Concrescere*: Depremden Sonra Mimarlar Ne Yapabilir?

Sevince Bayrak, Dr. Öğretim Üyesi

*Betonun İngilizcesi olan concrete sözcüğünün Latince kökü, beraber büyümek anlamına gelen concrescere’dir.

Resim 1. 6 Şubat depremlerinde Adana’da yıkılan bir binanın havadan görüntüsü (4) ©Oğuz Yeter / AA.

Resim 1. 6 Şubat depremlerinde Adana’da yıkılan bir binanın havadan görüntüsü (4) ©Oğuz Yeter / AA.

“Türkiye dünya çimento ihracatında ve hazır beton üretiminde 2013 yılına kadar ilk sırada yer almıştır. (1)” , “Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi’ açıklandı; listede 40 Türk şirket var.(2)

” Un ufak olmuş betonlardan ibaret enkaz görüntüleriyle dolu günlerde bu cümleleri yazması da okuması da garip. Şaşıracak, üzülecek, kızacak çok şeyin olduğu böyle bir zamanda Türkiye’nin inşaat ve çimento üretimindeki başarılarından söz etmenin sırası mı diye de düşünülebilir. Ancak bu büyük ve yıkıcı çelişkiyi göz ardı etmek de imkansız: Gerek inşaat yapmakta gerekse inşaatın temel hammaddelerinden birini üretmekte bu denli “büyük başarıların” olduğu bir coğrafyada nasıl olur da bu kadar çok bina tuz buz olabilir? Afetlere hazırlanma, afet sonrası organizasyonu gibi başlıklarda eksik olduğu çok belli olan toplumumuzda; ülkenin dört bir yanına yayılmış hazır beton santralleri (3) , en ücra köşede, her türlü zorlu koşulda en kaliteli inşaatı yapabilen firmalar varken, bir başka deyişle kaynağın ve uzmanlığın bol olduğu bir ortamda böyle bir felaketi açıklamak hepten zor.

6 Şubat 2023’te merkezi Kahramanmaraş olan 7.6 ve 7.8 büyüklüğündeki iki depremle Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı. Depremin büyüklüğü; özellikle Antakya ve Maraş’ın jeolojik özellikleri, inşaat kalitesi ve afet sonrası organizasyonsuzluk ve ihmallerle birleşince etkisi daha da artan bir felakete yol açtı.

Ülke tarihinde pek çok açıdan bir milat olan 1999 Gölcük depremi sonrasında bir yandan yasal mevzuat deprem gerçeğine göre uyarlanırken, öte yandan yerel yönetimler, STK’lar ve üniversitelerin işbirliği ile depremle ilgili çok disiplinli çalışmalar yapıldı. Aradan geçen yıllarda “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak bilinen 6306 sayılı kanunun da etkisiyle ülkedeki yapı stokunun bir kısmı yenilendi. Geçen sürenin ilk yarısında diyebiliriz ki ülke tarihinde inşaat sektörü için en parlak dönemlerden biri yaşandı. Ancak ne yazık ki kaynakların ve imkanların bol olduğu bu dönemde deprem her yönüyle hazırlanılması gereken bir afet değil, inşaat faaliyetlerini daha da hızlandıracak bir bahane olarak görüldü.

Arazilerin imara açılmasından, inşaat ve yapı denetim ve sonrasında bakım sürecine, afet koordinasyonundan, afet sonrası için hazırlıklı olmaya kadar tartışılması gereken çok fazla başlığın olduğu bu süreçte, bu makale kapsamında “Mimarlar depremle ilgili ne yapabilir?” sorusuna odaklanacağım. Ancak yukarıda açıkladığım gibi, içinde olduğumuz çok boyutlu problemin depremden önceki kısmı -ne yazık ki çoğu zaman şahısların inisiyatif ve insafına bırakılmış olsa da- mevzuat, denetim, etik kurallar ve bireysel, toplumsal bilinçlenme gibi ancak çok boyutlu bir seferberlik ile çözülebileceğinden, görece daha hızlı ve az karmaşık olan deprem sonrasındaki süreci inceleyeceğim. Makalenin birinci bölümünde, mimarlar deprem sonrası süreç için ne yapabilir, sorusuna verilen yanıtları deprem kuşağındaki diğer ülkelerden; Meksika, İtalya, Şili ve Japonya’dan örnekler üzerinden inceledikten sonra, ikinci bölümde deprem için neler yapabileceğimize dair kendi mimarlık pratiğimizden iki öneriye yer vereceğim.

Mimarlar deprem için ne yapabilir? Maraş depremlerinden sonra bu soru sıkça soruldu. Sadece buraya özgü değil, Meksikalı mimarlar Meksika’daki depremlerden sonra, İtalya’daki mimarlar İtalya’daki depremlerden sonra aynı soruyu soruyorlar. Peki afetin kendisi doğrudan mimarlık ürünü ile ilgiliyken ve afet sonrası ise mimari ve kent planlamasından bağımsız düşünülemeyecekken bu soru neden soruluyor?

