Cenova Limanı’nın Canlandırılması
Vedat Tokyay, Mimar
1989 yılında, bir mimar dostumla birlikte yaptığımız İtalya gezisinde Cenova’ya uğradığımızda, alt ve üst yollardan ve demiryolundan dolayı denize bir türlü ulaşamamış, Andrea Doria ve Kristof Kolomb ile anılan bu kentin denizden kopuşuna bir anlam verememiştik. Meğerse, Cenova Belediyesi, 1981 yılında, Kristof Kolomb’un Amerika’yı buluşunun 500. yıl dönümü nedeniyle düzenlenen 1992 Kolomb Sergisi’nin yer alacağı liman bölgesinin mastır planı ve canlandırma projelerinin üretimi konusunda Renzo Piano grubunu görevlendirmişti. Bu başarılı liman dönüşümü uygulamasının 1992 Barselona Olimpiyatları ile aynı dönemde yer almasının bir dizi liman kentinin yenilenmesi yolunda büyük ilhamlar verdiğini biliyoruz. Her iki kentte de liman ve deniz kıyısı ile kentin bütünleşmesi gerçekleştirilmiş, kullanılmayan limanın başka işlevlerle donatılmasıyla, deniz kıyısı neredeyse kentin kültürel bir merkezi haline gelmişti (Resim 1).
Cenova, Akdeniz liman kentler arasında çok özel bir öneme sahip. Her şeyden önce, çevresindeki yüksek dağlardan ötürü, eski Cenova Limanı (Porto Antico), kentin kendi dışıyla ilişkiler kurabilmesinin tek yoluydu. Cenova, gemicilik filosuyla uluslararası ticaretini rahatlıkla yürütebiliyor, Konstantinopolis’e ve Boğaz’dan Karadeniz’e kadar ulaşabiliyordu. Orta Çağ’da tüccarların başarıya kavuşmaları, çalıştıkları limana bağlıydı ve limanlar arası rekabet çok önemliydi. Cenova’nın Venedik’ten çok önemli bir farkı, ilk bankasının 15. yüzyılda kurulmasıydı. Yani ekonomik başarısını sadece ticaret ve gemicilikle değil, bankacılıkla da sağlıyordu.
Kentin Limandan Kopuşu Ve Yeniden Birleşmesinde Kullanılan Kentsel Araçlar
On dokuzuncu yüzyıl, Cenova endüstrisinin de şahlandığı bir yüzyıl olmuştu. Bunların başında, dönemin en büyük ve ünlü çelikten yapılmış gemilerinin imalatı ile çelik ve metalürji üretimi geliyordu. 1884 yılında, Cenova’da lokomotif ve tren kabinlerinin üretimi başlatıldı ve bunu 1923 yılında uçak üretimi izledi. 19. yüzyılın sonunda Cenova, demiryolları ile İtalya’nın tümüne bağlanmıştı. Bu ağır endüstrilerin dışında, şeker, gıda ve tekstil fabrikaları vardı. Ünlü Cenova dantelinin dışında, ilginç bir Cenova üretimi de 15. yüzyılda, şimdi “blue jeans” denilen denim kumaşının ucuz ve sağlam olması nedeniyle gemici giysisi ve gemi eşyasının korunması ve saklanması amacıyla üretilmesiydi. Bu yoğun ve güçlü endüstrileşme, işçi sınıfının, Cenova’da 1892 yılında, İtalyan Sosyalist Partisi’ni kurması sonucunu doğurmuştur.
