Geçmişten Günümüze Panorama Müzeleri: Bursa Panorama Müzesi Örneği

Prof. Dr. Özgür Ediz

Müzeler, bulundukları şehirleri ve bölgeleri birçok yönleriyle motive ederler. Gerek kültürel -tarihi, gerekse fiziksel doku gibi belleğe ait değerleri müzeler aracılığıyla okumak, izlemek mümkündür. Küresel kapsamda önemli uygarlıklara ev sahipliği yapmış coğrafyalar – yerleşmeler ise kültürel, fiziksel varoluşları yanında müzeleri ile de anımsanırlar. Aslında müze ve benzeri bina tipolojileri, “kentsel belleğin” bir tür “harici diski” rolünü üstlenirler.

Konu mimari açıdan incelendiğinde birbirinden farklı birçok müze tipolojisinin var olduğu görülür. Bu kapsamda, tarih, etnografya müzelerinden, teknoloji müzelerine kadar birçok farklı müze örneği sayılabilir. Yakın dönem mimarlık tarihi ele alındığında, net olarak “müze” adında bir bina tipolojisinin henüz ortaya çıkmadığı görülür. Müzecilik çalışmalarını, tarihi süreçte “küresel sömürgeci dönem” etkisi ile doğudan ve özellikle Afrika kıtasından “Batı”ya getirilen çeşitli eserlerin sergilenmesi durumunun tetiklediğini söylemek pek de yanlış olmaz. Zamanla ünlü düşünür Chomsky’nin de belirttiği üzere mimarlık ürünleri ile çeşitli kültürel değerlerden bir uygarlığı “okumanın” mümkün olduğu fark edilmiş ve müzelerin bu kapsamda önemi daha da anlaşılmıştır. Böylelikle yerel dinamiklerin; aslında evrensel olan, kendilerine ait kültürel izlere-dokulara sahip çıkarak müze ve benzeri mimari ürünlerde bu değerleri sergileme ve koruma altına almaya başladıkları izlenmiştir.    

Müzelerin geçmişten günümüze kadar olan yolculuğuna bakıldığında ise; müzelerin temel işlevlerinden olan “toplama ve koleksiyonculuk davranışları”, Paleolitik Çağ’a kadar uzansa da sanatsal ağırlıklı nesnelerin ilk sergilenişinin Antik Yunan döneminde gerçekleştiği bilinmektedir (Yücel, 1999). Pinacotheque’ten (resim müzesi) İskenderiye Kütüphanesi’ne, oradan Rönesans’a sonrasında ise Fransız Devrimi’ne kadar olan süreçte müzeler birçok değişim ve gelişim geçirse de en belirgin değişim, II. Dünya Savaşı sonrasında olmuştur. Bu dönemde öncesinde belirli bir zümreye hitap eden, bireysel uğraşlar ve zevklerden oluşan müzeler kamulaşarak eşitlik, adalet gibi kavramlarla yeniden güncellenmiştir. Müzecilik, bilimsel, kavramsal ve sanatsal çalışmalar ile tüm toplumda tanınmaya ve anlaşılmaya başlanmıştır. Modern müzecilik kavramının ortaya çıkması ile birlikte 20. yüzyıldan günümüze kadar gelindiğinde ise müzeler toplumla ve tarihle yüzleşebilen, koleksiyonları yorumlayabilen, esnek, demokratik, özgürlükçü, insan haklarına dayalı toplumsal bir platforma dönüşmeye başlamıştır. Günümüzün çağdaş müzeleri ise toplumun sadece üst zümresine hizmet odaklı değil, çoğunluğun yanı sıra düşük sosyo-ekonomik ve farklı kültürel toplulukları, etnik kökenleri, marjinal grupları ve diğer dezavantajlı grupları kendine çekebilecekleri bir kamusal ve toplumsal kurumlar ve platformlar olmuşlardır (Karadeniz, 2018).

Bir başka tanıma göre ise müzeler; “zamansız ve evrensel olup, belirli sınırları olmayan esnek – büyüyen, katmanlaşan organik yapılardır”. Dünyada, Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM), Uluslararası Müzecilik Heyeti (ICOFOM), Amerikan Müzeler Birliği (AAM) gibi birçok sivil toplum kuruluşunun, müzelerin gelişim sürecine ortaklık ederek, birçok uzman ekip ile müzelerin daha eşitlikçi, etik değerlere sahip sosyal bir topluluk olmasında katkıları olmuştur (Yücel, 1999. Bozkuş, 2014).

