Afrika’nın Yükselen Mimarları

Dünyanın geleneklerine en çok değer veren coğrafyası Afrika’da sosyal konut, okul, pazar yeri, kültür merkezi gibi yapılar tasarlayarak bölgenin ekonomik ve kültürel anlamda kalkınmasına katkı koyan, halkın yaşayış biçiminden ilham alan ve yerelden öğrendiklerini teknoloji, konfor ve sürdürülebilirlikle bir araya getiren 8 Afrikalı mimarı ve tasarladıkları çağdaş yapıları bir araya getirdik. 

Derleyen: Gülce Halıcı, Mimar

Dünyanın en eski yapım geleneklerine ve mimari tipolojilerine ev sahipliği yapan Afrika, son yıllarda kendi içinden yetiştirdiği yerel mimarların teknolojiyi geleneksel yöntemlerle buluşturarak inşa ettiği çağdaş mimarlık örneklerine sahne oluyor. Afrika’da 1980’lerin başından beri artmakta olan nüfus, kıtada inşaat sektörünün de hızla yükselmesine sebep oldu. Ülkelerinde zayıf sosyal ve ekonomik şartlarda yaşamakta olan vatandaşlara; aldıkları eğitimler ve ustaca bakış açıları sayesinde mimarlıkla dokunma fırsatına sahip olan Afrikalı mimarlar, bölgede mimari ve kültürel ilerleme çağının da öncüleri haline geldiler. Yerel etkiler sayesinde çok farklı kültürler ve inşa gelenekleriyle iç içe yetişen mimarlar Afrika’dan öğrenen ve Afrika’yı geliştiren binalar tasarlamak konusunda son derece iddialılar. Bölgenin geleneksel mimarisini teknoloji ve sürdürülebilirlikle birleştirerek Afrika’nın kuzeyinden güneyine dört bir yanında yeni sivil mimari öncülleri tasarlıyorlar. 

Mimarlığın enstrümanlarını kullanarak toplumları güçlendirmeye ve dönüştürmeye çalışan bir sosyal aktivist ve eğitimci olan Francis Kéré’nin ağırlıklı olarak kaynakların kırılgan, birlik ve beraberliğin ise hayati olduğu topraklarda tasarlayıp inşa ettiği yapıların oluşturduğu mimarlığı ile Pritzker Ödülü’nün sahibi olması; Gana, Accra’da bir mimarlık ve kamu etkinlikleri platformu, yüksek lisans okulu olarak kurulan African Futures Institute’un kurucusu ve yöneticisi olan Gana asıllı mimar, akademisyen, eğitimci ve yazar Lesley Lokko’nun 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin küratörlüğünü yapmak üzere davet edilmesi; Grimshaw Architects’te çalışırken, mimarlık mesleğinde kültürel değişimi yönlendirmek için Çok Etnikli Gruplar Ağı’nı (Multi-Ethnic Group and Allies Network) kuran Afrika asıllı Muyiwa Oki’nin Birleşik Krallık mimarisinin en yüksek pozisyonlarından biri olan Kraliyet İngiliz Mimarlar Enstitüsü‘nün (RIBA) yeni dönem başkanı seçilmesi Afrikalı mimarların yalnız kendi topraklarında değil dünya genelinde de yükselişe geçtiklerini görüyor olmamız  hiç de tesadüf değil. 

Afrika’nın yükselen mimarları, ustalık ve yaratıcılıklarıyla kendilerinden uluslararası anlamda da söz ettiren yapılar tasarlayarak Ruanda, Gana, Nijerya gibi ülkelerin isimlerinin duyulmasını ve hatta mimarlıkla tanınmasını sağlıyorlar. Bölgenin kavurucu sıcağı, dik yamaçları gibi zorlu şartlarla savaşmaktansa bu özelliklerden ilham almayı, yörenin kendi inşa geleneklerinden faydalanarak sorunu çözümün kendisi haline getirmeyi tercih ederek herkesin çağdaş mimarlığa ve sağlıklı mekanlara erişmeye hakkı olduğunu bütün dünyaya tekrar tekrar kanıtlıyorlar. 

Bu ayki Dosya sayfalarımızda dünyanın geleneklerine en çok değer veren coğrafyası Afrika’da sosyal konut, okul, pazar yeri, kültür merkezi gibi yapılar tasarlayarak bölgenin ekonomik ve kültürel anlamda kalkınmasına katkı koyan, halkın yaşayış biçiminden ilham alan ve bu bilgileri teknoloji, konfor ve sürdürülebilirlikle bir araya getiren 8 Afrikalı mimarı ve tasarladıkları çağdaş yapıları bir araya getirdik. 