Bu sorunun altında yatan pek çok sebepten biri tasarımın acil durumda bir lüks olarak görülmesi. Afet sonrası dönemlerde, önceliklerin alt üst olduğu gerçeğini göz ardı ederek tasarım alışkanlıklarına devam edeceği düşünülen mimarların, koşulları iyileştirebilecek öneriler yerine, uygulanamaz, ya da uygulansa bile noktasal bir etkiden fazlasını sağlamayacak projeler yapacağı öngörüsü, her depremden sonra yeniden mimarların ne yapabileceği sorusunun sorulmasına sebep oluyor.

2009 yılında İtalya’nın L’Aquila kentinde yaşanan 5.8 büyüklüğündeki depremde 308 kişi ölmesine rağmen 65000 kişi evsiz kalmıştı (5) . Felaketin boyutu olarak Maraş depremleri ile karşılaştırılamayacak olsa da, antik göl yatağı üzerine kurulmuş olan L’Aquila kent merkezinde, Antakya’yla benzer şekilde, tarihi pek çok yapı ağır hasar almıştı. Depremden sonra L’Aquila’nın yeniden inşası ve bu sürecin nasıl olacağı İtalyan kamuoyunda tartışıldı.

Resim 2. 2009 L’Aquila depreminde hasar gören Hükümet Konağı (7).

Resim 2. 2009 L’Aquila depreminde hasar gören Hükümet Konağı (7).

Dahası L’Aquila’yı bekleyen bir diğer problem de nüfusun büyük bir kısmının depremle birlikte başka yerlere göç etmesi nedeni ile ortaya çıkan ıssız kent dokusuydu. Pippo Ciorra, L’Aquila depreminden beş yıl sonra yazdığı makalede, deprem sonrası bir kentin restorasyonunda asıl çelişkinin, insanları bir an evvel eski günlerine döndürmek mi, yoksa yeniden kurulacak kentin, dirençli, ekolojik, olmasını sağlayabilecek süreyi tanımak mı? sorusunu sormuş ve eklemişti: Önceliğimiz kent mi olacak insanlar mı (6) ? İtalya gibi tarihi dokuyu koruma ve restore etme konusunda uzman bir ülkede bile bu soruya hızlıca yanıt vermek mümkün değildi. Öte yandan depremden sonraki beşinci senede, kamu binalarının önemli bir kısmının restorasyonu tamamlansa da, özel mülklerin ancak yüzde 30-40’ı restore edilebilmişti (9). Ancak Ciorra’nın temel eleştirisi, mimarların adeta kendilerine iş fırsatları kollamak için hükümet ve yerel yönetimlerin kararlarını beklemeleri ve tüm bu restorasyon ve yeniden yerleşim sürecinde yer almamalarıydı. Mimarlar deprem için ne yapabilir sorusuna verilen yanıtlar L’Aquila örneğinde, Shigeru Ban ve Renzo Piano tarafından tasarlanan geçici konser salonlarından öteye gidememiş, bunun da kente ne derece katkısı olduğu kentin insanları tarafından sorgulanmıştı (10).

Resim 3. 2023, Hatay Meclis Binası ©Eren Bozkurt/AA (8).

Resim 3. 2023, Hatay Meclis Binası ©Eren Bozkurt/AA (8).

Tasarımın acil durumlarda temel bir ihtiyaç olarak görüldüğü coğrafyalardan Şili’de ise yıkıcı bir tsunaminin takip ettiği 2010 depreminden sonra, en çok hasar gören şehirlerden biri olan Constitución’da geçici barınma birimleri tasarlayan mimari ekip Elemental, acil durumlarda hızlı davranılması gerektiğini bilerek işe başlıyordu. Ancak bu hızlı çözümlerde atılabilir malzemelerin çok sık kullanıldığını, bunun yerine örneğin geçici barınma birimlerinde kullanılacak panellerin, daha sonra kalıcı konutlarda yeniden kullanılabilecek malzemelerden seçilmesini öneriyordu (12).

“Mimarlar deprem için ne yapabilir?” sorusunun bir diğer sebebi ise mimarların afet sonrası ortaya çıkan acil ihtiyaçlara gerçek bir katkı sunmak yerine bu durumlar için önerdikleri tasarımları salt bir etkileşim/tanıtım aracı olarak kullanmaları. Araştırmacı yazar Juan Carlos Cano, Meksika’nın afet sonrası sosyal konut politikalarını incelerken, bir yanda afet sonrası barınma ihtiyacına doğrudan yanıt veren ya da en azından afet sonrası durumla ilgili gerçekliklere saygı gösteren projeler yapılırken, öte tarafta mimarların bir kısmının afet sonrası için ürettikleri projelerin birer reklam aracı olmaktan öteye gitmediğini söylüyor (13) . Öte yandan, Meksikalı mimar ve akademisyen Maria Moreno Carranca ülke çapında sık sık deprem felaketi ile karşılaşıldığından, Meksikalıların doğal afetlere karşı nesilden nesile aktarılan yanıtlar geliştirdiğinin altını çiziyor. Carranca, 2017 yılında Mexico City’de yaşadığı kendi deprem deneyiminden yola çıkarak, bu nesiller arası yanıtların merkezi yönetimin yavaşlığı ve ihmalkarlığına karşı aktif ve otonom bir alternatif oluşturduklarını söylüyor (14).

