Bir Marka, Bir Kent, Bir Mekan ve Zaman: Ordu Sağra Evi ve Misafirhanesi’nde Yerin Katmanları

Özgür Demirkan, Doç. Dr.

Yer, en yalın anlamıyla bir mekanın ya da mekanlar topluluğunun kapladığı alan olarak kabul edilmektedir (1). Tarihsel süreçte bedenin maddi varlığı ve yere bağımlılığı üzerinden tanımlanırken dünyada yer tutmak (2) olarak insan varlığından izlerin arandığı bir kavram olmuştur. İnsanın yaşamı boyunca güvenle ikamet edebileceği mekanların varlığı yerlerin varlığıyla mümkün görülmüş; yer yapmak, ikamet etmek (3) olarak tanımlamıştır. Mekanın doğrusal yönelmelerinin, ölçülebilir ve hesaplanabilir boyutlarının ötesinde yer, ait olma duygusunu bilinç durumuna getiren pratik bilgilerle mekanı anlama durumunu yansıtmaktadır (4). Mekanın konumu, dizilimi ve mimari detaylarından oluşan bileşenlerin anlamlı birlikteliği içerisinde güçlü bir yerden; bileşenlerin birlikteliği zarar gördüğünde ise kimliğini kaybetmiş bir yerden bahsedilmektedir (5). Kısacası, yer, zihinsel, deneyimsel ve toplumsal olanların üzerine katladığı heterojen bir varlık olarak üst üste binenlerin ayrıştırılabileceği değil, iç içe geçenler bütününün kavranmasını gerektiren bir ağ örüntüsü olarak algılanmaktadır (6).  Bu nedenle bir mekanda gerçekleşen toplumsal ve bireylerarası ilişkilerin anlaşılmasında tasarıma zemin açan zengin bir yaklaşım sunarken mekan ve insan arasındaki ilişkiyi kuramsal bir zemine oturtmaktadır.  

Tam da bu noktada bir modernist olarak ve kendisi için var edilmiş tasarım modellerine takılı kalmayan bir özgürlük yanlısı olarak (7) Mehmet Konuralp’in tasarladığı konut projeleri güçlü bir temsiliyete sahiptir. Konuralp, yaratıcı gücünü modernin evrenselliğinden alan bir mimar olarak yer odaklı cümleler üretmemiştir ancak topoğrafya, kültür, kent, yerel yapı tipolojisi, tarih ve özne ile kurduğu birliktelik konut projelerinin yer kavramı üzerinden değerlendirilmelerini olanaklı kılmaktadır. Bachelard’ın söylediği gibi, ev; ilk dünya olarak diğer mekanların anlaşılmasını sağlayan bir mekandır (8). Ev, beşeri coğrafyada yere örnek olarak gösterilen en önemli odaktır. Bu bakışla Konuralp’in konut projeleri arasında en önemlisi belki de mekansal tasarımda ulaştığı düzeyin en iyi göstergesi (9) olarak değerlendirilen Sağra Evinin ayrıcalıklı kabul edilmesi yanlış olmayacaktır. Yapıyı ayrıcalıklı kılan Karadeniz kıyılarında bir modern olarak sahip olduğu temsiliyete karşın Konuralp’in yer ve bağlama ilişkin güçlü duyarlılığıdır. Sağra Evi, Konuralp’in modernlik söyleminde evin bir yer olarak işaretlenmesinin sembolüdür.

Bu kapsamda Sağra Evi’nin modern mimariye atıflı kütlesel ve mekansal detayları tarihin, coğrafyanın, kolektif belleğin zamansal ve mekansal değişimleri kısacası yerin katmanları üzerinden yeniden konumlandırılmaya çalışılmıştır. Ticari bir marka olarak Sağra’nın kuruluşu ve gelişimi yerin tarihsel katmanı; yapının bölge, kent ve konum ile kurduğu birliktelik topoğrafik katman; mimari düzeni ve tasarlama ilkeleri ile kurduğu ilişki mekansal katman; Sağra ailesinin anlatılarının ve kentin kollektif hafızanın oluşturduğu bellek katmanı ve Sağra Evinin mekansal değişimine odaklı yerin yeniden üretildiği son katman. Bu şekilde modern mimari yapıların korunması ve bir kültürel miras olarak değerlendirilmesi konusunda sürdürülen çalışmalara, modernin ve yerin aynı satırlar içerisinde tartışıldığı, farklı bakış açılarının kazandırılmaya çalışıldığı bir yenisinin eklenmesi beklenmektedir.