Müze kavramının anlam ve kökenine dair yapılan araştırmalara göre ise müze kavramının, Apollo’nun ilham perilerinin (muse) düşünme yeri veya tapınağı anlamı içeren Yunanca ‘’mouseion’’ sözcüğünden türemiş olduğu düşünülmektedir (Resim 1). Romalılar ise bu kavramı, felsefi tartışma mekanları olarak tanımlamışlardır. 15. yüzyıl Floransa’sında Medici Ailesi’nin önemli bir üyesi olan Lorenzo’nun kişisel koleksiyonu için “müze” ifadesi yeniden gündeme gelmiştir. 17. yüzyılda antik nesneler için, 18. yüzyılda ise koleksiyonları korumak, sergilemek ve halka açmak amaçlı kullanılan bir kuruluş ismi olmuştur. 18. yüzyıl sonlarında ise müze bireysel koleksiyonculuktan ziyade daha çok kültürel değeri olan nesnelerin toplandığı ve sergilendiği “kapalı içedönük yapılar olarak tanınmaya başlamıştır. Zamanla müzelerin sadece kapalı mekanlardan ibaret olmadığı anlaşılmış “açık hava müzeleri”, “eko müzeler” gibi müzelerin farklı mekanlarda olabildiği gibi, geniş açık alanları da kaplayabileceği anlaşılmıştır. Bu duruma parallel olarak, her kesimden insana hitap eden kurumlar haline gelen müzeler; dönem İngiltere’sinde kraliyet doktoru Hans Sloane’nun geniş kütüphanesini ve doğa tarihini barındıran koleksiyonu ile kurulan British Müzesi, halka açık en büyük müzelerden biri haline dönüşmüştür (Benevolo 1971; Madran 2008). Günümüzde ise müze kavramı; sanatsal, kültürel, bilimsel birçok konu ve fonksiyonu içeren eserleri ve keşif merkezlerini içine alarak daha da genişlemiştir (Onur, 2012).

Resim 1. Apollo’nun yardımcı ilham perileri (URL 1).

Desvallées ve Mairessenin (2010), ICOM adına yaptıkları araştırmalara göre müzenin tek bir tanımının yapılması mümkün değildir. Bu kapsamda; tanımlama “kavramsal yaklaşımlara, kuramsal ve pratik değerlendirmelere, işlevlere, aktörlere göre mi, yoksa müzeyi oluşturan aktivitelere göre mi yapılmalıdır?” sorusu önem kazanmaktadır. ICOM’un çalışmasına göre, müze kavramını daha iyi anlayabilmek için hızlıca gelişen ve değişimlerle oluşan birçok bakış açısı mevcuttur. Günümüzde müze kavramı, diğer birçok kavramda görüldüğü gibi değişimler ve çeşitli adaptasyonlar geçiren adeta yaşayan-aktif bir organizma halini almıştır

Bu kadar yoğun değişken ve dinamikler içeren müzelerin daha iyi anlaşılabilmesi ve etik değerlerinden uzaklaşmaması için ICOM, kuruluşu 1946 yılından itibaren yaptığı birçok müze tanımlarından en güncelini 2007’de yapmıştır. 2007’de Viyana’da gerçekleşen 21. Genel Konferans’ta yapılmış olan en son ve en güncel tanıma göre; “Müze, kar amacı gütmeyen, toplumun hizmetinde ve onun gelişimine katkıda bulunan, kamuya açık, eser temin edip koruyan, onları araştıran, insanlığın ve onun çevresinde yer alan mirası eğitim, araştırma ve kültürel haz vermesi amacıyla sergileyen kalıcı bir kurumdur.” ifadeleri ile tariflenmiştir. (ICOM 2007, madde 3.1).

Çağdaşlaşan ve dinamikleşen müze kavramı kapsamında daha belirgin bir şekilde ortaya çıkan “müzecilik” ise müze alanlarını, özellikle müze mimarisinin planlanması, korunması, restorasyonu, güvenliği ve sergilenmesi gibi alanları kapsamıştır. ICOM’a göre müzecilik kavramı (museography); ilk olarak 18. yüzyılda ortaya çıkmış ve müzelerle ilgili pratik etkinlikleri tanımlamak amaçlı olarak uzun zamandan beri kullanılmaktadır (Desvallées ve Mairesse, 2010). 

Panorama ve Diorama Müzeleri
1820’lerde ilk örnekleri görülen ve panorama müzelerinin arketipi diyebileceğimiz “dioramalar” sanayi devrimi sonrasında, önceleri ulaşılamaz olarak addedilen yerlerden getirilen ilginç mal ve çeşitli hayvanların yaşadıkları ortamların benzeri yerlerde sergilenmesini amaçlamaktaydı (Shelton, 2006). Sergileme tekniği açısından diorama ve panoramalar değişime uğramış tarihi olayların, özellikle de savaşların, küçültülmüş ölçekte temsili olarak canlandırıldığı mekanlardır. Bu tür mekansal sergileme yaklaşımı önceki anlayışın katı ve izleyicileri dahil etmeyen soğuk sunumuyla kıyasla çok daha olumlu tepkiler almıştır. Zira üç boyutlu sergileme ile ziyaretçiler kendilerini adeta sergilenen konu ya da mekandaymış hissini yaşamaktadırlar. Teknolojik gelişmelere parallel olarak farklı türlerde sergileme yöntemleri öne çıkmaya başlasa da üç boyutlu sergilemeler diorama ve panoramalar çevresinde şekillenmiştir (Resim 2, 3).

Resim 2. Rochester Museum & Science Center‘da diorama kurgusunun hazırlanması (URL 2).

Resim 3: Springfield Bilim Müzesi dioraması (URL3).

