Seramik ve Mozaik Sanat Panolarının Apartman Cephelerinde Kullanımı ve Koruma Sorunları: İstanbul Kadıköy Örnekleri
Ümran Karahasan, Dr.
Anadolu’da binlerce yıl önce insanoğlunun değişen gereksinimlerine bağlı olarak ortaya çıkan seramik sanatı; tarih boyunca farklı uygarlıkların izlerinin günümüze kadar taşınmasında önemli bir rol oynamıştır. Seramik sanatı başlangıçta günlük hayatla ilgili eşyaların yapımıyla karşımıza çıkarken, özellikle 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da mimari yapıtların bezeme programlarında çok önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Bu süreçte geleneksel Türk Seramik Sanatı olarak adlandırılan uygulamalar, İslam dini ve felsefesinin etkisiyle büyük bir gelişim kaydetmiştir. Anadolu Selçukluları, Beylikler ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde özellikle dini yapılarda, medreselerde, türbelerde ve saraylarda çok seçkin örneklerini gördüğümüz bezemelerde; geleneksel üretim tekniği kullanılırken desenlerde stilize bitkisel, hayvansal motifler ve çeşitli geometrik formlar tercih edilmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte seramik sanatında kullanılan üretim yöntemlerinin ve kullanılan desenlerin çok köklü bir değişim geçirdiğini görüyoruz. Bu değişimdeki temel etken seramik endüstrisinin kuruluşu, yaygınlaşması ve güzel sanatlarda eğitiminin çağdaş kriterlere göre yeniden yapılanmasıdır. Özellikle 60’lı yıllardan itibaren kamu yapıları, iş yerleri, oteller, hastaneler, üniversiteler, kültür yapıları, fabrikalar ve konutlarda çağdaş seramik ve mozaik sanatının çok özgün örnekleri uygulanmaya başlanmıştır.
Günümüzde hızla gerçekleştirilen kentsel dönüşüm uygulamalarında da olduğu gibi farklı nedenlerle bu eserler yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Her biri dönemin değerli sanatçıları tarafından yapılan seramik ve mozaik eserlerin gelecek kuşaklara aktarabilmesi için öncelikle envanterlerinin hazırlanması gerekir. Hazırlanan bu makaleyle; 1970’li yıllardan itibaren özellikle üst ve orta sınıfın daha çok yerleştiği, İstanbul Kadıköy, Bağdat Caddesi ve çevresinde apartman dış cephelerine estetik değer katma amacıyla yerleştirilen sanat panolarını saptayarak bir anlamda belgelenmelerine katkı konulması amaçlanmıştır. Saptama ve belgeleme sanat eserlerinin korunması konusunda yapılması gerekli ilk adımdır. Seramik ve mozaik pano uygulamalarında; yüklenicilerin ve proje müelliflerinin sanat panolarının yapımındaki temel yaklaşımları, apartman sakinlerinin eserlerden ne şekilde etkilendiği, eserlerin kamusal alan olan sokaklarda ve caddelerde yarattığı simgesel değer, mimarların sanatçıyla oluşturduğu disiplinler arası çalışma, sanat eserinin yapımı sırasında kullanılan teknikler ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan eserlerin korunmasının hukuki boyutu, ayrı ayrı araştırmalara konu olabilecektir.
Alan olarak İstanbul’un en önemli yaya akslarından biri olan Bağdat Caddesi ve bu caddeye yakın sokaklar seçilmiştir. Belgelemesi tamamlanan elli yapı içerisinden yirmisinin makale kapsamında değerlendirilmesi yapılmıştır.
Yöntem olarak Cumhuriyet döneminde seramik ve mozaik sanatının gelişimi ve mimariyle buluşması, sanat panolarının bezeme amaçlı kullanımında izlenen tasarım yaklaşımları, bu eserlerin kentsel dönüşümde bağlı oldukları yapıyla birlikte yok olma sürecine girişleri ve alınması gerekli önlemler anlatılmış, saptanabilen eserler üzerinde bulundukları yapıyla birlikte fotoğrafları çekilerek belgelenmiştir.
Cumhuriyet Dönemi’nde Seramik Ve Mozaik Sanatının Gelişimi ve Mimariyle Buluşması
Yirminci yüzyılın ortalarında II. Dünya Savaşı sonrası, sanatçı-mimar işbirliğine dayalı kolektif üretim yapma fikri; birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de benimsenmeye başlanmıştır. Bu disiplinler arası çalışma, bir yandan dönemin yönetici aktörleri ve öte yandan konunun diğer paydaşları tarafından desteklenirken, paralelinde mimarlık-sanat birlikteliğini esas alan bir eğitim modelinin geliştirilmesi konusu da gündeme taşımıştır (Ülkü, 2019).
