Atina ve Kent Kimliği

Doç. Dr. Nihan Canbakal Ataoğlu

Kent Kimliği Nedir?
Lynch’e (1960) göre bir mekanın kimliği; mekanın öteki mekan ve yerlerden ayrı bir varlık olarak tanınabilmesini ve ayırt edilebilmesini sağlamaktadır. Kentler, kolektif üretim ve kolektif belleğin sonucu olarak biçimlenir ve kimlik değerlerini oluşturur; ekonomik, üretim-tüketim ilişkileri, sosyal, kültürel ilişkileri, mekansal biçimlenişleri, coğrafi konumları, topografik yapıları ile birbirinden farklılaşırlar. Tekeli’ye (2009) göre, “Kimlik, faaliyetler ve fiziki çevrenin bütünlüğüne ilişkin bir niteliktir ve yerin kimliğinin biçimlenişi, zaman içinde oluşmuş temelde tarihsel bir olgudur.

Yer kimliği kavramı 1970’lerden beri çeşitli araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olsa da söz konusu çalışmalar genellikle biçime odaklanmış ve bununla ilgili belirleyiciler, çoğunlukla kentin görsel/estetik özellikleriyle ilişkilendirilerek açıklanmıştır, bu görsel etki, kısmen kentin doğal çevresinin (topografya, iklim, bitki örtüsü, deniz/göl/nehir ile olan ilişki vb.), kısmen de yapılı çevrenin (kent dokusu, binalar ve binaların dışında kalan mekanlar) oluşturduğu somut çevrenin yansımasıdır. Kentsel kimlik, yalnızca ayrımsanabilir ve anımsanabilir biçimsel özelliklerle değil, bireylerin kente yüklediği anlamla oluşur. Çok uzun bir süreci gerektiren yer ile özdeşleşme olgusunun, yerin fiziksel boyutları kadar, onu kuşatan sosyal çevre ve bileşenlerine bağlı olduğu kuşkusuzdur (Oktay; 2011).

Kimlik, Norberg-Schulz’un “genius loci” kavramına işaret ettiği gibi, bir kentsel çevreyi anlamlı ve farklı kılan, o çevrede yaşayan bireylerin doğrudan açıklayamadıkları, ancak varlığının farkında oldukları bir şeydir (Norberg-Schulz; 1979). “Yerin ruhu” (genius loci) kavramı, Roma mitolojisine dayanmakta ve yerle özdeşleşmiş koruyucu ruh (kutsal dağ, kutsal ağaç vb.) olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde ise “genius loci”, yerin kendine özgü atmosferi anlamını taşımaktadır. Kendine özgü atmosferi ile yerin fiziksel niteliklerinin, tarihsel geçmişinin, doğal ve topografik özelliklerinin ve yaşam kültürünün bir bütün olarak ele alınması ve yorumlanması kastedilmektedir. Bu kapsamda “genius loci” maddi ve manevi nitelikler içermektedir (Uçar ve Rifaioğlu; 2011).

2008 yılında yayımlanan ICOMOS Quebec Bildirgesi’nde “yerin ruhu” kavramı ile daha önce tanımlanan yerel, kültürel, kimlik bileşenleri geliştirilerek yere anlam, değer, duygu ve gizem yükleyen maddi ve manevi öğelerin tümünün korunmasının gerekliliği ortaya koyulmuştur. Bu bağlamda, yerel kimliği oluşturan maddi nitelikler; yapı, alan, peyzaj, güzergah, nesne ve manevi nitelikler; anı, anlatı, yazılı belge, tören, festival, geleneksel bilgi, değerler, doku, renk, iz vb. özelliklerin birlikteliğinin yerin ruhunu, aynı zamanda yerel kimliği tanımladığı kabul edilmiştir (Uçar ve Rifaioğlu; 2011).