Ordu Sağra Evi’nde Yerin Katmanları

a) Yerin Tarihsel Katmanı: Ticari Bir Marka Olarak Sağra
Kahraman Sağra tarafından bir aile şirketi olarak 1936’da kurulan Sağra; Türkiye’nin “Tadelle” markası ile ünlü ilk fındık işleme sanayi ve markasıdır. Sağra, tarımsal ürün olarak fındığı Türkiye ve Dünya pazarlarına modern ambalajla sunarak hızla markalaşmış yerel bir firmadır. Cumhuriyet dönemi kalkınma politikalarının yerel üreticiyi desteklediği 1930’lu yıllarda kurulmuş, liberal ekonomi politikaların sürdürüldüğü ve sanayileşmenin Anadolu’daki küçük üreticiyi etkilediği 1960’lı yıllarda ilk fabrikası açılmıştır. Yerel bir marka üzerine kurgulanan strateji; Sağra’nın büyük dünya firmaları ile rekabet edebilmesini sağlamıştır (10). Sarelle’nin ortaya çıkması da bu rekabetin bir sonucudur; Nutella ile Sağra’nın ürettiği Nugetalla arasındaki isim benzerliği iki marka arasında hukuki mücadeleye neden olmuş, ürünün ismi Sarelle olarak değiştirilmiştir. Sarelle’nin desenli, kesme bir bardakta ambalajlanarak satışa sunulması, sonrasında Sarelle Çeşmesi, Tadella ve son olarak Sağra Special mağazaları ise Sağra’yı Anadolu’nun en büyük markalarından birine dönüştürmüştür (11). Kentin ticari potansiyeline Sağra’nın kazandırdığı hareketlilik toplumlar ve bireyler arası ilişkileri artırarak markanın kendine özgü örgütlenmesini, ölçütlerini ve değerlerini yaratmış, bunların birbirine uyma zorunluluğunu ortaya koymuştur. Bu kapsamda ilk olarak, mekansal çeşitlilik ve olanaklar açısından yetersiz bir taşra kentinde bir apartman yapısında sürdürülen üretim faaliyetlerinin markanın modern ve yenilikçi yüzünü yansıtacak yeni bir fabrikaya taşınması gerekmiştir. Son rasında kentteki bir apartman dairesinde yaşayan ailenin ve  kentin tek otelinde konaklayan yerli-yabancı misafirlerin ihtiyacını karşılayacak alternatif bir mekana (12) ihtiyaç duyulmuştur.

b) Yerin Topoğrafik Katmanı: Bölge, Kent, Konum
Sağra Evi ve Misafirhanesinin inşa edildiği kent, dağlar ve kıyı şeridi arasında topoğrafik olarak oldukça geniş bir körfezde kurulmuştur. Kentin konumu bölgedeki yerleşmelere oranla gelişmeye en elverişli coğrafi koşullara ve kıyı bandına sahip olmasını sağlamıştır. Buna karşın bir kıyı kenti olarak mekansal, ekonomik ve sosyal gelişimini aynı koşullar altında sürdürememiştir (13). Kentin modernleşme deneyiminde belirleyici ticari faaliyetlerin ve bunlarla bağlantılı mekansal çeşitlilik ve düzenin yakın tarihli olduğu söylenebilir. 