Meksika’da 2017 yılında yaşanan 7.1 büyüklüğündeki depremden sonra tıpkı Türkiye’dekine benzer şekilde, depremin üzerinden bir hafta bile geçmeden Meksika hükümeti yıkılan konut dokusunun acilen yenileneceğini ilan etmişti. Bu esnada, Meksika’nın TOKİ’si diyebileceğimiz İnfonavit’in desteği ile kurulmuş Hogâres Vakfı, 10 milyon dolarlık bir bütçeyi sadece kamusal donatılar için ayırdığını duyurmuştu. Vakfın temel amacı, hızlı konut üretme telaşı sırasında ihmal edilecek kamusal alanların tasarım ve uygulamasına öncelik vermekti (15). Öte yandan, deprem sonrası yeniden kurulacak şehirlerde zamanla yarışırken, kentlere has kültürel ve mekansal özelliklerin yeniden oluşabilmesinin ancak zamanla mümkün olabileceği gerçeği Meksika için de geçerliydi. Bu yaklaşımı savunan ReConstruir México adlı oluşum, Tatiano Bilbao, Alberto Kalach, Comunal gibi mimari ofislerin yanı sıra, yüzlerce akademisyen, sosyolog, mühendis ve planlamacının katılımı ile kurulmuştu (16).

ReConstruir México hareketi kapsamında afet sonrası Meksika köylerinin, köylülerin katılımı ve inisiyatifi ile yeniden kurulmasında rol alan Comunal’in uyarısı, benzer durumlarda mimarların durumdan, alandan ve bölgede yaşayanlardan topladıkları veriyi iyi değerlendirmeleri, bağlamından kopuk ve sorumsuz yaratıcı tasarım egzersizleri yerine ihtiyaçlara yanıt veren tasarımlar yapmaları üzerineydi (17) .

Meksika’da deprem sonrası atılan adımların tıpkı İtalya örneğinde olduğu gibi iki uç arasında temsil edildiği söylenebilir. Kar amaçlı yüklenici firmaların nicelik ve hız odaklı, belli bir metrekarede belli sayıda insanı barındırmayı temel alan yaklaşımları ve tasarımcıların ihtiyaçları ve kaynakları temel almayan, dolayısıyla gerçekleşmesi mümkün olmayan önerileri. Bu iki uç arasında, hem ihtiyaçları hem de uygulanabilirliği gözeterek mimarlar deprem için ne yapabilir sorusunun gerekliliği bir kere daha açığa çıkıyor.

Resim 4. Japon hükümetinin L’Aquila’ya hediyesi olarak, Shigeru Ban tarafından kağıt tüplerle tasarlanan konser salonu, açılışının hemen ardından yoğun kar yağışı nedeniyle çatısı çökünce kapatılmış ve yeniden açılmamış (11).

Resim 4. Japon hükümetinin L’Aquila’ya hediyesi olarak, Shigeru Ban tarafından kağıt tüplerle tasarlanan konser salonu, açılışının hemen ardından yoğun kar yağışı nedeniyle çatısı çökünce kapatılmış ve yeniden açılmamış (11).

Büyük Japonya Depremi’nin onuncu yılı için Dünya Bankası, 2021 yılında bir rapor yayımladı (19). Raporda, 2011 yılında yaşadıkları felaketten sonra ortaya çıkan üç ana konunun başlık şöyleydi: Birincisi, planlamanın önemi. İkincisi; dirençliliğin paylaşıldıkça artması. Üçüncüsü ise, dirençliliğin interaktif ve yinelemeli bir süreç olduğu. Bu üç tema şunun altını çiziyordu: Doğal afetler tek seferlik bir hazırlıkla üstesinden gelinebilecek olaylar değildir. Ayrıca deprem gibi takvime işaretlenemeyen bir felaket için hazırlıklı olmak ve depremin varlığını unutmamak için çaba göstermek gerekir.

Resim 4. Japon hükümetinin L’Aquila’ya hediyesi olarak, Shigeru Ban tarafından kağıt tüplerle tasarlanan konser salonu, açılışının hemen ardından yoğun kar yağışı nedeniyle çatısı çökünce kapatılmış ve yeniden açılmamış (11).

Yaşadıkları depremlerden ders çıkarıp, gelecektekilere hazırlanabilen Japonya’da özellikle metropollerde afet sonrası atılacak adımlar önceden belirlenmiş ve denenmiş oluyor. Öte yandan, Japonya afet sonrası dönemin organizasyonu ve kentlerin yeniden kurulumu konusunda gerek örgütlenme gerekse teknolojik açıdan en gelişmiş ülkelerden biri olmasına rağmen, özellikle kırsal alanların tek seferde ve merkezi kararlarla kurulması Japonya’daki mimarların rahatsızlık duyduğu konulardan biridir. Bu ihtiyaca yanıt vermek için aralarında Kazuyo Sejima, Kengo Kuma, Toyo Ito’nun da yer aldığı 300 mimarın katılımı ile ArchiAid’i kurdular (21). ArchiAid’in kurucularından Yasuaki Onoda, Japonya’daki depremlerden sonra mimarların çok geç devreye girdiğini, temel planlama kararlarını ise mühendislerin verdiğini söylüyor. Özellikle tsunamiden etkilenen küçük balıkçı köylerinin yeniden kurulmasında, insanların sıfırdan inşa edilmiş mekanlarda geçmiş alışkanlıklarına uygun olarak nasıl yaşayacaklarını hayal etmenin çok önemli olduğunu ve bunda mimarların ayırt edici rolü olacağını belirtiyor (22). ArchiAid’in temel amacı, mimarların katılımcı süreçlerle, afet sonrası planlamaya erken aşamalarda dahil olması ve bu sayede bilhassa köylerde mekânsal ve kültürel alışkanlıkların yeniden canlanması için gerekli koşulların oluşturulması.

