Bozkırda Yeşeren Köy – Botsa
Doç. Dr. Özlem Karakul
Giriş
Botsa (Güneydere) Köyü, Konya’nın Meram ilçesine bağlı, kente yaklaşık 45 km uzaklıkta bir kırsal yerleşimdir. Yapılan araştırmalarda, Botsa Köyü’nün üzerinde bulunduğu bölgenin, Miosen-Alt Pliosen lav yığılmaları ile meydana gelmiş volkanik araziler olduğu saptanmıştır (Mimiroğlu, 2014, Bozkurt, 2015, 4; Sür 1959: 17). Bölgenin uzun volkanik süreçlerin ürünü olan, Kapadokya’yı andıran özel jeolojik yapısı içerisinde tüf kayalar, kolay işlenebilirliği açısından, yapım tekniklerinin çeşitliliğine izin vererek, yöresel yapı kültürünün zenginleşmesini sağlamakta ve köyün geleneksel mimari dilinin oluşumunda da ağırlıklı rol oynamaktadır. Tüf kayalar, kolay biçimlendirilmesini sağlayan yumuşaklığı ve aynı zamanda havayla teması halinde sertleşerek, yapı malzemesi olarak kullanılabilme potansiyeli açısından, yapım sisteminde kullanılmaya oldukça elverişlidir.
Botsa, antik Lystra, bugünkü adıyla Hatunsaray Bölgesi’nde bulunan yerleşimlerden biridir (Bozkurt, 2015, 3). Köyün yakınlarındaki Mula Höyük ve Hatunsaray Höyük’te yapılan araştırmalarda yerleşimin tarihinin, M. Ö. 2 binli yıllardaki Demir Çağa kadar indiğine ilişkin buluntulara rastlanmıştır (Bahar, 1998, 2003; Mimiroğlu, 2014). Arkeolojik buluntulardan edinilen bilgilere göre, M. S. 50-60’lı yıllarda yabancıların havarisi olarak bilinen Aziz Paulus bu bölgeye de uğramış, bölgede Hıristiyanlığı yaymaya çalışmıştır. Köyün içinde bulunduğu Hatunsaray beldesinde, Helenistik, Roma ve çok sayıda Hıristiyanlık dönemine ait yapı buluntuları bulunmaktadır (Bozkurt, 2015, 4). Ortaçağ dönemine ait çok sayıda kaya oyma yapı barındıran Botsa Köyü ve yakın çevresi hakkında yapılan araştırmaların sayısı oldukça azdır.
Botsa Köyü, 1994 yılında, 2084 sayılı kurur kararıyla III. Derece Kentsel-Arkeolojik ve Doğal Sit olarak tescil edilmiştir. 2003 yılı 4846 sayılı kararla sit sınırları belirlenen köyde, 2014 yılında 2124 sayılı kararla Geçiş Dönemi Koruma ve Kullanma Esasları Kabul edilmiştir (1).
Köylülerin temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Yetiştirilen tarım ürünleri arasında, buğday, arpa, mısır ve pancar bulunmaktadır. Botsa Köyü, tıp alanında hammadde olarak kullanılan Gilaburu meyvesinin Türkiye’de doğal olarak yetiştiği iki yerden biri olması nedeniyle, son yıllarda, meyve toplamaya gelen mevsimlik ziyaretçilerin de uğrak yeri olmuştur. Bölgede “Gülapba” olarak da bilinen bir çalı meyvesi olan Gilaburu, Botsa Köyü’nün turistik gelişiminde önemli rolü olacak bir bitki türüdür.
Botsa Köyü geleneksel mimarisinin incelenmesini amaçlayan bu çalışma, 2016 yılı Şubat ve Mart aylarında Botsa (Güneydere) Köyü’nde gerçekleştirilen alan araştırmaları (2) kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler ışığında hazırlanmıştır. Alan araştırmaları kapsamında, halkbilim ve mimari belgeleme teknikleri birlikte kullanılarak elde edilen veriler derlenmiştir. Bu inceleme için kullanılan veriler, alan araştırmaları sırasında yapılan mimari tespitler, gözlem, fotoğraflı belgeleme, mimari eskiz ve rölöveler, köylülerle ve yapı ustası Mustafa Dinç’le yapılan derinlemesine görüşmelerden elde edilmiştir.