Kısaca Atina Kenti
Attika yarımadasında yer alan Atina’nın çevresi, karakteristik siluetini oluşturan tepelerle çevrilidir. Kentin batı tarafı açıktır ve batıda iskelesi olan, Avrupa’nın en önemli limanlarından biri olan Pire’ye 7 km uzaklıktadır. 1830’da Yunanistan bağımsız bir krallık olarak tanınmıştır ve Bavyera’dan Kral olarak getirilen Otto ile Atina, yeni bir yapılanma sürecine girmiştir. Günümüzde Atina, Antik, Roma, Bizans ve Osmanlı eserleri ile Kral Otto’nun Alman mimarlara inşa ettirdiği neoklasik uslupla ve modern mimarinin yerel yorumlarıyla, tarihsel süreç içinde edindiği çok katmanlı kent belleğini, mimari karakterini ve kimliğini koruyan ve sürdüren bir kenttir. Kentin düşünsel ve özgürlükçü yapısında Aristoteles, Platon ve Sokrates gibi filozofların varlığı hissedilmektedir (Resim 1).

Kimlik Öğeleriyle Atina
Genel olarak Atina, Avrupa’daki en büyük limanlardan biri olan Pire limanına sahip olmasıyla hem bir liman kenti hem de antik dönem eserlerinin sergilendiği açık hava müzesi niteliğiyle, doğal güzellikleriyle bir turizm kenti olarak tanımlanabilir.

Aslanoğlu (2000), “herhangi bir kente gelindiği zaman dikkati çeken bütün işlevlerin, kentin merkezinde yer aldığını, bir kentin, kentte yaşayanlar ve dışarıdan gelenler için daha çok merkeziyle var olduğunu ve kentte ne tür bir sosyal tabakalaşmanın var olduğunun kent merkezine bakılarak anlaşılabildiğini belirtmektedir.

Yukarıda değinilen kent kimliği, yerin ruhu tanımlamaları ışığında, kent kimlik öğelerinin kentin merkezinde yoğunlaştığı ve belirleyici olduğu varsayımıyla, izlenimlerle, imgelerle, formu ve geometrisiyle Atina kent kimliği, farklılıklar üzerinden tanımlanabilir. Atina kent kimliği,

  • antik yapılar, anıtlar,
  • müzeler,
  • mimari tarz, modern yapılar, arkadlar,
  • meydanlar, sokaklar,
  • topoğrafya, peyzaj
  • kentsel yaşam, sokak, alışveriş kültürü ve ulaşım şekli öğeleriyle ayrımsanabilir.

Antik Yapılar, Anıtlar
Rossi (2006), anıtları, şehirde kalıcılıkları olan birincil öğeler, şehre karakterini veren kentsel artifaktlar olarak tanımlamaktadır. Kent mekanlarında anlamı, kimliği ve yönelimi güçlendiren, anıtlar ve kamusal sanat uygulamaları önemli öğelerdir. Anıtlar, kentsel yaşamda süreklilik duygusu oluşturur ve yerleşik olma duygusunu desteklerler (Oktay; 2011).

Bu anlamda 3.000 yılı aşkın geçmişiyle, neolitik çağdan beri yerleşim alanı olan Atina, Antik çağ eserleri, Roma, Bizans ve Osmanlı eserleri, neoklasik binalarıyla, stadyumlarıyla, anıtlarıyla açık hava müzesi gibidir. Konumuyla kentin en güçlü simgesi olan Akropolis, Antik Agora, Antik Roma Agorası, Hadrianus Kütüphanesi ve Kemeri, Stadyum, Rüzgar Kulesi, Tzistarakis Camisi, Fethiye Camisi,  gibi birçok yapı kentin çok katmanlı yapısına işaret ederken kentin belleğini, bilinçaltını, kimliğini ve yerin ruhunu oluşturmaktadır.

Şehrin siluetine en çok egemen olan yapı kente tepeden bakan Akropolis, gündüz sarı sıcak rengiyle, gece ışıl ışıl aydınlatmasıyla kentin tacı gibidir. İ.Ö. 5. yy’da Yunanistan’ın siyasi ve kültürel başarılarını temsil etmek için Akropolis’te üç tapınak ve bir anıtsal geçit yapılmıştır.