Resim 6. Afetlerden öğrenmenin bir geleneğe dönüştüğü Japonya’da Büyük Doğu Japonya Depremi’nin 10. yılı için Dünya Bankası’nın hazırladığı raporun kapağı (20).

Resim 6. Afetlerden öğrenmenin bir geleneğe dönüştüğü Japonya’da Büyük Doğu Japonya Depremi’nin 10. yılı için Dünya Bankası’nın hazırladığı raporun kapağı (20).

Görüldüğü üzere, coğrafyadan bağımsız olarak “Mimarlar deprem sonrası için ne yapabilir?” sorusunun bazı ortak yanıtları ortaya çıkıyor. Bu yanıtların ortaklaşmasındaki temel konu, afet sonrası hızla kurulacak kentlerde günlük hayat ve kentsel alışkanlıkların canlanabilmesi için gerekli ortamın nasıl sağlanabileceği. Maraş depremlerinde de Meksika ve İtalya depremlerindekine benzer şekilde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı depremlerden dokuz gün sonra, 10 ilde inşaat çalışmalarını başlattıklarını ve 105 metrekarelik daireleri bir sene içinde yapıp teslim edeceğini duyurdu (23) . Uzmanlar, şehirler yeniden kurulurken yapılacak planlama çalışmalarının çok daha uzun sürmesi gerektiğini söylerek karşı çıkıyorlar (24) , öte yandan evini kaybeden depremzedelerin niteliksiz geçici barınma alanlarında uzun süreler geçirmesi problemi de göz ardı edilemiyor. Şili’de 2010 yılında gerçekleşen 8.8 büyüklüğündeki depremin arkasından gelen tsunami ile yerle bir olan Constitución’un yeniden planlanması işi Elemental’e verildiğinde, ofisin kurucusu Alejandro Aravena tasarımı bitirmek için kendilerine 100 günlük bir süre koyduklarını söylemiş ve eklemişti: “100 gün, harap olmuş bir kentin içinde yaşayanlar için sonsuz bir süre, bütün bir kenti yeniden tasarlamak içinse çok kısa (25). ”

Resim 7. Haliç’in tsunamiden korunaklı alanlarında kurulabilecek yüzen bir geçici yerleşim önerisi ©SO?.

Resim 7. Haliç’in tsunamiden korunaklı alanlarında kurulabilecek yüzen bir geçici yerleşim önerisi ©SO?.

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin 16 Şubat 2023’de yayımladığı Kahramanmaraş depremleri ön inceleme raporundaki bilgilere göre, deprem bölgesinde 3958 yapı tamamen yıkıldı (26). Her ne kadar henüz geçici barınma ihtiyacı olan depremzede sayısı kesinleşmemiş olsa da, bu rakama ağır ve orta hasarlı yapıları da eklendiğinde, afet sonrası barınma ihtiyacının boyutu ve ciddiyeti açığa çıkıyor.

Resim 7. Haliç’in tsunamiden korunaklı alanlarında kurulabilecek yüzen bir geçici yerleşim önerisi ©SO?.Şekil 1. MEF FADA’da 2018 Bahar yarıyılında, Boğaziçi Üniversitesi işbirliği ile yürütülen ARC 302 interdisipliner proje dersi için öğrencilerin önerdiği afet sonrası yerleşimlerden biri Proje Ekibi: Dilşad Turna, Elif Lahor, Osman Faruk Akkum, Orhan Delil Tanrıkulu, Thomas Henzel, Samed Altun, Mücahit Deniz Sağlam.

Resim 7. Haliç’in tsunamiden korunaklı alanlarında kurulabilecek yüzen bir geçici yerleşim önerisi ©SO?.Şekil 1. MEF FADA’da 2018 Bahar yarıyılında, Boğaziçi Üniversitesi işbirliği ile yürütülen ARC 302 interdisipliner proje dersi için öğrencilerin önerdiği afet sonrası yerleşimlerden biri Proje Ekibi: Dilşad Turna, Elif Lahor, Osman Faruk Akkum, Orhan Delil Tanrıkulu, Thomas Henzel, Samed Altun, Mücahit Deniz Sağlam.

2017 yılında, 1999 depreminin yıldönümünde İstanbul Deprem Raporu açıklandığında, SO? olarak biz de “Mimarlar deprem için ne yapabilir?” sorusunu sorduk. Rapor, başka pek çok çarpıcı verinin yanı sıra 1999 depreminden sonra ilan edilen 470 toplanma alanının, aradan geçen sürede 70’e düştüğünü, geri kalanların özelleştirilip yapılaşmaya açıldığını gösteriyordu (27).