Cenova liman dönüşümünden önce kentin durumunu incelediğimizde, karşımıza 12. yüzyıldan kalan tarihi binalar, tarihi yol ve meydan ağı çıkar. Yapıların kullanımları açısından, daha çok (konut, banka, ofis, eğitim, otel, müze, restoran) gibi işlevlerin karışık kullanım yöntemiyle karşılaşırız. Ancak liman ve tarihi bölgenin nüfus yoğunluğu (17.600 kişi/km2) ile kentin diğer bölgelerinden (2515 kişi/km2) çok daha fazladır. Bu tarihi bölgede, yoğun nüfusun yanı sıra dar yollarından dolayı iç ulaşım zorluğu, sokak aydınlatmasının zayıflığı, suç, uyuşturucu kullanımı ve fahişelik oranının artması gibi önemli kentsel sorunlar vardır. Yeni ticari limanın başka bir bölgeye taşınmasının ve bölgenin kentsel sorunlarının sonucunda bölgeden çok fazla miktarda şirket ayrılmıştır. Bu da tarihi yapıların kullanılmaması, boş kalması ve restore edilmemesi gibi sorunlar getirmiştir. Ayrıca, tarihi bölge, tarihi limandan kentsel olarak oldukça kopuk ve ulaşılamaz durumdaydı. Çünkü, 19. yüzyıl başında limanın hemen kıyısına yapılan gümrük binaları ve depolar ile yüzyıl sonunda (1885) yapılan demiryolları ile liman ile kent arasındaki ilişki hemen hemen yok olmuştu. Bu tecrit işlemine, 1965’de deniz kıyısına paralel geçen Sopraelevata (üst yol) da eklendi. Cenovalılar, artık burunlarının dibindeki deniz kıyısına ulaşamıyorlardı.
Cenova Belediyesi’nin bu sorunu çözme için kullandığı ana yaklaşım, öncelikle limanın hemen üstündeki tarihi bölgedeki önemli sarayların restorasyonlarının yapılması, sosyal sorunların azaltılması, yerel ekonominin güçlendirilmesi ve ulaşım sisteminin geliştirilmesiydi. Daha sonra da eski limana yeni bir tanım getirilmesi ve eski limanın kamusal mekanlara kavuşturulması, depoların dönüştürülmeleri ve ulaşım sisteminin bu yeni bölgeye göre yeniden tasarlanması hedeflendi. Cenova Belediyesi 1981 yılında, Renzo Piano Mimarlık işliğinden, antik bir liman olan Genova Limanı’nın Molo bölgesinden (13. yüzyıldan beri liman bölgesine hizmet veren silo ve depolar ile konut bölgesi) San Giorgio Sarayı’na kadar olan kıyı alanının 1992 Uluslararası Kolomb Sergisi için hazırlık çalışmalarını istedi. Aslında istenilen, bölgenin dinamik bir mastır planıydı. Mastır plan kapsamında, denizle hiçbir ilişkisi kalmamış kentin suya kavuşması için gereken tüm kentsel araçların kullanılması vardı. Bunların arasında, limanın kullanılmayan bir dizi tarihi binasının yeniden kullanımına dönük bir restorasyon programının uygulanması ve kentin şu ana kadar sahip olmadığı bazı kamusal donatıların da söz konusu alana eklemlenmesi vardı.
İzmir Antik Limanı’na çok benzer bir coğrafi özelliğe sahip olan Cenova limanı, Akdeniz’in bir iç denizi olarak kurulmuştu ve Cenevizleri’n 11. yüzyıldan itibaren büyüttükleri liman Avrupa’nın en büyük limanlarındandı. Renzo Piano, sergi ile ilgili çalışmalara başlarken en önem verdiği adım, liman ile tarihi bölgeyi bütünleştirecek ulaşım adımlarının atılmasıydı:
- a) Demiryolları kaldırılıp o hattın altında metro ve istasyonlarını tasarlandı ve uygulandı.
- b) Üst yolun kaldırılıp yeraltına tünel olarak indirilmesi önerildi; bütçe nedeniyle kabul edilmedi. Yaya erişimini kesmese de görsel engeller yarattığı bilinmektedir.
- c) Bunun üzerine alt yol, meydan boyunca yeraltına alındı.
Tüm bunların sonucunda, Akvaryum yapısı hizasından San Giorgio Sarayı’na kadar çok büyük bir alan olan Piazza Carricamento oluşturuldu. Bu meydanın üzerinde bir dizi kafe ve restoranlar kuruldu. Bu meydan, insanların portikolardan deniz kıyısına kadar kesintisiz yürüyebilecekleri bir alandı. Böylece, Andrea Doria’nın tarihi kenti, deniz ile buluşabildi (Resim 2).
