Maison&Objet Eylül 2022 Teması: “Meta Sensible”
Bilgen Coşkun
Dilek Öztürk
Maison&Objet, Eylül 2022 edisyonunun temasını “Meta Sensible” olarak açıkladı. Her edisyonunda globalde öncü trend ajanslarından biri olan Nelly Rodi iş birliğinde bir tema belirleyen fuar, bu sene fiziksel gerçeklikte duyarlı eğilimlere odaklanırken, sanal ortamda da hayal gücünün yaratıcılığına dikkat çekiyor.
Bu senenin teması “Hyper Sensible” ve “Récrea Sens” olarak iki başlık altında inceleniyor. Bu başlıklara karşılık gelen global eğilimleri; mimari, iç mekan deneyimleri ve ürün tasarımları üzerinden sizlerle paylaşıyoruz.
1. “Hyper Sensible”
Günümüz dijital çağında bir konuya odaklanma süremiz gittikçe azalıyor. Buna karşı bedenimizi ve zihnimizi iyileştirecek podcastler dinliyoruz, terapiler ve sağlık odaklı seyahat deneyimleri ilgimizi çekiyor. Kendimizle bağımızı güçlendiren, doğa ile iletişimimizi tazeleyen bu deneyimlerle beş duyunun ötesinde 6. ve 7. duyularımızı geliştiriyoruz.
“Hyper Sensible”, belli bir deneyim anına konsantre olmamızı sağlayan, ayakları yere basan, yerel değerleri önemseyen kişiselleştirilmiş deneyimlere odaklanıyor.
700,000 Heures Hotel
Bu otelin ismi; ortalama bir insan ömrüne denk gelen 700,000 saatten geliyor. Dünyanın ilk gezgin oteli olan 700,000 Heures; her sene dünyanın farklı bir şehrinde tamamen kişiye özel deneyimler sunuyor.
Günümüzde lüks kavramının karşılığı beş yıldızlı oteller yerine, doğaya daha az karbon salan, herkesin erişemeyeceği deneyimlerle bağdaşıyor. “Backpacker” diye tanımlayabileceğimiz seyahat tarzına daha çağdaş bir yaklaşım sunan otel, sadece ağırlama sektöründe değil, seyahat etme biçilerimlerinde de bir dönüşüme işaret ediyor. Üyelik kulübü olarak çalışan otel, şimdiye kadar Salento, Kamboçya ve Brezilya’da üyelerine özgün deneyimler yaşattı. Bu süreçte bir otel yapısı inşa etmektense; var olan yerel halkın evleri bir otel mekanına dönüşüyor. Böylece yerel ekonomiye katkıda bulunuluyor ve kültürel değişim destekleniyor.
Bouroullec Brothers, Bourse de Commerce Paris
Ronan ve Erwan Bouroullec; Flos işbirliği ile Paris’teki Bourse de Commerce binasının merdiven boşluğu için bir aydınlatma tasarımı geliştirdi. Geçmiş ve bugün arasında bir köprü kuran tasarım, yapının tüm katlarından görünerek mekan deneyimini zenginleştiriyor. Bourse de Commerce yapısının Art Deco stilini yansıtan aydınlatma, ziyaretçiyi yapıdan kalan en orijinal parça olan çift sarmal merdivene çekiyor ve güçlü bir fiziksel diyalog oluşturuyor.
House to Watch Three Volcanos, Not Vital
İsviçreli sanatçı, heykeltıraş ve mimar Not Vital; dünyanın izole coğrafyalarında tasarladığı mimari deneyimler üzerinden farklı hikayeler anlatıyor. Ayakları yere basan mimari strüktürler ile göçebeliği bir araya getiren yaklaşımı, izleyiciyi eserleri görmek için sehayat etmeye davet ediyor. Singapur’un bir adasında bulunan ve yerel malzeme kullanılarak inşa edilen yerleştirmesi “House to Watch 3 Volcanos” merdivenlerinden çıkınca etraftaki 3 volkanın izlendiği bir deneyim sunuyor.
Classicon – Bell Coffee Table
Sebastian Herkner Bell Coffee Table tasarımı ile ağır ve hafif malzemelerin yerlerini değiştiriyor; üst yüzeylerde görmeye alışık olduğumuz cam sehpanın tabanına taşınırken, daha dayanıklı ve ağır olan metal yüzey camın üzerine çıkıyor. Bir zilin zarif formunu sehpaya taşıyan bu tasarım malzeme ve renk kontrastı ile güçlü bir ifade sunuyor.
Knoll – Platner Lounge Chair
1966 yılında Warren Platner tarafından tasarlanan oturma grubu zarif tavrı ile tasarım dilinin gelişmesinde büyük etkiye sahip olmuştur. Bükülmüş çelik taban üzerine kurgulanan lounge chair algı ile oynayarak, konfor ve estetiği bir arada sunuyor.