İstanbul’da sormamız gereken soru afet sonrası barınma biriminin nasıl olacağından çok, nereye yerleştirileceği idi. Spekülatif bir fikir olarak, beklenen İstanbul Depremi sonrası Haliç’te yüzen geçici barınma birimleri senaryosu bu soruya yanıt olarak ortaya çıktı.

Bu senaryo üzerine 2018 yılında yapmış olduğumuz “Sudaki Umut” isimli araştırma projesinde Boğaziçi Üniversitesi ve MEF Üniversitesi işbirliği ile interdisipliner bir tasarım stüdyosu yürüttük. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ayfer Bartu Candan ve İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Doç. Dr. Emre Otay, MEF Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden Oral Göktaş ve benim yürütücüsü olduğum stüdyoda 17 mimarlık öğrencisi, 10 inşaat mühendisliği öğrencisi ve 7 sosyoloji öğrencisi, beklenen İstanbul Depremi’nin sonrası ile ilgili senaryolar üzerine Haliç’te çalıştılar. İTÜ, ODTÜ, YTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi için 2003 yılında hazırlanan İstanbul Deprem Master Planı’ndaki haritalar İstanbul’da beklenen büyük deprem sonrasında Haliç ve çevresindeki yapı stokunun çoğunluğunun hasar görebileceğini gösteriyordu (28). Ayrıca Haliç, olası bir tsunami için de korunaklı alanlardan biriydi.

Resim 8. Depremden sonra kurulan bir konteyner kent, ve konteynerdan dışarı taşan eşyalar ©AA.

Resim 8. Depremden sonra kurulan bir konteyner kent, ve konteynerdan dışarı taşan eşyalar ©AA.

Üç ayrı disiplinden öğrencilerin olduğu karma gruplar Haliç’te kurulacak deprem sonrası yüzer evlerin sosyal, mimari ve mühendislik boyutlarını tartıştılar. Deprem sonrası kurulacak yerleşkelerdeki güvenlik problemlerinden, bu yerleşkenin atığının yönetimine kadar her başlık bir sistem tasarımının gerekliliğine işaret etmekteydi.

Resim 9. Katlandığında 80 cm olan, böylece kolaylıkla taşınıp depolanabilen bu birim, kurulumda en az iş gücü gerektirecek şekilde, banyo, mutfak ve mobilyaları kurulu olarak getiriliyor ©SO?.

Resim 9. Katlandığında 80 cm olan, böylece kolaylıkla taşınıp depolanabilen bu birim, kurulumda en az iş gücü gerektirecek şekilde, banyo, mutfak ve mobilyaları kurulu olarak getiriliyor ©SO?.

Sudaki Umut projesi, eğitim ve profesyonel olmak üzere iki kısımdan oluştu. Projenin profesyonel ayağında, Türkiye’deki depremlerde afet sonrası geçici barınma süresinin neredeyse iki yılı bulduğu bilgisine dayanarak, depremzedelerin kendi kendilerine kurabileceği, konforlu, yeniden kullanılabilir ve uygun maliyetli bir prototip tasarladık ve Fibrobeton ve Metal Yapı desteği ile ürettik (29).

Resim 10. Yüzen Ev, iç kullanım ©SO?.

Resim 10. Yüzen Ev, iç kullanım ©SO?.

Afet sonrası barınma acil barınma ve geçici barınma olarak ikiye ayrılıyor. Acil barınma, afetten sonraki 2-3 hafta boyunca geçici barınma alanları netleşene kadar depremzedelerin kaldığı alanlara verilen isim. Geçici barınma ise, afet sonrası dönemde depremzedelerin evlerinin tamiri ya da yeniden inşası sürecinde yaşadıkları birimlerden oluşuyor. Türkiye’de bu iki süreç birbirinin içine geçiyor ve depremzedeler aylarca çadırda kalırken, çok uzun süreleri konteyner kentlerde geçirdiği örnekler de oluyor.

Örneğin Gölcük depremi sonrasında deprem bölgesinin konumu gereği yıkılan yapılar çok hızlı rehabilite edilmişken, Van depreminden sonra konteynerde kalma süresinin iki yılı bulduğu durumlar yaşanmıştır. Bu durum, afet sonrası barınma biriminin en azından temel konfor koşullarını ve mekansal ihtiyaçları sağlaması gerektiğini gösterir. Öte yandan Türkiye’de iki-üç yıllık aralıklarla farklı bölgelerde, büyüklüğü 5’ten fazla yıkıcı depremler olmakta, ve afet sonrası barınma ihtiyacı tekrarlayarak devam etmektedir. Bu da yeniden kullanılabilir barınma birimlerinin ülke genelinde tekrarlayan afetlerden sonra kullanılması fikrini ortaya çıkarır. Örnek olarak, 1999 depreminden sonra İBB’nin şehir geneline yaydığı turuncu acil durum konteynerleri aradan geçen zamanda kaybolmuş ya da çalınmış, çoğunun akıbeti bilinmemektedir. Biz de tüm bu bilgilere dayanarak ve bir yerde stoklanıp saklanacak herhangi bir çözümün geçerli olamayacağını düşünerek, katlanıp taşınabilen ve yeniden kullanılabilen bir afet sonrası barınma modülü üzerine çalıştık. Sudaki Umut proje süreci, mimarlar deprem için ne yapabilir sorusuna, mimarların deprem için başka disiplinlerle bir araya geldiklerinde, süreç tasarımından yaşama birimi tasarımına farklı ölçeklerde görev alabileceklerini gösterdi. Meksika örneğinde farklı disiplinlerden katılımcıları içeren ReConstruir Mexico gibi, İstanbul depremine hazırlanmak da ancak çok disiplinli ekiplerin çalışmaları ile şekillenecektir.

