Casa Tres Patis
Künye
Mimari Tasarım
Twobo Arquitectura
Proje Yeri
Girona, Katalonya, İspanya
Tamamlanma Tarihi
Temmuz 2023
Toplam İnşaat Alanı
280 m²
Fotoğraflar
José Hevia
Twobo Arquitectura tarafından tasarlanan Casa Tres Patis, Akdeniz konut geleneğini çağdaş mimariyle buluşturan, sade ve doğayla iç içe bir yaşam deneyimi sunuyor.
“Hayata sağlıklı bir bakış gerekir. Rahatça yürümeyi, ayakta durmayı, oturmayı ve uzanmayı; güneşi, gölgeleri, teninize değen suyu, toprağı ve tarif etmesi güç pek çok duyusal izlenimi takdir etmeyi bilmek gerekir.”
Girona’nın kuzeyindeki Albons kasabasında yer alan bu 300 m²’lik ev, yakındaki Empúries antik kentinin klasik villalarından ilham alarak; çevre duvarı, merkezi bir gökyüzüne açık avlusu ve bu avlu etrafında kurgulanan yaşam alanlarıyla zamansız Akdeniz tipolojisine saygı duruşunda bulunuyor. Kabaca sıvanmış iki duvar, tüm arsayı sararak yapıyı sert kuzey rüzgarlarından korurken, dışarıdan gelen bakışlara karşı da mahremiyet sağlıyor. Ancak bu duvarların yönelimi, iç mekanda açıklığa davet sunarak manzaraları çerçeveliyor, korunaklılık hissi yaratıyor ve iç-dış alanlar arasında uyumlu bir geçiş sağlıyor. Duvarların içindeki boşluklar ise arsa boyunca görüş çizgileri oluşturarak mekansal devamlılığı destekliyor. Mimarların ifadesine göre bu durum, pencereler ve açıklıklar konusunda takıntılı olan Le Corbusier ile Sigurd Lewerentz’e bir gönderme taşıyor.
Üç avlu merkezinde kurgulanan tasarım, bir Roma villasını çağrıştırıyor. İlk avlu, bir köy meydanı gibi tanımlanıyor ve ortasında yer alan ağaç ile doğal bir canlılık taşıyor. İkinci avluda yer alan havuz, yansıtıcı bir su yüzeyini andırıyor. Bitkilerle çevrelenmiş olan bu alan, Roma “domus”larındaki yağmur suyunu toplamak ve iç mekanın iklimini düzenlemek için kullanılan sığ havuz olan “impluvium”a referans veriyor. Üçüncü avlu ise aromatik bitkilerle dolu, manastır revaklarını anımsatan kokulu bir bahçe olarak kurgulanmış. Bu duvarlar, avlular ve mekansal düzenlemeleriyle yapı; neşeli, samimi ve dingin bir atmosfer oluşturuyor. Ana yapı malzemesi olan beton, dayanıklılığı simgelerken; avluların etrafını saran kolonlarda kullanımıyla antik kalıntıları anımsatan bir izlenim yaratıyor.
Odalar, avlular etrafında yer alan üç bağımsız pavyon olarak düzenlenmiş. Bu pavyonlar hafif, açık ve doğayla etkileşim içinde olacak şekilde tasarlanmış. Mimarların deyimiyle yapı, yaşamın ritmini yansıtan “göçebe” bir ruha sahip. İç mekânda, mobilya seçimleri, aydınlatma armatürleri, bazı tavan ve duvarlardaki ahşap kaplamalar ve açık basamaklı merdiven gibi detaylarla modernist etki gözlemlenebiliyor. Pavyonların yalın çizgileri ve yarı açık yapısı da bu modernist görünümü destekliyor. Seçilen malzemelerin doğal özelliklerini ön plana çıkaran yaklaşım da bu anlayışla örtüşüyor.
Ev; seramik kafes örgüler, cam, çelik ve ahşap gibi geçirgen ve saydam elemanlardan oluşuyor. Bu sayede esinti, ışık, gölge ve ses serbestçe dolaşabiliyor. Yapı, adeta maddeden çok havadan inşa edilmiş hissi uyandırıyor.






















































