Automatic Mills Kamusal Alanları ile GAMPA ve Sféra
Künye
Tasarım
Šépka architekti
Proje Yeri
Pardubice, Çekya
Tamamlanma Tarihi
2023
Toplam İnşaat Alanı
5280 m²
Fotoğraflar
Aleš Jungmann
2013 yılından beri orijinal işlevini yitirerek ulusal bir kültürel anıt haline gelen Winternitz Automatic Mills’in kamusal alanları ile GAMPA ve Sféra, Šépka Architekti tarafından gerçekleştirilen renovasyon projesi ile tarihi yapıyı yeniden kente kazandırıyor.
Mimar Josef Gočár’ın ilk uygulamalarından biri olan, Pardubice’deki eski Winternitz Automatic Mills kompleksi, 2013 yılında orijinal işlevi doğrultusunda kente hizmet etmeyi bırakmış. Bir yıl sonra da ulusal bir kültür anıtı olarak tescillenmiş. Šépka architekti, gerçekleştirdikleri yeniden işlevlendirme projesi ile binayı merkezi bir konuma sahip olacağı yeni kompleksle bütünleştirmeyi hedeflemiş. Amaç; kültür, eğitim kurumları ve özel faaliyetler için çok işlevli yeni bir kentsel alan yaratmak olarak aktarılıyor. Böylece, Rönesans Kalesi, Perštýn Meydanı ve Automatic Mills’den oluşan, önemli kentsel alan ve kentsel noktaları barındıran bir üçgen tanımlanmış.
Mevcut binalardan bazılarının kaldırılmasıyla, girişteki kemer ile karakterize olan ön kapı vurgulanmış ve aynı zamanda şehrin tarihi kısmının yanından tüm alanın engelsiz bir şekilde görülmesi sağlanmış. Kasıtlı olarak farklı bir karaktere ve işleve sahip iki yeni kamusal alanın yaratılması, değirmenlerin yeniden canlandırılması açısından temel bir tasarım kararı oluşturuyor. Çınar korusu etrafında tasarlanmış bir meydan, ana girişi tanımlıyor; bu koruluktaki her ağacın sulanması için tuğladan yapılmış bir su kanalı yerleştirilmiş. Öncelikli olarak sessiz bir temsili giriş noktası olarak tasarlanan alanın, pazar gibi programlar için de kullanılması öngörülmüş.
Yeni kompleksin içinde, açık hava sergileri, konserler veya tiyatro gösterileri düzenlemek için canlı bir alan olacak Mill Courtyard (Değirmen Avlusu) oluşturulmuş. Projede önerilen kamusal alanlar tamamen yaya kullanımı için tasarlanmış. Kompleksin tamamı, dört mimari stüdyo tarafından ele alınan çeşitli işlevlere sahip birçok tasarım içeriyor. Buradaki genel konseptin ayrılmaz bir parçası da renk çözümü olarak öne çıkıyor. Bu nedenle tekil planları birlikte koordine etmek önemli hale gelmiş; tüm yeni müdahaleleri Automatic Mills’in mevcut tuğla rengini takip eden tek bir renkle uyumlu hale getirmek amaçlanmış. Çeşitli işlevsel kullanımlara sahip, tekil nesnelerin çeşitliliğinin kaotik bir izlenim yaratmaması adına tuğla ve kırmızı harçtan yapılmış yürüme alanları da dahil olmak üzere tüm alanı daha bütüncül hale getirmek hedeflenmiş.
GAMPA ve Sféra’nin yeni binası, Pardubice’deki eski Winternitz Automatic Mills kompleksinin önerilen bloğunu kuzey tarafından çevreleniyor. Bunlar, belediye tarafından finanse edilen ve her biri kendi özel programına sahip iki yapı. GAMPA (Pardubice Şehri Galerisi) zemin katta yer alıyor ve Sféra (Merkezi Politeknik Atölyeleri ) ise onun üzerinde yükseliyor. Yeni binanın büyük kütlesinin bir bariyer görevi görmemesi için ikisi arasında çevreye bakan bir boşluk bırakılmış. Sféra binasının yüksekliği sayesinde üst katlarda öğrencilerin çalışması için gerekli sessizlik sağlanırken, alt kısımda yer alan GAMPA, kamusal alanla daha bütünleşik bir ilişki kuruyor.
Tamamen tuğladan oluşan galeri, bir tür kaideyi temsil ediyor; çatısı ise kamuya açık bir alan sunuyor. Bu alan, yaz aylarında birçok açık hava etkinliğinin düzenlenebileceği 250 kişilik bir amfi tiyatro ile başka bir boyut kazanıyor. Açık hava sahnesi, atölyenin desteklenen kısmı tarafından örtülüyor ve geri çekilebilir bir panjurla tamamen kapatılabiliyor. Ziyaretçiler, kamusal alandan geçerek doğrudan resepsiyon, vestiyer ve tuvaletlerin bulunduğu fuayeye girebiliyor. Ayrıca, söz konusu alanın tüm çevresini dolaşan ve iki kat üzerinde tasarlanan galeriye doğrudan devam edilebiliyor. Tüm sergi salonlarında öncelikli olarak üstten aydınlatma tercih edilmiş, yalnızca ana alanda bilinçli olarak değirmen kompleksinin ana girişine doğru bakan bir açıklık tasarlanmış.