Tarihte panorama sanatının doğuşu net olarak bilinmese de köklerinin Lascaux mağaralarındaki hikayesel çizimlere kadar uzandığı bilinmektedir. Sonrasında ise özellikle Rönesans dönemindeki kiliselerde, şapellerde barok stiline benzer bir şekilde yaygınlaşmıştır (Comment, 1999). Andrea Mantagna’nın Camera degli Sposi ikonik eserinde görüldüğü üzere kiliselerin tavan ve duvar yüzeylerinde özellikle kubbelerinde dini hikayeleri barındıran çizimler, dairesel formlarda yer alarak günümüzün 360 derecelik resim sanatına tarihte oldukça sık olarak raslanmıştır (Resim 4). Ancak asıl panorama kavramının mucidi, İrlandalı ressam Robert Barker (1739-1806) olmuştur. Barker, Yunanca ‘’pan’’ (tüm) ve ‘’orama’’ (görüntü) kelimelerinin birleşiminden “panorama” kelimesini türeterek, bu kelimenin patentini almıştır (URL 4).

Resim 4. Andrea Mantagna, Camera degli Sposi (URL 5).

Panorama yapılarının ilk örnekleri ise Robert Barker’ın kendi panoramalarını sergileyebilmek için vermiş olduğu kararıyla bir bina tasarlaması ile oluşmuştur. Panorama müzesi olarak yapılan ilk gösteri yapısı, Robert Mitchell tarafından tasarlanan “Blackfriars Rotonda (1)” olup, burada 1793 yılında Barker’ın panoramaları sergilenmeye başlanmıştır.  Londra, Leicester Meydanı’nda yer alan bu yapı iki katlı dairesel bir kurguyla, aynı anda iki panorama çizimini sergileyebilme imkanı sunmuştur (Resim 5). 1793-1863 yılları arası aktif olarak halkın eğlence, tiyatro ve benzeri faaliyetleri için kullanılan Blackfriars Rotunda yapısı, 1958 yılında İkinci Dünya Savaşında yıkılmıştır (URL 6).

Resim 5. Blackfriars Rotonda kesiti (URL 7).

19. yüzyılda, Robert Barker’ın başarısıyla panoramik resim ve modeller yaygınlaşıp, manzara ve tarihi olayları temsil etmenin popüler bir yolu olmuştur. Panorama buluşuyla; şehirler, olaylar, manzaralar daha hassas, detaylı ve estetik bir anlatım dili ile sunularak yapılan sergilemeler, toplumun belirli kesimleri tarafından oldukça ilgi görmüştür. Özellikle perspektif kurallarının ustaca kullanılması ve yeniden düzenlenmesiyle ulaşılmış bu noktada resimle yaratılan illüzyon, izleyiciye görünürde sınırları olmayan bir hacimdeymiş duygusunu vermiştir. Panoramalar için yapılan kalıcı sergilemeler panorama müzelerinde, geçici sergiler ise farklı ülkelerde dolaşan çadırlarda ya da parklarda yapılmıştır (Gold 2013). Tarihi süreç incelendiğinde yaklaşık 150 yıllık bir dilimde otuza yakın panorama müzesinin inşa edildiği görülür. Bu tür müzelerin genellikle savaş, kentsel peyzaj gibi konular ele alınarak yapıldıkları bilinmektedir (Resim 6 ve 7). Ülkelerin ya da kentlerin tarihinde gelişen çeşitli olayların resmedildiği bu müzeler o bölgelerin simgeleri haline gelmişlerdir (Ediz ve Akıncıtürk, 2015). 

Resim 6. Innsbruck Tyrol Kaiserjäger Müzesi panorama sergisi, Avusturya (URL 8, 9).

Resim 7. Innsbruck Tyrol Kaiserjäger Müzesi panorama sergisi, Avusturya (URL 8, 9).

Bu müzelerden bazıları sırasıyla; Salzburg Panoraması, Rusya (1829); Panorama Mesdag, Hollanda (1881); Bourbaki Panoraması, İsviçre (1881); Raclawice Panorama, Polonya; Innsbruck Tyrol, Panorama Müzesi, Almanya (1896); Sevastopol Kurtuluşu Devlet Müzesi, Kırım; Bad Frankenhausen Panorama Müzesi, Almanya (1987); Leipzig ve Dresden Panometresi, Almanya (2002) (Resim 8); İstanbul Panorama 1453; Samsun Panoraması ve Antik Pergamon’u konu alan panoramalar olarak sayılabilir (Zülfikar ve Ediz, 2020). 20. yüzyıla gelindiğinde ise panoramalar eski popülaritelerini yitirmişlerdir. Çeşitli görüşlere göre bu durum aslında bir evrimleşme sürecidir. 21. yüzyılda panorama, günümüzde hala bir “yapay gerçeklik fikri” olarak gündemdedir. Üç boyutlu tasarım odaklı çeşitli programlar, çekilen fotoğrafları birleştiren web tabanlı yazılımlar, interaktif kameralar ve sayısal kurgular kullanıcılara panoramik ve etkileşimli deneyimler sunmaktadır.

Resim 8. Dresden Panometresi (URL 10).