B&B – Tobi Ishi Masa
Edward Barber & Jay Osgerby tarafından tasarlanan heykelsi bir masa. Japon bahçelerindeki dekoratif taşlardan esinleren köşeli dairesel formları bir arada sunan Tobi Ishi form ve estetiği bir arada sunuyor.
Martinelli Luce – Pipistrello
1965 yılında Gae Aulenti tarafından tasarlanan aydınlatma objesi konik bir taban üzerinde yarasa kanatlarından esinlenen bir şapkaya sahip.
2. Recreation Of Senses
Bu eği̇li̇mde hayal gücü ve dijital deneyimler ön planda. Arttırılmış gerçeklikle hayal ettiğimiz sanal görsellerin, gerçek hayatta somutlaştığı örnekler gözlemliyoruz.
Forbes Dergisi’nin 30 yaş altı en yaratıcı 30 kişi listesine giren ödüllü görsel sanatçı Andrés Reisinger bu eğilime karşılık gelen en önemli profillerden biri. Reisinger’in NFT Platformu Nifty Gateway için geliştirdiği NFT koltuk, bugün globalde en büyük mobilya markalarından biri olan moooi tarafından üretiliyor.
Fiziksel dünyada gerçekleşmesi mümkün ürünler üzerinden çalışan hayal gücümüz, artık sanal dünyada sınırları daha geniş ve her olasılığa açık “siber yaratıcı” olarak tabir edilen deneyimlere dönüşüyor.
Bu eğilim özellikle iç mekan tasarımı ve ürün tasarımında çizgi film etkisi veren neon ve pastel renk paletleri, pop kültür yansımaları ve organik, kıvrımlı formlarda karşılık buluyor.
Geleceğin Yaşam Alanları
Frame Dergisi Milano Tasarım Haftası’nda Huawei işbirliği ile geleceğin iç mekanları ile ilgili bir belgesel serisi gösterecek. Bu belgesel serisindeki iç mekan görselleri tamamen dijital ortamda arttırılmış gerçeklik programları kullanılarak hazırlandı. Bu seri, insanın mekanı tasarladığı dönemden, mekanın teknolojiyi kullanarak kullanıcıya fikir verebileceği sanal uygulamalara geçişi anlatıyor.
Places to Rest, Carlos Neda
Carlos Neda, özellikle sosyal medya üzerinden, NFT mimarlığı ile ilgili zihnimizde belli bir mekansal algı yaratan sanatçılardan biri. Genellikle instagramda; pastel tonlarda, tüylü mobilyaların ve halıların kullanıldığı, dairesel ve kıvrımlı formların hakim olduğu sanal paylaşımlar görürüz. Bu dijital dünya; fiziksel gerçekliğimizde de buna benzer renklerin ve formların olması için bir arzu uyandırır. Bu eğilim, sanalın fiziksele dönüşmesini en birincil yoldan anlatıyor.
Jacquemus X Selfridges
Simon Jacquemus, Selfridges’te açtığı yeni pop-up mağazası; bu eğilimin hayal gücünü somutlaştıran yaklaşımına karşılık geliyor. Simon Jacquemus bu mağazada; evindeki banyosunu gerçeküstü bir biçimde, parlak mavi renkler ve çizgi film estetiğini andıran görsel etkilerle yeniden yorumluyor.
Thierry Mugler, Couturissime
Thierry Mugler’in Museé Des Arts Decoratifs’deki retrospektif sergisi; geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz moda tasarımcısının zamanının ötesindeki yaklaşımını sergiliyordu. Serginin tasarımında hafif malzemelerle güçlü etkiler yaratıldı. Çelik strüktürü anımsatan krom renkli kağıtlar, tavandaki kağıt geometrik yüzeylerin ışıkla birleşerek gerçeküstü bir etki yaratması; yine hayal gücünün fiziksel yansımasına işaret ediyordu.
Panton Chair – Limited Edition
Kavisli formuyla Panton Sandalye, bir sandalyeden çok, dalgalı hareketin donmuş bir çerçevesi gibi görünüyor. Sınırlı sayıda üretilen Panton Sandalye Duo, renkleri, şekilleri, desenleri ve duyguları geliştirmek için bir araç olarak kullanan Verner Panton’un çalışmalarına evrensel bir saygı duruşu niteliğinde. Panton Chair Duo, biri önde diğeri arkada olmak üzere iki zıt renk tonuna sahip.
Moooi – Horse Lamp
Esprili tavrı ile bilinen Hollanda menşeili tasarım markası Moooi, Horse Lamp ile pop art akımına bir gönderme yapıyor. Gerçek ölçülerde bir at formunu iç mekanlara taşıyan Horse Lamp doğayla bağ kurarken, masalsı bir anlatım sunuyor.
De Sede – DS-1025
Ustaca tasarlanmış iki modülle kişiselleştirilebilen oturma alanlarının kurgulanmasına açık bir tasarım De Sede 1025 modeli. Farklı yükseklik ve derinlikteki alanları ile farklı deneyimler sunan bu eklektik tasarım ‘oturma piramidi’ veya ‘sıra dağlar’ olarak da adlandırılıyor.