Çağlar Boyu Mimarlık Üzerine

Doğan Hasol
Y. Müh. (Mimar), Dr.h.c.

İyi mimarlık eseri, çağını doğru yansıtan yapıdır. Çağın olanaklarıyla, çağının ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmıştır. Malzeme ve teknoloji çağlar ilerledikçe gelişmiştir. Çağını, dönemini yansıtmayan, hatta yanlış yansıtan yapılar, geleceğe yanlış mesaj aktaran yapılardır. Bizim kimi politikacılarımızın “Selçuklu-Osmanlı” tarzı yeni bina istekleri, mimarlık konusundaki bilgisizliği yansıtır. Selçuklu ve Osmanlı dönemleri tarım çağı dönemleridir. Tarım çağının ardından sanayi çağı gelmiştir. Sanayi çağını bilişim (bilgi+iletişim) çağı izlemiştir. Şimdi bu çağın içindeyiz.

Mimarlığın çağlar boyunca benimsenmiş formülü, günümüzde;
“Mimarlık = İşlev (Fonksiyon) x (Strüktür+Konstrüksiyon) x Sanatsal Değer” olarak kabul edilmiştir.

Bu formül, M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış olan Romalı mimar Vitruvius’un formülünün geliştirilmiş şeklidir (1). Çağımızda o formüldeki + (artılar) x (çarpıya) dönüştürülmüştür. Tarım çağını, sanayi çağı izlemiştir. Teknolojinin gelişmesiyle asansör, su pompalama sistemlerinin gelişmesiyle “beyaz yakalı” çalışanları bir araya getirmek (işlevi) üzerine gökdelenler ortaya çıkmıştır.

Gökdelenlerin tarihçesine göz atalım…

Yükselmek, insanoğlunun içgüdüsünde vardır. Gökdelenlerle getirilen çözümler kapitalizmin bazı gereksinimlerini de karşılıyordu: “Beyaz yakalı” olarak anılan büro çalışanlarını topluca bir arada çalıştırmak; aynı iş ortamını, aynı iş araçlarını kullandırmak ve çalışanları bir hiyerarşi içinde denetlemek kapitalist iş yaşamının gereksinmesiydi. Binanın kendisi de çevresine tepeden bakan bir gösteriş simgesiydi. Gökdelenlerin tarihi için başta Chicago ve New York olmak üzere ABD’ye bakmak gerekir. Yapısal çeliğin endüstriyel bir şekilde üretilmesi, betonarmenin, asansörün, öteki kaldırma araçlarının ve su pompalama sistemlerinin gelişmesi yüksek yapılara olanak veriyordu. Alışılmışın çok üstünde yüksekliği olan bu yapılara, ABD’de “skyscraper”, Fransa’da “gratte-ciel” deniyordu. Celal Esad Arseven‘in 1944 yılı basımı Fransızca-Türkçe Sanat Lügati’nde “gratte-ciel”in karşılığı şöyle veriliyordu: “Devbina, gökdam (kırk, elli veya daha fazla katlı binalar) <afaka ser çeken>, başı gökde.” Yıllar sonra bizde, “gökdelen” sözcüğünde karar kılındı. Ülkemizde gökdelen sayılabilecek ilk yüksek yapı Ankara’da yapılmış olan Kızılay Emek İşhanı’dır. 1959-1965 yılları arasında Mimar Enver Tokay tarafından tasarlanan yapı 24 katlı ve 76 metre yüksekliğindeydi. Bu yapı, o tarihlerde halk tarafından “Gökdelen” adıyla anıldı (2).

Resim 1. Kızılay Emek İşhanı, Salt Arşiv, Ankara Koleksiyonu (URL-1).

Resim 1. Kızılay Emek İşhanı, Salt Arşiv, Ankara Koleksiyonu (URL-1).

Bilgisayarın gelişmesi “bilgi+iletişim = bilişim çağı”nı getirdi. Artık bilgisayar sayesinde çalışanların tek binada toplanmaları gerekmiyordu. Bilişim çağında gökdelenlerin, eski deyişle, pabucu dama atıldı. Artık, cep telefonu bile bilgisayar niteliğinde. Bugün bilgisayar destekli tasarım, çizim, sunum, hatta yapım söz konusudur.

Notlar

  1. Bülent Özer, o formüldeki + (artıları) x (çarpı) haline getirmiştir.
  2. Bugün Kahramanlar İş Merkezi’ne dönüştürülmüştür.


Kaynak

  • URL-1: https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/101289