Panoramaların tarihte ilk sergilendiği yerler parklar, çadırlar ve rotondalar olarak karşımıza çıkmıştır. Çadırlar, genellikle çokgen ya da dairesel planlı geçici yapılardır. Rotondalar ise çadırlardan sonra panoramaların sergilendikleri dairesel planlı, kalıcı yapılar olmuştur. Rotondalar, klasik ve neo-klasik mimaride oval ya da dairesel plana sahip oda ya da yapının bir kubbe ile örtülmüş halidir. Milattan sonra 124 yıllarında antik Roma’da yer alan Pantheon, başarılı bir klasik Roma rotonda örneğidir. İtalyan Rönesansı’nda ise Villa Rotonda, Andrea Palladio’nun ikonik bir eseridir. Özellikle Ortaçağ Avrupası’nda ve Palladio’nun büyük etkisiyle sonraki yüzyıllarda rotondalar; çok hızlı yayılan, mimari ve tarihi önem taşıyan yapılardır (Curl-Wilson 2015). Rotonda tipolojisi, Antik Yunan mimarisindeki gibi sadece dini yapılar olarak değil; tarihte eğitim, eğlence, kültür, belediye, ticari ve konut gibi farklı işlevlerde yer almıştır (Zülfikar 2019). 

Aslında Panorama müzelerinin de bu fonksiyonların devamı olduğunu söylemek pek hatalı olmayacaktır. Artun’a (2007) göre; Palladio’nun büyük etkisi altında kalan mimarlar, ilk nesil Rönesans mimarlarıdır. Fransız mimar, Etienne Louis Boullée de bunlardan biridir. Boullée’nin Newton anısına 1784 yılında tasarladığı küresel formdaki “Cenotaph” (2), doğadan gelen saf formların ve antik Euclides’e ait anıtsal biçimlerin bir yorumu olduğu söylenebilir. Cenotaph, tasarım aşamasında kalmış olsa da sonrasında birçok mimara, tasarımcıya, ressama ilham vermiştir (Miller 2018). 360 derecelik görüş açısıyla üç boyutlu bir deneyim sunan küresel yapı, yapısal özellikleri ve vizyonuyla günümüzün panorama müzeleri ile kurgusal bir benzerlik taşır. 

Gize’deki büyük piramitlerden daha yüksek olan küresel anıtta, görkemli merdivenleri tırmanan insan kümeleri boyutsal ve ölçek olarak oldukça küçüktür. Gün içinde azalan doğal ışığın etkisi, kürenin çok azını yakalayarak geriye karanlık bir giriş ve derin – devasa bir gölge bırakır. Bütün bu duygusal ve optik efektlerdeki romantizm, yoğun neo-klasik yaklaşım ve anıtsal tarihcilik; aslında Boullée’nin Sir Isaac Newton’u görkemli bir anma şeklidir. Anıt 150 metrelik çapıyla, üç sıra dairesel tabana yerleşmiş olup, gömülme hissini vermektedir. Antik Yunan ve Roma anıt kültürünün etkisiyle birbirine yakın dizili selvi ağaçları, her dairesel seviyede yer almıştır. Boullée, kürenin biçimini hafif eğimli rampalarla tamamlamıştır. Büyük tek merdiven ise dairesel kaide zeminine ulaşmaktadır. Küresel giriş ana kapısı, karanlık uzun bir tünel hissi vermektedir. Tünelin sonunda ve yapının iç merkezinde ise nihayet Newton’un lahti, insan ölçeğinde yer almaktadır. Yalın ve süslemesiz duvar yüzeyleri ile iç mekanda kasvetli bir etki oluşturulmuştur. Kürenin orta noktasında asılı duran tek aydınlatma, bir güneş etkisine benzer şekilde gece lahiti aydınlatmaktadır. Anıtın doğal aydınlatması ise berrak bir geceyi temsil etmek üzere tasarlanmıştır. Gök kubbe olarak adlandırılan ince kabuklu iç küreye; yıldızların, gezegenlerin ve takımyıldızlarının gerçekteki konumlarına göre küçük delikler yerleştirilmiştir. Günışığı, deliklerden karanlık iç mekana girdiğinde, küre içinde parlayan ışıklar oluşmuştur (Boullée 1976; Miller 2018). Cenotaph; hayal gücüyle zihnin ürünü olan determinist (3) bir “Newton evreni” yaratarak, bir nevi gerçek bir panorama sanatını barındırmıştır (Resim 10, 11).

Resim 10. Cenotaph’ta gece ve gündüz, Etienne Louis Boullée, 1784 (URL 12).

Resim 11. Cenotaph’ta gece ve gündüz, Etienne Louis Boullée, 1784 (URL 12).

Panorama Müzeleri; oluşturdukları sergileme koşulları ve fonksiyonel gereklilikleri nedeniyle mimari kurgu açısından diğer müzelere göre daha farklı tasarım ve sergileme parametrelerine sahiptirler (Resim 12). Ana fikir olarak “o anın ya da durumun” fotoğrafını çekmek veya simülasyonunu yapmak mantığını taşırlar. Simülasyon alanında, öncelikle oluşturulması gereken ve temel “Euclid” formlarından birisi olan küresel bir geometri söz konusudur. 

