RAD+ar tasarımı Tanatap Ring Garden Kahve Dükkanı ziyaretçilerine; renklerin ve doğanın günışığı ile harmanlandığı, mekan ve bahçe arasında bulanıklaşan bir mekan deneyimi sunuyor.

Tanatap Ring Garden Café, yürünebilir bir çatı oluşturmak için yükselen ve alçalan dinamik platformlara sahip farklı yüksekliklerden oluşan yeşil alanın küçük bir prototipi. Yapı, yeşil alanları çevreleyen havada asılıymış gibi görünen bir dizi amfitiyatroyu ve ortada açık hava etkinlikleri düzenlenmesi için tasarlanmış alanı bünyesinde barındırıyor.

Yapının tasarımı için, fonksiyonel mekanlar sadece açık bir bahçenin kontürleri olarak işlevlendirilseydi ne olurdu sorusuyla yola çıkılmış. Basit, çok katlı bir bahçe içinde gizlenmiş, kaybolan bir kapalı alanı yansıtarak yaratılan boşluklar bir başlangıç noktasından ziyade ardışık boşluklar haline gelmiş. Projenin ana fikri “eğlenceli birliktelik” olup hükümet tarafından işletilen kamusal alanların güvenilmez olduğu Jakarta gibi gelişmekte olan şehirlerde sürdürülebilir, canlı ve dinamik yeni sivil mekanlar oluşturmakmış.

Mimarlar, doğayla iç içe işlevsel bir kafe alanı yaratmak için iki strateji geliştirmiş. İlk yaklaşım, mevcut tüm ağaçları ziyaretçilere sirkülasyon alanlarını oluşturmak için birbirine bağlamak, ikincisi, ana girişte yeraltında samimi bir deneyim yaratmak için tüm yapıları dizmekmiş. Ardından, lobi/bar alanında her iki kanattaki gizli kapılara gizlenmiş, renk, doğanın yoğunluğu ve doğal güneş ışığının içeri girme miktarından yola çıkılarak bir kontrast deneyimi yaratmakmış.Mekan tasarlanırken, hiyerarşi yeniden yapılandırıldığında kullanıcıların nasıl davranacağını görmek ve öğrenmek için deneysel programlama yöntemi izlenmiş.

RAD+ar mimarlık ofisi yapıyı, anlamadıkları mekanları tanımlarken ziyaretçi davranışları hakkında daha fazla bilgi edinmek için kullanıyor. Kafedeki mobilyaların çoğu tanımsız, peyzajın sert görünümüyle harmanlanmış olup bu durum, kullanıcıların bu mobilyayı kullanırken kendi konforunu nasıl tanımladığının bir deneyi olarak karşımıza çıkıyor. Kullanıcıların açık alanda üçüncü mekan algılarını nasıl yeniden tanımladıkları ve günün farklı saatlerinde kalabalığa ayak uydurmak için bunu nasıl değiştirdikleri üzerine bir sosyal deney kurgulanmış.

Ziyaretçiler Ring Garden’a girerken, iç ve dış mekan tanımını bulanıklaştıran mevcut iki ağacı birbirine bağlayan köprüyle çevreleniyor. Mekana girdiklerinde, dilimlenmiş tavan penceresi ve üst bahçedeki insan aktiviteleri ile karşılaşıyorlar. Ortasında kahve barı bulunan eş merkezli mekan, saklanmış kapının arkasında daha fazla doğal ışığın nüfuz etmesiyle dolup taşan iki boşluğa ayrılıyor. Her iki alan da ziyaretçileri bir mekanın tropikal bir bahçeden nasıl daha fazlası olabileceğine ve bunun tadını çıkarmaya dair dolaylı yoldan ikna ediyor ve onları ana, çok katlı bahçe alanına çıkarıyor. Üst katlarda, halka şeklindeki bahçe, şehir ve peyzaj arasında bir geçiş alanı oluşturuyor. Yapının içine girildiğinde renk ve ışık, ziyaretçileri heyecan verici bir şekilde mekanın sahip olduğu doğal manzaraya davet ediyor.

Cephenin ana malzemesi olan cam blok sayesinde mekanın bir yapı veya bahçe olarak kabul edilip edilmediğinin tanımı bulanıklaştırılmış oluyor. Malzeme, içeride kullanıcılara mahremiyet sunarken, bol miktarda gün ışığı girmesine de olanak sağlar. Duvarların yapısı, hafifliğin sağlanması için cam blok içine entegre edilmiş ağır malzemelerin bahçenin üzerinde yüzdüğü ve dağıldığı hissi veriyor.