Mimar Şevki Vanlı’nın Saygıdeğer Anısına…
Şengül Öymen Gür, Prof. Dr.
Benden sonrakilere çok iş çıkmasın diye arşiv temizliği yapıyordum ki çoktan unuttuğum bir e-posta fotokopisi ile karşılaştım. Şevki Vanlı’nın KTÜ Mimarlık bölümüne gönderilmiş bir mektubuydu bu! Dönemin bölüm başkanı Yalçın Yaşar tüm öğretim üyelerine kopyalamış göndermiş olacak ki üzerinde kuşun kalem ve el yazısıyla yazılmış adım vardı. Vittorio Gregotti’nin (2016) yaptığı gibi bu mektubu okumaya ve paylaşmaya karar verdim.
Ben doğam itibarıyla bir dekonstrüktivistim. Bu yüzden alternatif bir tarih olan sözlü tarihi çok severim ve hatta yaptırdığım bir tezde uyguladım (Işıksoy, S., “Geleneksel Yozgat Evlerinde Yaşam ve Anlam: Sözlü Tarih Yöntemi”, 2010). Sözün yanı sıra, mektupların çözümlenmesi de tarihi incelemelere daha derin ve kalıcı aydınlanma sağlar. Böyle bir mimarlık tezi ülkemizde yapılmış mıdır bilmiyorum. Bazı mimarlarımızın ölümünden sonra satılan veya boşaltılan evlerinden arda kalan çöplerden çocuklarının saklamaya değer bulmadığı harika projelerin toplandığını biliyorum. Kim mektuplarını toplar ki?
Bu kısacık gündem köşesinde Şevki Vanlı’nın e-mektubunu birlikte okuyacağız ve değerlendireceğiz. Tıpkı mimarlık gibi iletişim de akademik bir disiplin olarak hep gelişir. İletişim teknolojisinin ilerlemesiyle çağdaş bir ortamda yazılmış ve büyük olasılıkla ülkenin tüm mimarlık bölümlerine gönderilmiş bir mektup bu. Gönderen: sevkivanli@hotmail.com, gönderilen: mimarlik@ktu.edu.tr, tarih: 18 Oct 2007 17:30.
“Yapılarımızda önemli bir yer tutmaya başlayan neoklasik özentisi yapılar bir gelenek oluşturmaya başlamıştır. Batının modernizmi yanında bu kez de 19. yüzyılı mimarlarımıza, işveren ve yapı sanayimize örnek olmaktadır.
Klasik mimarideki özgün taş işçiliğini yönlendiren zamanın kültürü taklit edilerek biçimlendirilmiş kalıplarla üretilmiş prekast cephe elemanları ile mimarimizi soysuzlaştıran bu eyleme seyirci kalınmasını anlamlandıramıyorum. İnsanlığa bunca savaşım ile kazanılmış modernizme yapılan bu saldırıya inanamıyorum.
Entelektüel davranışın, kültürel sorunlara sahip çıkması ve ilgili tarafları uyarmak, gerekiyorsa yüzyıl öncesi savaşımı yinelemek olduğunu düşünüyor, bu ilkesizliğin Türk mimarlığı sorunları içinde önceliği olduğuna inanıyorum. Saygılarımla, Şevki Vanlı” (1)
Mesajlar gönderildikleri zamana ve ortama bağlı olarak anlam ifade ederler. Mesajın gönderilme süreci anlamın üretilmesinde başlıca etkendir. Roman Jacobson (1960) mesaj çözümleme yönteminde yapısal öğeleri “iletiyi başlatan, bağlam, mesaj, kontak, kod ve iletilen” gibi sınıflandırır ve inceler (Şekil 1); mesajın işlevini “duygusal, geri bildirimli, şiirsel, anlamsal, meta-dilsel, çağrışımsal vb.” olarak sınıflandırır (Şekil 2). Burada geçen elemanlar ve işlevler metinlerin analiz ve yorumunda bir yöntem olarak kullanılma potansiyeline sahiptir (İrapoğlu ve Öztürk). İfadenin biçiminin önemli olduğu çağımızda Vanlı’nın mektubunun yeniden okunmasında mektubun hitap ettiği kesim ve bu kesimin ne işle meşgul olduğu, ne yaptığı çok önemlidir. Bu mesajın bağlamı, kendisi, değinisi ve bir kodu vardır.
İletinin bağlamı 1980’li yıllardan sonra ülkemizde mimarlık kamuoyunu etkisi altına alan dış kaynaklı mimari akımlardır. Aslında kendi içlerinde de çelişen bu akımların bir kolu kentsel tarihçilik üzerine yoğunlaşırken diğeri halk dili üzerine yoğunlaşır. İlkinde kent-konut, kent-resmi yapı arayüzü güçlü olduğunu itiraf etmem gereken bir argüman olmakla birlikte, bir kere mimarlar arasında tutunduktan sonra referans sisteminin tarihte nereye kadar geri sürüleceği bile tartışma konusu olmuştur. Bizim dünyamızda mimarlıkta otonomi kapsamında gündeme taşınan referans sistemine bir grup mimar daha sıcak bakarken Şevki Vanlı özgün ve gelecekçidir. Ülkemizde, üstelik bu tavrın kapsama alanı içine Arap mimarlığı da dahil edilmiştir. Halen sürmekte olan (!) bu akımın referans sistemi iyice genişleyip tam bir “çoktan seçmeli” (2) postmodern mimariye, anlamsız ve gereksiz bir biçimde dönüşmüştür.
