21. Yüzyıl Performans Sanatları Mimarisinde Tasarlama Yöntemleri Üzerinden Bir Analiz

Şeyma Kocadağistan, Araştırma Görevlisi
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Mimarlık Anabilim Dalı, Bina Bilgisi Programı

Özge Gündem, Doç. Dr.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Bu çalışma (1) kapsamında ritim; çizgilerin uyumlu tekrarını, dinamizm ise çizgilerin artan ve azalan değerlerini temsil etmektedir. İç ile dış mekan arasındaki görsel uyuma bağlı ilişki, ritim ve dinamizmin görsel olarak ifade edilmesi üzerinden ele alınmıştır. Farklı coğrafyalarda 2000 yılından sonra inşa edilmiş, tasarlama yöntemlerinin açıkça okunabildiği yapılar arasından seçilen örneklerin analizleri Prof. Dr. Bülent Özer’in yayınları ve önerileri esas alınarak yapılmıştır. Mugo Fridah’ın “Uygun Örnekleme” metodundan da yararlanılmıştır. 

Prof. Dr. Bülent Özer başarılı mimarlığın formülünü “Mimari=Fonksiyon x (Strüktür + Konstrüksiyon) x (Sanatsal Değer)” olarak yorumlar. Buna göre mimariye özgünlük kazandıran niteliğin, sahip olduğu sanatsal değerle sağlandığını söyleyebiliriz. Yapı tasarımında mimarlar, kullanıcıların fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarına cevap verebilecek alanları biçimlendirmekle yükümlüdür. Sezgisel niteliklerin konuya dahil edilmesi, mimarlığı diğer disiplinlerden ayırarak ona eşsiz değerini kazandıran “mekan” kavramının sınırlarını belirler. Çünkü mekan, mimarın boşluğa anlam kattığı ve tüm gereksinimleri karşılayan alanları ifade eder. 21. yüzyıl mimarlığının çoğulcu ve rekabetçi ortamında mimarların, tasarlama sürecinde hangi yöntemi kullanacağı önemlidir. Temel problemlerden biri olan mekan organizasyonunun programa cevap verememesi durumu, ilerleyen zamanda gereksinimleri karşılayamayan mekanlar doğuracağından tasarlama sürecinin sistematik biçimde ele alınması, tasarımcıların işini kolaylaştırır.

Bülent Özer’in Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde 1966 yılında başlattığı, “Mesleki Temel Eğitim” dersi; mimarinin temelini oluşturan “mekan” konusunda, mimarın tasarlama sürecinde karşılaşacağı problemlere karşı geliştirebileceği çözüm önerilerine yönelik becerilerin kazandırılmasını amaçlamıştır. Özer, mimari tasarlama yöntemlerini felsefe disiplininden hareketle geliştirdiği bir sistem üzerinden analiz ederek mimari tasarımı nesnel ve rasyonel kurallar çerçevesinde ele alan bir yaklaşımı benimsemiş ve öğrencilere karmaşık tasarlama sürecinde her zaman geçerli olabilecek stratejik çözüm önerileri sunmuştur.

