran gibi kullanırken hem havalandırma hem de estetik etki sağlar. Bölgesel ve çağdaş yaklaşımları sentezleyen mimarın global bağlamda cazibe kazanmış blokları kullanması, blokların pek çok yaklaşıma entegre edilebildiğini gösterir. 

Bu uygulamalar düşünüldüğünde blok kullanımının 1950’lerden itibaren trende dönüştüğü söylenebilir. Bunun 1970’lere kadar devam ettiği yukarıdaki örneklerden anlaşılmaktadır. Delikli blokların uluslararası örnekler üzerinden 1950’lerden 1970’lere kadar olan serüveni izlendiğinde blokların kullanımında benzer yaklaşımlarla karşılaşılır. Bloklar cephede kısmi ya da bütüncül olarak kullanılarak estetik etki sağlar; iklimsel amaçlı olarak kullanılır ve havalandırma, güneş kırıcı olarak işlev kazanır; sadece cephe tasarım elemanı olabilir ve iç mekanla ilişkilenebilir. Örneklerden bu kullanım biçimlerinin tekil ve/ya birlikte kullanıldığı anlaşılır. 

Bu gelişmeler Türkiye’yi de etkiler ve delikli blok kullanımı ülkemizin mimarlık pratiğinde önem kazanır. Dolayısıyla, çalışmanın gelecek bölümünde Türkiye’deki bağlam incelenmektedir. 

Türkiye’de Delikli Blok
Ülkemizde delikli blok kullanımı üzerine literatür araştırması yapıldığında, literatürde bir boşluk bulunduğu anlaşılır. Bu nedenle, burada literatüre katkı sağlamak amacıyla Türkiye’ye odaklanılır. 

Delikli blokların Türkiye’deki kullanımı sivil mimarlık üzerinden incelendiğinde özellikle İstanbul ve Ankara’da 1950-1970 arasına tarihlenen apartman yapılarının cephelerinde bu öğeye rastlanır. Burada, bu şehirlerin arşivlerinin daha ulaşılabilir oldukları vurgulanmalıdır. Dolayısıyla, çalışmada delikli blok kullanılan sivil mimarlık ürünleri, yazarların Kadıköy’deki  1950-1970 arasına tarihlenen apartmanlar üzerine oluşturdukları arşivi ve Sivil Mimari Bellek Ankara çalışması üzerinden ele alınır. 

Blokların kullanımları incelendiğinde genellikle giriş aksını vurgulayacak şekilde, estetik amaçlı ve kısmi olarak kullanıldıkları görülür (Resim 7 ve Resim 8). Kısmi kullanımda farklı malzeme, doku ve kesit tercihleri cepheleri zenginleştirir. Ancak bu zenginleşme Kadıköy’deki örneklerde iç mekana yansımaz; içeriye bloklarla ışık alınan örneklerde blokların arkasındaki cam yüzey hava akışını engeller ve bloklar estetik bir eleman olarak değerlendirilir. Melih Koray tasarımı Zafer Apartmanı’nın (1964) cephesinde de Hayri Aybar tasarımı Sönmezler Apartmanı’nın (1967) giriş cephesinde de delikli bloklar böyle kullanılır. İstanbul’da blokların sivil mimarlıktaki kullanımı Kadıköy ile kısıtlı kalmaz, bloklara Yeşilyurt, Nişantaşı, Eminönü, Büyükada gibi bölgelerde rastlanır. 

Resim 7. Kadıköy, Sönmezler Apartmanı (1967, Hayri Aybar), Zafer Apartmanı ve Bernard Motola tasarımı (Akay, 2020) Büyükada’da Villa (Yazarların Arşivi).

Resim 8. Cinnah 19 Apartmanı (1957), Eren Apartmanı (1964) ve Tahsin Apartmanı (1962) (URL-16).

Ankara’daki örneklerde de bloklar İstanbul’dakiler gibi girişi vurgulayacak şekilde kullanılır. Bu kullanım biçimine ayrıca Yunanistan gibi ülkelerde de rastlanır ancak komşu ülkede blokların arkasında cam yüzey bulunmaz (Resim 9). 

Resim 9. Atina’da delikli blok kullanımına ilişkin apartman örnekleri (ilk iki örnek) ile Kadıköy’den bir örnek (Yazarların Arşivi).

Ankara’daki Tahsin Apartmanı ve And 11 Apartmanı’nda (Bayraktar, 2017) bloklar kısmi biçimde güneş kırıcı eleman şeklinde yorumlanarak estetik bir cephe detayına dönüşür. Sivil mimarlıkta blokların bütüncül kullanımına ilişkin ender bir örnek ise Nejat Ersin tasarımı Cinnah 19 Apartmanı’nın (1957) cephesidir. Yapıda bloklar cepheye estetik katkı sağlarken apartman holünü ve merdiven kovasını kaplayarak koridora hava ve ışık alır (Tulum, Ekenyazıcı Güney, Ünsal Gülmez, 2019). Bloklarla kurgulanan bu cephe Stone’un apartman cephelerindeki (Resim 4, 8) bütüncül tekstil etkisiyle ilişkilendirilebilir. Benzer bir işlevsel kullanıma Bergama’daki Tusan Moteli’nin (1961) cephesinde de rastlanır. Ancak bloklar burada bütüncül değil, kısmi kullanılır. 