Akropolis görkemli girişi Propylaia, Athena Nike tapınağı, kayalığın zirvesinde zarif İyon mimarlığı ve karyatidleriyle Erekhtheion ve dünyanın en ünlü tapınaklarından biri olan Parthenon ve güney yamacında Herodes Atticus Tiyatrosu ve Dionysos Tiyatrosu ile Atina’yı taçlandırmaktadır. Akropolis, kayalıkları, aynı zamanda, Atina manzaralarının, kent imgesinin ve izlenimlerinin bellekte iz bıraktığı ve kentin bilinçaltının okunabildiği bir yükseltidir (Resim 2-10).

Antik Agora, İ.Ö. 600 yılından başlayarak eski Atina’nın siyasi merkezi olmuş, konsey salonu, mahkeme salonu, açık hava mitingleri, tiyatrolar, okullar ve dükkanlarla dolu stoalar, agorayı aynı zamanda sosyal ve ticari yaşamın merkezi haline getirmiştir. Attalos Stoası, İ.Ö. 159-138 yıllarında hüküm süren Bergama Kralı Attalos tarafından yaptırılmıştır. 1953-56 yılları arasında yeniden inşa edilen sıra sütunlu zarif yapı, antik agoradan çıkarılan eserlerin sergilenmesi için müze olarak düzenlenmiştir. Theseion olarak da bilinen Hephaisteion (İ.Ö. 449-440) agoranın en iyi korunmuş yapısıdır (Resim 11-15).

Antik Roma Agorası kalıntılarının içinde yer alan Rüzgâr Kulesi, İ.Ö.

2. yüzyılda Suriyeli astronom Andronikos Kyrrestes tarafından mermerden yapılmıştır. Her bir yüzeyinde sekiz rüzgarın kişileştirildiği betimlemelerin yer aldığı frizlerle 12 metre yüksekliğinde 8 metre çapındadır. Antik Agora sınırları içerisinde Fatih Sultan Mehmet’in Atina’yı ziyareti şerefine 2. yüzyılın sonunda yapılan Fethiye Camisi de yer almaktadır (Resim 16-17).

Monastraki Meydanını kimliklendiren yapı grupları arasında yer alan Hadrianus Kütüphanesi (İ.S.132) ve kuzeyinde ise 1759 yılında atanan Osmanlı Voyvodası Tzistarakis’in yaptırdığı cami yer almaktadır (Resim 18). Hadrianus Kemeri ise kente anlam ve değer katan bir anıt olarak güçlü bir yer belirteci ve kimlik ifadesidir (Resim 19). Syntagma Meydanı’nda, Parlamento Binası’nın önünde yer alan ponpon çoraplı geleneksel giysili askerlerin nöbet beklediği Meçhul Asker Anıtı ise bir başka güçlü kentsel referans ve kimlik noktasıdır (Resim 20).

Müzeler
Toplumsal ve kültürel yaşamın önemli bir parçası olan müzeler, kentin kültürel geçmişinin tanıkları olan kimlik yapıları arasındadır. Bir açık hava müzesi olan Atina’da kentin müze yapıları da çok zengin koleksiyonlarıyla kentin bu köklü mirasını, kent belliğini vurgulamaktadır. Atina’da Ulusal Arkeoloji Müzesi, Akropol Müzesi, Kyklad Sanatları Müzesi, Ulusal Sanat Galerisi, Atina Kent Müzesi, Bizans Müzesi ve Benaki Müzeleri zengin koleksiyonlarıyla dikkat çekmektedir (Resim 21-33).

Ulusal Arkeoloji Müzesi (1891), dış cephedeki rijit düzenin iç mekanda ve planlamada hissedildiği Neoklasik bir yapıdır. Miken altınları, Neolitik ve Kyklad buluntuları, Geometrik, Arkaik, Klasik, Helenistik ve Roma heykelleri, Mısır Koleksiyonu, Bronz Çağından Bizans’a kadar yer alan zengin mücevher koleksiyonu ile eşsiz bir müzedir (Resim 21-24).

