Danimarkalı mimarlık ofisi CEBRA, gıda üreticisi Danish Crown’un Danimarka’daki genel merkezi için geleneksel üç kanatlı çiftliÄŸi yeniden yorumlayarak bina alanları ve çevresindeki peyzajı, refahı ve sosyal uyumu destekleyecek ÅŸekilde tasarlanmış.

Danish Crown’un CEBRA tarafından tasarlanan yeni genel merkezi bir yamaçta yer alıyor; iniÅŸli çıkışlı tarlalara bakan bir yelpaze gibi açılıyor. Bina ve peyzaj tasarımı, ÅŸirketin kooperatif hareketindeki köklerinden 2050 yılına kadar iklim-nötr üretim saÄŸlama hedefine kadar 130 yıllık tarihini kapsayan bir çalışma ve yenilik ortamı yaratmak için tarihi Danimarka çiftlik binalarından ve tarımsal köy topluluklarından ipuçları alıyor.

Bina ve peyzaj tasarımı, çalışanların fiziksel ve zihinsel sağlığının yanı sıra sosyal ve profesyonel refahı etrafında dönen ağ ve etkinlik tabanlı bir çalışma ortamını destekliyor.

Tasarım, genel merkez için tanımlanabilir bir imza oluşturmak amacıyla masif tuğla işçiliği, kırma çatısı ve yüksek mahyasıyla tipik Danimarka çiftlik binasını bir altlık olarak kullanıyor. Üç kanat binası, ana girişi çerçevelemek için bir tarafta bir araya getirilmiş ve kuzeye doğru açık araziye doğru yayılmış. Kanatlar birbirlerine göre dengelenmiş, böylece çiftlik avlusu veya çekirdekleşmiş köylerdeki topluluk yeşili gibi merkezi bir iç merkez etrafında toplanıyor. 

Cephe, ahşap çerçeveye atıfta bulunan çizgiler veya bir tür kirişlerle inşa edilmiş. Konstrüksiyonda kirişleri birbirinden ayırmak için tasarım üç farklı bağ içeriyor. 

CEBRA, ortak şirket misyonunu vurgulamak için mutfağı tüm binanın merkezine yerleştirmeyi seçmiş: Adil bir şekilde işlenmiş malzemelerden kaliteli yemekler pişirildiğini ve hazırlandığını göstermiş. Cam bölme duvarları kenara çekildiğinde, showroom mutfağı her zaman görülebilir veya koklanabilir ve şeflerin çalıştığı duyulabiliyor. Bu alan sayesinde Danish Crown, çocuklar ve şirketler için yemek etkinlikleri düzenleyebiliyor. Ayrıca, amiral mağaza olan Danish Crown Handpicked adlı kasap dükkanı da atriyuma yerleştirilmiş. Açık alanı, aydınlık yapısı ve geniş tavan pencereleriyle atrium, Sera ile birlikte, biraz daha ağır tuğla cephelerle bir kontrast oluşturuyor.

Ana atrium alanı aynı zamanda açık köprüler ve merdivenler kullanarak binayı dikey olarak birbirine bağlıyor. Bu, üç kanadı ve dört katı birbirine bağlayan bir döngü akışı yaratıyor. Dikdörtgen hacimlerin canlı bir atrium alanı etrafındaki ofset düzenlemesi, çeşitli ve esnek bir mekansal manzara ile sonuçlanıyor. Her kanatta şirketlerin departmanları için iyi tanımlanmış alanlar, farklı mekansal nitelikler ve çalışma alanlarından oluşan çeşitli bir ortamla birleştirilmiş. Bunlar arasında özel toplantı odaları, tekli ve grup çalışma alanları, kahve noktaları ve sosyal alanlar yer alıyor.

Binanın güneş ışığına maruziyeti, güneye bakan dar bir cepheye sahip olmasıyla azaltılırken kanatlar gün boyunca maruziyetin en düşük olduğu kuzeye doğru açılıyor. Bu, binanın ısı etkisini azaltırken, gün ışığı koşullarını ve ofis masalarından çalışırken arka planda Randers City ile kuzey manzarasının keyfini çıkarma fırsatını optimize ediyor.

Bu şekilde, binanın konumu ve her yöndeki çok sayıda penceresi, mimari termal, optik ve atmosferik olarak iyi bir iç mekan iklimini desteklediğinden, doğal olarak işyerinde refah için iyi koşullar sağlıyor.