Erken Cumhuriyet Döneminde Planlama ve Mimarlık
Doğan Hasol, Dr. Y. Müh. (Mimar)
Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde dönüp biraz da Cumhuriyet’in erken dönemine bakalım.
Erken Cumhuriyet dönemi, Mustafa Kemal’in önderliğinde her alanda planlamaya önem vermiştir. Bu yaklaşım, yalnızca kentsel planlama alanında değil, ekonomi alanında, eğitim, sağlık, ulaşım alanlarında da olmuştur.
Mustafa Kemal’in ileri görüşlülüğü ve bilime saygısıyla, Cumhuriyet’in ilanından sekiz ay önce 17 Şubat 1923’te toplanan ve 16 gün süren İzmir İktisat Kongresi’nde tarım ve eğitime ilişkin olarak alınan bir kararda, “Her bölgede birbirine yakın köyler için, yeteri kadar toprağı olan yatılı birer ilkokul açılması ve ilkokul dersleri yanında, uygulamalı ve teorik, basit tarım dersleri verilmesi” öngörülmüştür. Yine aynı kararlar arasında, “Köylerdeki ilkokulların, kesinlikle 5 dönümlük bir bahçesi, tekniğe uygun iki ineklik ahır ve kümesi, yeni tarzda bir arılık ve öğretmenler için iki odalı evler olması; toprağın bir kısmının sebze yetiştirilmesine, bir kısmının çiçek, bir kısmının da fidancılığa ayrılarak, öğretmenlerin denetimi altında, toprağın öğrenciler tarafından işlenmesi; harcama ve gelirinin köy öğretmenlerine ait olması ve bu yolla çocuklara uygulamalı olarak, çiftçiliğin öğretilmesi ve köylere aydın kişilerin de yerleşmelerinin teşviki” yer alıyordu.
Sonraki yıllarda açılacak olan köy enstitülerinin bu kararların uzantısı olabileceği ya da en azından bu kararların köy enstitülerinin tohumları niteliğinde olduğu düşünülebilir.
Kentsel planlama konularına gelince… O dönemde Ankara başta olmak üzere birçok şehrin planlı gelişmesi için planlar ve olanaklar sağlanmıştır.
Başkent Ankara’nın planlanması için birkaç yarışma sonrasında 1932 yılında Alman şehir plancısı Hermann Jansen’in planının uygulanmasına karar verilmiştir. Ardından Ankara’yı başka şehirler izlemiştir.
Berlin Teknik Üniversitesi’nin Sanal Mimarlık Müzesi’nde Hermann Jansen’in kentsel planları arasında Atatürk döneminde Türkiye’de yaptığı kentsel planlar da yer almaktadır. Örneğin, Ankara, Bursa, Gaziantep, Tarsus gibi (1)…
İstanbul’a gelince… 1933’te üç yabancı uzman, Agache, Ehlgötz ve Lambert İstanbul’a çağrılmışlar, hazırladıkları raporlar sonucunda H. Ehlgötz’ün önerisi benimsenmiş, ancak 1935’te bu plan üzerinde tereddütler doğması nedeniyle bir süre Alman şehir plancısı Martin Wagner denenmiştir. Bütün bu girişimlerden sonra 1936 yılında Henri Prost İstanbul’un nazım planını hazırlamak üzere atanmıştır. Prost’un İstanbul ve Beyoğlu yarımadaları için hazırladığı 1:5000 ölçekli nâzım plan 1939’da onaylanmıştır. Prost, Fransız ve Türk mimar ve mühendislerden oluşan bir grupla 1936-51 yılları arasında 15 yıl çalışmıştır.
Prost, üç merkezi alanda, yani Tarihi Yarımada, Beyoğlu ve Kadıköy, Üsküdar’da planlama çalışmalarını sürdürmüş ve planların uygulanmasını denetlemiştir. 6.000 hektarlık alan için nazım plan, 3.000 hektar için imar planı ve 650 hektar için detay planlar hazırlanmıştır. Tarihi İstanbul Yarımadası’nın ve Beyoğlu’nun 1:5000’lik planları 1939 yılında uygulamaya konmuştur.
1 Numaralı Park olarak anılan tarihi Sultanahmet ve Gülhane Parkı ile Hipodrom’u içeren Arkeolojik Park ve 2 Numaralı Park olarak düzenlenen Taksim Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayıp İnönü Gezisi ile Nişantaşı’na kadar kesintisiz uzanan, oradan da Teşvikiye, Maçka-Taşkışla arasındaki vadi ile Dolmabahçe’de denize kadar devam eden kesimin yeşil alan olarak düzenlenmesi başarılı uygulamalar olmuştur. 1 Numaralı Park iyi korunabilmiştir. 2 Numaralı Park ise daha sonraki yıllardaki kemirmelere karşın yine de bugüne kadar ulaşabilmiştir. Ayrıca Prost planının sağladığı en önemli kazanç, Bizans ve Osmanlı’nın İstanbul’u olan Tarihi Yarımada’nın siluetinin ve yapılaşma yoğunluğunun korunabilmesi amacıyla, deniz kotundan 40 metrenin üzerindeki yerlerde yapılaşmaya getirdiği 3-4 kat yükseklik sınırlaması olmuştur. Tarihi Yarımada bu ilke sayesinde büyük ölçüde korunabilmiş ve kimliğini olabildiğince koruyabilmiştir.
Ankara’da planın uygulanması konusunda ilginç bir öykü vardır. Jansen, Ankara planını hazırladığında Atatürk’e sormuş: “Bir şehir planını tatbik edecek kadar kuvvetli bir iradeniz var mıdır?” Ülkeyi kurtarmış, devrimler yapmış yüce insana sorulan soru orada bulunanları çok şaşırtmış. Ne var ki zaman, Hermann Jansen’i haklı çıkaracaktır. Plan uygulanmış, ancak yıllar sonra, Ankara’da planlamadaki yetki kargaşası ve plan dışı spekülatif gelişmeler nedeniyle bozulmalar olmuştur. Özetlersek: Planı yapmak zordur; onu delinmeden uygulamak ciddi yönetimlerin işidir.
Atatürk döneminde yatırım harcamalarında hiç israfa gidilmemiş, tutumlu ve çok planlı, programlı bir yol izlenmiştir. Üretime yönelik sanayi atılımlarını yollar, köprüler ve demiryolları izlemiştir. Silah ve uçak sanayileri kurulmuştur. Bütün bunlar bir plan-program içinde yalnızca 10 yılda gerçekleştirilmiştir.
Atatürk Türkiyesi’nin planlamaya verdiği önem birçok ülke için örnek oluştururken Avrupa ülkelerinin de dikkatinden kaçmamıştır. Nitekim yıllar sonra Hitler Almanyası’nın baskısından kaçmak zorunda kalan bilim ve sanat insanlarının sığınmak için Türkiye’yi seçmeleri ve ülkemizin gelişmesine ciddi katkılarda bulunmaları ülkemizin şansı olmuştur.
Kaynaklar
- https://architekturmuseum.ub.tu-berlin.de/index.php?p=58&O=158424