Francis Kéré
Kéré Architecture

2022 Pritzker Mimarlık Ödülü’nün sahibi olan Francis Kéré, mimarlığın enstrümanlarını kullanarak toplumları güçlendirmeye ve dönüştürmeye çalışan bir sosyal aktivist ve eğitimci. 1965’te,  Burkina Faso’nun Gando köyünde dünyaya gelen Kéré, Gando’da okul bulunmadığı için Tenkodogo’da kötü fiziksel koşullara sahip, kalabalık sınıflarda eğitim gördü. Çocukları ve eğitim ihtiyaçlarını hayatı boyunca önemseyen mimar, kariyeri boyunca Afrika köylerindeki çocuklar için sağlıklı asgari koşullar sunan, fırsat eşitsizliğini azaltabilecek eğitim yapıları tasarladı. 

1995 yılında kazandığı bursla Berlin Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi almaya başlayan Kéré yaşamını artık Avrupa’da sürdürüyor olsa da doğup büyüdüğü topraklarla ilişkilerini hiçbir zaman koparmadı. Henüz bir öğrenciyken tasarladığı ve Gando halkı ile birlikte inşa ettiği Gando İlkokulu projesi ile 2004’te Aga Khan Mimarlık Ödülü’ne layık görüldükten sonra bu gelişme 2005’te Kéré Architecture’ın kurulmasına da ön ayak oldu.

Francis Kéré’nin kaynakların kırılgan, birlik ve beraberliğin ise hayati olduğu topraklarda tasarlayıp inşa ettiği çağdaş eğitim yapıları, sağlık tesisleri, profesyonel konutlar, sivil binalar ve kamusal alanlar çoğunlukla birer yapı olmanın çok ötesine geçerek kendi değerlerini fazlasıyla aşıyor. 

Mimar, Gando İlkokulu projesinde, bölgedeki birçok eğitim binasında gözlenen yetersiz aydınlatma ve havalandırma sorununu ele aldı. Tasarımda, mevcut iklim ve kaynaklar gibi parametreleri dikkate alarak bölgede bol miktarda bulunan ve geleneksel konutlarda kullanılan kil malzemeyi çimento ile karıştırarak kullandı. Bu projenin başarısı, okulun öğrenci sayısını 120’den 700’e çıkardı ve ardından inşa edilen Öğretmen Evleri (2004), Ek Yapı (2008) ve Kütüphane (2019) binaları için de katalizör görevi gördü.

Kariyeri boyunca hiçbir zaman yüksek maliyetlere ihtiyaç duymayan Francis Kéré, tasarımlarında yerel halkın katılımını ve yerel mimarlık kültürünü ön planda tutuyor. Yöreye ait malzemeleri, pasif iklimlendirme yöntemlerini istisnasız, her projesinde başarıyla kullanarak içinde bulunduğumuz tüketim çağında alternatif mimarlığın nasıl üretileceğini göstermeyi amaç ediniyor. 

Kenya-Turkana Gölü kıyısında bir bilgi ve iletişim teknolojileri kampüsü olan Startup Lions Kampüsü’nün tasarımında, teknolojik ekipmanlarının soğutulmasında gerekli olan enerjiyi minimize etmek için yerel taş ocaklarından çıkarılan doğal taş malzemeleri ve bölgedeki termit kolonileri tarafından inşa edilen yüksek höyüklerden ilham alarak hayata geçirdiği bir pasif soğutma sistemi kullandı.

Burkina Faso’da tasarladığı Léo Doktor Konutları ise 2014’te açılan Léo Cerrahi Kliniği ve Sağlık Merkezi’nin gönüllü personeli için barınma sağlıyor. Tesis, ortak bir avlu etrafında düzenlenmiş ve her biri kendi özel oturma odası, bahçesi ve açık terası ile donatılmış beş ayrı daireden oluşuyor. Evlerin tavanları, havalandırmaya ve gün ışığının dağılımına destek olmak hedefiyle uçları açık bırakılan ve sıkıştırılmış toprak bloklardan üretilen tonozlarla tasarlanmış. 