Yerleşim Özellikleri
Botsa Köyü’nün özel topografik ve doğal yapısı, yerleşim özellikleri ve yapı tipolojileri oluşumu üzerinde, iklimin yanısıra en önemli çevresel etmendir. Engebeli yer oluşumu, köyün doğu – batı doğrultusunda akan Botsa Deresi ve çevresinde köyü çevreleyen tüf kayalıklarla oluşan vadiyle tanımlanmaktadır. Vadinin iki yakasını çevreleyen tüf kayalıklar üzerinde, çok sayıda kaya oyma yapı, kilise ve depolar bulunmaktadır. Köyün kuzey yakasında, konut yerleşim alanlarının üstünde bulunan, tümüyle doğal bir yapı ve dik kayalardan oluşan, köylülerin Botsa Kalesi olarak adlandırdığı bölgede bulunan çok sayıda kaya oyma yapının yer altında bulunan mekânlarla birbirine bağlandığı görülmektedir.
Botsa Köyü’nün geleneksel konut dokusu, vadinin oluşturduğu karşılıklı iki tepe ile ağırlıklı olarak kuzey yöndeki yamaçtaki yerleşim alanlarından oluşmaktadır. Kuzey yakada bulunan tüf kayalıkların yamaçlarında yer alan geleneksel yapılar, dereye paralel sokakların iki yanında bitişik düzende inşa edilmişlerdir. Derenin güney doğusunda bulunan, yeni yerleşim alanlarında yer alan az sayıda yapının, yapım teknikleri ve mimari özellikleri açısından daha geç döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.
Yerleşim özelliklerinin, doğal yapı, yapı ve açık alanların oluşturduğu bütüncül ilişkilerin ve görsel özelliklerin somutlaştığı, siluet, vistalar ve sokak özellikleri Botsa’ya özgü yer hissinin oluşumunda etkilidir. Tüf kayalıklar, kaya oyma ve yığma yapılardan oluşan yapılı çevrenin birlikte oluşturduğu köy silueti, yer hissinin oluşumunda belirleyici bir unsurdur. Yapı ve çevre bütünlüğünün algılanmasında önemli rol oynayan siluet ve vistalarla, geleneksel yapıların birlikte oluşturduğu görsel bütünlük, sokaklarda süreklilik ve bütünlük duygusu yaratarak, dokunun şaşırtıcı ve sürprizli karakterinin oluşumuna katkıda bulunmaktadır.
Geleneksel Mimari
Botsa Köyü geleneksel mimarisi, Konya geleneksel mimarisi içindeki ahşap hatıllı yığma duvar tekniğinin (Karpuz, 2000, 2002; Dülgerler, Sözen, 1979) bir parçası olmakla birlikte, sergilediği yerel özelliklerle, özgün bir taş ve ahşap yapı geleneği sergilemektedir. Geleneksel mimari, benzer yapım sistemleri kullanılarak inşa edilmiş, ortak kullanılan kamusal yapılar ve geleneksel konutlardan oluşmaktadır.
Köy genelinde ortak kullanılan kamusal yapılar, cami, mescitler, köy odaları ve köy okuludur. Köyün geleneksel ahşap hatıllı yığma taş tekniğiyle inşa edilen cami ve mescitleri, dinsel etkinlikler yanında, özellikle erkekler arasında sosyal etkileşimlerin de odağında olan yapılardır. Konya’da kırsal yerleşimlerin genelinde olduğu gibi, Botsa’nın geleneksel yaşamında da, önemli bir yeri olan köy odaları, köy dışından gelen konukların konaklaması yanında, köylülerin buluştukları, köyün sorunlarının konuşulduğu, sosyal pratik mekânları olarak kullanılmıştır.
Köyde, ahşap hatıllı yığma taş tekniğiyle inşa edilmiş, dört adet eski, betonarme sistemle inşa edilmiş bir de yeni köy odası bulunmaktadır. Tarihi köy odalarının kullanımları sona erdiği için, koruma sorunları da artmıştır. Muhtarlık binası içinde yapılan yeni köy odası ise yoğun olarak kullanılmaktadır.
Köyde, kullanımı sona ermiş tarihi köy okulu binası, 20. yy’ın erken dönemlerinde, Cumhuriyetin ilanından sonra, yığma taş tekniğiyle inşa edilmiştir. Uzun yıllar kullanımını sürdüren yapı, yeni köy okulunun yapımından sonra, boşaltılmış, kullanılmamaktan ötürü, son yıllarda, koruma sorunlarının arttığı gözlemlenmiştir.