Sağra Evi ve Misafirhanesi kentin doğusunda merkeze 8-9 km uzaklıktaki topoğrafik olarak düz bir arazide inşa edilmiştir. Yerin seçilmesinde inşasına başlanan yeni fabrika binasına yakınlığı, henüz yapılaşmanın başlamadığı bölgede arazi bedellerin düşüklüğü ve denizle bağlantısı belirleyici olmuştur (14). 1979’da tamamlanan yapının inşası ve yerin inşası paralel süreçleri izlemiş, kentin doğusundaki konut talebi fabrika inşasının tamamlanmasıyla artmaya başlamıştır. Dağlık coğrafyası içerisinde yerin sunduğu elverişli ve düz topoğrafya kentin doğu yönündeki gelişimine hız kazandırmıştır. Bugün, kentin kaçınılmaz bir gerçeği olarak dönüşmeye başlayan, merkeze alternatif olarak genişleyen, üst-orta, üst sınıflar için cazip hale gelen bir yerleşim bölgesidir. Sağra Evi ve Misafirhanesi yerin potansiyelini artıran bölgede müstakil, az katlı konut sunum biçimine anlam kazandırmıştır (Resim 1).

Resim 1a. Sağra Evi ve Fabrikası’nın kentteki konumu,1984.

Resim 1b. Sağra Evi ve Fabrikası’nın kentteki konumu, 2004.

Resim 1c. Sağra Evi ve Fabrikası’nın kentteki konumu, 2020.

c) Yerin Mekansal Katmanı; Mimari Düzen
Konuralp, tasarladığı yapının geometrisini yerle ilişkilendirdiği bir süreklilik içerisinde kurgulayarak kullanıcısına, coğrafyaya ve kültüre karşı duyarlı bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu eksende yapı inşa edildiği arazinin geometrisi tarafından belirlenmiş mekansal bir dizilime sahiptir (15); servis birimleri ve yapının konumlandığı arazi ile uyumlu ince-uzun havuzun yer aldığı giriş, misafirhane kütlesi, misafirhane-konut yapısını birleştiren orta avlu, konut kütlesi ve denizin kıyısında plaj ve pergolalar ile sonlandırılmış bir bahçe. Ayrıca arazinin sınırları boyunca kesintisiz ilerleyen duvar-araç yolu-yaya yolu triosu yapının sınırlarını güçlü bir şekilde tanımlamıştır. Yol-sokak iletişiminin bu şekilde sınırlandırılması geleneksel konut kültüründeki yaygın bir uygulamanın yeniden üretimi olarak okunabilir. Nitekim Konuralp, yapının tasarlanması sürecinde eski konut geleneğindeki üç temel düzene sahip çıkmaktadır; konut-misafirhane ilişkisi bir harem-selamlık ilişkisi tanımlarken yaşama mekanının üst kata alınması birinci katı bir “piano nobile” olarak tanımlamış ve hayatlı plan tipi belirleyici olmuştur (16). Konut-misafirhane kütlelerinin pilotiler üzerine yükseltilmesi sürekli yağışlı olan bölgede açık-kapalı olarak düzenlenen mekanlara alternatif yarı-açık mekanların üretilmesini ve mekansal çeşitliliğin artırılmasını sağlamıştır. Vernaküler mimarinin önemli bir yapı tipolojisi olarak “serender” (17) işaret edilmiş ancak biçimsel bir öykünmenin ötesinde öznitelikleri ve varlığı ile mimarinin yerle güçlü bir bağ kurması sağlanmıştır (Resim 2). Moneo’nun söylediği gibi; yer, tasarıma malzeme olan harçtır, sonrasında mimarın kendi tasarlama deneyimi belirleyici olmaktadır (18).

Resim 2. Sağra Evi ve Misafirhanesi’nin inşa tarihindeki fotoğrafları (URL-1).