Francis Kéré mimarlığın nesneyle değil, hedefle ilgili olduğunu ve bir ürün değil, süreç olduğunu çok iyi biliyor. Tasarladıklarıyla  konforun ve iyi mimarlığın herkesin hakkı olduğunu vurgulamaya devam eden mimarın topluluklar için ve topluluklarla beraber inşa ettiği mimarlık ürünleri; yapım teknikleri, malzemeleri, programları ve benzersiz karakterleriyle doğrudan yerel topluluklara ait olma niteliği taşıyor.

www.kerearchitecture.com

Kunlé Adeyemi
NLÉ

Kunlé Adeyemi, özgün ve yenilikçi anlayışı sayesinde çalışmaları uluslararası düzeyde tanınan bir mimar. 2010 yılında mimarlık, tasarım ve şehircilik pratiği olan NLÉ’yi kuran Adeyemi’nin dikkate değer çalışmaları arasında, 3 kıtada ve 5 ülkede konuşlandırılmış, sudaki yaşam konusunda çığır açan, prefabrike bir bina çözümü olan “Makoko Yüzen Sistem” yer alıyor. Bu beğeni toplayan proje, NLÉ’nin hızlı kentleşme ve iklim değişikliğinin kesişim noktalarına odaklanan kapsamlı çalışması “Afrika Su Şehirleri” projesinin de bir parçası.

Adeyemi’nin Nijerya’da tasarladığı Makoko Yüzen Okul, iklim değişikliği ve kentleşen Afrika bağlamında fiziksel ve sosyal ihtiyaçlara hitap eden prototip bir yüzer yapı. Nijerya’nın en kalabalık şehri Lagos’ta körfez üzerinde bulunan hareketli okul, halkın yaşama ve inşa etme tarzlarından ilham alınarak, geri dönüştürülmüş boş plastik variller ve ahşap çıtalar ile inşa edilmiş. Yapı, formunu, şiddetli rüzgarlarda bile denge sağlayan nispeten düşük ağırlık merkezi nedeniyle piramitlerden referans almış. 

NLÉ’nin ilk ve orta seviyede uluslararası yatılı okul tasarımı olan Tanzanya’daki Black Rhino Akademisi ise öğrencilere doğadan öğrenebilecekleri sürükleyici bir mekan deneyimi sunuyor. Bölgede bin yıldır geçerli olan konut tipolojisinden esinlenen küçük birimler halinde düzenlenen programlar, “yaşamak, öğrenmek ve oynamak” adalarına ayrılmış. Black Rhino Akademisi, eğlenceli ve yenilikçi öğrenme deneyimlerini teşvik ediyor. 

Batı Afrika’da Atlantik Okyanusu üzerine inşa edilen Yüzen Müzik Merkezi’nde ise kolayca monte edilip demonte edilebilen hafif, prefabrik, modüler ahşap elemanlar kullanılmış. Afrika’da müzik, dans, sanat, moda gibi  yaratıcı endüstrileri teşvik etmek için performans salonları, kayıt stüdyoları ve yiyecek alanlarından gibi programlardan oluşuyor ve yüzer yapıların adaptasyon potansiyelini ve geniş kullanım yelpazesini kanıtlıyor. 

Çok sayıda prestijli ödüle sahip profesyonel uygulamalarının yanı sıra, Adeyemi uluslararası bir konuşmacı ve UNDP’nin Afrika Üst Grubu üyelerinden. Kunlé Adeyemi şu anda Lagos Üniversitesi, Harvard, Princeton, Cornell ve Columbia Üniversiteleri de dahil olmak üzere çeşitli okullarda verdiği konferansların yanı sıra toplumsal, çevresel ve ekonomik ihtiyaçlara yönelik mimari ve kentsel çözümler konusunda akademik araştırmalara da liderlik ediyor.

Mariam Issoufou Kamara
Atelier Masōmī

Mimarların rolünün insanlara daha iyi bir yaşam kalitesi sunan mekanlar yaratmak olduğuna inanan Mariam Issoufou Kamara, Nijeryalı genç bir mimar. Washington Üniversitesi’nde mimarlık okuduktan sonra 2014 yılında kamusal, kültürel, konut, ticari ve kentsel tasarım projelerini ele alan Atelier Masōmī’yi kurdu. Firmanın tamamlanan projeleri arasında, sürdürülebilir mimari dalında Global LafargeHolcim Sürdürülebilirlik Ödülü kazanan Hikma Toplum Kompleksi yer alıyor. Ofis aynı zamanda Nijerya’nın 2022 Aga Khan Mimarlık Ödülü için kısa listesine giren Niamey 2000 sosyal konut projesiyle ülkedeki konut krizine çözüm arıyor. Niamey 2000, öncülleri gibi sakinleri için mahremiyet sağlarken yalnızca barınma ihtiyacından daha fazlasını ele alıp kullanıcılarına kültürel olanaklar da tanıyor. Nijerya’nın kavurucu sıcaklarına karşı koruma sağlamak için toprak duvar ve pasif soğutma teknikleri kullanılan Niamey 2000’in çağdaş tasarımında, yerel kaynakların inşaat sektörüne yeniden kazandırılmasına özen gösterilmiş.