“Ülkemizde Cumhuriyet Devrimlerinin dinamizmiyle birlikte, geleneksel seramik sanatının çağdaş seramik sanatına evrildiği süreçte 1950’li yıllardan itibaren yapılan mimari uygulamalarda; endüstriyel seramik ürünlerinin yanında çağdaş seramik sanatının ve mozaik sanatının özgün örneklerinin yaygın olarak kullanılmaya başlandığını ve bu konuda oldukça başarılı çalışmalar yapıldığını görüyoruz. Dünyadaki örneklerde olduğu gibi bu çalışmalar; bizde de Cumhuriyet Döneminin önemli resim ve heykel sanatçıları tarafından başlatılmıştır.” (Karayel, 2014; Özel, 2007) Bu eserlerin her biri seramik sanatının ülkemizdeki gelişiminin önemli örneklerindendir. Yapılan uygulamalarla birlikte, seramik bir yapı malzemesi olarak kullanımının dışında görsel ve plastik bir sanat olarak yapılarda yer almaya başlamıştır. Bu da seramik malzemesini; sanatçının yaratıcı kimliğini ortaya koyduğu estetik bir anlatıma dönüştürmüştür. Cumhuriyet Döneminin sanatçılarından Füreyya Koral, Sadi Diren, Jale Yılmabaşar, Beril Anılmert, İlgi Adalan, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi önemli isimler gerek iç mekanlarda gerekse de dış mekanlarda kentsel peyzaja da etkisi büyük eserler yapmışlardır. (Ağatekin,1993) Vedat Ar, Hakkı İzzet, İsmail Hakkı Oygar gibi çok sayıda sanatçı, seramik alanında eğitim almak üzere yurtdışına gönderilmiştir. Bu sanatçılar aldıkları eğitimlerle, seramik sanatının gelişimine katkı sağlamışlardır.(Erman,2012) Sanat seramiklerinde ilk uygulamalar genel müdürlük, bakanlık gibi önemli kamu yapılarında, otellerde, fabrikalarda, bankalarda gerçekleştirilmiştir (Gül, Özkeçeci, Alacalı, 2014).
1950’lerde mimaride sanat yapıtı kullanımında; Ankara Opera Binası (1950), İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (1956), Hilton Oteli (1956), Ankara Etibank Genel Müdürlüğü (1957), İstanbul IV. Levent yapı Blokları (1958), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi (1959), İstanbul Samatya İşçi Sigortaları Hastanesin’deki (1959) uygulamalar, önemli örnekler olarak sayılabilir. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun mozaik panoları ise Brüksel Dünya Fuarı Türk Pavyonu’nda (1958), Marmara Oteli giriş saçağı altında (1959) ve Paris NATO Genel Merkezi’nde (1961) yer aldı. Çeşitli uygulamalar 1960 ve 1970’li yıllarda da sürdürüldü (Yaman, 2011) .
Bu büyük ölçekli sanatsal çalışmalarının dışında, İstanbul’un çeşitli yerlerinde özellikle günümüzde fiziki görüntüsü büyük bir hızla değişmekte olan Kadıköy’ün bazı mahallelerinde, 1970 ve 1980 yıllarına ait apartmanların cephelerinde, boyutları konut mimarisiyle uyumlu seramik ve mozaik duvar panoları uygulandığını görmekteyiz. Bu yıllarda ülkemizde kentleşme hızla gelişme göstermiş ve bu durum mimaride daha yüksek katlı binalara olan ilgiyi arttırmıştır. Bu aynı zamanda ekonomik ve kültürel yönden giderek gelişen üst ve orta sınıf burjuvazinin kullandıkları mekanların sanatla olan buluşmasını önemsemeye başladıkları döneminde başlangıcıdır. Mimarlık uygulamalarında sanat panolarına olan ilginin artması; mimarlarla seramik ve mozaik sanatçılarının bir araya gelerek birlikte çalışmalarına olanak sağlamıştır. Bir sanat eserinin mimariyle buluşması, özellikle dış cephede söz konusu olduğu zaman kentin estetikle ve sanatla buluşması demektir. 1980’li yılların sonlarından itibaren bu eğilimin günümüze kadar devam eden süreçte zamanla azaldığını ve sanatın kent içerisinde konutlarda kullanımının eskisi kadar ilgi çekmemeye başladığını görüyoruz (Gezgin, 2000) .