Genel kurgu, küresel yapının iç yüzüne yapılan resmin ve çeşitli üç boyutlu objelerin merkeze yakın olarak kurgulanmış izleme platformundan izlenmesinden oluşur. İç yüzeye yapılan resim çok özel perspektif kuralları ile resmedilerek bu platformdan izlenir. Küresel yapının çapı, içerisinde yer alan izleyici platformunun izleme yüzeyine olan mesafesi ile ilişkili olarak ortaya çıkar. İdeal bir küresel yapının çapı, geliştirilen parametreler ve görsel kurallar çerçevesinde 40 metre civarında olmalıdır. Çap değişir ise yaratılmak istenen görsel etkiye ulaşılamaz ve geliştirilen perspektif etkisi bozulur. Kısacası panorama müzelerinin kurgusunda, birbirini bağlayan ve bozulmaması gereken mesafeler ve kurallar zinciri mevcuttur. Özellikle günümüzde, panorama müzelerinde, güncel teknolojinin gelişmesi ile birlikte sergi alanlarındaki ışık ve ses gibi unsurların kurgusu daha da önem kazanmaya başlamıştır. Resmedilen ve üç boyutlu unsurlar ile oluşturulan manzarayla çevrili olma algısı; sesler, müzikler, efektler ve dolaylı aydınlatma tekniklerinin kullanılması ile ziyaretçilerin kendilerini tarih ya da doğa sahnesinde olma hissini daha da güçlendirmiştir. 

Resim 12. Panorama sanatının ve panorama müzelerinin gelişim süreçleri (Zülfikar, 2019).

Panoramalara sergileme mantığı açısından benzerlikleriyle bilinen dioramalar ise, kurgusal bir olayın ya da anın çeşitli objeler, ışık efektleri ile üç boyutlu olarak bu defa küresel olmayan bir yüzey üzerinde modellenerek sergilenmesiyle oluşurlar. Diorama, Fransızca ve Yunanca kökenli olarak; ‘’dio’’ kelimesinin ‘’içinden’’ anlamı ve ‘’orama’’ kelimesinin ‘’görünen’’ anlamıyla iki sözcüğün birleşmesinden oluşmuştur. Genel olarak sergilemeler için yapılan dioramalar, birebir boyutlarda ya da belirli ölçeklerde küçültülerek yapılmaktadır. Bir olayın ya da anın canlandırılması amaç olduğu için dioramalarda birden fazla obje belli bir bütünde hikaye oluşturacak şekilde yer alabilmektedir (URL 13). 

Dioramaların tarihte ilk örnekleri, müzelerde 1820’lerde Sanayi Devrimi sonrası görülmüştür. Önceleri ulaşılmaz olarak görülen bölgelerdeki farklı nesneleri, hayvanları ve insanları kapsayan habitatların kopyaları ya da birebir halleri müzelerde sergilenmeye başlamıştır. O dönemlerde müzecilik alanında ileri ve profesyonel uygulamalara sahip İngiltere’de geleneksel sergileme kurgusu uyarlanırken, 1926 yılında üç boyutlu ortamların yaratıldığı bir sergileme şekli olarak dioramalara geçiş gerçekleşmiştir. Bu bağlamda müze sergilemelerinin evrimsel gelişimi dioramalarla izleyici ile farklı bir etkileşime girmiştir. Bu etkileşim ile müzelerde önceleri sadece değerli eşyalar toplanıp sergilenirken, Sanayi Devrimi ile birlikte insanoğlunun ortaya çıkışından günümüze değin gelişimi ve eskiden yaşamış olan çeşitli canlı türlerine ait fosil ve modeller sergilenmeye başlamıştır. Toplumun her bileşenin ilgisini çeken bu “sergileme içeriği ve tekniği”, özellikle farklı canlı türlerinin sergileri ile oldukça popüler bir hale gelmiştir. Özetle XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarında uzak coğrafi mekanlar, farklı türler, eski uygarlıklar ve kabileler ve buralara ulaşım imkanı olmayan farklı ülkelerdeki insanlara üç boyutlu dioramalar ile sunulmaya başlanmıştır. Günümüzde ise yaklaşık toplam 16.000 civarındaki müzenin yarısından fazlasını barındıran Amerika’da bulunan müzelerin büyük bir kısmı, dioramalar barındıran doğa tarihi müzeleri olmuştur (Çetinkaya, 2015). 

Bursa Panorama Müzesi, Tasarım Yaklaşımı ve Mimari Kurgusu
Bursa Panorama Müzesi; daha önce bahsedilen konuya özgü özelliklerin mimari programda barındırıldığı, aynı zamanda gelişen güncel teknolojilerin de kullanıldığı bir etkileşim alanı olarak 2015 yılında tasarlanmıştır. Panorama kurgusunu oluşturan küresel yapı bu tasarımda da yer almaktadır. Mimari kurguda boyut olarak ideal ölçülerde düşünülen küresel yapı geleneksel panoramaların aksine zemine oturmayıp havada duracak bir şekilde tasarlanmıştır. Böylelikle kürenin altında oluşturulan boşluk; teknolojik donanımlarla birlikte, çeşitli dijital gösterilerin – panorama ve dioramaların yer alacağı aynı zamanda oluşturulan “forum kurgusu” (4) ile bir çok aktiviteye de fırsat sunmaktadır. Bu tasarım kurgusu, gelenekleşmiş panorama yaklaşımı ile teknolojik kurgu birlikte düşünülerek geliştirilmiş ve mevcut geleneksel panorama müzelerine birçok artı değer kazandırmıştır (Şekil 1-3).

