Doğal Afetlerle Yüzleşmek
Murat Soygeniş, Mimar, Prof. Dr., FAIA
Yaşadığımız ortamların doğal afetlerle ne kadar barışık olduğu konusunu yeniden ele alıp değerlendirmeliyiz. Yüz binin üzerinde yapının yıkıldığı ve ağır hasar aldığı, on binlerce kişinin hayatını kaybettiği bir depremin sonrasında 1999 Marmara Depremi’nden sonra olduğu gibi ne yapılmalı, nasıl yapılmalı konuları ve tartışmaları her meslek alanında gündemin başına oturdu. Hatalar ve çaresizlik o kadar çok, o kadar görünür durumda. Uzmanlık alanı yerbilim, deprem mühendisliği, inşaat mühendisliği, şehir ve bölge planlama, mimarlık olan bilim insanlarının araştırma ve raporları, proje önerileri raflarda duruyor; bu çaba ve uğraşlara yeni öneriler, projeler eklenerek artıyor. Bu öneriler sadece öneri olarak kaldığı, hayata geçirilmediği sürece doğal afetlerin etkisini azaltmaya çare olamadığı çok açık. Depremlerin olduğu bir coğrafyada son 60-70 yıldır giderek daha fazla sorun olan planlanamamış nüfus artışı, kentlerin imar yönetmeliklerine aykırı ve denetimsiz olarak inşa edilmiş yapılarla dolu olması, fay hattı üzerinde, dere yataklarında ve yakınında endüstri bölgelerinin ve konut yerleşimlerinin gelişmesinin durdurulamayışı adeta afetleri çağırır nitelikte. Görüntüsel üst yapıyı önemseyen bir anlayışın bırakılıp, gerçekten sorunu çözmek için altyapının önemsenip ele alındığı politikaların benimsenmesinin ve bu politikaların halk tarafından da kabul görmesinin önemi çok açıktır.
Doğal afetler vurup yıkana kadar memnun yaşanılan değil, afete maruz kaldıktan sonra da ayakta kalabilen ve güvenle yaşamaya devam edilen çevrelerin düşlenmesi, hedeflenmesi ve bu çevreleri oluşturmak için harekete geçilmesi gerekliliği aşikardır. Bilimsel ve bütünsel bir yaklaşımı destekleyip tüm disiplinlerin koordinasyon içinde çalışmasının sağlanmasında, güvenle yaşanabilecek afete hazırlıklı çevrelerin oluşturulmasında temel rol karar verici birimler olan merkezi ve yerel yönetimlerindir.
Geçmişi çok eski yıllara ve coğrafyalara uzanan geçici konut, minimal konut kavramlarının özellikle ekonomik çalkantılara açık, konut sorununu tam olarak çözememiş ve afetlerle barışık çevre politikalarını oluşturamamış bölgeler için önerilmekte olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda geliştirilmiş çeşitli yerel öneriler de bulunmaktadır. Bu amaçla bir sosyal sorumluluk girişimi olarak geliştirilen, az katlı konut projesi olarak tasarlanan “Modüler Konut”un birden çok senaryoya hizmet edebilmesi amaçlandı. Senaryolardan birisi olası afetler olmadan önce doğal afetlerle barışık çevrelerin oluşturulmasındaki kullanımdır. Bu az katlı konutlar ve bu konutların oluşturacağı çevreler kültürel, yaşam alışkanlıkları ile örtüşecek doğrultuda tasarlanmıştır. Yönetimlerin bilimsel verileri esas alarak belirlediği yerleşim bölgelerinde, güvenilir denetim mekanizmalarını kullanarak sağlayacağı altyapısı hazırlanmış alanlarda düşünülebilecek olan proje farklı boyutlarda tek ve iki katlı modüler konut birimlerinin kullanımını öngörmektedir. Fabrika ortamında düşük maliyetle üretilebilecek birim ve elemanların alanda birleştirilmesini esas alan proje hızlı uygulanabilecek, milyonlarca kullanıcı için düşük yoğunluklu yeni yaşam alanlarını oluşturabilecek ve büyüme potansiyeline sahip olabilecek niteliktedir. Diğer bir senaryo göçmenler için geçici konut olarak kullanım senaryosudur. Geçici bir süre için göçmenlerin kullanabileceği benzer konut yerleşimleri göçmenlerin boşaltması sonrasında afet sonrası konutları ve öğrenciler için barınma mekanları olarak da kullanılabilecek özelliklerdedir.
Kamusal alanların birkaç kişinin kazanç sağlaması adına el değiştirmesinin önünün açılmasıyla sade vatandaşın kamusal haklarının gasp edilmesi; kentin ve kentlinin geleceği düşünülmeden, planlanmadan yapılı çevre yoğunluğunun arttırılması; inşaat izin ve denetim süreçlerinin kamunun aleyhine karartılması sonucunda yapılı çevrenin tehdit oluşturur hale gelmesi afetlerin sıklıkla karşılaşıldığı ortamlarda sorunun ta kendisi olmuştur. Bu süreçlere dahil olup kazancını katlama niyetiyle önlerine konan, çevre koşullarına aykırı olarak şişirilmiş projeleri ve uyumsuzlukları kabul etmek de adı konmamış suça ortak olmaktan başka ne olabilir? Yetkili yönetimler dürüst, şeffaf, bilimsel temellere dayanan bir afet programını, kentleşme anlayışını, medeni yaşama kültürünü ortaya koymalı, uyumsuzlukların özendirilmeye çalışıldığı ve dayatıldığı yoz sistemleri terk etmeli. Ancak o zaman çevresiyle barışık birçok “Modüler Konut” ve benzeri proje anlamını ve ortamını bulacaktır. Aksi takdirde bir sonraki depreme kadar şişirilmiş metrekarelere, aşılmış imar haklarına, göz boyayan satış ve reklam kampanyalarını süsleyen “deprem yönetmeliklerine göre inşa edildi”, “cennetten bir köşe” ifadeleriyle kandırılan alıcılara teslim edilen denetimsiz uygulanmış konutlara, yeşil alanları sınırlı kentsel çevrelere daha da fazla alışılacak ve mecbur kalarak yaşamaya devam edilecek ve hatta bu çevreler “prestijli” zannedilecek, neyin talep edilmesi gerektiği unutulacak. Karar hepimizin!
Proje Künyesi
Adı: Modüler Konut
Mimari Tasarım: S+ ARCHITECTURE
Proje Alanı: Temel modül 15 metrekare
Tamamlanma Tarihi: Devam ediyor