Performans sanatları mimarisi, tek defaya özgü formların sanat-mimarlık ilişkisi ekseninde en iyi ifade edilen yapı türlerini oluşturur. Son yıllarda inşa edilen yapıların çoğu birbirleriyle ilişkili mekansal birimlerin gruplandırılarak çözüldüğü tasarım diline sahiptir. Bu yaklaşım tek başına tümevarım veya tümdengelim yöntemleri ile açıklanamadığı için tasarlama metotları içerisinde ifade edilmesi için ara bir kategorilendirme zorunluluğu ortaya çıkar. Özer’in önerdiği sınıflandırma içindeki gruplama anlayışı ile bu yeni tasarım yaklaşımının örtüştüğünü söylemek mümkündür. İç mekanların daima dinamik olarak bir sirkülasyon döngüsü içerisinde kullanıldığı bu mekanlar, temelde iki kullanıcı türüne hizmet eder: Seyirci ve sanatçılara. Mekanlar arasında kurulacak olan çok yönlü bağlantıların doğru bir biçimde yönlendirilmesi gerekir. Dış mekandan fuaye alanlarına doğru gerçekleşen akış, kullanıcıları performans mekanına ve diğer birimlere yönlendirmesiyle dinamizmin yoğun olarak deneyimlendiği alanlardır. Dinamizmin özünde değişim ve hızdan kaynaklanan canlı bir estetiğe ulaşma arzusu vardır. Mimarlıkta ise dinamizm, mimari formun monoton olmayacak şekilde tasarlandığı durumları ifade eder. Yapının kütlesel kurgusunu oluşturan geometrik şeklin asimetrik veya şekli oluşturan çizgisel öğelerin birbirinden farklı oranlarda birleştirilmesi ile oluşturulan hiyerarşik sistemleri ifade eden kompozisyonlar, formun dinamik özelliklere sahip olduğunu gösterir. Dinamizm kavramı, sanatın kendini yenileyen, devingen yönünü vurgular ve yapıların biçimsel özellikleri üzerinden okunabilir. Binanın kabuğu harekete ve devinime dair bir algı oluşturuyorsa yapının dinamik bir biçimlenmeye sahip olduğu söylenebilir. Örneğin, Kilden Performans Sanatları Merkezi’nin cephesi, dalgalı, eğrisel ve kavisli hatlara sahip bir ahşap kabuktan meydana gelir. Yapı kabuğundaki çağrışım, müzik sanatındaki nüanslara dair kuvvetli ve hafif seslerin verdiği etkinin çizgiselleştirilmesidir. Biçim, tıpkı notaların kağıt üzerindeki ifadesine benzer şekilde, belirli bir modülün artan-azalan değerlerde ve ritmik tekrarına dayalı bir kompozisyonu içerir. Artan büyüklüklerin belirli oranlarda tekrar edişi dinamizmi, yan cephedeki modüllerin aynı şekilde tekrar etmesi de ritmi temsil eder. Performans sanatları mimarisinde kütlesel hareketlerin, tıpkı bir dans gösterisinde veya müzik dinletisindeki gibi armonik olarak ilerlediğini görürüz; ritmin form üzerinden ifadesi, binanın işlevini yansıtır. 

Özer, mesleki temel eğitimin kökenini Bauhaus felsefesi ve temel dizayna dayandırır. Mesleki temel eğitim pratiğinde tasarıma yeni başlayanlar için mimarlığın anlatım diline uygun şekilde ifade tekniklerinin belirlenerek nokta, çizgi, düzlem ve hacim ilişkilerinin ikinci ve üçüncü boyutta tasarımcının algısını ve hayal gücünü geliştirecek önerilerle tanıtılmasını, böylece gerçek mimari düzenler üzerinde çalışıldığında tasarımcının özgün tarzının oluşmasını hedeflemiştir. Özer’e göre mimari tasarımın bilimsel çalışmalardaki gibi sayı ve ölçü gerektiren verilerle organize edilmesi esasına dayanan bir disiplin olması, problemin de felsefede izlenen yöntemlerle çözülebilmesini sağlar. Bu bağlamda felsefedeki bilgiye ve düzene ulaşmak için benimsenen “tümdengelim” ve “tümevarım” yaklaşımları Özer tarafından “Mimaride Planimetrik Dizaynlamaya Sistematik Bir Yaklaşım Önerisi” başlığı altında mimari tasarlamaya uyarlanarak “12 Yöntem” adı altında nitelendirilmiş ve rasyonel/irrasyonel form anlayışlarıyla ilişkilendirilerek sistematik bir çerçeve içerisinde açıklanmıştır. 