Karadenizin kıyısında konumlanan konut büyük, net hacimli bir salon, açık bir mutfak, ince-dar koridorlarla ulaşılan odalar ve hayatlı bir bölümden oluşur. Konutun mekansal düzeni içerisinde manzaradan yararlanmak amacıyla kuzey-deniz cephesine yerleştirilen yaşama mekanı denizle kontrollü bir ilişki kurar. Misafirhane yapısı orta hayat olarak tanımlı dairesel bir alanın etrafındaki misafir odalarından, açık bir mutfak ve banyolardan oluşmaktadır. Koridorun etrafındaki misafir odaları yapının kuzey cephesinde bulunan büyük dairesel bir boşlukla dışarıya açılmış, bu şekilde konut-iç avlu bağlantısı güçlendirilmiştir. 

d) Kollektif Bellekteki Katman: Sağra Ailesinin ve Kentin Kollektif Hafızası
Bir alanın yer olabilmesi için tekrarlanan karşılaşmalar, yüz yüze ilişkiler ve karmaşık birleşmeler yoluyla zihinde kurulması gerekir (19). Bir yeri yer yapan en önemli katmanlardan birisi öznedir, çünkü yerin inşasıyla kullanıcının yere ilişkin deneyimleri, kullanıcıların belleğine tutunan anıları oluşmakta ve yer yeniden üretilmektedir. Bu bakışla Sağra Evi‘nde yere ilişkin belleğin iki boyuta sahip olduğu söylenebilir; Sağra ailesinin ve kentin kollektif hafızası.

Sağra Evi ‘nin inşasını takip eden yaklaşık on yıllık süreçte ailenin en büyükleri ve kentte yaşayan isimleri olarak Yener-Şeyda Sağra’nın konutun ilk kullanıcıları oldukları bilinmektedir. Sağra Evi kendilerine, kültürlerine ve ihtiyaçlarına özgü bir yaşam biçimi sunarken ev-misafirhane kütlelerinin bir aradalığının günlük yaşam rutinlerini oldukça kolaylaştırdığını anlatmaktadırlar. Bahçede oyun oynayan çocuklar ile fabrikayı ziyarete gelen misafirler, Hamburg’tan getirilen mobilyalar, mutfak, kolalı nevresimler, zengin akşam yemekleri aynı bütünün parçaları olarak kolektif belleğe tutunmuştur (20). Konuralp’in Sağra ailesi ile yakın dostluğu (21) yerin inşasında gösterilen duyarlılığın işaretleri arasında gösterilebilir. İnşa edilen yer fiziksel olandan, mekansallıktan öte; tanışıklığı, ilişkiselliği, var olma biçimini, sebebini, aidiyeti içermektedir. Bu nedenle Sağra ailesinin kullanımında olduğu süreçte yapının mekansal bütünlüğüne ya da mimari karakterine müdahale edici uygulamalara rastlamak mümkün olmamıştır. 

Diğer taraftan Sağra Evi’nin kentteki mekansal karşılığı Kahraman Sağra’nın evi olarak bilinen ve bugün Fındık Müzesi olarak kullanılan geleneksel evlerden biridir. Sinan ödüllü bir mimar olarak Mehmet Konuralp’in tasarladığı ve modern mimarinin ülkemizdeki en önemli temsillerinden birisi olarak Sağra Evi’ne ilişkin merkez ilçe belediyesi‘nin imar servisinde bir belgeye ulaşmak ya da kentin kültür ve turizm varlıkları listesinde adına rastlamak mümkün değildir. Sağra ailesinin yaşadıkları ticari ve ekonomik sorunlar nedeniyle kentten ayrılmaları da bugün yapının mimari ve mekansal önemine ilişkin kentte bir farkındalıktan söz edilmesini zorlaştırmaktadır. 