“Kent içerisinde disiplinler arası bir çalışmayla yaygın bir kültür ve sanat eğitimi sağlayabilen bu uygulamaların azalmasının paralelinde, kentlerimiz birbiriyle yarışan ancak bütünsellikten yoksun, estetiği dışlayan kimliksiz alanlara dönüşmeye başlamıştır.” (Karahasan, 2016)
1970 ve 1980 li yıllarda apartman mimarisinde sanat seramiklerine olan ilginin neden bu kadar yüksek olduğu; zenginleşen üst ve orta sınıfın yaşadıkları mekanları sanatla daha farklı kılmak isteğiyle açıklanabilir. Sonraki yıllarda ise yeni teknolojilerle ve çeşitliliği artan yapı malzemeleriyle gelişen ve büyüyen yapı sektöründe sanata olan ilginin giderek azalması oldukça düşündürücüdür. “Daha çok sanatla, estetikle bütünleşmiş bir kent dokusu, gerek kamusal, gerek özel mekan mimari anlayışının oluşması ve bunun tüm yurt bütünlüğüne yayılması gerekmektedir. Elbette bu bir kültür ve sanat bilinci eğitimidir.”(Gezgin, 2000)
“Sanat ve mimarlık ayrı ayrı ele alınan, hazza ve ana odaklanan, merak ve heyecan uyandıran, anlık ilgiyi çeken üretimlere doğru bir eğilim göstermektedirler. Bugün, mimar ve sanatçı arasındaki birlikteliğin üretim anlamında ortaya çıkardığı bir sonuç bulunmamaktadır. Her ne kadar günümüzde sanatın ve mimarlığın sınırlarının aslında iyice eridiği ve muğlaklaşmış olduğu görülse de, 1950’lerde yakalanan o bir arada olma ve üretme durumu yitirilmiştir.”(Ülkü, 2019)
Mimarların ve sanatçıların tasarım sürecinde bir araya gelerek ortak ürün vermeye dayalı ilişkisinin koptuğu (Yavuz, 2008) ve konutlarda sanat eserlerinin kullanımının azalarak devam ettiği bugünkü süreçte, var olan ve yaşayan seramik ve mozaik sanat eserlerinin de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu görülmektedir. İstanbul’da ve özellikle Kadıköy İlçesinde yaygınlaşan kentsel dönüşüm uygulamalarıyla birlikte sanat panoları korumasız bir durumda kalmıştır.
Apartman Mimarisinde Sanat Panolarının Bezeme Amaçlı Kullanımında İzlenen Tasarım Yaklaşımları
Sanatsal bir yaratım olan mimari tasarımdaki estetik yaklaşım tarih boyunca en etkili bir şekilde dış cephede izlenir. Yapının dıştan bakıldığında izlenen üç boyutlu görünümü; doluluk ve boşluk oranları, cephe kaplama malzemesinin cinsi, rengi ve dokusuyla birlikte bir bütünlük oluşturur. Sanat panolarının cephe tasarımında kullanımındaki amaç; yapıya ve bulunduğu çevreye farklı bir estetik değer katmaktır. Yapı ve uygulanacak eserin bir arada dengeli bir birliktelik oluşturması, cephenin tasarımında en önemli konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda kavramsal bir anlam taşıyan bu birlikteliğin; kamusal bir alan olan sokak ve cadde üzerinde olması nedeniyle, kent estetiği üzerinde önemli etkileri barındırması kaçınılmazdır.
Toprağın eşsiz biçimlendirme özelliğinden yararlanarak eserini ortaya koyan seramik sanatçısının tasarımını belirleyen önemli bir ön koşul, yapı cephesindeki sınırlı alandır. Cephede uygulama alanın seçilmesinde etkili olan düşünce ise; uygulanacak sanat panosuyla yapının mimarisinde neye vurgu yapılmak istendiğidir. Bazı uygulamalarda yapının giriş kapısını anlamlandırmak ve cephede düşey simetri ekseninin etkisi kuvvetlendirilmek istenirken, bazılarında pencere altlarındaki yatay devam eden dolu alanlara vurgu yapılmıştır.
