Bir Vaha Mega Doğrusal Kent Oluşumu

Suha Özkan Hon. F AIA

Tarih boyunca kentler, ortaklaşa kullanılan dinsel, yönetsel, ticari yapıların var olduğu merkez çevresinde gelişti. Bir bakıma büyüyen bir yağ lekesi gibi çeperleri ile genişleyen bu oluşum, özellikle Ortaçağ’da savunma amaçlı surlarla çevrili güvenli ortamlar olarak varlıklarını sürdürdü. Gelişen sanayi çağı ile modern çağ kentleri bu özek (merkez) oluşumunu terk etmedi. Bu merkezcil yapılanma sonunda insanların adım adım doğadan uzaklaşmasına neden oldu. Çözüm olarak parklar aracılığı ile doğayı kente sokmak amaçlandı ya da Ebenezer Howard’ın düşlediği gibi “Bahçe Kent”ler önerildi. Ama kentsel oluşum, verim ve kolaylıkla doğaya erişim Madrid için Arturo Soria y Mata’nın (1844–1921) 1895 yılında önerdiği “Doğrusal Kent” (Linear City – Ciudad Lineal) olarak tarihe mal oldu.

Mata önerisi çok mantıklı bir ütopya olarak kalsa da olagelen radyal ya da çembersel kent yapılaşmasının yerini alamadıysa da, salt bu mantıklı temeli nedeni ile plancıları nesiller boyu etkiledi. Mata erişilmesi gereken tüm ticari ve çalışma alanlarını önce bir ana yol, sonra yaya yolları, sonra hizmet yolları derken tüm kenti bir süreklilik içinde bir yandan kent hizmetlerini erişilebilir bir biçimde yerleştiren, öte yandan da bu sürekli doğrusal yapılanmaya ortam sağlayan doğal çevreyi yaya ortamında bile erişilebilir kılan yepyeni bir kent yapılanmasıydı. Öyle ki Avrupa kıtasının çok büyük bir kesiminin Madrid’den Saint Petersburg’a kadar sürekli, bütünleşik tek bir yapı içinde var olması hem düşünüldü hem de düşlendi. Tek bir kıta, bir sürekli kent, barışın kaynağı ve koruyucusu olabilir miydi?

Mata’nın Doğrusal Kent önerisi, Madrid dışında bir konut grubu dışında büyük bir uygulama alanı bulamasa da Brezilya’nın yeni başkenti Brasilia plancısı Lucia Costa tarafından özellikle konut alanları için şema düzeyinde bile olsa kullanıldı. 1970’lerin ütopist grubu başkanı Adolfo Natalini (1941-2020) bu kavramı “Sürekli Anıt” kavramı ile birleştirip kullandı.

Yoğun, doğrusal sürekliliğin upuzun bir kent olabilme varlığı elbette heyecan verici. Gerçekte her işlev erişilebilir bir doğrultu boyunca yer almıyor mu? Elbette alıyor. Ama günümüz kentlerinde sınırlı ve tekil oluyor. Oysa tüm kentsel işlevleri birlikte yeni bir kent oluşturacak biçimde yığmak bambaşka bir tutum olmaktadır. Genellikle açık doğrusal sürekliliğin açık alanda yer alması ötesinde, doğal olarak yer yüzeyi ve iki yanı kapalı, gökyüzüne açık 800 m genişliğinde, 5 milyon nüfuslu bir kent barındıran bir tünel olarak tasarlamak bambaşka bir çözüm. Doğal koşulların sert güneş ve kum fırtınaları nedeni ile pek elverişli olmadığı Arabistan çölü için bir korunaklı korunmuş iklim (micro climate) çözümü olarak çok önemli. Böylesine kökten bir kent formu belki geçen yüzyıl ütopyaydı ama şimdi ayrılan kaynak karşılığı edinilecek kentsel kolaylık ve iklimsel konfor, bir bakıma zor ortam için geliştirilmiş ciddi bir çözüm. Çözümü ilk öneren bilinmese de iş sahibi Suudi Arabistan’ın gelecek kralı Mohammad bin Salman, bu yapının Giza’daki Keops Piramidi gibi kendi adıyla anılacağını söylemekte. Kuzey Arabistan dağlarından, Ürdün’e yakın 600 bin nüfuslu Tabuk kenti kuzeyinden Kızıl Deniz’e bağlanmakta. Bu olağanüstü kent formunu ve mimarlığını geliştiren, 2005 Pritzker Ödülü sahibi Thom Mayne ve bürosu Morphosis. Şu anda Morphosis’de en yetkin 9 tasarımcı sadece bu projede çalışmakta. 

Bu yeraltı hızlı ulaşımı ile 20 dakikada katedilen, tek parça kent bütünü iki yanındaki sürekli duvar yapılar 500 m yüksekliğe erişen ayna cephe ile kaplı. Bu iki kent duvarının arası ise 800 m’yi bulan bir “park kent.”

Neredeyse 100 km2’lik alanın sulanıp yeşillendirilmesi, enerjinin sorun olmadığı ve deniz suyunun arıtılmasının da ters ozmoz yoluyla çok daha ucuza mal edildiği günümüzde insanlık için bir vaha olarak değerlidir. Yine de çevreciler de 120 km x 500 m’lik iki ayna cephenin göçmen kuşlar açısından yaşamsal bir sorun olacağını belirtmekteler.

Gerçekleşmesinin 50 yıl alabileceğini ve bugünkü hesaplarla en az bir trilyon dolara mal olacağı hesaplanan “Yeni Kent”in şimdilik bir ismi yok. Acaba Keops’dan esinle “Mohammad bin Salman Kenti” mi? Yoksa, bu projeyi titiz ayrıntılarla sunan Wall Street Journal’ın kısaca “WSJ” olduğu gibi “MbS”mi olacak?