1. Geleneksel Konutlar: Botsa geleneksel konutunun mekânsal özellikleri, kültürel pratiklerin uygulanma biçimi yanında, yöresel malzeme ve yapı tekniklerinin kullanımıyla tanımlanmıştır. Geleneksel konutların mekân organizasyonu, mekânsal özellikler ve mimari elemanlar, konut içi kültürel pratiklerin birbirleriyle kurdukları ilişkiler ve uygulanma biçimleriyle doğrudan ilişkilidirler. Botsa geleneksel konutu, ev içi etkinlikler ve gündelik uğraşların yanısıra, üretim etkinlikleri ve sosyalleşme etkinliklerinin de mekânlarıdır. Özellikle kış hazırlığı olarak sürdürülen pekmez ve tarhana yapımı ile meyve ve sebze kurutma pratikleri, yöreye özgü en yaygın kültürel pratiklerdir. Konut içi ve yakın çevresinde gerçekleştirilen sosyal pratikler arasında, düğün, bayram törenlerininin yanısıra, birlikte imece usülü yapılan üretim etkinlikleri ve günlük sosyal etkileşimler sayılabilir.
Çoğunlukla iki katlı olan geleneksel konutların mekân organizasyonu, (genel olarak) zemin katta girişte merdivenin bulunduğu bölüm, köylülerce Hayat olarak da adlandırılan ahır, samanlık, odunluk, depo gibi servis mekânları ile üst katta, yaşam ve üretim etkinliklerinin birlikte yer aldığı, Hayat, Çardak, oda ve mutfaklardan oluşan bir düzene sahiptir. Sokak boyunca, genellikle bitişik nizam inşa edilen konutlara çoğunlukla, zemin kattaki servis mekânları arasındaki Hayat mekânından girilmektedir. Hayat mekânı, dolaşım mekânı niteliğinde olup, üst katla bağlantıyı sağlayan taş ya da ahşap bir merdiven içermektedir. Eğime oturan yapılarda ise farklı kotlarda bulunan, zemin kattaki hayat mekânlarına ve birinci kattaki hayat ya da çardak mekânlarının her ikisine birden girilebilmektedir. Merdivenin yer aldığı Hayat mekânları, yakacak ve araç gereç deposu niteliğinde de kullanılmaktadır. Zemin katlardaki hayat mekânlarında, ya da ahır ve samanlığın bir bölümünde, Çaraş (3) adı verilen pekmez yapımı için üzüm ezmek için kullanılan büyük blok taştan oyma mimari elemanlar görülmektedir.
Üst katlarda, merdivenle ulaşılan ilk mekân, oda ve servis mekânlarının açıldığı ortak kullanım ve dolaşım mekânı olan Çardak’lardır. Çardak mekânları, mısır kurutma gibi kış hazırlığı için yapılan pratiklerin gerçekleştirildiği ve ürünlerin depolandığı bir üretim mekânı olarak da kullanılmaktadır. Çardak mekânında, dışarıyla görsel ilişkinin kurulduğu, yaşayanların oturup dinlendiği mekânlar, yörede Tahtaboş denilen, ahşaptan yapılmış, bazı örneklerde açık, bazı örneklerde camekânla kapatılarak dış mekândan ayrılan çıkma ya da balkonlardır. Tahtaboş mekânlarının zemin düzeyi, Çardağın zemin düzeyinden bir kaç basamakla yükseltilmiş bir seki niteliğindedir. Teknolojinin değişimiyle birlikte, Çardak mekânlarına çeşme, lavabo, tuvalet mekânları eklenmiş olup gündelik uğraşların yapıldığı bir mekân niteliği kazandığı görülmektedir.