Limanın Dönüşümünde Kamusal Mekanların Rolü
Ulaşım sisteminin dışındaki ikinci önemli adım, bölgeye verilecek yeni kamusal işlevdi. Renzo Piano, bölge için tasarladığı sergi, fuar, kongre, eğlence, akvaryum gibi işlevlerinin tümünde, insanların deniz ve denizcilik kültürü ile tanışmalarını istedi. Yapılar ve çevre üzerinden tarihsel belleği canlı tutma ve insan belleğine yerleştirme düşüncesi en büyük amacıydı. Hatta yeraltı yolunun inşaatında ortaya çıkan bir dizi arkeolojik buluntunun da Piazza Carricomento’da sergilenmesi düşünülmüştü. Şimdi bunları kuzeyden güneye doğru inceleyelim:
Akvaryum Yapısı, Deniz Caddesi, Biosfera, İtalyan Pavyonu
Akvaryum yapısı, yerden yükselen pilotisler ile taşınan konteynerlere benzemekte olup Renzo Piano limanın bu yeni yapısını da liman kültürüyle ilişkilendirmiştir. Üstteki iki katta, sirkülasyon elemanları ve gösteri mekanları yer alır (Resim 3). Deniz caddesi, Piazza Carricamento’dan İtalyan Pavyonu’na kadar tüm sirkülasyonu kuran bir rıhtımdır. Rıhtım, kuzeyinde akvaryum, güneyinde ise tekneler olmak üzere batıya doğru ilerlerken güney yanında ve denizin üzerinde oturan, küresel formda ve camdan yapılmış, tropikal doğal yaşamı betimleyen Biosfera ile karşılaşırız (Resim 4). Deniz caddenin kuzey yanında ise, denizin üzerinde bir mavna/gemi gibi duran bu yapının altı İtalyan pavyonu, üstü de açık güverte olarak tasarlanmış, sergi boyunca değişik limanlara seyahat ederek İtalyan Pavyonu’nu temsil etmesi amaçlanmıştı. Amsterdam’daki Nemo yapısından da anımsayacağımız gibi Piano, deniz üzerinde taşınabilir gemi türü yapılar sayesinde, insanların tarihi geçmişlerinde yer alan gemicilik kültürüyle tanışmalarını istemektedir.
Bigo ve Rüzgar Heykelleri ile Millo
Uluslararası serginin sembolü olan Bigo, San Giorgio Sarayı’nın rıhtım tarafında karşısında yer alır. Denizin üzerinde duran bir beton kaideye bağlanarak yukarıya ağaç gibi açılan yedi adet geniş çaplı çelik boru ve gergi kablolarından oluşan heykelsi bir strüktürdür. Bu strüktür, aslında her limanda veya büyük balıkçılık gemilerinde gördüğümüz vinçlerden farklı mıdır? Belki buradaki işlevleri farklı olabilir; örneğin, en büyük ve yüksek olanı panoramik bir asansörü, diğerleri ise teflon kaplamalı PVC gergi örtüyü taşımaktadır. Bu örtünün altında ise çok amaçlı, amfi-tiyatro biçiminde tasarlanmış bir festival alanı vardır. Örtünün yelkeni, boruların da liman veya geminin üzerinde duran vinçleri veya yelken direklerini anımsatması, strüktürün ne kadar heykele uygun olduğunu bizlere göstermektedir (Resim 5).
Bigo’nun hemen arkasındaki Millo yapısının önünde, çelik boruların üzerinde duran farklı PVC gergilerin farklı açılarla dönüşleriyle kendini ortaya koyan bu rüzgar heykellerini Japon sanatçı Susumu Shingu tasarlamış. Aynı rüzgar yönüne farklı açılarla dönen bu heykel de, yelkenli gemilerdeki yelken/rüzgar ilişkisine dair güçlü bağlar kurmaktadır (Resim 6). Millo ise bir 19. yüzyıl depo yapısıydı. Restorasyon sonrası sergi döneminde tüm yapı sergileme amaçlı olarak kullanıldı. Sergi sonrasında da üst katın limana bakan bölümü restoran, diğer bölümleri ise Ulusal Antartika Müzesi ve sergileme, showroom türü etkinliklerde kullanılmaktadır.