Galeri, sürgülü ve yaylı kapılarla kapatılabilen birkaç odaya bölünmüş. Bu nedenle, burada pek çok farklı konseptte sergi düzenlenebiliyor. Yaz aylarında, sürgülü duvarlar yardımıyla parterin avluya doğru tamamen açılmasına ve galerinin iç kısmıyla daha fazla bağlantı kurmasına izin veriliyor. İkinci katta yer alan ofislere ayrı bir merdiven ile erişilebiliyor. Tasarlanmış alanın karşı tarafında, ziyaretçi sanatçıların çalışmaları için düzenlenmiş bir konut stüdyosu bulunuyor.
GAMPA’nın üzerinde yer alan Sféra’ya, aynı zamanda yapıya statik bir destek oluşturan iki merdivenle ulaşılabiliyor. Atölyeler öncelikle ilk ve ortaokul öğrencilerine yönelik, teknik ve doğa bilimlerinin öğretilmesi için birinci sınıf donanımlı sınıflar ve laboratuvarlar sunuyor. Resepsiyon ve vestiyerlerin bulunduğu dördüncü kattaki giriş holüne, aynı zamanda galeri girişi olarak da hizmet veren zemin kattaki ana girişten ulaşılabiliyor. Düşey sirkülasyon hem söz konusu merdivenler hem de asansörler tarafından sağlanırken biri her zaman ana giriş, diğeri ise kaçış yolu olarak kurgulanmış. İki katın her birinin yanlarında atölye veya laboratuvar olarak adlandırılan iki derslik bulunuyor. Giriş holü ve dersliklerin yanında bir personel odası yer alıyor.
Daha iyi bir oryantasyon için UMPRUM (Prag Sanat, Mimarlık ve Tasarım Akademisi) öğretmenleri ve öğrencileriyle iş birliği yaparak, bireysel atölye çalışmalarına yanıt veren yaratıcı bir şekilde kurgulanan nişler tasarlanmış. Ahşap, tekstil, metal ve grafik matrislerden kolajlar oluşturulmuş. Çatının bir bölümünde ise düşey merdivenlerden biriyle erişilebilen bir makine ve kazan dairesi bulunuyor.
Mimar Josef Gočár, projeyi doğru temsil eden bir mimari ifadenin geliştirilmesinde strüktür ve malzeme tasarımının önemini vurguluyor. Yığma taşıyıcı duvarlar tuğladan, kabuk ise hava koşullarına dayanıklı çelik sac kaplamadan oluşuyor. İç ve dış mekanda tutarlı bir malzeme seçimi yapılmış. Alt kısmı tuğladan oluşan galeri, değirmenlerin endüstriyel yapısını takip etmeye olanak tanıyor. Sıvanmamış tuğla işçiliği sadece anıt listesindeki bir binaya referans olmuyor, aynı zamanda mekanın şekillendirilmesinde önemli bir rol oynayan duvarın kendisinin olağan bir etkisini sunuyor.
“Çıplak” duvarın kaplanması gerekmiyor ancak dikkatli bir işçilik gerektiriyor. Aynı durum tavan, duvar ve zemin gibi diğer yapısal unsurlar için de geçerlilik taşıyor. Binanın tamamı ziyaretçilerine gerçekte neyin nasıl yapıldığını anlatıyor. Betonun pigmentlerinin karıştırılabilmesi için küp şeklinde neredeyse 30 farklı numune dökülmüş. Atölyelerde ise yapı ve zemin için renkli beton kullanılmış. Atölyelerin yapımında, cepheye yakın kenarlarda çapraz kirişleri destekleyen 3×3 metrelik bir ızgara oluşturan yük taşıyıcı beton kaburgalar kullanılıyor. Çapraz kirişler, aynı zamanda tüm binanın çevresini havalandıran bir tür hibrit delikli duvar oluşturuyorlar. Dış tarafa, hava koşullarına dayanıklı çelik levha ile kaplanmış yalıtımlı hafif paneller yerleştirilmiş.



























































































































