Yeri Yeniden Üretmek; Sağra Evinin Mekansal Değişimi
Ticari bir marka olarak Sağra’nın yaşadığı ekonomik krizle birlikte kullanıcısı değişen yapı (1994) öncelikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiş (1997) ardından bugünkü kullanıcıları tarafından satın alınmıştır (2005). Bu süreçte, ciddi zarar görmüş, merdivenleri ve kalorifer tesisatı yağmalanmış, kıyıya teğet yerleştirilen pergolaları deniz dalgalarının tahribatı sonucunda tamamen yıkılmıştır (22). Ayrıca kentin kıyılarının denizin şiddetli dalgalarından korunması amacıyla kayalarla tahkimat edilmesi konutun plajını ortadan kaldırmıştır. Yapının inşa edildiği yere ilişkin ilk önemli değişiklik ise kentin bu bölgesinde konut alanlarının artışı ve emlak bedellerinin yükselmesi sonucunda arazinin iki parsele bölünmesidir (2014). İmar değişikliğinin ardından Konuralp’in onayıyla tadilat projesi hazırlanmış (2017) bir markaya, kente, mekana ve zamana bağlı veriler değişirken yeni toplumsal ve zamansal koşullar altından yer yeniden üretilmiştir. Ancak bugünkü koşullar altında Le Corbusier’in Savoye Evi’nin yeniden hayata dönüşü (23) olarak tanımlanan yapıdan bahsedilmesi olanaksızdır.

Konut ve misafirhane kütleleri varlığını muhafaza ederken imar yolunun güneyinde kalan servis birimleri ve giriş yıkılmış, ince-uzun havuz beton dökülerek kapatılmıştır. Yere özgü bir renk olarak tercih edilmiş pembenin (24) yerine beyaza boyanan yapıda hem modern hem de vernaküler yoruma olanak sağlayan pilotiler yer yer alçıpan ve şeffaf yer yer betonarme malzeme ile kapatılmıştır. Bu müdahale ile açık-yarı açık-kapalı mekan biçiminde ortaya çıkan mekansal denge ağırlıklı olarak açık-kapalı mekan biçimine evrilmiştir. Arazi içerisinde yeşil dokunun etkinliği kısmen azaltılarak yerini sert zemine bırakmış, konutun iç avlusu olarak tasarlanan alan havuz olarak yeniden üretilmiştir. Bunların yanı sıra, her iki kütlenin farklı cephelerine farklı büyüklerde balkonlar eklenmiş, konut merdivenleri malzeme ve rengine müdahale edilmeden onarılırken misafirhane merdivenleri yıkılarak yeniden inşa edilmiştir (Resim 3). 

Resim 3. Sağra Evi ve Misafirhanesi’nin günümüzde fotoğrafları.

Bugün, iki farklı ailenin kullanımına olanak sağlayacak şekilde düzenlenen konut kütlesinin iç mekan müdahaleleri de farklılıklar barındırmaktadır; batıdaki daire kısmen doğudaki daire tamamen değiştirilmiştir. Kısmi müdahaleler mutfak-koridor bağlantısının kesilmesi, hayat bölümünün oda oluşturacak şekilde kapatılması ve banyolardaki tavan yüksekliklerinin düşürülmesi şeklinde kullanıcı ihtiyaçlarının karşılanmasına yöneliktir. Diğer taraftan planların tamamen değiştirildiği dairede mekansal olarak küçük olduğu kabul edilen odaların büyütülmesinin ve ince-uzun koridorların genişletilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır (25).

Sonuç
Sağra Evi, modernleşme pratiklerinin var ettiği yersizleşmeye karşın hem analitik ve işlevsel bir modernist mekanın hem de kültürel ve bağlamsal bir vernaküler yapı öğesinin kesişim noktasında bulunmaktadır. Mimari bir yapının yer oluşturma potansiyelinden yana koyulmuş çok belirgin ve net bir tavra sahiptir. Yerin katmanları yapının yer ile kurduğu etkili ve dengeli ilişkiyi ortaya koyarken aynı zamanda tarih karşıtı olarak konumlandırılan modernin pozisyonuna çok farklı bir perspektiften yaklaşılmasına olanak sağlamaktadır. Diğer taraftan modern mimarlığı temsil eden yapıların kolayca yıkıldığı ve bunun genel olarak toplumda tepki görmediği dikkate alındığında yapılan müdahalelerin hangi bağlamda değerlendirileceği ciddi bir sorundur. Toplumsal kabulün olmadığı, yasal zeminin yetersiz kaldığı durumda Sağra Evi benzeri modern mimari temsillerin korunması önemli bir mücadele alanına dönüşmektedir. Bu nedenle, artık, geçmişimizin bir parçası haline gelen modern mimari mirasın, toplumsal ve mekansal deneyimlerimize zemin oluşturan bir katman olarak yaşatılması gerektiğine dikkat çekilmelidir.