Benaki Ailesi’nin konutu olarak kullanılmış olan Benaki Müzesi’nde, Neolitik çağdan, 20. yy’a kadar uzanan 5000 yıllık dönemi kapsayan Yunan sanat eserleri, el işleri, tablolar, mücevherler, yerel kıyafetlerden oluşan zengin bir koleksiyon sergilenmektedir (Resim 25-27).

Bernard Tschumi tasarımı Yeni Akropolis Müzesi, Parthenon’un 300 metre kadar güneydoğusunda, eski Akropolis Müzesinin yanında, İ.S. 4. yüzyıl. ve İ.S. 7. yüzyıl arasına ait bir arkeolojik kazı alanı üzerinde yer almaktadır. Uzun, yatay çizgileri ve basitliği ile müzenin tasarımında, kasıtlı biçimde anıtsallıktan kaçınılarak ziyaretçilerin dikkatinin olağanüstü sanat yapılarına odaklanması sağlanmıştır (Tschumi; 2009). Binanın arka fonunda kalan Akropolis ile binanın üst katında sergilenen Parthenon frizi gece aydınlatmasıyla kentin antik ruhuna vurgu yapmaktadır. Yer ve kent kimliğini güçlendirmektedir (Resim 30-33).

Mimari Tarz, Modern Yapılar, Arkadlar
Kente egemen bir mimari tarzın varlığı, malzeme ve doku bütünlüğü kent kimliğini güçlendirmektedir. Gür’ün (2012) belirttiği gibi bazı tarihi ve büyük kentlerde farklı semtlerde farklı tarzlar olabilmektedir. İlginç olan şey bunların bir kentte yere özgü olmalarıdır ve böylece, tarz olarak kolayca deşifre edilen ve ayrımsanan kentsel bölgeler oluşmaktadır. Tarzlar kentin kolay okunmasını sağlar ve oryantasyona yardımcı olurlar. Kent tarzlar açısından zenginse belleğimizde de varsıldır.

Atina’nın çok katmanlı yapısında ağırlıklı olarak klasik Yunan ve Roma mimarlığı hissedilirken, seyreltik de olsa Bizans ve Osmanlı mimarlığı da dikkat çekmektedir. Atina’da neoklasik binalar ve neoklasizmin yere özgü yorumları, yalın geometrik çizgilere sahip iyi ayrıntılandırılmış modern yapılar şehrin genel mimari karakterini belirlemektedir. Kentte egemen olan neoklasik mimarlık, Kral Otto’nun 19. yy’da başkenti imar etmeleri için görevlendirdiği mimarların, Christian ve Theophil Hansen ile Ernst Ziller’in neoklasik mimarlığa yönelmeleriyle gelişmiştir (Resim 34-37).

Panepistimiou Caddesi’nde kamu binalarında, Plaka bölgesinde ise daha küçük ölçekte konut dokusunda, seçkin neoklasik örnekler görülmektedir (Resim 34-37). Gaz silolarından dönüştürülen eğlence alanı olan Technopolis bölgesinde ise günümüz mimarisinin çağdaş örnekleri yer almaktadır. 2004 Olimpiyat oyunları için Santiago Calatrava’nın tasarladığı Olimpiyat köyü binaları da modern Atina mimarisinin dikkat çeken yapılarındandır (Resim 38-41).

Sıcak iklimin ve dışa dönük toplumsal özelliğin biçimlendirdiği, bina ile sokak mekanı arasında, süreklilik içeren yarı-açık geçiş mekanı olan “arkad” sistemi, sıcak ülkelerin kentleri için ideal bir çözüm olup, bu kentlerin kimliklerini güçlendirmektedir (Oktay; 2011). Atina’da sıcak iklim kuşağında gölgelik mekan oluşturan arkadlı yapılar, kimlik öğesi olarak dikkat çekmektedir (Resim 42-46).