Mariam Issoufou Kamara’nın Nijerya’da tasarladığı Dandaji Market, kullanıcıların alışkın oldukları pazar deneyimini koruyarak yerel referanslara ev sahipliği yapıyor. Bölgenin geleneksel kerpiç direkleri ve kamış çatı mimarisine atıfta bulunurken sıkıştırılmış toprak tuğlalar ve metal desteklerle yerel halkın alışık olduğu pazar tipolojisini ileriye taşıyor.  Yapının tasarımı, kurak, çöl ikliminde ağaç yetiştirmenin zorluğunu telafi etmeye çalışan bir dizi geri dönüştürülmüş metalden gölge elemanıyla öne çıkarılırken yerel hislere ve sürdürülebilirliğe vurgu yapıyor.

Atelier Masōmī, Nijerya’daki bir diğer projesi olan Hikma Sosyal Kompleksi’nde, köyün yerel liderlerinin, kadınların ve gençlerin desteğiyle, metruk bir camiyi kütüphaneye dönüştürerek İslam’ın kendisinde yerleşik ilmi değerleri yeniden anlatmayı amaçlamış. Yeni kütüphane, halkı okumaya ve kültürel anlamda gelişmek teşvik etmek için kitap okuma alanları, bilgisayar laboratuvarı ve sessiz çalışma alanları barındırıyor. Eski ve yeni yapılar arasındaki diyalog, geleneksel duvar ustaları ve inşaat ekibi arasındaki güçlü iletişim sayesinde kurgulanmış. Yeni yapıda, geleneksel cami tipolojisi çağdaş yapısal destek ve detaylandırma yöntemleri kullanılarak yeniden yorumlanmış.

ETH Zürih’te Mimarlık Mirası ve Sürdürülebilirlik profesörü olarak çalışıyor olmasının yanı sıra Brown Üniversitesi’nde Kentsel Çalışmalar bölümünde ve Harvard Graduate School of Design’da dersler veren Kamara, 2021 yılında Aga Khan Mimarlık Ödülleri’nde eleştirmen olarak çalıştı. Kamara, 2019 Prens Claus Ödülü sahibi olmasının yanı sıra New York Times tarafından “Zamanın En Yaratıcı 15 Kadınından Biri” olarak gösterildi. 

Stefan Antoni, Philip Olmesdahl, Greg Truen
SAOTA 

Güney Afrika’nın önde gelen mimarlık ofislerinden olan SAOTA, tasarımlarında güçlü ve yenilikçi bir vizyonu paylaşan Stefan Antoni, Philip Olmesdahl, Greg Truen’in dinamik kombinasyonu tarafından yönlendiriliyor. 1987 yılında Stefan Antoni Architects ismiyle kurulan ofis sonrasında Stefan Antoni Olmesdahl Truen Architects olarak biliniyor. 

Stefan Antoni, 1985 yılında Cape Town Üniversitesi’nde Mimarlık Lisans derecesini birincilikle bitirdi. Stefan Antoni Architects’i kurduktan sonra Güney Afrika’daki iç pazarın üst noktasında yeni bir tasarım ve profesyonellik standardının belirlenmesine katkıda bulundu. Ofisin diğer ortağı Philip Olmeshdahl 1995 yılında KwaZulu Natal Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra aynı yıl Stefan Antoni Architects için çalışmaya başladı. Liderlik nitelikleriyle kısa sürede tanındı. Çalışkanlığı, olağanüstü tasarımı ve yönetim yetenekleriyle birleşen organizasyon becerileri, onun SAOTA’nın yönetimine gelmesinde kilit rol oynadı. Araştırmacı ve daima  işlev ve formu birbirine bağlayan tasarım felsefesine uygun çözümler yaratmak için gerçek mimari tasarımın peşinden koşmak gerektiğine inanan SAOTA’nın bir diğer üyesi ise Greg Truen. Greg, 1991 yılında KwaZulu Natal’daki Mimarlık Okulundan mezun oldu. SAOTA’nın kurucu üyesi olmasının yanı sıra ofisin çalışmalarını Londra, Lagos, Malezya ve Meksika’daki izleyicilere sunmak üzere konuşmacı olarak davet edildi ve afrikalı mimarlık öğrencilerine verdiği burslarla tanınıyor.

