Ara Güler Fotoğrafları ve Öyküleri Buluştu

Ara Güler’in erken döneminde kaleme aldığı öykülerle daha sonra çektiği fotoğrafları bir araya getiren bu kitap, Türkiye’de yaratıcı fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcisi olarak kabul edilen ve fotoğrafçı kimliğiyle öne çıkan sanatçının pek bilinmeyen bir yönünü, öykücülüğünü etraflı bir şekilde ortaya çıkarıyor. Türkçe, Ermenice ve İngilizce üç cilt halinde eşzamanlı olarak yapılan bu yeni basım Güler’in metinleriyle görsel dünyası arasında muhtemel eşleşmelerin izini sürerek bir “foto-öykü albümü” halini alıyor. Fotoğraflarında anlamlı anları yakalayıp onlardan bir kompozisyon oluşturabilmesinde bu erken dönem öykülerinin önemli bir rolü olduğunu düşünen Güler, kitapta yer alan on üç öyküsünü birer fotoğraf olarak nitelendiriyor. Babil’den Sonra Yaşayacağız, Güler’in yalnızca fotoğraflarıyla değil, öyküleriyle de “görsel dünyanın adamı” olduğunun adeta kanıtı.

Babil’den Sonra Yaşayacağız
Ara Güler
Öykü-Fotoğraf, 144 sayfa

KİTAPTAN:

Bugün Nagazaki’den bir mektup aldım. Ken Yi İç’ten. Sevindim, çünkü atom bombasının yol açtığı yaraların iyileştiğini yazıyordu. Ken Yi İç kötü bir çocuk değildir. Son dünya savaşında karşı saflarda savaşmıştık.

Sinemada yanıma genç bir kız oturdu. Kız ya da kadın. Tanımıyorum, tanımaya gerek de duymuyorum. O da beni tanımıyor, tanımaya gerek de duymuyor. Karanlıktı. Beyaz perdenin üstündeki kara şapkalı adam sarışın kadına dört el ateş etti, kadın yere düştü. Kızın bedeni meğer hayli sıcak ve cezbediciydi. Işıklar yanarsa –bu memleketin alışkanlığı– rezil olacağız. Arkadaşımın biri buna benzer bir olay anlatmıştı. THE END. Kız çirkinmiş…

İnan olsun, bu devirde hiç kimsenin kafasında kötülük yok. Örneğin ben, uzun boylu denizci, bugüne kadar yaptıklarımın hiçbirinden pişman değilim. Bugüne kadar isteklerimi yerine getirdim, bundan sonra da getireceğim. Canları istiyorsa dünyada yaşayan herkes bana darılsın. Ben yine de onların acılarına ortak olacağım. Herkes dilediği gibi yaşasın. Bunda ne kötülük var ki? Dünya aynı gün batacak. Ben yasalara uymuş ya da uymamışım, sen idamlık beyaz entarinle sehpanın sacayakları ortasında üç saat hareketsiz kalmışsın, ne olacak? Olacak olan, her zaman aynıdır. Önemli olan iki kutbun uzlaşması mıdır? Diyelim ki anlaştılar, bana ne? Diyelim ki anlaşamadılar, yine bana ne? Ben denizciyim. Bugün bu gemiyle, yarın öbür gemiyle, başka bir gün daha başka bir gemiyle denize açılacağım. Benim dünyam sonsuzluklardadır. Fırtına güçlü olur da batarsak, balıklar şölen yapar. Savaşta bir tepenin eteğinde, doyumsuz doğanın taze ışıkları altında sıcak, katı bir mermiyle öteki dünyaya göç edersem de solucanlar ziyafet çeker. Sonuç aynı olduktan sonra, ben uzun boylu denizci, günümü gün etmekten başka bir şey düşünmemeliyim.

Bu gece dikkat edin, biri ıslık çalarak kapınızın önünden geçecektir. O kişi ben olacağım…