Şekil 1. Mevcut durum.

Şekil 2. Kotun düzenlenmesi.

Şekil 3. Yeşil kabuk / alt meydan.

Kentsel Bağlam – Kurgu
Tasarım sürecinde ise, kentsel ölçekte çalışma alanının “Bursa Hanlar Bölgesi”nin doğu ucunda yer alması ile tasarımın bu bölgeyi motive edeceği ve Hanlar Bölgesi’nin “doğu kapısı” niteliğini taşıyacağı öngörülmüştür. Batıda yer alan ve “Pirinç Han” ile başlayan bu tarihi doku, doğuda yer alan “Panorama Müzesi” ile sonlanacaktır. Aynı güzergahta-omurgada yer alan hafif raylı sistem ise ulaşımı kolaylaştıracak ve turistik bir parkur gibi çalışan bu hattı zenginleştirecektir. Parkurun sonunda yer alacak müzede aynı zamanda, gezilen alanların tarihi süreçte nasıl oluştukları, Bursa tarihi, kültürel dokusu gibi konularda da bilgiler verilecektir. Böylelikle tasarlanan bina, sadece turistik amaçla gezilen bir müze olmayıp aynı zamanda gençlerin ve çocukların da bilgi sahibi olacağı bir “eğitim yapısı” niteliğini de taşıyacaktır (Resim 13 a, b).

Resim 13 a. Kentsel bağlam.

Resim 13 b. Vaziyet planı.

Tarihi ve kültürel doku kapsamı dışında müze aynı zamanda bir “araştırma merkezi” olarak da görev yapacaktır. Oluşturulan kütüphane alanı ve ofis grupları araştırmacılar için hizmet verecektir. Müzenin diğer güçlü bir yönü ise esnek olarak tasarlanan forum ve sergi alanıdır. Özellikle forum alanı gerçekleştirilecek çeşitli toplantı ve konferanslar için etkin ve esnek bir kurguda kullanılabilecektir.

Yeşil Kabuk – Mimari Peyzaj
Müze alanının fiziksel özellikleri de tasarım sürecini ve tasarımı etkileyen önemli faktörler arasında yer almıştır. Çalışma alanının hemen güneyinde bulunan ve daha önce ulusal bir yarışma ile elde edilen “Kanberler Parkı”nın yaratmış olduğu yeşil alan kurgusu ve mimari peyzajı ile müze tasarımında önemli bir veri olarak değerlendirilmiştir. Aslında; tasarımın temel kurgusunu, “mevcut yeşil alanı (park alanını) önerilen tasarımda da sürdürme” fikrinin oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır (Şekil 1-3).

Resim 14. 0.00 ve +5.00 kotu planları, mevcut park alanından ve 0.00 kotundan giriş.

Günümüz metropollerinde yaşanan yeşil alan ve kamusal alan problemleri ele alınarak söz konusu tasarımda mevcut “yeşil kentsel peyzajın” müze tasarımı kapsamında da sürdürülerek değerlendirilmesi düşünülmüştür. Sürdürülen yeşil alan, müzenin üst kabuğunu-örtüsünü oluşturmuş ve aynı zamanda güneye bakan bir kent terası özelliğini kazanmıştır. Parkı ve müzeyi kullanacak kentli bu kabuğu da yeşil alan olarak kullanabilecektir. Aynı zamanda bir peyzaj alanı özelliği de taşıyan kabuk, Bursa’daki bitki dokusu dikkate alınarak düzenlenmiştir. Genel mimari kompozisyonda önemli bir “optik rol” oynayan kabuk aynı zamanda küresel yapı ile de kesişerek farklı bir algı yaratmış ve dinamik bir kurgu oluşturmuştur (Resim 14, 15).

Resim 15. B-B Kesiti, aslında; tasarımın temel kurgusunu, “mevcut yeşil alanı (park alanını) önerilen tasarımda da sürdürme” fikri oluşturur.

Resim 16. C-C Kesiti, yeşil kabuk – mekansal kurgu.

Güncel mimarinin gerekliliklerinden olan ekolojik ve çevre dostu yaklaşımlar, tasarımı motive eden diğer bir unsur olmuştur. Üstte yer alan kabuk aynı zamanda “yeşil çatı” mantığı ile kurgulanmış; yazın serin, kışın ise ısı kaybını minimize edecek bir katmanlar zinciriyle oluşturulmuştur. İç mekanda da etkili olan bu yaklaşım güneyde yer alan müze girişinin altında da su öğesinin potansiyel etkilerinden faydalanılanılarak geliştirilmiştir. Mekandaki doğal hava sirkülasyonunu sağlayan su öğesi, yazın “doğal klima etkisi” yaratacağı düşünülerek tasarlanmıştır. 

