Abidin Dino: “Kara İçinde Ak Bir Umut”

Abidin Dino: “Kara İçinde Ak Bir Umut” sergisi, 30 Ekim’e kadar Abdi İpekçi Caddesi No:38’de izlenebilir.

Abidin Dino 1913 yılında İstanbul’da doğdu. Çocukluğunu Cenevre ve Paris’te geçirdi. 1927’de ailesi ile birlikte Türkiye’ye döndü. İlk çalışmaları 1931 yılında Artist dergisinde yayınladı. 1933’te D Grubu’nu, 1939’da da Liman Grubu’nu kurdu. 1934’te ünlü Rus sinemacısı Sergey Yutkeviç’in girişimiyle Sovyetler Birliği’ne çağrıldı. Burada film ve tiyatro dekorları yaptı. 1937’de Paris’e geçti. Bu dönem çalışmalarında Tristan Tzara, Picasso, Malraux, Gertrude Stein, Babel ile yakın ilişkilerde bulundu. Daha sonra Türkiye’ye dönerek resim ve yazı çalışmalarını burada sürdürdü. 2. Dünya Savaşı yıllarında Adana’ya sürgüne gönderildi. 1951 de yurt dışına çıktı ve yaşamının sonuna kadar Paris’te yaşadı.

Abidin Dino, çağdaşı olan diğer sanatçılar gibi akademik yapının içinden gelmiyordu; yaygın değimle bir otodidakt idi. (Yani, herhangi bir mesleği, ilmi, konuyu bir öğreticinin yardımı olmaksızın öğrenmiş kendini yetiştirmiş kişi.) Gerek bu yönü, gerekse sanat-toplum ilişkilerine  yönelik düşünsel çabalarının yoğunluğuyla, kendi kuşağının sanatçıları arasında özel bir yer işgal etti.

Kategorik sınıflamanın dışında bir sanatçı olan Abidin Dino, ”akademik” bir eğitimden geçmedi. Kübizm ve kübizm sonrası akımlara da pek fazla eğilimi yoktu. Türk minyatürlerinden, Bizans sanatından ve halk sanatından etkileniyordu. Abidin Dino’ya özgü entelektüalizmin, Batı dünyasında o dönemde geçerli olan ve giderek bir tür ”moda”ya dönüşen modernizmin uzağında, daha çok da yerel kültür kaynaklarına dayalı olduğunun göstergesiydi.

1930’lu yıllarda Dino, röportajlar yaparak, karikatür çizerek her şeye sonsuz bir merak içinde yönelir. Çevresinde ünlü şairler, yazarlar, gazeteciler vardır. Nazım Hikmet, onun odak noktası olacaktır. Nazım’ın ”Sesini Kaybeden Şehir” adlı kitabını, daha sonra ”Kuvayi Milliye”adlı eserini resimler.

“Türkiye’nin ilk avangard resim grubu” olarak tanımladığı ”D Grubu”nun kurucuları arasına katılır. Halkın ve sanat çevresinin önüne çıkması, bu grupla gerçekleşir. Grubun ilk toplu sergisi, Narmanlı yurdunun altındaki Mimoza Şapka Mağazası’nda açılır.

”D Grubu” Türkiye’de resmi kurumların dışında o zamana kadar süren Batı kökenli akımların uzağında kalmayı başarmış bir grup olarak Dino’yu içine almış olmakla beraber, Dino, grubun öteki üyelerinden farklı olarak sanat sorununa sosyal ve siyasal bir cepheden bakar, özellikle de Sovyetler’de Stalin döneminin sanat alanında uyguladığı güdümlü politika karşısında sorunlu tavrını ortaya koyar, sanat tartışmalarına aktif bir üye olarak katılır.

1933’te ”Türkiye’nin kalbi Ankara” adlı filmi çevirmek üzere İstanbul’a gelen Sergey Yutkeviç, ilk iş olarak Türk resmiyle ilgilenir, Dino’nun çizdiği parmak desenlerini görünce, bu desenlerdeki hareket duygusu nedeniyle onun sinema yapması gerektiği üzerinde durur ve onu Rusya’ya davet eder.

Sonraki dönemlerinde Abidin Dino’nun desenlerinde, sinemayla ilişkisinden kaynaklanan hareket unsuru, onun sanatının temel özelliklerinden biri olarak yerini korur.

İnsanlığı yakından ilgilendiren yöresel ve evrensel felaketler ve acılar karşısında duyduğu tepkileri resimleriyle ifade yoluna gider. Bu sebeple şu yaşadığımız ve içinde bulunduğumuz tuhaf günlerde onun sergi ismi ” Kara İçinde Ak Bir Umut” olarak belirlenmiş.

Böyle çılgın bir ortamda, resmin görevi ve işlevi düşündürür Dino’yu, ”Kara İçinde Ak Bir Umut”un arayışı ilgilendirir onu…

Abidin Dino’da desene özgü kurgu (fiksiyon), hem resimsel hem de düşünsel boyutları aynı düzeyde ele alınır. Çünkü amacı, salt mesajla bağımlı değildir; bu mesajın sanatsal değerlerle bütünleşebildiği oranda gerçek yerini bulacağı inancını sıcak tutar. İşte bu inançtır, Dino’nun sanatını belirleyici etken.

Ferit Edgü diyor ki ”Abidin’in resimleri açık resimlerdir. Dünyaya açık resimler. Abidin resimlerinde dünyayı yorumlamıyor. Var olan dış dünyayı oluşturan biçimlerden yola çıktığında da dünyayı yorumlamıyor. O yorumunu çoktan yapmış. Resimde yeni bir dünya yaratıyor. Kendi dünyasını, bizim olan, bizim, herkesin olmasını istediği, saf, renkli, duyarlı, coşkulu, insancıl bir dünya…

Gelenek ile ilgili görüşü Abidin Dino’nun ”Gelenek her çağda, her sanatçıda yenileşen bir olgu. Gelenek dural bir nesne değil. Her yeni katkı, yaratıldığı andan itibaren, geleneğin bir parçası oluyor. Gelenek geriye değil, ileriye dönük bir eylem.

Sergi, 30 Ekim’e kadar Abdi İpekçi Caddesi No:38’de izlenebilir.