Meydanlar, Sokaklar
Ayrımsanabilir özelliği olan meydanlar ve caddeler, kentsel kimliğin anlaşılabilirliği ve buna bağlı olarak insanların yönlenmesinde son derece önemlidir (Lynch; 1960). Meydan, batı kentlerinde Yunanlıların agorasından, Romalıların forumundan bu yana kent tasarımının değişmez özelliğidir (Aslanoğlu; 2000). Atina kent merkezinde karakteristik özellikleri ve yoğun kullanımlarıyla Syntagma, Omonia, Monostraki ve Kolonaki Meydanları farklı özellikleri ile kentin düğüm noktalarıdır.

Syntagma (Anayasa) Meydanı, Parlamento Binası ve Meçhul Asker Anıtı ile çevrelenmiş pek çok resmi binanın, büroların, banka ve eski otellerin bulunduğu resmi duruşlu büyük bir merkezi meydandır (Resim 47).

Adını 17. yüzyılda burada kurulan Panaghia Pantanassa Manastırı’ndan alan Monastraki Meydanı, gece geç saatlere kadar yaşayan, içerisinde farklı grupların dans, müzik gösterilerinin yer aldığı halk meydanı kimliğindedir (Resim 48).

Kolonaki Meydanı ve onu çevreleyen caddeler ise Atina’nın şık, sofistike mağazaları, tasarımcı butikleri, kafeleri, sanat galerileri ile çevrilidir (Resim 59-61).

Kentsel dokunun ve kamusal alanın çok önemli başka bir bileşeni de cadde ve sokaklardır. Ayrımsanabilir özellikler taşıyan, insanların sosyal gereksinimlerini karşılayan, haftanın her günü ve gece-gündüz “yaşayan” cadde ve sokakların, kentsel yaşamın canlandırılmasında ve kent kimliğinin güçlenmesine katkıları büyüktür (Oktay; 2011). Kentlerde çekim merkezi oluşturmanın bir başka yolu da şehir merkezlerinde yayalaştırılan alanlardır. Ermou Caddesi’ne bağlanan araç trafiğine kapalı olan alışveriş caddeleri, caddeyi çevreleyen arkadlı binaları, sokak dokusu, aydınlatma elemanları ile kentin bir çekim merkezi kimlik öğesi olmuştur (Resim 49).

Topografya, Peyzaj
Norberg-Schulz (1978), yerin tanımını yaparken, yer sorununa mekansal organizasyon sorunu olarak yaklaşmaz. Mekan topoloji ve geometri terimleri ile tanımlanabilir, ancak yerin tanımı somut hatta fenomenolojik terimlerle yapılmalıdır. Bu terimler, günlük yaşama ait uçurum, ağaç, dağ, ırmak, vadi gibi basit kelimeler yanında yeryüzü ve gökyüzü gibi daha genel kavramları da içermektedir. Antik dönemde insanlar bu kavramı “genius loci” terimiyle karşıladılar. Her yer kendine özgü bir karaktere sahipti ve herhangi bir yerde yerleşip orada yaşamak için ilk önce o yerin ruhuyla anlaşmak gerekiyordu. Yapı yapmak bu yüzden, var olan çevreyi kavramak ve ona saygı duymak anlamına geliyordu ve yapı yapma işi varoluşla ilgili bir temel kazandırıyordu.

Bu anlamda, Atina’da kentin topoğrafyası, peyzajı ve bu karakteristik yapıyla uyumlu Antik Yunan kültürünün ve mimarisinin izlerini taşıyan güçlü bir kimlik ve yer kavramı üretmektedir. Akropolis ve Kolonaki semtinin sırtını yasladığı Likavittos tepesi güçlü bir yer duygusu oluşturmaktadır. Atina’nın topoğrafik ve peyzaj özelliklerinin tanımlanabilirliği ise kent romantizmini ve yerin ruhunu tanımlamaya yeterli olmamaktadır (Resim 50-53).

