Norveç Kayak Müzesi
Künye
Mimari Tasarım
Snøhetta
Proje Yeri
Oslo, Norveç
Tamamlanma Tarihi
2023
Toplam İnşaat Alanı
525 m²
Fotoğraflar
Thomas Ekström
Oslo’da bulunan ve dünyanın en eski kayak müzesi olan Norveç Kayak Müzesi, 100. yıldönümü dolayısıyla Snøhetta tarafından 1207 tane ahşap çıtası kullanılarak tasarlanan ek yapısıyla müzeye yeni bir görünürlük kazandırıyor.
Başlangıçta Holmenkollen Kayak Atlama Pisti’nin ihtişamının gölgesinde kalan Norveç Kayak Müzesi, 2010 yılındaki son yenilenmesinin ardından yeniden gün ışığına çıkarılmak üzere dönüştürücü bir süreçten geçmiş. Kayak pistinin altındaki binanın bir kısmının sökülmesi ve yeni bir uzantı ile girişin eklenmesiyle müze artık daha fazla erişilebilirliğe ve kendine özgü bir kimliğine erişiyor.
Kayak Müzesi için kayak alanındaki görünürlük çok önemliymiş. Bu nedenle, müzenin yeni girişinin mevcut yapıdan sıyrılması ve onu gölgeden çıkarması istenmiş. Atlayışın kendisi ve ilgili binalar beton, çelik, taş ve koyu renkler gibi sert yüzeylerle karakterize edildiğinden, daha yumuşak ve sıcak yüzeyli unsurlarla kontrast oluşturmak amaçlanmış.
Tasarım felsefesinin merkezinde, müzenin kayak arenasındaki önemini geri kazanmak varmış. Geleneksel kayak malzemesinden esinlenerek cam ve Norveç çam ağacı kalaslarının çarpıcı bir karışımı olan dış cephe, ziyaretçiler için bir fener görevi görüyor. Beş metre yüksekliğindeki cam duvar, ikonik “skyguard” çitleri anımsatan, titizlikle yerleştirilmiş 1207 ahşap parça ile kısmen kaplanıyor.
Cephe, konukları girişe doğru yönlendirirken davetkâr bir ön avlu oluşturuyor. Organik şekli, ışığın içeri ve dışarı girmesini sağlayarak binaya benzersiz bir kimlik kazandırıyor ve iç mekan ile dış mekan arasında görsel bir filtre oluşturuyor. Girişten önce, kaplama kenara çekilerek dalgalı bir hareket şekline sahip ön kapı ortaya çıkarılıyor.
Çıtalar israfı en aza indirmek için kesilmiş ve bu nedenle tüm cephe boyunca 2,5 ila 5 metre arasında farklı uzunluklara sahip olmuş. Kaplama toplamda 4.000 metre çam ağacından oluşuyor.
Kayak pistini destekleyen devasa beton sütunlar, doğal olarak daha sonra inşa edilen yeni uzantının içinde görülebilir. Glulam çerçeveler yeni binanın ana strüktürü olarak hizmet veriyor ve böylece mevcut, sert ve yeni, daha yumuşak malzemeler arasında doğrudan bir buluşma noktası haline geliyor. Cephenin ahşap çıtalarının yoğunluğu, binanın kuzey ucunda artırılarak filtrenin güneş kırıcı olarak işlev görmesi sağlanmış. Güneş varken, gün ışığı cepheden süzülerek içerideki arduvaz zemine gölge düşürüyor, akşam saatlerinde de bu etki tersine dönüyor.
Müze alanı; kayalardan kazıldığı, duvarları beton ve zemini arduvaz olduğu için, fuayenin iç mekanı buna tezat oluşturacak şekilde ayarlanmış. Ormanda geçen bir günün ardından girilen rahat bir kulübe gibi düşünülmüş. Malzeme seçimi asgari düzeyde tutulmuş ve mobilya renkleri Norveç kayak yaşamından ilham almış.
Sabit iç mekan ve bar masaları, kırmızı linolyum yüzeyli çam kontrplaktan yapılmış. Döşemeli sandalyeler ve uzun kanepe Norveç yünü tekstillerle kaplanmış. Kübik masalar, Holmenkollen çevresindeki ormandan elde edilen ham çam ağacıyla işverenleri Skiforeningen tarafından el yapımı olarak üretilmiş. Özel olarak tasarlanan lambalar, kaplamanın cam cepheden kuzeye doğru hareketini sürdürüyor.
Kayak pistinin hemen altında yer alan ve güneydeki şehre bakan bir açık hava yemek alanına açılan yeni kafe alanında, orijinal kayak pistine ve 1952’de Oslo’da düzenlenen Kış Olimpiyat Oyunları’na bir saygı duruşu olarak 1950’li yılların renklerinden esinlenilmiş. Mavi-turkuaz renk paleti olimpiyatlardan eski posterlerde bulunmuş. Kanepenin tekstil kaplı arka kısmı akustik bir yüzey olarak iki katına çıkıyor ve buzlu, neredeyse beyaz kış gökyüzünden zengin, gece yarısı lacivertine kadar çeşitli mavileri sergiliyor.