Pamuk Deposu ve Yönetim Ofisleri
Limanın güney yanında, deniz caddesinin tam karşısında yer alan pamuk deposu yapısı, 1895 yılında İngiliz mimar ve mühendisler tarafından döküm demir teknolojisiyle ve dış duvarları tuğla olarak yapılmıştı. Tam bir endüstriyel kültürel miras yapısı olan pamuk deposu, limana gelen pamuğun vinçlerle asma balkonlara, oradan da iç mekana alınıp depolanması amacıyla yapılmıştı. Yapı, Kolomb Sergisi için restore edilmiş, bazı mekanları serginin gösteri odaları için ayrılmış, yapının ortasında sahne ve sahnenin her iki tarafında 800 koltukluk, 166 kişilik bir kongre merkezi tasarlanmıştı. Kolomb sergisi sona erdiğinde, yapının Cenova Üniversitesi Oşinografi Bölümü’ne verilmesi amaçlanmıştı. Bu tarihi yapının arkasında, merdiven, asansör ve yangın çıkışları ile klima servis hacimlerinin bir servis çekirdeği, onun da arkasında, kompleksin yönetim ofislerini barındıran iki kollu bir bina yer alıyordu (Resim 7).
Böylece, proje uygulandıktan sonra, Porto Antico tarihi bölge ile buluşabilmiş, insanlar bir zamanlar onlara yabancı ve soğuk gelen liman bölgesine severek ve bir merak ile gelmeye başlamışlardı. Deniz kültürünün önemli bir parçası olan akvaryum ile insanlar denizin altını daha iyi öğrenmeye başlamış, Bigo’daki konser veya tiyatroları, pamuk deposundaki kongre merkezinin salonundaki tüm gösteri sanatlarını izlemeye başlamışlardır. Her şeyin ötesinde, İtalyan Pavyonu’ndan Piazza Carricamento’ya, oradan da pamuk deposuna ve Millo’ya kadar uzanan geniş ve kesintisiz sahil yolu kamunun egemenliğine geçmiştir. Limanın bu dönüşümü tarihi bölgeyi de olumlu anlamda değiştirmiştir. Bölgenin önemli bir kısmı yayalaştırılmış, önemli yapıların tümü restore edilmiş, hizmet sektörü işyerleri çoğalmış ve yaşam kalitesi artırılmıştır. Tüm projenin içinde ne bir alışveriş merkezi ne de pahalı bir restoran veya kafe bulabilmek olanaksızdır. Proje’nin amacı, Galataport’ta yapıldığı gibi “azami kar” elde edecek pahalı restoranlar veya mağazalar yaratmak olmamıştır. Tek amaç, kamusal mekanların artırılarak kentten deniz kıyısına her sosyal sınıftan insanın gelebilmesini sağlayacak çekim gücünü sağlamaktı.
- Piano, 1992 sergisinden sonra akvaryum yapısının batısındaki iki rıhtımı sırasıyla otel ve konut işlevli olarak tasarladı ve 2000 yılında inşa edildiler. Altından suyun geçtiği, zemin katı olmayan bu yapılar, liman dönüşüm projesinin en ilginç örnekleridirler (Resim 8).
- Piano, 2020 yılında antik limanın doğusunda Levante Rıhtımı ismiyle yepyeni bir proje hazırladı. Tasarımın amacı yine aynı: Deniz kıyısını kamusal ve özel işlevlerle donatarak kenti ile bütünleşmesini sağlamak… Projede, deniz kıyısında büyük bir kent parkı, konutlar, ofisler, öğrenci yurtları, alışveriş, apart hotel ve OBR firmasıyla birlikte tasarlanan spor merkezi var.
33 yıl sonra ikinci kez geldiğim Cenova’dan ayrılırken “mimarlığın kenti ve insanları değiştirebileceğine” olan inancımın çok güçlendiğini söyleyebilirim.