Heatherwick Studio imzasıyla tasarlanan Küçük Ada’nın, suyun üzerinde yüzen kıvrılmış bir yaprağı andıran formu, güneş ışığının deniz habitatına ulaşmasına izin verdiği gibi bir amfi yaratarak çeşitli performanslara olanak tanıyor.

Hudson Nehri’nde, saksı benzeri heykelsi strüktürler üzerinde yer alan Küçük Ada, üç yeni performans mekanını barındıran bir park.

Heatherwick Studio, başlangıçta, Manhattan’ın güneybatısındaki yeni bir iskele üzerinde bir pavyon tasarlamak üzere davet edilmiş. Tasarım ekibi, dekoratif bir nesne tasarlamak yerine, bir iskelenin ne olabileceğini yeniden ele almış ve strüktüre değil; suyun üzerinde olma, şehri geride bırakma ve yeşillikler içinde bulunma deneyimine öncelik vermiş. Bu süreçte, ziyaretçilerine ABD’nin en kalabalık şehrinde bulunduklarını unutturan Central Park’tan ilham almış.

Geleneksel iskeleler, teknelerin yanaşması için düz olarak tasarlanıyorken bu “iskele”nin aynı amaçla kullanılmayacak olması, tasarım ekibini farklı bir form arayışına itmiş. Manhattan’ın düz sokaklarıyla tezat oluşturacak yeni bir topoğrafya yaratmak hedeflenmiş. Yapının, suyun üzerinde yüzen kıvrılmış bir yaprağı andıran ve köşelere doğru yükselen formu, alanı rüzgardan koruduğu gibi güneş ışığının deniz habitatına ulaşmasına da izin veriyor. Bu form, aynı zamanda, bir amfi yaratarak çeşitli performanslara olanak tanıyor.

Parkı, kazıklar üzerinde yükseltme fikri, Manhattan kıyılarındaki mevcut ahşap iskele kalıntılarından gelmiş. Ahşap kalıntıların altındaki alanın, deniz canlıları için önemli bir yaşam ve üreme alanı niteliği, yeni tasarıma da yansıtılmış.

Küçük Ada’da yaklaşık 400 farklı türde bitki ve New York iklimine uygun en az 100 farklı ağaç türü bulunuyor. Adanın topoğrafyasının bir sonucu olarak, güneşe ve rüzgara maruz kalma oranının farklılığı sebebiyle, her bir köşe farklı mikroiklimi temsil ediyor.

Heatherwick Studio, iskeleyi, birbirine yapışmış ilgisiz öğelerden ziyade uyumlu bir nesne olarak tasarlamış. Küçük Ada’da kazıklar bir platformu taşımıyor, doğrudan yüzeyi oluşturan saksılara dönüşüyor. Bu 132 adet saksı, formunu, nehir donunca ahşap kazıklar etrafında biriken buz yığınlarından almış. Tasarım ekibi, bu formu, organik görünen ancak üretim kolaylığı için standartlaştırılan ve tekrarlanan öğelerden oluşacak şekilde yeniden yorumlamış.