Üst kabukta yer alan ve uygun yön olan güneye bakacak şekilde düzenlenen güneş enerji panelleri ise müzede tüketilecek enerjinin bir kısmını karşılamak amacıyla tasarlanmıştır. Bu yaklaşım ile “akıllı binalar – kendi enerjisini üreten mimari” mantığı müzede de söz konusu olmuştur. Kabuk olarak da tarif edebileceğimiz bu örtü, üzerinde kamuya ait kullanım alanlarını da barındırır. Oluşturulan hafif eğim ile tarihi Bursa silüeti (Yeşil Bölgesi, Yıldırım Bölgesi) ve doğal bir değer olan Uludağ izlenir. Böylelikle mevcut park, “kültürel bir plato” ile sonlandırılmış olur (Resim 16-18).

Resim 17. Mevcut park ile kurulan ilişki.

Resim 18. Pasarella – park – yaya bağlantısı.

Arayüz – Yaya Akışı – Pasarella 

Kentsel bağlam düşünüldüğünde ise güneyde yer alan parkın izleri müzenin kuzey kapısına kadar sürdürülerek alternatif bir “yaya akış bandı – pasarella – köprü” düşünülmüştür. Bu bant, müzeyi dışarıdan katederken Uludağ manzarasını ve tarihi Bursa silüetini de izlememizi sağlar. Kuzey kapısının açıldığı meydana rampalaşarak inen söz konusu bant, alt kotta oluşan kentsel arayüzde sonlanır. Böylelikle üst kotta yer alan ve sosyo-kültürel etkinliklere de açık olan park alanı; aşağı kotta da sürdürülür ve mimari bir arayüz görevini üstlenir.(Resim 18, 19).

Resim 19. Yeşil kabuk – tarihi Bursa ve Uludağ vistası.

Bursa kenti için bir “mimari dinamo” olacağı düşüncesi ile de yola çıkılarak tasarlanan müze, sadece iç mekanda yer alan klasik panoraması ile değil; aynı zamanda eğitimi ve araştırmayı destekleyen mekanları ile de diğer müzelere göre farklılaşmaktadır. Bu kapsamda “etkileşim merkezi” olarak düşünülen müzede iki bağımsız konferans salonu, çeşitli araştırma mekanları, kütüphane, açık ve kapalı sergi alanları ve çok amaçlı forum alanı bulunmaktadır. Aynı zamanda birbirinden bağımsız olarak çalışan iki ayrı kafesi ve hediyelik eşya satış alanı da bulunan müzedeki iç mekan kurgusu kullanıcı odaklı olarak, esnek ve farklı organizasyonlara açık bir şekilde düzenlenmiştir (Resim 20-23).

Resim 20. Sergi holü – Bekleme holü.

Resim 21. Sergi holü – Bekleme holü.

Resim 22. Sergi holü – Forum alanı – Panorama kurgusu.

Resim 23. Sergi holü – Forum alanı – Panorama kurgusu.

İç mekanda, Bursa’da yer alan çeşitli bitkilerin de barındırıldığı küçük bir iç bahçe de bulunmaktadır. Avluları ile hatırlanan Hanlar Bölgesi’ne kavramsal bir gönderme olarak düşünülen iç bahçe aynı zamanda üst kabuğu taşıyan ve doğal ışığı içeri alan mimari bir unsur olarak da düşünülmüştür. Servis alanları için bağımsız girişleri bulunan müzede, hem misafirler hem de çalışanlar için farklı otopark alanları da düşünülmüştür (Resim 22, 23).

Bütüncül Tasarım Yaklaşımı
Sonuç olarak; daha önce yukarıda bahsedilen küresel yapının optik kurgusu istenilen teknik etkiyi sağlamak açısından bir gereklidir.  Fiziksel boyutların gerekliliğinin yanında aynı zamanda Etkileşim Merkezi’nde; sosyo – kültürel, turistik ve ekonomik boyutlar da irdelenmiştir. Müzenin küresel yapısı ve onunla bütünleşen yeşil platformu ekolojik tasarım ilkeleriyle bütünleşen “bütüncül – (holistik) sürdürülebilir” bir mimari yaklaşımı kapsar. Panoramik müzeyi oluşturan fonksiyon kaynaklı biçimsel özellikler; Uludağ yönünden Bursa ovasına geçişteki silüetin bütününde özellikle değerlendirilmiştir. Bu silüete, tarihi Tophane bölgesinden ve alanın izlendiği diğer vistalardan bakılarak, tarihi dokudaki görsel iletişimin korunmasına bu kapsamda önem verilmiştir (Resim 24, 25).

Müze kurgusundaki “bütüncül tasarım ilkesi”, küresel ölçekte daha önce uygulanan panorama müzelerinden farklı olarak, fiziksel ve sosyo-kültürel çevre ile kurduğu ilişki ile de ayrı bir önem taşır. Müzeye bu kapsamda yüklenen anlam; kent – kentli ve doğa ile bütünleşen, oluşturduğu arayüzlerle aktivitelere açık, esnek bir yapı niteliğindedir. Aynı zamanda, tasarım, sürdürülebilir mimarlık parametreleri ile “yeşil bina sertifikasyon programları” kriterleri göz önüne alınarak tasarlanmış ve uygulanmıştır. Böylelikle, ele alınan kurgu, ekolojik tasarım yaklaşımları ile pasif sistemler kullanarak enerjiyi verimli kullanmayı ve aktif sistemlerle ise teknolojik açıdan ileriye dönük altyapıların oluşturulmasıyla sistemin gelecekteki olası düzenlemelere uyarlanabilmesi hedeflenmiştir (Resim 25-27). Bu hedef, müzenin yapım-kullanım ve bakım-onarım sürecinde; gerek mimari projede, gerekse statik, mekanik, elektrik-elektronik sistemlerde holistik bir yaklaşımla ele alınarak geliştirilmiştir. Müze’nin diğer önemli özelliklerinden birisi ise tamamen Bursa dinamikleri ile tasarlanmış ve projelendirilmiş olmasıdır. Proje çalışması aşamasında, üniversite, belediye ve bağımsız çalışan ofislerin ve diğer paydaşların ortaya koymuş olduğu iş birliği, katılımcı çalışma yöntemi açısından ayrıca örnek bir kurgu ve önem taşımaktadır.  

