Boşluğun Potansiyeli: Mikro Ölçekte Yaşam Senaryoları
İlk bakışta fark edilmeyen kentsel boşlukların, sürdürülebilir yaklaşımlarla işlev kazanarak modern yaşamın ihtiyaçlarını karşılayan akışkan kurgulara sahip özgün mekanlara dönüşmesini gözler önüne seren projeleri bir araya getirdik.
Hazırlayan: Gülce Halıcı, Mimar
Gökdelenlerin gölgeleri arasında çoğu zaman gözden kaçan dar arsalar, terk edilmiş sokak araları ve kullanılmayan boşluklar, şehirler kalabalıklaştıkça ve yeni yapı üretilecek alanlar azaldıkça giderek daha değerli hale geliyor. Uzun süre görmezden gelinen bu kentsel boşlukların her biri şehri daha yaşanabilir kılmak için büyük birer fırsat barındırıyor. “Küçük ölçekli çözümler büyük şehirlerin sorunlarına yanıt verebilir mi?” sorusuyla yola çıkıldığında, bu dar alanların estetik ve işlevsel yaşam mekanlarına dönüşme potansiyeli olduğu açıkça görülüyor.
Şehrin dar ve unutulmuş köşeleri yalnızca fiziksel dönüşümlere değil, sosyal yaşamın yeniden inşasına da ilham veriyor. Bu “ara mekanlar” kimi zaman insanları tesadüfen buluşturan, kimi zaman da küçük bir bahçeye, kafeye ya da dükkana dönüşerek kentsel dokuyu canlandıran nefes alma alanlarına evriliyor. Kentin yorucu temposunda huzurlu ve işlevsel mekanlar yaratmak artık bir ayrıcalık değil, vazgeçilmez bir ihtiyaç. Tam da bu nedenle, kentsel kalıntılardan doğan sıra dışı yaşam çözümleri geleceğin şehirlerini şekillendiren en değerli unsurlar arasında yerini alıyor.
Bu alanlarda sürdürülebilirlik, yalnızca “çevre dostu” bir yaklaşım değil, uzun vadeli bir yaşam kültürü olarak öne çıkıyor. Geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımı, enerji tasarrufunu destekleyen çözümler ve doğal ışığın en verimli şekilde içeri alınması, bu yapıların temel prensiplerini oluşturuyor. Dikey bahçeler, ışığı yönlendiren açıklıklar ve mekanlar arasındaki akışkan kurgu, tasarımlara hem estetik hem de işlevsel bir derinlik katıyor. Yerel malzemeler ise karbon ayak izini azaltmanın ötesinde, mekana bulunduğu coğrafyanın kimliğini ve ruhunu yansıtıyor. Böylece ortaya çıkan yaşam alanları, yalnızca bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda şehrin hafızasını geleceğe taşıyan bir değer haline geliyor.
Şehrin gölgede kalmış alanları, dar arsalardan terk edilmiş sokak aralarına kadar görünmez kalan tüm boşluklarıyla, aslında yeni yaşamların tohumlarını barındırıyor ve geleceğin kentsel deneyimlerine ilham veriyor. Bu sayıdaki Dosya sayfalarımızda ilk bakışta fark edilmeyen kentsel boşlukların, sürdürülebilir yaklaşımlarla işlev kazanarak modern yaşamın ihtiyaçlarını karşılayan akışkan kurgulara sahip özgün mekanlara dönüşmesini gözler önüne seren projeleri bir araya getirdik.
303 Evi
Proje Yeri
Vietnam
Tasarım
Sawadeesign Studio
Fotoğraflar
Quang Tran
303 Evi, Sawadeesign Studio tarafından Saigon’un townhouse konut tipolojisi üzerine geliştirilen özgün bir yorum. Ana yola doğrudan cephe veren ev, sıra dışı uzunluğu sayesinde özel bir mekansal düzenlemeye imkan tanıyor. Projede beton kullanımını azaltmak için alışılmış yapı sistemlerinin ötesine geçen yeni bir strüktürel yaklaşım önerilmiş. Tasarımın hedefi, kentin merkezinde deneysel bir uçak kabini hissi yaratmak olmuş. İç mekanda doğal ışık, geçirgen yüzeyler ve dikkatle seçilmiş malzemelerle desteklenen atmosfer, dar ve uzun arsanın sınırlamalarını avantaja çeviriyor.