Özer, 12 Yöntem’in (2) temelini oluşturan tasarlama metotlarını “Tümdengelim, Tümevarım ve Mimari Dizaynlama Yöntemleri Üzerine Bir Deneme” başlıklı makalesinde açıklamış ve bunları tümdengelim (TG), tümevarım (TV), gruplandırılmış asal fonksiyonlardan tümevarım (GAFTV), asal fonksiyonlardan tümevarım (AFTV) ve kısmi asal fonksiyonlardan tümevarım (KAFTV) olarak ifade etmiştir. Mimarlıkta tümevarımı da “mimari problemin tümel çözümünü kapsayan genel formdan asal fonksiyonlara ait tekil, özel formlara varma yöntemi” olarak tanımlamıştır (1975). Tümdengelim metodunda önceden belirlenmiş fonksiyon şeması doğrultusunda mekansal bileşenlerin “bileşke-biçim” içerisine yerleştirilmesi söz konusudur. Tasarımcı çeşitli sebeplerden dolayı binanın formunu önceden belirleyerek fonksiyon şemasını bu formun içerisinde çözer yani tümelden tekile iner. Bu metodun ayırt edici özelliği fonksiyon değişimlerinden formun etkilenmemesi ve “form verme” anlayışının hakim olmasıdır (1977). Yapıların mimari programındaki temel işlevlerin; örneğin performans sanatlarında kulisler, depolar, ana sahne, yan sahne, prova alanları gibi mekanların birer birim olarak kabul edilip, aradaki sirkülasyon alanları ve mekansal ilişkiler de göz önünde bulundurularak birbirlerine eklemlenmesiyle tümel formun elde edilmesi, tümevarım yaklaşımının kullanımını açıklar. Özer’e göre rasyonalist anlayışta tümevarım yöntemi, dik açıların kullanıldığı bir anlayışı temsil eder. Gruplandırılmış asal fonksiyonlardan tümevarım yönteminde grupların her biri kendi içinde tümdengelim yöntemi ile dıştan içe doğru çözümlenir ve grupların birleştirilmesi tümevarım ile gerçekleşir (2000). Tümevarım ve tümdengelim yöntemlerinin beraber kullanıldığı, grup formlardan/fonksiyonlardan hareket ederek sonuca ulaşmaya çalışan GAFTV yöntemi şematik olarak ifade edildiğinde tümel formun az sayıda bileşenlere parçalandığı ve sadeleştirildiği, bileşenlerin ise kendi içerisinde bütünlük sağladığı bir görünüm ortaya çıkar. Burada işlevlerin kendi içerisinde özerk, diğer taraftan da grup işlevler arasında tümel formdan bağımsız olmayan, hiyerarşik düzen içerisinde dengeli bir ilişki sağladığı söylenebilir. Özer’e göre GAFTV yönteminde mimar, mekan düzenine karar verirken mimari programda yer alan işlevsel birimleri, birbirleriyle ilişkili olma durumuna göre fonksiyonel, teknolojik, estetik, ekonomik veya biçimsel farklı etkenler dolayısıyla grup halinde tasarlayabilir (1976). Bu da metodolojik olarak gruplardan hareket eden bir tümevarım anlayışını işaret eder. Grup fonksiyonları oluşturan formlar, bu yaklaşıma grup fonksiyonlar birleşerek tümel formu oluşturur. “Salt tümevarım”olarak nitelendirilen AFTV yönteminde ise yapıyı oluşturan asal fonksiyonlar biçimsellik kaygısı gözetmeksizin bir araya gelerek tümel formu oluşturur (2000). Bu yöntemde asal bileşenlerin belirlenen fonksiyon şemasına göre bileşke forma ulaştırılması temel hedeftir ve tümdengelimin aksine “form vermek” yerine, “form bulmak” amaçlanır. KAFTV yönteminde yapıyı oluşturan asal fonksiyonlar kendi içinde bölünerek kısmı asal fonksiyonları oluşturur (1977), (Şekil 1). Antel’e göre tümdengelim, tümevarım ve 12 Yöntem, birer düşünce biçimi olarak sanat ve mimarlık akımlarının sınıflandırılmasına bilimsel bir düzen önererek ortaya çıkabilecek rastlantısal sonuçlara karşı sistematik ve evrensel bir çözüm getirme olanağı sağlamaktadır (2017).

Şekil 1. 12 Yöntem şeması, Bülent Özer, 1975.

Şekil 1. 12 Yöntem şeması, Bülent Özer, 1975.

Günümüz Performans Sanatları Mimarisinde Tasarlama Yöntemlerine Dair Eğilimler 

Çalışmanın bu bölümünde analiz edilen dokuz yapı Özer’in tasarlama yöntemlerine göre analiz edilmiştir. Analizlerde performans sanatları mimarisinin işlev birimleri birbirleriyle ilişkilerine göre renklendirilerek gruplandırılmış ve plan şemaları bu düzene göre incelenmiştir (Şekil 2).