Gündelik yaşam etkinliklerinin ana mekânı olan odalar, (az sayıda tek katlı konut dışında iki katlı yapılarda genellikle), birinci katta yer almaktadır. Konutlardaki oda sayısı ve odalardaki mimari eleman zenginliği, ailedeki birey sayısı ve ekonomik duruma bağlı olarak farklılıklar gösterebilmektedir. Yatma, yemek yeme, banyo yapma gibi gündelik yaşam etkinliklerinin bir arada gerçekleştirildiği çokamaçlı, “özelleşmemiş mekânlar” (5) olarak yapılan odaların, son yıllarda bazı konutlarda oturma odası, yatak odası, misafir odası olarak özelleşmiş olduğu gözlemlenmektedir. Gündelik yaşam etkinlikleri dışında, özellikle kış mevsiminde, misafir ağırlama, kadın ve erkekler arası sosyal etkileşimler de odalarda gerçekleştirilmektedir. Odalarda bulunan mimari elemanlar, ahşaptan yapılmış dolaplar, yüklükler, değişik boyutlarda, nadiren geometrik süslemeli nişler ile dolapların içinde bulunan gusülhanelerdir. Geçmişte ısınma amaçlı kullanıldığı için, odalardaki varlığı bilinen ocaklar, soba kullanımının başlamasıyla birlikte çoğu konutta kapatılmıştır.
Üst katlarda, odalar dışında, çardağa açılan öteki mekân ise ocağın bulunduğu mutfaklardır. İçinde pişirme amaçlı kullanılan ocağın da bulunduğu mutfaklar, konutların ana üretim mekânlarıdır. Geçmişte gündelik yemeğin ve genellikle haftalık olarak hazırlanan ekmeğin pişirilmesi, mutfaklardaki ocaklar kullanılarak gerçekleştirilmekte iken, son dönemdeki teknolojik değişimle kullanımı artan gazlı ocaklarla birlikte, özgün ocaklar yalnızca ekmek üretiminde kullanılır olmuştur. Köyde uzun yıllardır devam eden ekmek yapım geleneğinin uygulanması için, geleneksel tekniklerle üretilen toprak saclar kullanılmaktadır. Ocakların içinde yakılan ateşin üzerine yerleştirilen toprak saclar, ekmeğin pişmesi için kullanılan ana araçtır. Kadınların, birlikte imece usulü gerçekleştirdiği bu gelenek, aynı zamanda önemli bir kadınlar arası sosyal etkileşim pratiğidir. Ekmeğin hazırlanması ve pişirilmesi yanısıra, tüketimi sırasında kullanılan “Tütü” (6) adlı baharat, bakliyat ve tohum karışımı, Botsa’nın özgün mutfak kültürünün bir parçası olması nedeniyle, belgelenmesi ve korunması gereken bir değerdir. Mutfaklarda, ocakların dışında, mutfak eşyalarının konulduğu ahşaptan yapılmış raflar, dolaplar ve nişler bulunmaktadır.
Botsa Köyü geleneksel konutunun cephe düzeni, iç mekân kurgusunun ve yapısal sistemin dışa yansıdığı oldukça sade bir yapıya sahiptir. Geleneksel mimari dilin ana elemanları olan ahşap hatıllı taş yığma duvarlar, pencere, kapı ve tahtaboşların farklı birlikteliklerinden oluşan farklı cephe düzenlerinde, kitabelerin özel bir yeri vardır. Genellikle, üst katlardaki odaların pencerelerinin üzerinde yer alan kitabelerde, konutun yapım tarihi, iyi temenniler olarak başta maaşallah ve çeşitli dualar yazılmaktadır.
Konutlarda Geleneksel Yapım Teknikleri
Botsa Köyü’nde geleneksel konutlar genellikle, ahşap hatıllı taş yığma yapım sistemi kullanılarak inşa edilmişlerdir. Ana yapı malzemesi taş olan geleneksel konutlarda, köyü çevreleyen tüf kayalıklarından elde edilen tüf taşları kullanılmaktadır. Konutlarda yaygın olarak görülen yığma taş yapı sistemi, genellikle, ahşap hatıllı taş yığma duvarların, ahşap kirişler ve toprak üst örtüyle kaplanmasıyla inşa edilmiştir. Kayalıkların doğal sit içinde bulunması nedeniyle, kaya oyma sisteminin uygulanmadığı köyde, kayalıklardan doğal yollarla düşen taşlar alınarak biçimlendirildikten sonra yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır. Tüf taşlarının kaba yonu olarak kullanıldığı duvarların köşelerinde düzeltilmiş kesme taşlar kullanılmaktadır. Tüf taşları dışında, yapıların dış duvarlarında çok sayıda farklı dönem yapı kalıntılarından elde edilmiş, geometrik motiflerle süslenmiş taşlardan oluşan devşirme malzemenin kullanımı gözlemlenmektedir.