Garden Studio
Proje Yeri
İngiltere
Tasarım
ByOthers
Fotoğraflar
Lorenzo Zandri
Garden Studio, ByOthers mimarlık ofisinin kendi ofisleri olmak üzere elleriyle inşa ettikleri bir deney alanı. Londra’da bir evin arka bahçesinde yer alan stüdyoya sadece evin dar koridorundan geçerek ulaşılabiliyor. Üç kademeli bloklardan oluşan yapı; çalışma, toplantı ve servis alanlarını barındırıyor. Beton kullanılmadan, vidalı kazık temeller ve hafif ahşap iskelet üzerine oturtulan stüdyo, malzeme denemeleri için de bir laboratuvar işlevi görüyor. Corten çelik paneller dışarıda paslı bir doku yaratırken, koyun yünüyle yalıtılmış bu küçük ama iddialı yapı, yıl boyu konforlu ve doğayla iç içe bir çalışma ortamı sunuyor.
Jungnimchanggo
Proje Yeri
Güney Kore
Tasarım
everyarchitects
Fotoğraflar
Roh Kyung
Seul’un eski kent sınırında genişliği 1,5 ile 6 metre arasında değişen dar ve eğimli bir arsada konumlanan everyarchitects tasarımı Jungnimchanggo, kütleden çok yolun sürekliliğini esas alarak, çevresine uyumlu bir akışın parçası haline geliyor. Bölgenin 50 yıllık izlerini taşıyan zikzaklı sokaklar ve düzensiz çıkıntılı dükkanlar, yapının dış mekanında ve kütlesinde yeniden yorumlanmış. Yapı dar sokakların karakterini yansıtıyor: farklı kotlardaki mekanlar birbirine bağlanıyor, kesintiye uğrayıp yeni yönlere açılıyor. Böylece hem tek bir bütün olarak hem de bağımsız birimler halinde kullanılabilen esnek alanlar ortaya çıkıyor.
Nada Evi
Proje Yeri
Japonya
Tasarım
FujiwaraMuro Architects
Fotoğraflar
Toshiyuki Yano
Nada Evi, FujiwaraMuro Architects tarafından tasarlanan ve sadece 37 metrekarelik bir arsa üzerine inşa edilen kompakt bir konut. Şehir merkezindeki bu dar konut, yaratıcı tasarım çözümleriyle sınırlı alanı ferah ve aydınlık bir yaşam alanına dönüştürüyor. Birinci kattan üçüncü kata kadar devam eden ahşap çıtalı döşemeler, merdiven boşluğu ve tavan pencereleriyle bütünleşerek gün ışığının yapının en alt seviyesine kadar ulaşmasını sağlıyor. Üç boyutlu boşluklar ve açıklıklar, dar mekanlarda sıkışmışlık hissini tamamen ortadan kaldırıyor.
Outbuilding
Proje Yeri
Avustralya
Tasarım
Baracco+Wright Architects
Fotoğraflar
Rory Gardiner
Outbuilding, Baracco+Wright Architects tarafından Melbourne’de yalnızca 26 m² taban alanına sahip yapı, bir yatak odası ve garaj işlevi görebilecek esnek bir alan sunuyor. Hobi aktiviteleri için kullanılan yapıda, geç Brutalist mimariye özgü geometrik formlar cam bloklarla yeniden yorumlanarak hem ışığı bahçeye geçiriyor hem de iç mekana ferah bir nitelik kazandırıyor. Üçgen plana sahip yapı, sıkışık arsa koşullarına ve komşulara gölge düşürmeme kaygısına yanıt veriyor; aynı zamanda bahçedeki büyük huş ağacının köklerini koruyor.
Pingtan Kitabevi
Proje Yeri
Çin
Tasarım
Condition_Lab
Fotoğraflar
Sai Zhao
Condition_Lab tasarımı Pingtan Kitabevi, Çin’in kırsalında bir azınlık kültürünün mirasını yaşatmayı amaçlayan bir kütüphane ve oyun alanı olarak tasarlandı. Yapı, geleneksel “Galan” ahşap ev tipolojisini çağdaş bir yaklaşımla yeniden yorumlarken mekanı yaşayan bir öğrenme ortamına dönüştürüyor. Proje, tamamen yerel Çin köknarı kullanılarak, geleneksel marangozluk teknikleriyle inşa edildi. Atıl bir alanda yerel ustalar ve mimarlık fakültesi öğrencileriyle birlikte yürütülen süreç mimarlığın toplumsal etkisinin büyük bütçeler olmadan da mümkün olabileceğini kanıtlıyor.