Seramik panonun projelendirilmesinde; uygulama yapılacak alanın boyutları, cephe malzemesinin rengi, dokusu ve farklı saatlerde ışık alışı, etraftaki bitki örtüsü ve peyzaj düzenlemesi dikkate alınacaktır. Alan belirlemeyle ilgili bu saptamalardan sonra, sanatçı hazırladığı eskizler içerisinden en uygun olanını seçecektir. Seramiğin yapı cephesiyle uyumlu bir birliktelik oluşturması için mimar ve sanatçısı disiplinler arası bir çalışma yürütürler. Buradaki estetik başarı; yapının fonksiyonlarının çözümlenmesi sonucunda ana hatlarıyla oluşan cephenin tasarımında, sanatçısının sürece en baştan katılmasına bağlıdır. Birlikte yürütülen bu çalışmayla; uygulama yapılan cepheye özgü bir sanat eseri ortaya çıkarken, yapı da cephesiyle farklı bir biçimsel ve simgesel değer yüklenecektir. Burada sanatçının imgesel olarak anlatmak istedikleri ve estetik tasarımının gücü izleyicilerin görsel duyuları üzerinde yapıyı etkili bir şekilde tanımlanabilir kılacaktır.
Sanat Panolarının Kentsel Dönüşümle Yok Olmaya Başlaması ve Alınması Gerekli Önlemler
Mimari yapılar zaman zaman mekansal gereksinmeler, statik problemler ve yenileme gibi farklı nedenlerle yıkılmakta ve yerlerine yeni belirlenen ihtiyaçlara göre yeni yapılar yapılmaktadır. Cumhuriyet döneminde uluslararası üslupla inşa edilmiş bazı önemli yapıların iç ve dış mekanlarında, tanınmış seramik sanatçılarımıza ait artistik panolar yer almaktadır. Çağdaş seramik sanatımızın çok seçkin örneklerini teşkil eden bu eserlerin bir kısmı; üzerinde bulundukları yapılarla ilgili yıkım kararlarının alınması nedeniyle, bağlı oldukları yüzeylerden sökülerek farklı yerlere taşınmış ve koruma altına alınmışlardır. İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın önemli mimarları ve çağdaş seramik sanatçılarımızın işbirliğiyle ortaya çıkan ve sadece belli bir mekan oluşumunun parçası olarak tasarlanan bu özgün yapıtlar, böylece farklı bir alanda izleyiciyle buluşma şansı kazanmışlardır. Kırca ve Üstündağ’ın bu konuda hazırladıkları makalede; önemli seramik sanatçılarımızdan Bedri Rahmi Eyüboğlu, Füreya Koral, Attila Galatalı, Nasip İyem, Sadi Diren, Jale Yılmabaşar ve Beril Anılanmert’in dönemin önemli mimarlarıyla birlikte disiplinler arası bir çalışmayla ürettikleri artistik sanat panolarının hangi nedenlerle, nasıl bir teknik çalışmayla taşındığı ve koruma altına alınarak sergilendikleri anlatılmaktadır. Bunun yanında eserlerin mimari bağlamından koparılarak farklı bir yerde sergilenmesinin eserin kavramsallığını ne şekilde etkilediği tartışılmaktadır (Kırca, Üstündağ, 2020).
1970 ve 1980 yılları arasında Kadıköy İlçesi’ndeki bazı apartmanların cephelerinde izlediğimiz çağdaş seramik ve mozaik sanatına ait örnekler, günümüzde büyük bir hızla devam eden kentsel dönüşüm çalışmalarıyla birlikte yok olmaktadır. Bu konuda daha önce deneyimlenen taşıma çalışmalarından yararlanılarak eserleri kurtarmak amacıyla herhangi bir çaba sarf edilmemektedir. Özellikle büyük şehirlerimizde hızlı kentleşmenin yarattığı atmosferde küçülen konut metrekarelerinin dayattığı Fransız balkonlu yüzlerce konut üretilmektedir. Genellikle ortak verilere ve günün modasına bağlı olarak birbirinin aynı oldukça pahalı ve lüks yapılan bu konutlarda sanat eserlerinin kullanımı konusunda herhangi bir çaba ve istek görmemekteyiz. Bu nedenle belli bir dönemde mimar-sanatçı işbirliğiyle ortaya çıkan özgün sanat panolarının korunması; kentin belleğinin korunmasını ve seramik – mozaik sanatının Cumhuriyetle başlayan süreçte nasıl evrildiğinin izlenebilmesini sağlaması açısından büyük önem taşıyacaktır.
