Plato Çağdaş Sanat Galerisi
Künye
Mimari Tasarım
KWK Promes
Proje Yeri
Ostrava, Çek Cumhuriyeti
Tamamlanma Tarihi
2022
Toplam İnşaat Alanı
11 417 m²
Fotoğraflar
Jakub Certowicz, Juliusz Sokołowski, Jan Antos, Dominika Goralska, Jiri Zerzon, Jiří Gruber, Dita Eibenova, Viktoria Tymanova, Martin Polak
KWK Promes tarafından Çek Cumhuriyeti’nde tasarlanan Plato Çağdaş Sanat Galerisi, eski bir mezbahanın karakterini korurken eklenen döner duvarlar sayesinde şehir ile yapı arasında kısayollar oluşturuyor.
Plato Çağdaş Sanat Galerisi, Çek Cumhuriyeti’nin Ostrava kentindeki harap durumda olan eski bir mezbahanın bir çağdaş sanat galerisine dönüştürülmesi için açılan bir yarışma için tasarlanmış. 2022 yılında yapımı tamamlanan proje, 2024 Mies Van Der Rohe Ödülleri’nde finalistler arasında yer alıyor.
KWK Promes, tarihi bir yapıyı koruyup sanat galerisine dönüştürerek, sanatı daha demokratik hale getiren bir çözüm sunuyor. Yapıya yeni eklemlenen duvarlar, alışılmadık bir şekilde ortalarındaki bir aks etrafından dönerek bir kısmı dışarıda kalacak şekilde ziyaretçilere yapıya doğru gizemli bir geçiş sunuyor. Öncesinde kirletilmiş olan galerinin çevresi, yerel halk için biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir sanat parkına dönüştürülmüş.
Mezbahanın harap, büyük delikli duvarları ve şehrin endüstriyel tarihine tanıklık eden isle kirlenmiş tuğlaları göz önünde bulunduran tasarımcılar, bu koruma altında olan yapının tarihine bir katman daha ekliyor. Yarışma kapsamında kirlenmiş tuğla ve pencerelerin karakterini korumaya ve tuğla duvarların eski süslemelerini korurken duvarlardaki açıklıkları çağdaş malzemelerle doldurmaya izin verilmiş. Ayrıca, mezbahanın yıkılan bölümünü yeniden inşa etmek için binanın var olmayan tüm unsurlarını mikro betondan yeniden yaratılmış.
Plato Çağdaş Sanat Galerisi’nin ana tasarım fikri, açıklıkların binayı şehre bağlayan kısayollar olarak işlevsel bir şekilde korunmasına dayanıyor. Bu ana fikir doğrultusunda yeni inşaa edilen duvarların dönerek sergi odalarını doğrudan dışarıya açması fikri ortaya çıkmış. Bu, sanatçılara ve küratörlere tamamen yeni sergi olanakları sunmuş ve sanatın kelimenin tam anlamıyla binanın etrafındaki alana taşmasına olanak sağlamış.
Tasarımcılar eski mezbaha binasının kurtarılmasının yanı sıra görevleri olmamasına rağmen açık alanların tasarımında da yer almış. Bu sayede yetkilileri yolları beton kaplamaktan vazgeçirmişler.Buradaki kirlenmiş toprak rehabilite edilmiş ve yerine su geçirgen zeminleri, çiçek çayırları ve su tutma havzaları olan zengin biyolojik çeşitliliğe sahip bir park yapılmış. Yeşilliklerin düzeni, bir zamanlar mezbahayı destekleyen binaların konumuna atıfta bulunuyor ve galerinin içinde de bulunan yenilebilir mahsullerle alanın dönüşümü tamamlanıyor. Projenin sonucu olarak sadece sanata değil çevre sorunlarına da duyarlılık gösteren kapsayıcı bir alan ortaya çıkıyor.
Tuğla, yapının orijinal ve baskın malzemesini oluşturuyor. Eksik olan tuğlalar çoğunlukla binanın çöken bölümünden kurtarılan tuğlalarla yenilenmiş. Yeni camlar, galerilerdeki ışığı azaltarak koyu ve donuk görünmesini sağlayan seramik ekran baskısı ile kaplanmış. Hijyenik amaçla badanalanmış iç mekanlara uygun olması için sergi odaları mineral levha yalıtımı üzerine beyaz kireç sıva ile tamamlanmış. Binanın eski tuğlaları, şu anda üstü örtülmüş olan eski atriyumda görülebiliyor.
Koyu renkli keçeyle kaplı kısmen çökmüş ahşap çatılar, açık renkli membranla kaplı çelik konstrüksiyonla değiştirilmiş. Bu sayede çatılar, etraflarında bir ısı adası etkisi yaratmıyor ve daha az ısınıyor. Bu açık renk, tüm yeni ve yeniden inşa edilen unsurların yapıldığı mikro betona referans veriyor. Yeni inşa edilen altı adet olan döner duvarlar yapının en önemli unsuru olarak görülüyor. Kapılardan ikisi binanın girişini oluştururken, diğerleri galerileri dışarıya bağlıyor. Boyutlarının büyüklüğüne rağmen kapılar kapatıldıklarında tam sızdırmazlık sağlıyor. Kapıların yılda bir kere yerin altındaki gizli basit mekanizmaların yılda bir kere bakımının yapılması yeterli oluyor.