Şanghay Expo Kültür Parkı

Mimari Tasarım
Delugal Meissl Associated Architects

Proje Yeri
Şanghay

Tamamlanma Tarihi
2024

Toplam İnşaat Alanı
41 000 m²

Fotoğraflar
CreateAR

DMAA tasarımı Şanghay Expo Kültür Parkı, eski bir çelik fabrikasının doğadan ilham alınarak dönüştürülmesine örnek oluşturuyor.

Dönemin ruhu, doğayı yaşayan çevremizin temel dayanağı olarak gören bakışa doğru kayıyor, böylece doğa da mimarlığın merkezine doğru taşınmaya başlıyor. Son yıllarda, sera alanlarının tasarımının yeniden ele alınıyor olması, DMAA için geniş bir teknik ve kültürel yapma bilgisi üretimini mümkün kılmış.

Yirmi üç milyonluk nüfusuyla Şanghay, Çin’in hem kentsel hem de uluslararası gelişiminin merkezinde yer alan bir megakent. Seyrek yerleşimli bir sanayi banliyösü olan Pudong, Expo Kültür Parkı’nın merkezinde yer alırken Asya’nın en görkemli yüksek gökdelenlerinden birine de ev sahipliği yapıyor.

Expo Kültür Parkı’na dönüştürülmeden önce, bu alanda kömürle çalışan bir elektrik santrali ve bir çelik fabrikası yer alıyormuş. Expo Kültür Parkı projesinin bir parçası olarak, eski bir sanayi binasının çelik yapısı, geometrik bir üst yapı olarak kullanılmış, ardından organik formlara sahip pavyonlarla zenginleştirmiş. Endüstri ve doğa, gelenek ve gelecek arasındaki ikilemler, Şanghay’ın şu anda bulunduğu tarihi dönüm noktasını belirleyen unsurlar olarak öne çıkıyor. Belediye yönetiminin büyük ve merkezi konumdaki bir araziyi kaliteli bir eğlence alanı olarak yeniden işlevlendirme kararı, subtropikal iklime sahip dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan Şanghay’ın çekirdek kentsel bölgelerinin daha yoğun bir şekilde yeşillendirilmesine yönelik çalışmaları, bu konu üzerindeki eğilimlere bir kanıt oluşturuyor.
Seralar genellikle yüksek miktarda enerji tükettiğinden, bu projenin temel amaçlarından biri de sıfır enerjili bir bina tasarlamak olmuş.

Hesaplamalar, çift cam kullanımındansa tek cam kullanımının enerji verimliliğinde daha çok katkı sağlayacağını ortaya koymuş. Tek cam kullanımı ısı kaybına sebep olduğu için bu soruna çözüm olarak yapay aydınlatma kullanılarak bitkilerin ihtiyaç duyduğu gerekli ısı sağlanmış. Delikli çatıdaki açılır pencereler, bitkiler için en uygun iklimi yaratan doğal havalandırma ve pasif soğutmaya izin verecek şekilde ayarlanabilir olarak tasarlanmış. Pavilyonlara bitişik tasarlanan havuz sadece soğutma sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda yüzeyinin hemen altında bulunan PV panellerinden seraya enerji sağlıyor.

İlk pavyon, kuraklığa dayanabilen ancak her kıtada nesli tükenme tehdidi altında olan bitkilerin evini temsil eden kumlu ve kayalık bir manzara ile çölün kuraklığını yeniden yaratıyor. Buna karşılık, ikinci pavyon yağmur ormanlarının tropikal bitki örtüsünü içerirken, son pavyonun dikey çiçek bahçeleri gezici sergiler için alan sunuyor. Pavyonların üzerindeki teras, tüm parka ve çevredeki kentsel dokunun kenarını oluşturan binalara genel bir bakış sunuyor.

Üç pavyon ve giriş binası arasında yer alan çelik yapı, altındaki geniş sirkülasyon alanıyla projeyi çevreleyen doğayla uyumlu bir bütünlük sağlıyor. Seraların içinde ve arasında dolanan patikalar ağı, projeye yeni nitelikler kazandırıyor. Ziyaretçiler bu ağı aktif bir şekilde keşfederek bir mekansal diziden geçiyor ve burada yapılı çevre ile amaçlanmış bir şekilde ilişki kuruyorlar. Camlı korkuluklar bu konukları ortaya çıkarırken, hafif eğimler ilerlemelerini hızlandırıyor veya yavaşlatıyor.

Çöl ve tropikal bitki örtüsü arasındaki su seviyelerindeki değişim doğadan alınırken, aynı zamanda iklim değişikliği nedeniyle suyun gelecekteki mevcudiyetine ilişkin sorular nedeniyle küresel bir siyasi perspektif de sunuyor. Bu şekilde, cephenin organik olarak dalgalı formu sadece iç organizasyon için değil, aynı zamanda insanlar ve doğa arasındaki yeni uyarlanabilir ilişki için de bir leitmotif haline gelir.