Kentsel Yaşam, Sokak, Alışveriş Kültürü ve Ulaşım Sistemi
Kimlik, bir toplumsal ilişkiler sistemi içinde oluşur ve kimlik bir nesne olarak değil, bir simgeler ve ilişkiler sistemi olarak düşünülmelidir (Morley ve Robins; 1995). Bir yerin kimliğinin insanın kimliğinin gelişmesinde çok önemli bir rolü vardır. İnsan, sürekli ve karşılıklı bir ilişki kurduğu çevrenin bir parçası olarak gelişir (Norberg-Schulz;  1978).

Kentsel kimlik, yalnızca ayrımsanabilir ve anımsanabilir biçimsel özelliklerle değil, bireylerin kente yüklediği anlamla oluşur. Çok uzun bir süreci gerektiren yer ile özdeşleşme olgusunun, yerin fiziksel boyutları kadar, onu kuşatan sosyal çevre ve bileşenlerine bağlı olduğu kuşkusuzdur. Bu da siyasi çerçeve ve gelenekler, ekonomik etkinlikler ve sosyal ilişkilerin, insanın devinimini ve ilişkilerini destekleyen, kolay anlaşılabilir, insan ölçeğinde bir fiziksel çevreyi desteklediği bir kentsel yaşam ortamının varlığı ile olanaklıdır (Oktay, 2011).

Harvey’in de (2013) belirttiği gibi, “Bir şehrin atmosferi ve cazibesi, şehrin sakinlerinin ortak ürettikleri bir şeydir.” Kentin peyzajı, anıtları, Akropolis ve özellikle gece aydınlatmasıyla, kent siluetine egemen olan Akropolis’in oluşturduğu arka fonda sokakta geçen kentsel yaşam, sıcak ve cana yakın toplumsal ilişkiler, sürekli ve karşılıklı bir ilişki kurulan çevrenin bir parçası olarak Atina’nın kent romantizminde öne çıkan öğelerdir (Resim 54-58).

Akropolis’in eteklerinde konumlanan Plaka, kentsel yaşamın ve toplumsal davranış örüntülerinin yaşandığı güçlü bir hafıza mekanıdır. Plaka, Atina’nın tarihi kent merkezinde eski ikamet bölgesidir ve ölçeğiyle tipik bir mahalle duygusu vermektedir. Plaka, antika dükkanları, bit pazarları, tavernaları ve sokaklara taşan yemek masalarıyla gece gündüz yaşayan canlılığıyla, insanların sıcaklığıyla, Atina ziyaretçilerinin, zihnine kazınan güçlü kimlikli bir mahalledir.

Beslenme ve mutfak alışkanlıkları gibi belirli yanları bir rölyef halinde öne çıkarılmış yaşam tarzları, öteki bölgelerle zıtlık oluşturan davranış tarzları, birer kimlik göstergesine dönüşebilmektedir (Bilgin; 2011). Dünyaca ünlü hazır gıda zincirlerine karşı Atina’nın, özgün beslenme alışkanlıkları ve yemek kültürünün şekillendirdiği gıda zincirleri oluşturması da toplumsal kimliğinin sürdürülebilirliğinin göstergesidir. Plaka, tavernaları ile kültürel kimliğin okunabildiği bir semttir.

Ayrıca, kentlere özel karakterini veren, ticaret ve alışverişin ve bunlarla etkileşimi olan bütün etkinliklerin varlığıdır. Bir kentin pazarına yapılan kısa bir ziyaret, kent ve kentliler hakkında pek çok ipucu vermektedir (Oktay; 2011). Atina’da farklı semtlerde alışveriş ve ticaret etkinliği de biçim değiştirmekte, bu durum hem semtin hem de kentin karakteristik dokusunu ve kimliğini güçlendirmektedir. Plaka ve Kolonaki semtlerinde alışveriş ve ticaretin şeklinin ve mimari tarzın değişmesiyle semt kimliği ve ambiyansı da farklılaşmaktadır. Plaka geleneksel konut dokusunu içerirken, Kolonaki’de konutlar modern, yalın hatları ve balkonlarındaki ve çatı bahçelerindeki bitkiler ile bölgeye karakteristik bir doku kazandırmakta, genel ambiyansın değiştiği bir semt olmaktadır (Resim 54-59).