“Kent içerisinde bir mahalle ölçeğinde, apartman cephelerinde insanları estetikle buluşturan bu sanat eserleri; sanatçıların özgün üsluplarını yansıtmaları ve ülkemizde çağdaş seramik, mozaik sanatının gelişimine ait örnek olmaları nedeniyle, korunması gerekli birer kültür varlığı olarak değerlendirilmelidir. Her bir eser, sanatçı ve mimarın ortak çalışması olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Bu nedenle üzerlerinde mozaik ve seramik panoların olduğu saptanan yapılarda yapılacak herhangi bir uygulamada, bu eserlerin korunması konusu, mimar ve eser sahibi sanatçının ortak kararıyla birlikte yürütülmelidir. Günümüzde hızlanan kentsel dönüşüm uygulamalarıyla birlikte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan eserlerin kaybolmasını önlemek için ilk yapılması gereken, envanterlerinin üniversiteler ve yerel yönetimlerle birlikte hızla hazırlanmasıdır. Ayrıca kentin yıllar içinde biriktirdiği kültürel değerlerinin gerçek sahibi olan yerel yönetimler bu yapılarda yapılacak uygulamalarda ruhsat hazırlama aşamasında eserlerin korunması konusunda gerekli önlemleri almalıdır.”(Karahasan, 2016)
Sonuç ve Öneriler
Anadolu’nun binlerce yıllık kültürüyle beslenen seramik ve mozaik sanatçıları geleneksel semboller ve motiflerle birlikte, figüratif, geometrik ya da tamamen soyut tasarımlarını sanat panolarında büyük bir çeşitlilikle sunmuşlardır. Bir mekan yaratma sanatçısı olan mimarın konut tasarımında diğer sanatçılarla birlikte uyum içinde çalışması; sanatı günlük hayatın tam da içine taşırken, toplumun estetik beğeni düzeyinin yükselmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Çünkü bir sanat eserinin mimari bir tasarımla düzenlenen yapı cephesiyle oluşturduğu dengeli birlikteliğinin izleyiciler üzerinde yarattığı estetik ve simgesel etki tartışmasızdır.
1970 – 1980’li yıllarda İstanbul’un Kadıköy ilçesinde apartman dış cephelerinde gördüğümüz artistik sanat panoları, giderek hızlanan kentsel dönüşüm uygulamaları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu makalenin hazırlanması sırasında yapılan alan çalışması sonucunda, toplam elli yapı üzerinde sanat panosu saptanmıştır. Bu makalede sadece yirmi panonun yapı ile olan ilişkisinin değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu yapıların onunda, sadece ön cephede yapının simetrik cephe düzenine vurgu yapacak şekilde tam orta aksa eserler yerleştirilmiştir. (Resim 1, Resim 7, Resim 12, Resim 13, Resim 14, Resim 15, Resim 16, Resim 18, Resim 19, Resim 20) Dokuz yapıda sadece giriş kapısını tanımlamak amacıyla panolar kapının çok yakınına konulmuş, bu uygulamayla da konut sahipleri ve diğer kullanıcıların yapıya giriş çıkışlarında eseri çok yakından izleyebilmeleri olanaklı kılınmıştır. (Resim 3,Resim 4, Resim 5, Resim 6, Resim 8, Resim 9, Resim 10, Resim 11, Resim 17) Sadece pencere altlarında yatay dolu kısımların oluşturduğu yüzeylere vurgu yapılan bir yapı makale kapsamına alınmıştır. (Resim 2) Eserlerden bir tanesi sanatçı Erdinç Bakla (Resim 1),beş tanesi sanatçı İlgi (Resim 3, Resim 5, Resim 12, Resim 13, Resim 17), bir tanesi sanatçı Yalçın Tokyay (Resim 16), yine bir tanesi sanatçı Şermin (Resim 10) tarafından imzalanmıştır. Dokuz adet panoda sanatçı imzası bulunmamaktadır. (Resim 2, Resim 4, Resim 6, Resim 7, Resim 8, Resim 9, Resim 11, Resim 14, Resim 15, Resim 18, Resim 19, Resim 20). Gorbon Işıl (Resim 7), Ark Seramik (Resim 15), Taç Seramik (Resim 19) tarafından üretildiği belirtilen üç eser bulunmaktadır. Sadece tek bir eserde yapım yılı verilmiştir. (Resim 16)
Seramik ve mozaik sanat panoları mimariyle kurdukları ilişkileri nedeniyle sadece o yüzey için tasarlanmış özgün örneklerdir. Çağdaş seramik sanatımızın belli bir dönemine ait olan bu eserlerin kentsel dönüşüm uygulamaları sırasında yok olmasını önlemek için; öncelikle belgelenmeleri ve yıkım kararından önce bulundukları dış cephe yüzeyinden doğru tekniklerle alınarak sergilenecekleri yeni mekanlara restorasyon ve konservasyon uzmanlarınca taşınmaları gereklidir. Bu durumda yapıtın ilk konumlandığı yerde mimariyle birlikte oluşturduğu estetik bütünlüğü, kullanıcıyla olan ilişkisi ve kent belleğindeki yeri yapıyla birlikte yok olurken, ona faklı bir mekanda yeniden sergilenebilme şansı verilmiş olacaktır. İzleyiciyle olan bu yeni buluşmada, mutlaka eserin ilk olarak konumlandığı yapıyla olan bütünselliği belgelenerek anlatılmalıdır.