Yine Meksika depreminde olduğu gibi, Türkiye’de Maraş depremi sonrasında hızla organize olan pek çok grup depremle ilgili çalışmaya başladı. Bu süreçte merkezi yönetimin hantallığı ve yetersizliği, sivil insiyatiflerin bir alternatif olarak ortaya çıkmasının önünü açtı. Bu kapsamda medyada yer alan türlü türlü konteyner ve konteyner kent tasarımları arasında göz alıcı tasarımları ile öne çıkanlar, Meksikalı mimarlık stüdyosu Comunal’in Meksika depreminden sonra meslektaşlarına yaptığı uyarıyı akıllara getiriyor: Afet sonrası tasarım, mimarların hayal gücünü sorumsuzca ve bağlamından kopuk bir şekilde sınayacakları bir alan değildir. Bir uçta, gerek barındırabileceği yoğunluk, gerekse maliyet olarak uygulanabilirlikten çok uzak olduğu görülen, yıllanmış zeytin ağaçları arasında serpiştirilmiş tiny house’lardan oluşan konteyner kent önerileri, diğer uçta ise 1.5 metrelik bir koridora karşılıklı sıralanmış yirmi konteynerden oluşan, en fazla insan sayısını en küçük metrekarede barındırma amaçlı dizilerden ibaret konteyner kentler. Buradaki çelişki, afet sonrası barınmanın aciliyeti ile, o birimlerde geçirilecek sürenin uzunluğunun göz ardı edilmesi.

Bu noktada bu makalenin sorusuna temel bir yanıt açığa çıkıyor: Mimarların deprem sonrasında yapabileceklerinden biri, hem depremzedeler için ikinci bir travma sebebi olmayacak, iyileştirici mekanlardan oluşan hem de uygulanabilir, gerçekçi tasarımlar geliştirebilmektir.

Resim 11. İzmir Hilton Otel ©Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi Proje Ekibi.

Resim 11. İzmir Hilton Otel ©Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi Proje Ekibi.

Depremzedeler için afet sonrası barınma seçeneklerinde Türkiye’ye özgü diğer bir alternatif kullanılmayan ve sağlam yapı stokunun değerlendirmesi olabilir. Türkiye’deki kullanılmayan yapı stokunun dönüştürülmesi ile ilgili projemiz Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi projesi ile Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu için İKSV’nin yapmış olduğu açık çağrıya başvurduk. Projemiz seçilince hem araştırmamızı geliştirmek hem de kullanılmayan yapıların hayata kazandırılmasını kamuoyunda tartışmak için bir açık çağrı (30) yaptık ve araştırmamızı gelen yanıtlarla birleştirerek bir arşiv oluşturduk. Türkiye’nin dört bir yanından kullanılmayan yapıları içeren bu arşivdeki yapıların bazıları ciddi onarım projeleri gerektirse de, bir kısmı da hızlı bir onarım ile depremzedelerin yerleşebileceği konut yerleşkelerine dönüşebilir.

Resim 13. Otel Efes Palas, Aydın ©Özge Öztürk (32).

Resim 13. Otel Efes Palas, Aydın ©Özge Öztürk (32).

Kullanılmayan yapılar arasında yer alan üç yapı türü depremzedelerin geçici barınma ihtiyacına çözüm olarak önerilebilir. Bunlardan ilki İzmir Hilton Oteli ya da Metropol Mersin gibi kısmen ya da tamamen kullanılmayan gökdelenler. Bu gibi sağlam ancak farklı işletmesel sebepler yüzünden kullanılmayan yapıların basit onarımla geçici barınma alanına dönüşmesi mümkün. Üç senedir boş olan İzmir Hilton gökdeleninin depremzedelere açılabileceğini, İzmir Belediye Başkanı da yakın zamanda duyurdu.

İkinci seçenek, Türkiye genelindeki konut stokunda kullanıma uygun olanların değerlendirilmesidir. İstanbul Planlama Ajansı’nın Kasım 2021’de yayımladığı Konut Sorunu Araştırması’nda belirtildiği gibi, sadece İstanbul’da 2008 yılından sonra yapılmış ve boş olan konut sayısı 153.240 (31) . Maraş depremleri özelinde, Anadolu’da, deprem bölgesine yakın olan ancak depremden etkilenmeyen Kayseri, Konya gibi büyük şehirlerdeki konut stoku da bu amaçla değerlendirilebilir.

Resim 14. Aydın Efes Sineması, Özge Öztürk.

Resim 14. Aydın Efes Sineması, Özge Öztürk.