Kentlerin ulaşım sistemleri ve ulaşım araçları da kimlik öğeleri olabilmektedir. Atina’da ulaşım çoğunlukla, kent merkezinde ve yakın çevresinde etkin olarak kullanılan metro ağıyla sağlanmaktadır. Metro istasyonlarında antik kazı alanlarının sergilenmesi, antik eserlerin sergilendiği vitrinler ve farklı istasyonlara kimlik kazandıracak ayrıntılar dikkat çekmektedir (Resim 60-64).

Sonuç
Gür’ün (2012) belirttiği gibi “Kent tarihçileri, kuramcıları ve kent plancılar, genellikle kentleri bilimsel, pozitivist ve belgelere dayalı olarak incelerler. Oysa kentler tarihlerinden, rasyonellerinden ve kendileriyle ilgili her türlü yazılı belgeden çok daha kapsamlıdırlar.”

Olgubilimsel felsefe bağlamında ele alınan yerin ruhu kavramı ile ilgili olarak Schulz, yerin ruhunun analitik ya da bilimsel kavramlarla açıklanamayacağını ileri sürmekte ve yerin ruhunu anlamaya yönelik fenomenoloji metodunu yani yerin niteliksel yönlerinin yaşayanların deneyimleriyle anlamlandırılmasını önermektedir (Uçar ve Rifaioğlu; 2011).

Çalışmada, Atina merkez ve yakın çevresinden izlenimler, imgeler ve deneyimlerle, kent kimliği müzeler, antik yapılar, anıtlar, mimari tarz, modern yapılar, arkatlar, meydanlar, sokaklar, topografya, peyzaj, kentsel yaşam, sokak, alışveriş kültürü ve ulaşım şekli öğeleriyle analiz edilerek tanımlanmıştır. Yerin ruhunun, kente özgü olan manevi havanın, kent ambiyansının aktarılabilmesi için kent morfolojisinin ve kentin fiziksel öğelerinin tanımlanmasının yeterli olamayacağı bilgisiyle birlikte, çalışmada daha çok biçimsel olarak tanımlanabilir öğeler üzerinde durulmuş, kısaca kentsel yaşam, sokak, alışveriş kültürü gibi sosyal ve toplumsal kimlik öğelerine değinilmiştir.

Klasik Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı mimarlığının ve anıtların güçlü bir bilinçaltı oluşturduğu, Atina’nın çok katmanlı yapısında Akropolis, kent kimliğinin, yerin ruhunun ve romantizminin en güçlü öğesi olarak dikkat çekmektedir. Atina merkez ve çevresinde Akropolis’in bilge duruşuyla oluşturduğu çarpıcı fon, yere bağlanma ve aidiyet duygularını güçlendirmektedir.

Deneyimsel ve algısal olarak kavranan Atina metropolü, her ne kadar dünya kentlerinin sorunları olan hızlı kentleşme, turizm, göç ve çarpık yapılaşma sorunları ile karşı karşıya kalmış olsa da, kentin güçlü, tarihsel ve çok katmanlı yapısını, toplumun kolektif ve sıcak ruhunu yansıtan güçlü bir ambiyans ve kent romantizmi ile yerin ruhunu ve kent kimliğini hissettirmektedir.

Not
Fotoğraflar, Temmuz 2014 ve Şubat 2015 tarihli olup, aksi belirtilmedikçe yazara aittir.

Kaynaklar

Aslanoğlu, R. A.; “Kent, Kimlik ve Küreselleşme”, Ezgi Kitabevi, Bursa, s.192-197, 2000.

Beare, E.; (ed.) “Görmeniz Gereken 501 Şehir”, çev. Eriş, Ç., Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009.