Şekil 2. Çalışma yönteminde performans sanatları mimarisinde fonksiyon dağılım şeması.

Şekil 2. Çalışma yönteminde performans sanatları mimarisinde fonksiyon dağılım şeması.

Melbourne Southbank Tiyatrosu’nun dış cephesi tüm yüzeyler boyunca devam eden siyah zemin üzerine eklemlenmiş beyaz renkli ince borulardan oluşan bir kütlesel kurguya sahiptir. Cephesindeki siyah kabuk ile kontrast oluşturan irili ufaklı prizmatik bloklar dış mekanda biçimsel olarak algıyı canlı tutan irrasyonel dinamik bir duruş sergiler. Yapının plan organizasyonu giriş ve fuaye birimleriyle ardından gelen performans ve seyirci alanlarından oluşur. Mekan kurgusu karesel bir formun içerisine birimlerin yerleştirilmesi esasına dayalıdır; bu durum önceden belirlenen tümel formun içerisinde mekansal birimlerin çözülmesine bağlı olduğundan, tasarlama yöntemi olarak tümdengelimin seçildiğini gösterir. Plan düzeninde asal fonksiyonlardan olan salon, ortak alanlar ve sanatçı birimleri dikdörtgen formun içinde çözülmüştür. Dans-form ilişkisi, iç mekanda fuaye alanı ve dış cephe üzerinden ritim ve dinamizm kavramları ile gözlemlenebilir (Resim 1). 

Resim 1. Melbourne Tiyatrosu, Ashton Raggatt McDougall, Avustralya, 2009.

Resim 1. Melbourne Tiyatrosu, Ashton Raggatt McDougall, Avustralya, 2009, (URL-1).

Tokyo’nun Suginami kentinde bulunan Za Koenji Tiyatrosu’nda ise farklı boyutlardaki konilerin gelişigüzel diziliminden oluşan kütlesel bir kompozisyon vardır ve bu düzensiz tekrarlardan meydana gelen örüntü yapıya dinamik bir görünüm kazandırır. Yapının plan şemasında dik açılı kübik hatlara sahip tanımlı bir formdan oluşurken dar alanda konumlanması dolayısıyla salonlar üst üste yerleştirilmiştir. Mekansal olarak işlev birimlerinin tanımlı bir formun içerisine yerleştirilmiş olması, yapının yöntem olarak tümdengelim ile tasarlandığını gösterir. Kütlesel kurgusu farklı büyüklükteki küplerin birbirine eklemlenmesiyle oluşan Foro Boca Konser Salonu, nehir ile denizi bölen bir dalgakıranın arasına konumlandırılmıştır. Mimar Michael Rojkind beton küpleri çakıl taşlarına benzer bir şekilde tasarlayarak yapıyı çevresinin devamı olacak şekilde kurgularken, malzeme, biçim ve renk özellikleri ile kütlenin tek defaya özgü formunu vurgulayarak mekan kurgusunu, kırıklı çizgilerin kara ve deniz sınırı olan arsanın formunu takip etmesiyle oluşturmuştur. Arazi ile şekillenen tasarım düşüncesi, form öncelikli bir tasarım anlayışına işaret ederken yapının tümdengelimci bir yaklaşımla tasarlandığı ritmik ve dinamik kurgusuyla görülmektedir (Resim 2). 

Resim 2. Foro Boca Konser Salonu, Michel Rojkind, Meksika, 2017.

Resim 2. Foro Boca Konser Salonu, Michel Rojkind, Meksika, 2017, (URL-2).

Harbin Opera Binası zeminden itibaren yavaşça sivrilerek yükselen eğimli yüzeyli üç bloktan oluşur. Tümel formunda ayrı tasarlanmış ve ortak alanları içeren bölümlerle birbirine bağlanmış iki salonu görürüz. Asal fonksiyonların tanımlı bir form içerisinde çözülerek sonrasında oluşturulan grupların ortak alanlarla birbirine bağlanmış olması tasarlama yöntemi olarak GAFTV metodunu gösterir (Resim 3). 

Resim 3. Harbin Opera Binası, MAD Mimarlık, Çin, 2015.

Resim 3. Harbin Opera Binası, MAD Mimarlık, Çin, 2015, (URL-3).