Delikli blokların cephede bütüncül şekilde kullanıldığı farklı örnekler araştırıldığında, kamusal yapılarla karşılaşılır. Ancak bu örneklerden günümüze ulaşanların sayısı azdır. Örneğin, Kadıköy’de Melih Koray’ın tasarladığı Katibim Kola Fabrikası (1950’ler) ile Efes-Feza Sinemaları’nın (1960’lar) (Resim 10) (Melih Koray arşivi) cephelerinde bloklarla bütüncül bir ekran oluşturulur. Üsküdar’daki Lale Sineması (1960’lar) ve Sunar Sineması (1960’lar) ile Kadıköy’deki Atlantik Sineması (1964) cephelerinde bloklar benzer biçimde kullanılır. 

Efes-Feza Sineması (Melih Koray arşivi), Lale Sineması (URL-17), Suadiye Atlantik Sineması (URL-18), Sunar Sineması (URL-19).

Topkapı’daki Birleşik Alman İlaç Fabrikaları kompleksi ise Doğan Tekeli, Sami Sisa tarafından eklenen bloklarla (1969) yeniden değerlendirilir (Resim 11) ve ön cephede bloklara bütüncül olarak yer verilir (Tekeli, Sisa, 1969). Kamusal yapılarda bütüncül kullanıma bir diğer örnek ise İzmir’deki Harbi Hotan tasarımı Ticaret Odası Yapı Kompleksi’nin (1966) cephesidir. Burada tekstil etkisi yaratılarak estetik vurgu oluşturulur (Resim 12). Bu örnekte, cephenin monotonluğunu kıran bloklar, mekansal olarak ele alınmaz, bir tür bezeme çağrışımı yapar. Rana Zıpçı, Ahmet Akın ve Emin Ertam’ın tasarladığı İstanbul’daki Çınar Oteli’nin (1950’ler) cephesinde de benzer kullanım görülür (URL-20). 

Birleşik Alman İlaç Fabrikaları, 1969 (Tekeli, Sisa, 1969, s.105).

Çınar Otel cephesi (Atmaca Çetin, Tuna Ultav, Uz, 2019) ve İzmir Ticaret Odası Oteli cephesi (Kayın, 2016, s.30).

Örneklerden anlaşıldığı üzere delikli blokların Türkiye’deki kullanımı öncelikle estetik vurguya sahiptir. Uluslararası öncül projelerde sıcak coğrafyalarda karşılaşılan iklimsel çözümlerin ülkemizde çoğunlukla karşılık bulamadığı, blokların mekansal ve iklimsel anlamını yitirip kısmi ya da bütüncül şekilde cephe tasarım trendi olarak 1950-1970 yılları arasında cephelerde kullanıldığı söylenebilir. Ülkemizde bloklar çoğunlukla cephe kaplama elemanı şeklinde kullanılırken arkalarında şeffaf yüzeyler konumlandırılır. Uluslararası örneklerden farklı olarak, Cinnah 19 Apartmanı (Resim 8) dışındaki örneklerde bloklar mekansal olarak tasarlanmaz. Ancak günümüze ulaşabilmeleri bağlamında apartman cephelerinin kamusal yapılara göre daha kalıcı olduğu gözlenir. 

Sonuç
Delikli blokların uluslararası örneklerdeki kısmi ya da bütüncül kullanımı öncelikle iklimsel olsa da zamanla elemanın kullanımı cephede estetik vurgu sağlayacak şekle dönüşür. Delikli blokların cephedeki ayrıştırıcı durumu, kullanıldıkları coğrafyalarda bu öğeleri benzersiz kılar.

Türkiye’deki örnekler de, delikli blokların mimarlık pratiğindeki rolünün önemli olduğunu gösterir. Ülkemizdeki kullanım incelendiğinde, sıklıkla estetik cephe kurgusu elemanı olarak nadirense iklimsel önlem olarak ele alındığı görülür. Bu bağlamda, batı kaynaklı bir mimarlık trendi olan delikli blok kullanımının Türkiye’ye ithal edilirken özgün kullanımının ihmal edildiği söylenebilir. 

Türkiye’de kamusal yapıların cephelerinde delikli blok kullanımı trendinin apartman cephelerindeki kullanıma oranla daha kısa ömürlü olduğu anlaşılır. Kamusal yapıların cephelerinde güncel mimarlık yaklaşımlarının yoğun biçimde takip edildiği, bu yaklaşımlardaki değişimlerle yapı cephelerinin yeniden ele alınabildikleri söylenebilir. Öte yandan, konut cepheleri sıklıkla değişime uğramadığından delikli bloklar bu cephelerde korunabilmektedir. 

Özetle, delikli bloklar Türkiye modern mimarlığının 1950-1970 aralığının ayrıştırılabilmesi için mühim bir araç olarak yorumlanabilir. Kamusal yapılar ve konutlarda kullanılan bloklar mimarlık pratiğinde dönemsel bir cephe referansına dönüşmüştür. Sonuçta, bir dönemin  cephelerinde gözlemlenebilen mimarlık trendinin yansıması olan bloklar günümüzde hala ayakta olan konutların cepheleriyle geçmişe referans vermektedir. 

Notlar
1.  Bkz. Ana Tostões, Transcontinental Modernism: How to Find the Shortcut docomomo 48 — 2013/1 ve Louise Campbell, “Perret and His Artist-Clients: Architecture in the Age of Gold”, Architectural History, ss. 409-440, 2002.

2.Bu ifade “İhmal Edilmiş Bir Figür: Mimar Melih Koray ve Delikli Beton Blok (Breeze Block) Uygulamaları” başlıklı çalışmada (2019) önerilmiştir.

Kaynaklar