Bilgin, N.; “Sosyal Düşüncede Kent Kimliği”, İdeal Kent, Kent Araştırmaları Dergisi, S.3, Mayıs 2011.

Chapple, J.; (ed. Lord, M.), “Yunanistan”, Berlitz Cep Rehberi, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2012.

Duru, B.; Alkan, A.; “20. Yüzyıl Kenti”, İmge Kitabevi, Ankara, 2002.

Gür, Ş. Ö.; “Kentlerin Zemin Katında Tokyo”, YAPI Dergisi, S.366, İstanbul, 2012.

Harvey, D.; “Postmodernliğin Durumu”, çev. Savran, S., Metis Yayınları, İstanbul, 1990.

Harvey, D.; “Umut Mekanları”, çev. Gambetti, Z., Metis Yayınları, İstanbul, 2008.

Harvey, D.; “Asi Şehirler”, Metis Yayınları, çev. Temiz, A. D., İstanbul, 2013.

İlgüner, M.; Asplund, C.; “Marka Şehir”, Markating Yayınları, s.265, 2011.

Kiper, P.; “Küreselleşme Sürecinde Kentlerimize Giren Yeni Tüketim Mekânları ve Yitirilen Kent Kimlikleri”, Planlama 2004/4, 2004.

Lefebvre, H.; “Modern Dünyada Gündelik Hayat”, çev. Gürbüz, I.; Metis Yayınları, İstanbul, 1999.

Lynch, K.; “Kent İmgesi”, çev. Başaran, İ.; Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.1-49, 1960.

Lynch, K.; “Metropol Modelleri”, çev. Azizlerli, E., Cogito; S.8, Kent ve Kültürü, s.97-112, 1996.

Morley, D.; Robins, K.; “Kimlik Mekânları”, çev. Zeybekoğlu, E.; Ayrıntı Yayınları, İstanbul, s.161-163, 1995.

Nora, P.; “Hafıza Mekânları”, çev. Özcan, M. E.; Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006.

Norberg, S. C.; “New Building in Old Setting”, Yer Kavramı Bağlamında Eski Çevrelerde Yapılaşma, çev. Üçer, İ.; Mimarlık 297, 1978.

Norberg, S. C., “Genius Loci, Towards a Phenomenology of Architecture”, Rizzoli, New York, 1979.

Oktay, D.; “Kent Kimliğine Bütüncül Bir Bakış”, İdeal Kent, Kent Araştırmaları Dergisi, S.3, s.10-15, 2011.

Öncü, A.; Weyland, P.; “Mekân, Kültür ve İktidar”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007.

Rossi, A.; “Şehrin Mimarisi”, çev. Gürbilek, N.; Kanat Kitap, İstanbul, 2006.

Simmonds, J.; (edi.) çev. Aygün, S.; “Yunanistan, Atina & Anakara”, Dost Görsel Gezi Rehberleri, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009.

Tekeli, İ.; “Modernizm, Modernite ve Türkiye’nin Kent Planlama Tarihi”, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s.84-87, 2009.

Tschumi, B.; “Yeni Akropol Müzesi”, YAPI Dergisi S.335, s.78-79, 2009.

Uçar, M.; Rifaioğlu, M. N.; “Yerel Kimliğin Mekânsal Temsili ve Quebec Kentinde Korunması”, İdeal Kent, Kent Araştırmaları Dergisi, S.3, s.62,63, Mayıs 2011.

Urry, J.; “Mekânları Tüketmek”, çev. Öğdül, R. G.; Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1995.

URL-1 https://www.google.com/earth/, 27.12.2014.

URL-2 http://www.greatbuildings.com/cgi-bin/gbc-drawing.cgi/The_Parthenon.html/Parthenon_Site_Plan_2.html, 7.12.2014.

URL-3 http://www.greeceathensaegeaninfo.com/

a-greece-travel/a-maps/plan-athenian-agora-lg.jpg, 7.12.2014.

URL-4 http://tr.wikipedia.org/wiki/Atina, 10.11.2014.