SAOTA beyond projesinde Beyond, çağdaş konut yapılarının tüm konforunun, dramatik ortamdan alınan yerel bir mimariyle bir araya geldiği, sanatsal bir ortam yaratmayı hedefliyor. Güney Afrika’nın en çok rağbet gören caddesinden giriş alan ev, Masa Dağı Milli Parkı’na açılan cömert bir arka bahçeye, önündeki denize doğru uzanan terası bünyesinde barındırıyor. Evdeki ışık, mekan ve malzemelerin ustaca etkileşimi, çağdaş Güney Afrika sanatının kabul görmüş sanat mirasını sürdürmeyi hedefliyor.

Boland dağları ile uzaktaki şarap arazilerinin manzarasına sahip Kloof 119A’da, SAOTA yapıyı çevreyi mümkün olduğunca içine alacak şekilde şekillendirmiş.Tasarımın buna yönelik en güçlü hareketi, üst katın etrafında bir kat penceresi oluşturan ters çevrilmiş piramit çatı. Aynı zamanda, güneşi ve ayı eve getiren, doğayla ve döngüleriyle olan bağlantıyı güçlendiren tasarım, sessiz ama dramatik yaşam alanlarına sahip.

Sıcak Akdeniz iklimine uyum sağlayan Rose Villa cadde sınırı boyunca yükseltilmiş bir podyum üzerine yerleştirilerek geniş, bir ön bahçe ve manzarayla ilişkilenecek şekilde tasarlanmış. SAOTA’nın geniş bir aile için tasarladığı Villa Rose’de evin iki kanadı  merkezi avlu etrafında birleşerek cam giriş pavyonuna bağlanıyor. 

Küresel bir ayak izine sahip ofis Afrikadaki projeleriyle WAF, Paris Tasarım Ödülleri, Domus Restorasyon Ödülleri’nde pek çok kez jüri özel ödülü ve mansiyona layık görüldü. Teknolojinin bütün getirilerinden faydalanmaya devam eden ofis yenilikçi ve iyi mimarlığa adanmış bir yaklaşım sergiliyor. 

David Adjaye OBE
Adjaye Associates

Sir David Adjaye OBE, 1966 yılında Tanzanya Dar es Salaam’da doğduktan sonra babasının işleri sebebiyle Kampala, Nairobi, Kahire, Beyrut gibi şehirlerde yaşamını sürdürdü. Aslen Ganalı mimar, yerel malzeme kullanımı ve Afrika mimarisinin gerçekte ne olduğu,  ne olabileceğine dair titiz analiz ve yeniden kavramsallaştırma çalışmalarına da sahip. Dünya çapında ürettiği projelerin yanı sıra Adjaye, 2021 yılında  RIBA Kraliyet Altın Madalyasının sahibi oldu. Mimarlığın insanlara hizmet etmek için gerekli olduğunu ve tüm yaşamımıza etki eden mekan anlayışının herkes için eşitlikçi bir seviyeye  getirilmesi gerektiğini düşünen ünlü mimar,  2000 yılında Adjaye Associates’i kurdu. 

Adjaye Associates’in güncel tasarımlarından biri olan Thabo Mbeki Başkanlık Kütüphanesi’nde yerel ve uluslararası akademisyenler için yeni bir bağlantı noktası oluştururken biçim ve program aracılığıyla hem antik hem çağdaş Afrika’nın görünmez bilgisini görünür kılıyor.  

Gana Hükümeti tarafından çeşitli bölgelerde  hastane tasarlamak üzere seçilen David Adjaye hastaneleri sadece tıbbi hizmetlerin sunulduğu bir yerden daha fazlası haline getirerek Gana halkı için sürdürülebilir ve ekonomik hastane tasarımlarına dair mimarlık planının da parçası olarak görüyor.  

Güney Afrika’da caz müziğin babası olarak bilinen Hugh Masekela için tasarladığı pavyonda ise bir mezar taşından ziyade Afrika kültürel manevi inanç sisteminde de inanıldığı üzere sanatçının ailesinin bir araya gelebileceği ve onunla olan anılarını hatırlayacakları bir anma mekanı tasarlamış. 

David Adjaye, mobilya koleksiyonlarından geçici pavyonlara, sanat merkezlerinden master planlara uzanan pek çok tasarıma imza attı.  Aynı zamanda Dünya Ekonomik Forumu’nun “topluluklara, şehirlere ve çevreye hizmet etmede liderlik” ile bilinen 27. Kristal Ödülü’nün de sahibi olan Sir Adjaye, mimarlığın sosyal bir sanat formu olduğuna inandığından bölge halkının yoğun enerjisinin tasarımlarının en temel yönlendiricisi olduğunu belirtiyor.