Notlar
1. Ötkünç, A, “Transit Olarak Kullanılan Mekanlar; Modern Mimaride Yersizleşen Mekanların Değerlendirilmesi” (Yüksek Lisans Tezi), Mimar Sinan Üniversitesi, 2005

2. Merleau-Ponty, M, 1962, The Phenomenology of Perception, New York, Humanities Press’de kullanmıştır. Aktaran, Seamon, D.,  “Fenomenoloji, Yer, Çevre ve Mimarlık”, TOL, s. 36 

3. Heidegger, M, 1996, “Kentin Felsefesi; İnşa Etmek, Oturmak, Düşünmek”, çev. O. Kunal, Cogito 8, 67-70.

4. Aydınlı, S, 2003, “Mimarlığı Anlama”, TOL 3 (2003), 54-67.

5. Norberg-Schulz, C, Genius Loci: Towards a Phenomenology of Architecture, New York: Rizzoli, 1980.

6. Tuncer Gürkaş, E, Barkul, Ö, “Yer Üzerine Kavramsal Bir Okuma Denemesi”, Sigma 4 (2012), 1-11.

7. Afife B, “İşlevden Metafora veya Teknolojinin Kavramsal Kullanımı,” ed.Mehmet Konuralp, Ela Güngören, Mimarlığa Emek Verenler Dizisi:5, (Ankara: Mimarlar Odası Yayınları, 2012),48-72

8. Gaston B. Mekanın Poetikası, çev. Aykut Derman, (İstanbul: Kesit Yayınevi, 1996). 

9. Kuban, D. “Mehmet Konuralp’in Yapıları Üzerine Gözlemler,” Arredamento Dekorasyon 31 (1991), 85-86.

10. Kişisel görüşme, Atilla Şimşek, 21 Temmuz 2020

11. Kahraman Sağra’nın çocuklarına yurt dışında eğitim aldırması ve fındıkçığın nasıl geliştirileceğini öğrenmeleri konusunda İsmet İnönü’nün teşvik ettiği bilinmektedir. Yener Sağra, fındığın üretimi ve işlenmesinde kullanılacak makineler hakkında deneyim kazanırken Ünal Sağra fındık sanayiciliği ve pazarlanması, Bekir Sağra çikolata imalatı konularında uzmanlaşmışlardır (Kişisel Görüşme, Ş.Sağra, 21 Temmuz 2020).

12. Fabrikayı ziyarete gelen Amerikalı misafirlerin araba gürültüsünden uyuyamadıkları ve Ünal Sağra’ya bir sonraki ziyaretlerinde kendisiyle aynı yerde kalacaklarını söyledikleri anlatılmaktadır.

13. Murat Yüksel, Murat Yeşil, “Kent ve Yaşam: Ordu Kenti Örneği”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Haziran 21(2017), 679-693.

14. Kişisel görüşme, Ş. Sağra, 12 Haziran 2020.

15. Batur, A, Sağra Evi Üzerine Bir Okuma, 2005

16. Kuban, D, Mehmet Konuralp’in Yapıları Üzerine Gözlemler, 86.

17. Karadeniz Bölgesi’ne özgü tipolojik bir öğe olan Serender, besinlerin bozulmadan saklanabilmesi amacıyla evlerin hemen yanına yapılan tek işlevli, sade bir mekan düzeneğine sahiptir (Ayrıntılı bilgi için bkz. Afife Batur, Şengül Öymen Gür, “Sağra Evi Üzerine Bir Okuma”, Doğu Karadeniz’de Kırsal Mimari, İstanbul: Milli Reasürans T.A.Ş Yayını, 2005). 