Kauffman Performans Sanatları Merkezi’nin kütlesel biçimlenişi farklı boyutlarda iki hacim ve onları birbirine bağlayan üçüncü bir hacimden oluşan bir kurguya sahiptir ve tümel form; ritmik olarak uzunlukları artan-azalan büyüklüklerde birbirine eklemlenen eğrisel, dilimli modüllerden oluşan geometrik, ritmik ve dinamik  bir kompozisyonu ifade eder. Mekan şeması incelendiğinde salonlar, sanatçı birimleri ve bunlarla ilişkili alanların gruplar halinde çözüldüğü görülür. Bu durum yöntem olarak GAFTV metodundan yararlanıldığını gösterir. Jordanki Konser Salonu, kübik parçalardan rastgele eksiltmeler yapılmasıyla oluşan şeffaf yüzeyleriyle irrasyonel bir forma sahiptir. Projenin plan şeması dikdörtgen ana salon, küçük salon ve ilgili birimlerden oluşur. Yapı incelendiğinde, mekan kurgusunun birbirinden bağımsız ve şeffaf koridorlarla bir araya gelen dört modülden oluştuğunu ve bunların diğer hacimlerle ilişkili olarak gruplandırıldığını görürüz. İşlevlerin gruplandırılarak tanımlı bir form içerisinde çözüldüğü bu örnekte grup formların birleştirilmesiyle meydana gelen tümel form yine GAFTV metoduna işaret eder (Resim 4). 

Resim 4. Jordanki Konser Salonu, Fernando Menis, Polonya, 2015.

Resim 4. Jordanki Konser Salonu, Fernando Menis, Polonya, 2015, (URL-4).

Fuzhou Kültür Merkezi’nin kütlesel kurgusu eğrisel çizgilerden oluşan, sürekli bir hattı takip eden, ortak fuaye ile sirkülasyon alanlarını kapsayan bağımsız beş kütlenin birleşerek meydana getirdiği ana platformdan oluşur. Yasemin çiçeğinin yapraklarını simgeleyen modüller, gereksinimlerle ilişkili olarak sınıflandırılan ve asal fonksiyonların birleştirilmesiyle oluşan beş grup fonksiyonu temsil eder. Her bir modülde performans alanı, sanatçı birimleri ve ilgili fuayeler yer alır. Modülleri birleştiren ana platform ise tüm mekanlara dağılımı sağlayan hacimdir. Burada grup fonksiyonların birleştirilmesiyle oluşan mekan organizasyonunda GAFTV metodunun kullanıldığını görürüz (Resim 5). 

Resim 5. Fuzhou Kültür ve Sanat Merkezi, PES Mimarlık, Çin, 2018.

Resim 5. Fuzhou Kültür ve Sanat Merkezi, PES Mimarlık, Çin, 2018 (URL-5).

Kırıklı formlardan meydana gelen bir sarmalı andıran Atlantida Performans Sanatları Merkezi ise karmaşık bir geometriye sahiptir. Dış cepheyi oluşturan yapı kabuğu, farklı oranlarda üçgenlerin birleştirilmesiyle oluşmuştur ve irrasyoneldir. Asal fonksiyonların oluşturduğu plan şemasını incelediğimizde her birinin farklı form dili olduğu görmekteyiz ki bu da yapının AFTV yöntemi ile tasarlandığını gösterir. Biçimsel olarak her katın farklı bir form diline sahip olmasıyla diğer örneklerden ayrılan Kadare Kültür Merkezi’nin giriş katında sürekli ve eğrisel bir hattı takip eden plan şemasında üst katlara çıkıldıkça kırıklı ve süreksiz formlara dönüşen parçalı ve irrasyonel bir tümel form açığa çıkar. Asal fonksiyon olan ortak alanların içerisindeki kısmi asal fonksiyonların birbirine eklemlenerek plan şemasını oluşturduğu görülür. Binanın planimetrik düzenini oluşturan girintili-çıkıntılı ve tanımsız hatlara sahip plan şeması formunun hacim düzenine de yansıması ise KAFTV metoduna işaret ederken mimari formun fonksiyon değişimlerinden etkilendiğini gösteriyor. 