Arazinin durumuna ve eğimine göre 1- 2 metre yüksekliğe kadar, 60 cm kalınlığında örülen temel duvarlarından sonra ahşap hatıllar yerleştirilmektedir. Temel duvarlarının devamı niteliğinde olan, 60 cm kalınlığındaki taş duvarlar tüf taşlarının yüzleri düzeltilerek, sarsılmaya ve yıkılmaya karşı, birbirleriyle ilişkili ve bağlantılı bir şekilde örülmektedir. Duvarların iç ve dış yüzeylerinde yer alan taşların boyutları daha büyük ve dışa bakan yüzleri düzeltilmiş olup bu taşların arası daha küçük taşlar ve çamur harçla doldurulmaktadır. Duvarlarda bağlayıcı olarak kullanılan ahşap hatıllar, her 2- 3 metrede bir, duvarın hem iç hem de dış yüzüne yerleştirilmektedir.
Döşeme ve damların yapımı sırasında, ilk olarak kavak ya da meşeden yapılan kirişler taş duvarların üzerlerine yerleştirilmektedir. Mekânın büyüklüğüne göre, kirişlerin altına meşeden yapılan başlıkları olan ahşap dikmeler de yerleştirilmektedir. Taşıyıcı kirişlerin üzerine, genellikle, kavak ya da söğüt dallarından yapılan ahşap elemanlar döşenmektedir. Bu dalların üzerine, “pardı” adı verilen ince ahşap elemanlar yerleştirilerek üzerlerine yörede “burma”, “kındıra” (7) da denen otlar ya da hasır serilmektedir. Daha sonra özel olarak hazırlanmış çamur halindeki toprak tabakası yerleştirilmektedir. Ustalar, “yuvak taşı” denilen özel bir araç kullanarak damlara serilen çamur katmanını sıkıştırmakta ve sıkıştırılan çamurun su geçirimliliği engellenmektedir. Günümüzde, konutların çoğunda, bozulan düz damların üzerine ahşap konstrüksiyonlu çatılar yapılmış ve çoğunlukla metal sacla, bazı örneklerde marsilya kiremitle kaplanmıştır.
Sonuç
Botsa Köyü, özel jeolojik yapısı, tüf kaya oyma ve yığma taş yapı geleneği ile oluşturulmuş mimarisi ve geleneksel köy yaşamının sürekliliği açısından, Konya çevresinde hızla tükenmekte olan kırsal mimari geleneğin bilinmesi ve anlaşılması açısından önemli bir bilgi kaynağıdır. Yerleşimin yüzyıllardır süregelen farklı uygarlıkların izlerini yansıtan kaya oyma yapıları ve arkeolojik buluntuları yanında, yerel yapı geleneği içinde inşa edilmiş geleneksel konutları ve yaşayanların kültürel pratikleri köyün korunması gereken özgün değerlerini oluşturmaktadır. Konya, Kilistra gibi turizmin hızlı ve denetimsiz geliştiği yerleşimlere olan yakınlığı ve yakın zamanda başlayan turizm etkinliklerinin yaratacağı tahribata karşı, köyün geleneksel değerlerinin belgelenmesi, korunması ve gelecek nesillere aktarımı amacıyla yapılacak koruma çalışmaları ile turizmin kontrollü gelişimi konusunda yapılacak çalışmaların ivedilikle başlatılması gereklidir.
Yakın tarihte başlayan turlarla gelen turistlerin ilgi odağı, köyün Kapadokya’yı andıran doğal jeolojik yapısıyla birlikte, köylülerin sürdürdüğü özgün köy yaşamı içinde sürdürdükleri kültürel pratikleridir. Günübirlik gezilerle sürdürülen turistik faaliyetlerin kontrollü hale getirilmesi, doğal ve yapılı çevrenin korunması açısından önem taşımaktadır. Bu amaçla, köyde hâlâ devam eden kültürel pratikler, geleneksel alışkanlıklar, görenekler, şenlikler ve köylülerin kültürel miraslarına yönelik farkındalığın artırılması gereklidir. Botsa’ya özgü hâlâ devam eden kültürel pratiklerden olan pekmez, tarhana yapımı ve toprak sac ve ocaklarda ekmeğin üretimi ile tüketimi sırasında kullanılan Tütü karışımının hazırlanması sırasında kullanılan mimari elemanların, özgün teknikler ve araçlarla birlikte belgelenmesi ve sürdürülmesine yönelik önlemler alınmalıdır. Pişmiş toprak sac ve taşınabilir ocak üretiminin, geleneksel zanaat olarak desteklenmesi ve yöreye özgü Tütü adlı baharat karışımı ile Gilaburu meyvesinin tanıtımı, köyün turizm planlamasında değerlendirilmesi gereken önemli konulardandır.
