Snøhetta imzalı Blanton Sanat Müzesi, Austin’in sanatla buluştuğu yeni bir kültürel bağlantı noktası yaratarak görünür bir kamusal alan oluşturmayı hedefliyor.

Snøhetta, Austin’deki Teksas Üniversitesi’nde bulunan Blanton Sanat Müzesi için kapsamlı bir zemin tasarımı gerçekleştirmiş. Tasarım, iki binayı ve Ellsworth Kelly tarafından tasarlanan Austin adlı yerleştirmeyi yaklaşık 18,580 metrekarelik müze kampüsüyle birleştirerek yeniden canlandırmayı amaçlıyor.

Blanton, yeni Teksas Kongre Binası Kompleksi’yle kesişen önemli bir noktada bulunuyor ve aynı zamanda üniversite kampüsüne giriş kapısı olarak hizmet veriyor. Snøhetta’nın tasarımı, Austin’de sanat için son derece görünür bir kamusal alan yaratmayı hedefliyor.

Gelecekte daha zorlu hava koşullarının ve kuraklığın hakim olacağı bir iklim öngörüsüyle projedeki mevcut yapılara ve peyzaja müdahale edilmiş. Ağaçların üzerinde yükselen taç yapraklı heykelsi birimlerden oluşan bir gölgelik, saçaktan sızan benekli ışıkla beraber bir mikro iklim yaratıyor. 12,2 metre yüksekliğinde ve 9,15 metre çapındaki taç yapraklar, delikli panellerden oluşuyor. Gölgelikte biriken yağmur suyunun aşağı doğru hareketini mümkün kılan, saklı giderler ile toprağa ulaştıran bu yapraklar aynı zamanda pasif sulama sistemi oluşturuyor. Saçağın altından bakıldığında hemyüz görünen delikler, gölgeliğin öteki yüzünde etrafındaki yükseltilmiş çerçeve sayesinde suyun akışını kesmeden drenaj giderlerine ulaşmasını sağlıyor. Müzeyi çevreleyen sundurmanın kemerli tonozlarından esinlenen kıvrımlı hatlar, Austin ve Capitol manzaralarına yapılan vurguyu pekiştiriyor.

Peyzaj, geometri ve sanatı bir araya getiren çevre düzenlemesi, araziyi birbirine bağlayan bir dizi yeni bahçe ve giriş noktasıyla tanımlanıyor. Blanton kampüsünde yer alan bitkiler, genel olarak rahatlık duygusu yaratma arzusuyla, çeşitli çevresel hususlar da göz önünde bulundurularak özenle seçilmiş.

Arazi boyunca, kampüse 25.000’den fazla yeni bitki türü eklenmiş ve tasarım hedefleri bakım ve iklimsel uygunluk doğrultusunda belirlenmiş. Mevcut bitki örtüsü özellikle de arazinin kenarları boyunca büyüyen karakteristik meşe ağaçları mümkün olduğunca korunmuş. Çok gövdeli mersin ağaçları, mevcut meşelerin ölçeğini küçülterek meydanın girişini çevreliyor. Faulkner Bahçesi, sınırları içinde çok çeşitli güneş ve gölge koşullarının yanı sıra hidrolojik karakteriyle de etkileyici ve dinamik bitki örtüsü oluşturuyor.

Müzenin yeterince temsil edilmeyen sanatçıları öne çıkarma misyonunu vurgulamak üzere yeniden tasarlanan eser, Küba asıllı Amerikalı ünlü ressam Carmen Herrera’nın kamuya açık ilk büyük duvar resmi olan mekana özgü bir çalışmayı da içeriyor. Snøhetta’nın peyzaj tasarımının yemyeşil bitkileri ve topoğrafyası, Carmen Herrera’nın kamusal duvar resmi ‘‘Verde, que te quiero verde’’’ nin doku ve renkleriyle ilişki kuruyor. Aynı zamanda peyzaj, işitsel nitelikteki çalışmalar için bir ses bahçesi galerisi oluşturuyor.

Moody Patio, performanslar için iki bitişik sahneyi kapsıyor ve yeni çevre düzenlemesi, çim ve çeşitli oturma alanları içeriyor. Çim alanın, Blanton’ın yenilikçi programlarını güçlendirmesi ve toplumun sanat etrafında bir araya gelmesi için bir merkez oluşturması planlanıyor.