18. Rafael, M, “Yerin Fısıltısı”, der.Haluk Pamir, Any Seçmeler, (Ankara: Mimarlar Derneği Yayınları,1998), 2-10.

19. Augé, M. Yer-olmayanlar Üst modernliğin Antropolojisine Giriş, (İstanbul: Kesit Yayıncılık, 1997).

20. Kişisel görüşme, Ş. Sağra, 14 Haziran 2020.

21. Yener ve Ünal Sağra ile Mehmet Konuralp İngiliz Erkek Lisesi’nde sıra arkadaşları ve yakın aile dostlarıdır.

22. Kişisel görüşme, E. Şenocak, 25 Mayıs 2020

23. Doğan, K., “Mehmet Konuralp Mimarlığı Üzerine Gözlemler,” ed.Mehmet Konuralp, Ela Güngören, Mimarlığa Emek Verenler Dizisi:5, (Ankara: Mimarlar Odası Yayınları, 2012), 32-48

24. Kişisel görüşme, Ş. Sağra, 14 Haziran 2020

Kaynaklar

  • Augé, M. Yer-olmayanlar Üstmodernliğin Antropolojisine Giriş, İstanbul: Kesit Yayıncılık, 1997. 
  • Aydınlı, S. “Mimarlığı Anlama”, TOL 3 (2003), 54-67. 
  • Bachelard, G. Mekânın Poetikası, çev. Aykut Derman, İstanbul: Kesit Yayınevi, 1996. 
  • Batur, A. “İşlevden Metafora veya Teknolojinin Kavramsal Kullanımı,” ed.Mehmet Konuralp, Güngören, E. Mimarlığa Emek Verenler Dizisi:5, Ankara: Mimarlar Odası Yayınları, 2012,48-72
  • Batur, A. ve Öymen Gür, Ş. Sağra Evi Üzerine Bir Okuma, Doğu Karadeniz’de Kırsal Mimari, İstanbul: Milli Reasürans T.A.Ş Yayını, 2005
  • Tuncer Gürkaş, E. ve Barkul, Ö. “Yer Üzerine Kavramsal Bir Okuma Denemesi”, Sigma 4 (2012), 1-11. 
  • Heidegger, M. “Kentin Felsefesi; İnşa Etmek, Oturmak, Düşünmek”, çev. O. Kunal, Cogito 8 (1996), 67-70.
  • Konuralp, M. Cumartesi Buluşmaları: Mehmet Konuralp, İstanbul: Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi Yayınları, İstanbul, (2009), 16.
  • Kuban, D. “Mehmet Konuralp’in Yapıları Üzerine Gözlemler,” Arredamento Dekorasyon 31 (1991), 85-86.
  • Kuban, D. “Mehmet Konuralp Mimarlığı Üzerine Gözlemler,” ed.Mehmet Konuralp, Ela Güngören, Mimarlığa Emek Verenler Dizisi:5, Ankara: Mimarlar Odası Yayınları, 2012, 32-48
  • Merleau-Ponty, M. The Phenomenology of Perception, New York: Humanities Press, 1962.
  • Moneo, R. Yerin Fısıltısı, der. Haluk Pamir, Any Seçmeler, Ankara: Mimarlar Derneği Yayınları, 1998, 2-10. 
  • Norberg-Schulz, C. Genius Loci: Towards a Phenomenology of Architecture, New York: Rizzoli, 1980.
  • Ötkünç, A. “Transit Olarak Kullanılan Mekanlar; Modern Mimaride Yersizleşen Mekanların Değerlendirilmesi” (Yüksek Lisans Tezi), Mimar Sinan Üniversitesi, 2005. 
  • Seamon, D. “Fenomenoloji, Yer, Çevre ve Mimarlık Literatürünün Değerlendirilmesi,” çev.Sema Serim, TOL 3 (2003), 36 -53
  • Yüksel, M ve Yeşil, M. “Kent ve Yaşam: Ordu Kenti Örneği”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Haziran 21(2017), 679-693.
  • URL-1. https://worldarchitecture.org/architecture-projects/hhpp/sagra-house-guesthouse-project-pages.html