Üçüncü seçenek ise, sağlam olmalarına rağmen, taşınma, yenisinin inşa edilmesi, özelleştirme gibi sebeplerden boş kalan yerleşkelerin afet sonrası barınma için değerlendirilmesidir. Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi projesi için oluşturduğumuz kolektif arşivde yer alan Konya Seydişehir’deki Etibank Alüminyum Tesisleri, Afyon merkezde yer alan KYK yurdu gibi sağlam ve kullanılmayan yapılar, depremzedelerin geçici barınma ihtiyaçlarını karşılamak için çözümlerden biri olabilir.

Türkiye tarihinde geri dönülmez bir eşik olan Maraş depremleri bize öncelikli sormamız gereken sorunun, uzmanlık alanımızdan bağımsız olarak “Deprem için ne yapabiliriz?” olması gerektiğini hatırlattı. Öte yandan, beklenen İstanbul depreminin medyada felaket bir son gibi resmedilmesi afet sonrası için hazırlığı ikinci plana itiyor. Kim dünyanın sonu geldiğinde ne yapacağını planlamak için çaba gösterir ki? Halbuki İBB’nin olası deprem kayıp tahminleri çalışması, en kötü senaryoda bile İstanbul depremi sonrasında milyonlarca nüfusun sağ kalacağını gösteriyor. Üstelik, Maraş depremlerinden sonra yaşanan süreç de, afet sonrası planlamanın olmadığı koşullarda, “Deprem öldürmez, bina öldürür.” önermesinin “Deprem öldürmez, deprem sonrası için hazırlıksız olmak öldürür” cümlesine dönüşebileceğini açığa çıkardı. Sivil örgütlenmelerin, aktif yurttaşlığın her zamankinden önemli olduğu bu dönemde, “Mimarlar ne yapabilir?” sorusuna, tıpkı bu sorunun sorulduğu diğer deprem ülkelerinde olduğu gibi umut verici yanıtlar bulmak için elimizden geleni yapmalıyız. Yaşadığımız yıkıcı depremlerden sonra gelecek nesillere bırakabileceğimiz en iyi miras, Meksika ya da Japonya’daki gibi nesilden nesile aktarılacak bir afet kültürünün ilk adımlarını atmak olabilir.

Kaynaklar ve Notlar

1. Çevik, Bora. “Çimento Sektörü.”, 2016. Erişim tarihi, 12 Şubat 2023. https://ekonomi.isbank.com. tr/ContentManagement/Documents/sr201604_ cimentosektoru.pdf.

2. T24. “‘Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi’ Açıklandı; Listede 40 Türk Şirket Var,” 25 Ağustos 2021. Erişim tarihi 9 Şubat 2023. https://t24.com.tr/haber/dunyanin-en-buyuk- 250-uluslararasi-muteahhidi-aciklandi-listede-40- turk-sirket-var,974391.

3. Depremin gerçekleştiği illerde, sadece Çimko’ya ait Gaziantep, Kilis, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş, Adana ve Adıyaman’da olmak üzere 13 hazır beton santrali var.

4. URL1: https://www.aa.com.tr/es/pg/ galer%C3%ADa-im%C3%A1genes/20232622211_ terremoto-de-magnitud-de-7-4-grados-sacude-el- sur-de-turkiye/0

5. Hooper, John. “Pope Visits Italian Village Hit Hardest by Earthquake.” The Guardian, 4 Mart 2018. Erişim tarihi 11 Şubat 2023. https://www. theguardian.com/world/2009/apr/28/pope-visits- earthquake-zone.

6. Ciorra, Pippo. “L’Aquila: Five Years After the Earthquake – Architectural Review.” Architectural Review, 21 Temmuz 2020. Erişim tarihi, 12 Şubat 2023. https://www.architectural-review.com/ essays/laquila-five-years-after-the-earthquake.

7. URL2: https://en.wikipedia.org/ wiki/2009_L%27Aquila_earthquake#/media/ File:L’Aquila_eathquake_prefettura.jpg

8. URL3: https://www.evrensel.net/ haber/481855/deprem-hatayin-tarihini-de-yikti

9. Ciorra, P. ibid.

10. Newhouse, Victoria. “The Healing Power of Great Buildings Comes at a Price.” The Art Newspaper – International Art News and Events, March 31, 2017. https://www.theartnewspaper. com/2017/03/31/the-healing-power-of-great- buildings-comes-at-a-price.

11. Burgos, Matthew. “Vanished Sounds: Paper Concert Hall In L’Aquila.” Italics Magazine, July 26, 2020. https://italicsmag.com/2020/07/25/ vanished-sounds-paper-concert-hall-in-laquila/.

12. Elemental. “Post-Tsunami Sustainable Reconstruction Plan of Constitución.” Architect Magazine, January 13, 2016. Erişim tarihi 9 Şubat 2023. https://www.architectmagazine.com/project- gallery/post-tsunami-sustainable-reconstruction- plan-of-constitucion_o.

13. Cano, Juan Carlos. “From the Jaws of Disaster: Social Housing Solutions in Mexico – Architectural Review.” Architectural Review, 26 Temmuz 2020. Erişim tarihi, 10 Şubat 2023https://www. architectural-review.com/essays/from-the-jaws-of- disaster-social-housing-solutions-in-mexico.