Değerlendirme ve Sonuç

Çalışmada, mimari tasarlama sürecinde form veya fonksiyon önceliğine göre belirlenen temel stratejiler, Prof. Dr. Bülent Özer’in tasarlama yöntemleri esas alınarak değerlendirilmiştir. Örneklerde performans sanatını temsilen, sanat-mimarlık ilişkisinin belirgin olduğunu ve binalarda form anlayışı olarak irrasyonalizmin ağır bastığını, çoğunun da tümdengelim yöntemi ile tasarlandığını gözlemlemek mümkündür. Tümdengelim yöntemiyle tasarlanan binaların bütüncül, tanımlı formlardan oluştuğu ve çevresel faktörlerden etkilendiği görülmüştür. GAFTV yöntemi ile tasarlanan örneklerin daha dağınık bir plan şemasına sahip olduğu, karma kullanımlı, parçalı tümel formlarda binalar olduğu tespit edilmiştir. AFTV yöntemi ile tasarlanan yapılarda ise plan şemasının daha girintili-çıkıntılı hatlara sahip olduğu gözlemlenmiştir. KAFTV yöntemindeki örneklerde fonksiyon birimleri son derece parçalı ve tanımsız hatlara sahip plan şemaları oluşturmuştur. Kısmi asal fonksiyonlar planda dağınık ve birbirinden bağımsız olarak geniş alanlara yayılmıştır. Tasarlama yöntemlerini Türkiye’de ilk defa teorik açıdan, tüm olasılıkları bir araya toplayıp gruplandırarak literatüre kazandıran Özer’in önerisinde yer alan GAFTV yönteminin, çalışmada incelenen dokuz örneğin dördünü oluşturarak oransal olarak ağır bastığı ve tasarım kavramı olarak “dinamizmin” performans sanatlarına özgü bir karakter kazandırdığı görülmüştür (Şekil 3). 

Şekil 3. Çalışmada analiz edilen örneklerin “12 Yöntem Metodu” üzerinden tasarlanma oranları.

Şekil 3. Çalışmada analiz edilen örneklerin “12 Yöntem Metodu” üzerinden tasarlanma oranları.

İç-dış ilişkisinde de ön plana çıkan dinamizm ve ritim kavramlarının performans sanatları mimarisinde bir dil/ortaklık oluşturduğunu ve tasarım aşamasında güzel sanatları çağrıştıran dans figürleriyle müzik nüanslarının çizgisel olarak yapıların formuna yansıdığı belirlenmiştir (Şekil 4). 

Şekil 4. Çalışmada incelenen örneklerin çizgisel hareket analizi.

Şekil 4. Çalışmada incelenen örneklerin çizgisel hareket analizi.

21. yüzyılda tasarlanan performans sanatları yapılarının mekan örgütlenmesinde tümdengelim ve tümevarım yöntemlerinin birlikte ele alındığı gruplandırma anlayışının olumlu sonuçlar verdiğini söyleyebiliriz. Tümdengelim veya tümevarım yöntemleri kimi durumlarda tek başına yeterli değildir ve bu iki metodun harmanlandığı sistemin uygulanması daha fonksiyonel ve estetik çözümler sağlar.  Performans sanatları mimarisinde farklı türlerde performansların aynı binada yer aldığı, farklı mekansal ihtiyaçlara yönelik sınıflandırma gerektiren durumlarda, plan organizasyonunda işlevsel hacimlerin fonksiyonlara göre bölünmesi ve işlevlerle bağlantılı olarak bir araya getirilmesi Özer’in gruplandırma anlayışı ile örtüşür (Şekil 5). 

Şekil 5. Çalışmada analiz edilen 21. yüzyıl performans sanatları yapılarının tasarlama yöntemi bakımından karşılaştırılması.

Şekil 5. Çalışmada analiz edilen 21. yüzyıl performans sanatları yapılarının tasarlama yöntemi bakımından karşılaştırılması.