Vanlı’nın ulaştığı kontakları mimarlardır. Vanlı kontak kitlesini artırmak ve düşünceleriyle yetişmekte olan kitlelere erişmek istemektedir. Aksi halde Türkiye mimarlığının geleceği konusunda kuşkuludur. Tam da bu nedenle mimarlık fakültesi yöneticilerini ve eğitim kadrosunu uyarmak istemektedir.
Mesaj önemlidir, güçlü ve nettir: “Kendinizi bulun! Yetiştirdiklerinize doğruyu, çağdaş olanı aramayı öğretin!”
Sayın Vanlı, “mimarimizi soysuzlaştıran bu eyleme seyirci kalınmasını anlamlandıramıyorum… Modernizme yapılan bu saldırıya inanamıyorum… Bu ilkesizliğin Türk mimarlığı sorunları içinde önceliği olduğuna inanıyorum,” demektedir. İnanışlara dayalı bu yapılar iletişimin temel işlevi kabul edilen duygusal işlev okumalarımı kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Metin içinde açıkça okunan şey mimarın ülkenin mimari birikimine gönderme yaptığı, bunu değerli bulduğu ve herkesi bu birikime saygı göstermeye davet ettiğidir. Modern mimarinin şiarlarının ve öğretilerinin üstünlüğünün altı vurgulu bir biçimde çizilmektedir. Metindeki şiirsel ve ayinsel vurguları yerli yerinde olup bir üstdil irdelemesine gerek bırakmamaktadır: “İnsanlığın bunca savaşımı ile kazanılmış Modernizm” tanımı derhal gözümüzün önüne çevresi çok pis kokan teneke barakalardan çekilip alınarak devlet kiracılığına, konut sahipliğine yükseltilmiş yığınları, ciltler dolusu antropometrik ve ergonomik standartları, köy evlerini, halk evlerini getirmektedir. Metin çağrışımsal görevini hakkıyla yapmaktadır. Metnin işlevi, en öz olarak belirtmek gerekirse mimarı eğitmekle görevli kadroyu uyarmak ve yol göstermektir.
Bu mektupta Vanlı mimarlık kamuoyuna bir demeç (3) vermektedir. Kendisi döneminin en önemli mimarlarından biridir. Retoriği kurumlara hitap üzerine kurgulanmıştır. Bu mektupta demeç verenin sesini duyamasak da mektuptaki ton nettir, yazar sözü dolandırmamaktadır ve yapmacıksızdır. Mesaj açık ve anlaşılırdır. Şu konu da yanlış anlaşılmasın: Malzeme teknolojisinin gelişmesine, ne o ne de ben karşıyız. Yeni üretim biçimlerini desteklemek ve fakat doğru yerde, doğru biçimde kullanmak gerekir. Dolayısıyla bu metnin zamanından söz edilemez! O gün ne kadar doğruysa bugün de o kadar doğrudur.
Notlar
1. Mektuptaki yazım hataları-varsa olduğu gibi alıntılanmıştır.
2. Terim yazara aittir.
3. Önemli bir kimsenin herhangi bir sorun üstünde söyledikleri ya da bir yetkilinin ilgili olduğu konuda yayın organlarına yaptığı açıklamadır. Demeç verilirken demeç veren kişi konuşmasına bir seslenişle başlar. Sesin olanaklarından yararlanılmalı, fakat yapmacık, abartılı davranışlardan özellikle kaçınılmalıdır. Konuşmacı vereceği bilgiyi sözü dolandırmadan doğrudan söyler. Verilecek bilgi kısa cümlelerle açık ve anlaşılır biçimde söylenmelidir (https://www.turkedebiyati.org/Dersnotlari/konusma_cesitleri.html#demec_nedir.)
Kaynaklar
- Gregotti, V., 2016. Mimarlık ve Söz, Mimarlık Üzerine 17 Mektup, çev. A. Tümertekin, İstanbul: Janus, s.105-113.
- Jakobson, R., 1960. Linguistics and Poetics, içinde T. Sebeok (der.), Style in Language, Cambridge, MA: M.I.T. Press, pp. 350-377
- Öztürk, Serap D ve İrapoğlu, N., 2017. “Letter As A Communication Tool in Architecture: A Model Proposal” içinde ARCHTHEO ’17 / XI. Theory And Histroy Of Architecture Conference Proceedings, s. 32-41.