Kaynaklar
Asatekin, G.; “Understanding traditional residential architecture in Anatolia”, The Journal of Architecture, 10, 4, 389- 414, 2005.
Bahar, H.; “Konya-Hatunsaray Yerleşmesinde Erken Demir Çağı Çanak Çömleği, Hatunsaray Yerleşmesi’nde Erken Demir Çağı’na Geçiş”, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü, 2003.
Bahar, H.; “Konya Araştırmaları III; Lykaonia (Konya Merkez Bölgesi)”, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, 12, Konya, 197-206, 1998.
Bozkurt, T.; “Konya-Hatunsaray (Lystra) ve çevresindeki cami ve mescitler”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 55, 1, 1-54, 2015.
Dinç, M.; Sözlü Görüşme, Botsa, 2016.
Dülgerler, O. N.; Sözen, M., “Konya Evlerinden Örnekler”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 5, 1, 1979.
Karpuz, H.; “Konya’da Halk Mimarisi”, Erdem, 38, Ankara, 2002.
Karpuz, H.; “Osmanlı’da Konut Mimarisi Konya Örneği”, Eyüp Sultan Sempozyumu III, İstanbul, 2000.
Saraç, L.; Sözlü Görüşme, Botsa, 2016.
Sür, E.; “Türkiyenin Özellikle İç Anadolu’nun Genç Volkanik Alanlarının Jeomorfolojisi”, Ankara, 1959.
Mimiroğlu, İ. M.; “Kilistra-Gökyurt”, Meram Belediyesi, Konya, 2014.
Mimiroğlu, İ. M.; “Ortaçağda Konya-Kilistra Kenti Yapıları”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Selçuk Üniversitesi, 2005.
Stea, D.; Turan, M.; “Placemaking Production of Built Environment in Two Cultures”, Great Britain, 1993.
Notlar
1. Bkz. 05.10.1994 gün ve 2084 sayılı Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Kararı.
2. Botsa Köyü’nde Şubat ayında Doç. Dr. Özlem Karakul, ön araştırma niteliğinde bir çalışma yapmış, ardından 7.3.2016 tarihinde, yürütücüsü olduğu İç Mimari Proje 6 dersi kapsamında, Selçuk Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü 3. sınıf öğrencilerinden 36 kişilik bir grupla tarihi köy okul binasının rölövesi alınmış; 7 ve 17.3.2016 tarihlerinde, 4. sınıf öğrencilerinden 48 kişilik bir grupla 4 geleneksel evin rölövesi alınmış ve köy hakkında çeşitli incelemeler yapılmıştır.
3. Kaynak Kişiler: Mustafa Dinç, Lokman Saraç.
4. Çizimler ve fotoğraflar, Restorasyon Dersi kapsamında gerçekleştirilen alan araştırmaları sırasında, Ferit Mavigök, Osman Cebeci, Abdulbaki Çelik, Ahmet Kosova, Ahmet Yaprak, Cem Karabulut, Eymen Tatlıhalat adlı öğrenciler tarafından hazırlanmıştır.
5. Stea ve Turan (1993, s.192), “özelleşmiş” ve “özelleşmemiş mekân” ayrımını, Kapadokya Bölgesi konutlarında ele alınması gereken en önemli mimari özellik olarak kullanmaktadır. Asatekin (2005), geleneksel Anadolu konutlarını incelediği çalışmasında, “özelleşmiş” ve “özelleşmemiş mekân” ayrımını kullanmaktadır.
6. Tütü, Botsa (Güneydere) Köyü’ne özgü, köylünün elinde bulunan malzemelerle yaptığı kekik, nane, maydanoz, karabiber, biber gibi baharatlar yanında kabak çekirdeği içi, ayçekirdeği içi, kavrulmuş nohut ve buğday gibi bakliyat ve tohumları da içeren, besleyici ve lezzetli özel bir toz karışımdır.
7. Konya Evlerinin inşasında kullanılan yapım teknikleri ve malzemelerin yöresel adları için, ustayla yapılan görüşmenin yanısıra, Dülgerler ve Sözen’in 1979 tarihli makalesinden yararlanılmıştır.