AT Kearney Türkiye Ofisi
Iglo Architects tarafından tasarlanan, “İsviçre çakısı” benzeri çok işlevli bir tasarım yaklaşımına ve esnek bir planlama kurgusuna sahip olan AT Kearney ofisinde, atıl kalma riskine sahip pek çok alan daha az metrekare kullanarak, ferah ve rahat çalışılabilen mekanlara dönüştürülmüş.
Dünyanın pek çok ülkesinde global kurumsal şirketlere danışmanlık hizmeti sunan, Amerika menşeli AT Kearney’in, Levent Nida Kule içerisindeki Türkiye ofisi Mimar Zafer Karoğlu ve Mimar Esen Akyar ortaklığındaki Iglo Architects tarafından tasarlandı.
Iglo Architects, AT Kearney Türkiye ofisinde, firma müşterilerini nitelikli ve stil sahibi bir mekanda ağırlamayı ve genç çalışanlar için modern, esnek ve verimli bir çalışma ortamı yaratmayı hedeflemiş. Kurumun personel ve yöneticilerinin firmanın farklı ofislerinde kısa süreli rotasyonlar yapması nedeniyle gerek duyulan dinamik çalışma şekline kolay adapte olmayı sağlayan, değişken bir çalışma ortamı ihtiyacı en önemli tasarım girdilerinden biri olmuş.
Kapalı birleşim açılı cepheleri ve içe yatık cephe camları ile oldukça sınırlı ve amorf bir yapıda olan 200 m2‘lik hacme; alternatifli toplantı odaları, bir seminer salonu, müşterileri ağırlamak için bir lobi alanı ve bunların yanı sıra 17 personel ve 5 yönetici için çalışma alanları, teknik hacimler, ıslak hacimler ve personelin yemek yiyebileceği büyüklükte bir mutfak yerleştirilmiş. Tüm bunlara ek olarak doğru aydınlatma, yeterli akustik konfor ve şeffaflık koşulları Iglo Architects mimarları tarafından önerilmiş ve uygulanmış.
Gerekli fonksiyonların konumlandırılması için alan yeterli olmadığından, bölmelerin yerlerinin değiştirilebilir olması ve mobilyaların bu mobiliteye uygunluğu prensibiyle tasarıma başlanmış. Giriş ve karşılama kısmında sıcak bir atmosfer hissi yaratan büyük bir kütüphane ve rahat oturma alanı, bu alan ile açık çalışma alanını bölen ve tanımlayan çift yüzlü; bir yüzünde metal kafes ile çerçevelenmiş cilalı ahşap kütüphane, diğer yüzünde oluşturulan niş içinde lineer aydınlatmalı dosya rafları olan devasa bir seperatör konumlandırılmış. Bu seperatör iki alanı tarz, atmosfer, ışık ve ses olarak birbirinden ayırırken metal kafes, içine bronz ayna yerleştirilmiş kabuğu ile yumuşak bir geçiş sağlayarak bağlanmış.
Çalışma alanlarında alternatifli oturma birimleri, akustik toplantı nişleri, telefon odaları ve yükseltilebilen masalar genç çalışanların hem ruh hallerine, hem de uzun çalışma sürelerinde oluşabilecek omurga ve postür deformasyonlarına karşı fiziksel ihtiyaçlarına uygun verimli ortamı sağlamak için kullanılmış. Keçe paneller, ses kırıcı yüzey formları, kumaş kaplamalar ortama akustik değer kazandırırken, aynı zaman da görsel kaliteyi de yükselten öğeler haline gelmiş. Işık şiddeti ayarlanabilen aydınlatmalar, ortamda moda göre istenilen atmosferi elde edebilmeyi sağlamak amaçlı tasarlanmış.
Tuvaletler mekan içindeki şaftın çevresinde konumlandırılıp bir ada oluşturulmuş ve bu adanın çalışma alanına bakan ucuna bir akustik görüşme odası ve bir depo, diğer ucuna bir akustik telefon kabini konumlandırılmış. Bütün bu hacimler önceden formlandırılmış akustik ve dekoratif bir kabuk ile giydirilerek, üniter ve mekana karakterini veren bir form elde edilmiş.
Tüm çalışma alanında ve kapalı ofislerde tavandan sarkan bulut formunda özel akustik elemanlar kullanılmış ve bu elemanlar ofis hacminin içinde çoğunlukta olan sert yüzeyler dolayısıyla sekerek çoğalan ve bir kakofoni yaratan sesin büyük ölçüde soğurulmasını sağlayarak, mekanın oldukça sakin bir çalışma ortamına dönüşmesine büyük bir katkı sağlamış.
Girişte konumlanan kütüphane alanının sol tarafında oluşturulan alanda üç toplantı senaryosu planlanmış; birinci senaryoda müşteri görüşmeleri için gün içinde kullanılan iki toplantı odası, ikinci senaryoda ise her ay yapılan geniş katılımlı yönetim kurulu toplantıları için birleştirilerek tek bir büyük toplantı odasına dönüşebilecek şekilde planlanmış. İki oda düzenini oluşturan ara duvarlar, iki odanın yaslandığı duvara entegre, birbirinin devamı olarak tasarlanmış bir dolap düzeni içinde kaybedilerek ihtiyaç olan büyük alanın oluşması sağlanırken, masalar da birleştirilerek tek parça 18 kişilik masaya dönüştürülebilecek şekilde konumlandırılmış. Duvara uygulanan özel bir boya katmanı ile hem yazılabilir dev bir beyaz tahta hem de perde ihtiyacını ortadan kaldıracak şekilde bir projeksiyon yüzeyi elde edilmiş. Üçüncü senaryoda ise gerektiğinde yapılacak geniş çaplı toplantılar için gereken hacim, toplantı odalarıyla kütüphane alanını ayıran cam duvarın kayarak, özel olarak oluşturulmuş nişin içinde depolanmasıyla elde edilecek şekilde tasarlanmış ve hayata geçirilmiş.
Operasyonel bölümlerden ayrı bir bölgede prestijli ağırlama yapılabilmesi için istenen kütüphane ve lobi alanı ofisin genel modern havasından biraz daha klasik tarzda dizayn edilerek farklılaştırılmış. Mutfaktaki 10 kişilik bar masası, gerektiğinde çalışılabilen, yemek ve kahve molalarının verilebildiği servis alanlarıyla birlikte tasarlanmış ve uygulanmış. Tüm yöneticilerin odaları, binanın açılı cephesine paralel konumlandırılmaları ile oda girişleri rahatlatılarak, operasyon alanına hakim olmaları sağlanmış.