14. Carranco, María Moreno. “From Rubble to Ruins: Post-Earthquake Response and the Reconstruction Process in Mexico City.” PLATFORM, 15 Mart 2021. Erişim tarihi 8 Şubat 2023. https://www.platformspace.net/home/from- rubble-to-ruins-post-earthquake-response-and- the-reconstruction-process-in.

15. Cano, Juan Carlos, ibid.

16. Fixsen, Anna. “How Mexico’s 2017 Earthquake Galvanized Its Architecture Community.” Metropolis, 10 Eylül 2021. Erişim tarihi 8 Şubat 2023. https:// metropolismag.com/viewpoints/reconstruir- mexico-earthquake-recovery-architecture/.

17. Comunal. “Comunal: Taller de Arquitectura Reports from Mexico in the Wake of Devastating Earthquakes.” Designboom | Architecture & Design Magazine, 15 Temmuz 2020. Erişim tarihi, 10 Şubat 2023. https://www.designboom.com/architecture/comunal-taller-de-arquitectura-september-7- mexico-earthquake-reconstruction-09-30-2017/.

18. URL 3: https://en.comunaltaller.com/ entendimientoterritorial

19. Takemoto, S. Shibuya, N., and Sakoda, K. “Learning from Megadisasters: A Decade of Lessons from the Great East Japan Earthquake.” World Bank, 17 Mart 2021. Erişim tarihi, 11 Şubat 2023. https://www.worldbank.org/en/news/ feature/2021/03/11/learning-from-megadisasters- a-decade-of-lessons-from-the-great-east-japan- earthquake-drmhubtokyo.

20. URL 4: https://www.worldbank.org/en/news/ feature/2021/03/11/learning-from-megadisasters- a-decade-of-lessons-from-the-great-east-japan- earthquake-drmhubtokyo

21. “ArchiAid: Rethinking-Reconstruction. | The Strength of Architecture | From 1998,” n.d. https:// www.metalocus.es/en/news/archiaid-rethinking- reconstruction.

22. Bird, Winifred. “Yasuaki Onoda of ArchiAid (3 Photos).” Dwell, n.d. Erişim tarihi, 14 Şubat 2023. https://www.dwell.com/collection/yasuaki-onoda- of-archiaid-d1f4fb46.

23. “Bakan Kurum: ‘depremden Etkilenen 10 İlimizde İlk Etapta 30 Bin Konutu Şu An Projelendirdik, 105 Metrekare 3+1 Daireler Yapacağiz” n.d. Erişim tarihi, 14 Şubat 2023. https://csb.gov.tr/bakan-kurum-depremden- etkilenen-10-ilimizde-ilk-etapta-30-bin-konutu- su-an-projelendirdik-105-metrekare-3-1-daireler- yapacagiz-bakanlik-faaliyetleri-38429

24. Euronews. “Uzmanlar: Yeniden inşa sürecinde aceleci davranılmaması gerekiyor.” Euronews, 20 Şubat 2023. https://tr.euronews. com/2023/02/20/uzmanlar-yeniden- insa-surecinde-aceleci-davranilmamasi- gerekiyor?utm_source=google-news&utm_ campaign=earthquake&utm_medium=referral.

25. Long, Gideon. “The Rebuilding of Chile’s Constitución: How a ‘dead City’ Was Brought Back to Life.” The Guardian, 25 Ağustos 2021. Erişim tarihi, 12 Şubat 2023. https://www.theguardian. com/cities/2015/feb/23/rebuilding-chile- constitucion-earthquake-tsunami.

26. İTÜ. “Kahramanmaraş Depremleri Ön İnceleme Raporu.” Şubat 2023. Erişim tarihi 19 Şubat 2023. https://haberler.itu.edu.tr/docs/default-source/ default-document-library/2023_itu_deprem_on_ raporu.pdf?sfvrsn=77afe59e_4.

27. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu. “İstanbul Deprem Raporu.” 16 Ağustos 2017. Erişim tarihi, 19 Şubat 2023. https://obs.hkmo.org.tr/ show-media/resimler/ekler/5f7ffbe381b4675_ ek.pdf?tipi=3&turu=D&sube=6

28. İBB. “İstanbul Için Deprem Master Planı,” 2003. Erişim tarihi 12 Şubat 2023. https://8luvomezzzsk. merlincdn.net/wp-content/uploads/2020/11/ IBB_Deprem-Master-Plani.pdf.

29. Sudaki Umut projesi 2018 yılında gerçekleşen İstanbul Tasarım Bienali için gerçekleştirilmiş olup, projenin profesyonel ayağı Fold& Float hala MAXXI ve Danimarka Tasarım Müzesi’nde sergilenmektedir.

30. “Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi,” n.d. https://www.iksv.org/tr/projeler/hayalet-hik- yeleri-mimarligin-cuval-teorisi.

31. IPA, “Konut Sorunu Araştırması,” Ekim 2022, Erişim tarihi, Şubat, 2023, https://www.ipa.org. 32. Hayalet Hikâyeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi projesi açık çağrısına gönderilen yanıtlar arasından seçilmiştir.