Bu çalışmada analiz edilen örneklerle, 12 Yöntem’in hala nesnel ve evrensel bir yaklaşım olarak, dünyanın farklı yerlerinden mimarlar tarafından tercih edildiğini ve günümüz ihtiyaçları doğrultusunda tasarım pratiğine cevap verecek temel stratejileri belirlemekte kullanıldığını görmekteyiz. Elbette form dilinde görülen çeşitlilik üzerinden Özer’in yöntemine göre farklılıklar da olduğunu söylemek mümkün. Bülent Özer’in kendi döneminde öngördüğü yenilikçi sisteme bakıldığında plan ve kütle arasında tutarlı bir ilişki olduğu görülür. Bu durum plan şemasında belirli bir form anlayışına sahip olan yapıların, üçüncü boyutta da planı takip ederek aynı tarzda geometrik kompozisyonları oluşturmasıyla anlaşılır. Özer bu durumu Modern mimaride iç-dış birliğini açıklarken “dışın, için dolaysız bir sonucu” olması olarak ifade etmiştir. Ancak günümüzde tasarlanmış çoğu yapıda plan şemasında ve üçüncü boyutta rasyonel ve irrasyonel özelliklerin bir arada olduğu, sabit bir form diline sahip olmayan düzenlerle karşı karşıyayız. Hatta yalnızca plan düzeninin bile kendi içerisinde kırıklı, eğrisel ve dik açılı hatların tümünü barındıran formlar da mevcut.

Sonuç olarak; Bülent Özer’in tasarlama yöntemlerine yönelik kendi döneminde öngördüğü sistemin hala geçerliliğini koruyor olması onun öncü ve evrensel tarzı ile ilişkilidir. Bu çalışmada tasarlama yöntemleri üzerinden gözlemlenen durum, aslında Özer’in yeni açılımlar getirdiği tüm alanlarda aynı bakış açısının ipuçlarını verir. Kendisi Türk mimarlığının gelişimi için bundan yıllar evvel, gelecekte de geçerli olabilecek temel tasarım önerilerini öğrenciler ve mimarlar için ortaya koymuştur. 

Notlar

  1. Bu çalışma Mayıs 2021’de MSGSÜ FBE Mimarlık Tarihi Yüksek Lisans Programı’nda başarı ile tamamlanan yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
  2. Tasarlama metotları ilk defa Yapı Dergisi’nde 1975’te 10. sayıda yayınlanmış olup, bu metotların ilişkilendirildiği 12 Yöntem tablosu 1986’da Özer’in “Yorumlar” adlı eserinde yer almıştır.

Kaynaklar

  • Fridah, M. W. 2021. Sampling in Research.
  • Hançerlioğlu, O. 1979. Felsefe Ansiklopedisi Kavramlar ve Akımlar Cilt 6 (S-T). İstanbul: Remzi Kitabevi.
  • Özer, B. 1975. Tümdengelim, Tümevarım ve Mimari Dizaynlama Yöntemleri Üzerine Bir Deneme, Yapı, 10. ss. 25-42.
  • Özer, B. 1976. Mimaride Dizaynlamaya Sistematik Bir Yaklaşım Önerisi. Akademi, 9. ss.17-25.
  • Özer, B. 1977. 2000 Yılına Doğru Mimari Yaratmada Çeşitli Davranışlar ve Bir Sistem Önerisi. 2000 Yılına Doğru Sanatlar Sempozyumu. İstanbul: Devlet Güzel Sanatlar Akademisi. ss. 3-4, 25-28.
  • Özer, B. 1986. Yorumlar. İstanbul: MSU Yayınları. ss. 187-195.
  • Özer, B. 2000. Kültür, Sanat, Mimarlık. (3. Baskı). İstanbul: YEM Yayın. ss. 247-249, 256.
  • URL-1: https://www.dcwc.com.au/projects/melbourne-theatre-company-mtc (13.02.2023).
  • URL-2: https://hypebeast.com/2017/12/brutalist-architecture-rojkind-arquitectos-foro-boca (13.02.2023).
  • URL-3: https://www.archdaily.com/778933/harbin-opera-house-mad-architects/56717b18e58ecec579000005-harbin-opera-house-mad-architects-photo (13.02.2023).
  • URL-4: http://edukacyjnytorun.pl/listing/ckk-jordanki/ (13.02.2023).
  • URL-5: https://www.theplan.it/eng/award-2021-mixeduse/strait-culture-and-art-centre-an-innovative-expression-of-chinese-traditional-culture-pes-architects-ltd-china-construction-engineering-design-group-coltd (13.02.2023)