Bu makale çalışmasıyla; çağdaş mozaik ve seramik sanatının 1970 ve 1980 yılları arasında Kadıköy’de bazı apartman cephelerinde uygulanan örneklerinin belgelenmesi amaçlanmış ve her koşulda korumanın önemine vurgu yapılmak istenmiştir. Mimarların ve sanatçıların disiplinler arası çalışmasıyla ortaya çıkan bu eserlerin, kent estetiğine yaptığı katkı her zaman çok büyüktür. Bu anlamda yerel yönetimlere bazı sorumluluklar düşmektedir. Yapıların yıkımı için başlayan süreçte; üniversitelerle ve eser sahibi sanatçılarla birlikte ortak çalışma yürütülerek yıkım ruhsatından önce eserlerin korunması ve gerektiğinde taşınması için her türlü önlemin alınması kamusal bir görevdir. Böylece bu eserlerin korunması; çağdaş seramik ve mozaik sanatının günümüze kadar devam eden tarihsel sürecinin kesintisiz ve doğru olarak aktarımına ve bir anlamda kent belleğinin korunmasına büyük bir katkı sağlayacaktır.
Kaynaklar
- Ağatekin, M., Cumhuriyet Sonrası Çağdaş Türk Seramik Sanatının Gelişimi ve Anlatım Dili Yönünden Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993.
- Erman, O., D., ‘Türk Seramik Sanatının Gelişimi Toprağın Ateşle Dansı’, ActaTurcıca, Sayı 1, s:18-33, Tematik Türkoloji Dergisi, 2012, www.actaturcicacom.
- Gezgin, Ü., İlgi Adalan, Bilim Sanat Galerisi, İstanbul, 2000.
- Gül, N., S., Özkeçeci, İ., Alacalı, H., ‘Çağdaş Mimari Yapılarda Seramik Panolar Ve Yıldız Teknik Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi Uygulaması’, The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication – TOJDAC October 2014, Volume 4 Issue, s:71-81, 2014.
- Karahasan, Ü., ‘Kentsel Dönüşümle Kaybetmememiz Gereken Sanat Eserlerimiz’, Yapı Dergisi, sayı 416, s:132-136, İstanbul, 2016.
- Karayel, G., E., ‘Disiplinler arası sanatsal ifade : Ressam Seramikçiler- Seramikçi Ressamlar’, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi, s.1, s: 25-40, Ankara, 2014.
- Kırca, A., D., Üstündağ, D., ‘Mimari Bağlamı Değişen Seramik Panoların İncelenmesi’ Rating Academy Journal Of Arts Cilt / Volume 3, Sayı / Issue 4, 2020, pp. 291-312.
- Özel, V., Plastik Sanatlarda Disiplinler arası Etkileşimler ve Seramik Sanatına Yansıması, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2007.
- Ülkü, K., G., ‘Mimarlık ve Sanat İşbirliği: Bürüksel EXPO’58 Türkiye Pavyonu’ IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 5, s: 497-516, 2019.
- Yaman, Y., Z., ‘Siyasi/Estetik Gösterge Olarak Kamusal Alanda Anıt ve Heykel’, METU Journal of the Faculty of Architecture, s: 69-98, Ankara, 2011.
- Yavuz, D., ‘Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı Mimarlık-Sanat Birlikteliğinde 1950-70 Aralığı’, Mimarlık, Sayı 344, 2008.