Resim 24. Güney-batı cephesinden bakış.

Resim 25 Yeşil dokunun sürekliliği.

Resim 26. Su öğesi.

Resim 27 Güneş kırıcı elemanlar.

Bursa Panorama Müze ve Etkileşim Merkezi’nin tasarımına, temelde iki etaplı olarak uygulanması öngörülerek başlanmıştır. Çalışmanın ilk etabı tamamlanmış, müze ve yakın çevresi inşa edilerek hizmete açılmıştır. İkinci etap ise tasarımın önemli dinamolarından birisi olan ve alanın kuzeyinde yer alan “kent meydanı ve hizmet birimleri”nden oluşacaktır. İkinci etapta aynı zamanda iç mekanda önerilen AI (5) ve sayısal tasarıma (6) dayalı çeşitli sergileme kurgularının da gerçekleşmesi öngörülmektedir. 

Notlar

  1. Rotonda: (Rotunda) Genellikle bir kubbe ile örtülen, dairesel planlı, hol ya da bina tipolojisi (Kostof, 1995).
  2. Cenotaph (cénotaphe): Yunanca kenos (boş) ve taphos (mezar) kelimelerinden türeyip “boş mezarlık” anlamına gelmektedir. Cenotaph; genellikle tarihi değeri olan kişilerin mezarı olarak yapılan anıt değerindeki yapı, anıt mezar, mozole (Britannica, 2008).
  3. Determinizm: Evrende olup biten herşeyin bir nedensellik bağlantısı içinde gerçekleştiğini, fiziksel evrendeki ve dolayısıyla da insanın tarhindeki tüm olgu ve olayların mutlak olarak nedenlerine bağlı olduğunu ve nedenleri tarafından koşullandığını savunan anlayış (Cevizci, 1997).
  4. Forum: Lat. Eski Romalılar zamanında, kentlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı, çevresi anıtsal kamu binaları ve kolonlarla çevrili meydan. Burası Yunanların agorasının karşılığıdır. En eski forum Roma forumudur (Hasol, 1995).
  5. AI: artificial intelligence – yapay zeka.
  6. Sayısal Tasarım: Design computing, CAAD (Computer Aided Architectural Design)
  1. Bursa Panorama Müze ve Etkileşim Merkezi

Tasarım Ekibi
Özgür Ediz, Nilüfer Akıncıtürk

İşveren
Bursa Osmangazi Belediyesi

Tamamlanma Tarihi
2018

Toplam İnşaat Alanı
10.000 m2

  • Kaynaklar
    Artun, A. 2007.  “Floransalı Medici Hanedanı ve Rönesans Sanatı”, Çağdaş Sanat Konuşmaları 4 Koleksiyon, Koleksiyonerlik ve Müzecilik, Ed. L. Çalıkoğlu, İstanbul,15-29.
  • Anonim, 2018. Panorama-Visual Arts, Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/art/panorama-visual-arts  (Erişim tarihi: 13.06.2019).
  • Anonim, 2011. Diorama Definition, Collins British Dictionary Website. https://panoramacouncil.org/ (Erişim tarihi: 18.06.2019).
  • Başaran, C. 1988. Arkeolojiye Giriş I, 1.Baskı, Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları No.13, Erzurum, 152 s.
  • Benevolo L. 1071.  “Volume One, the Tradition of Modern Architecture”, History of Modern Architecture, Ed. H.J. Landry, Massachusetts, 3-368.
  • Boullée, E. L. 1976. Architecture, Essay on Art, Çev. Sheila de Vallée, Paris, 
  • Bozkuş, Ş. 2014. Kültür Ve Sanat İletişimi Çerçevesinde Türkiye’de Sanal Müzelerin Gelişimi, The Journal of Academic Social Science Studies,  no(26): 329-344
  • Cevizci, A., 1997. “Felsefe Sözlüğü”, s:181, Ekin Yayınları, Ankara.
  • Comment, B., 1999. What public?: The Panorama, Reaktion Books, London, pp:115 https://books.google.com.ua/books?id=evOke2eM_bYC&pg=PA214&dq=Bourbaki+Panorama+Lucerne&hl=fr&sa=X&ei=hYPWT8icN4qI4gSI7My6Aw&redir_esc=y#v=onepage&q=Bourbaki%20Panorama%20Lucerne&f=false (Erişim tarihi: 17.06.2019).
  • Curl J. S. –  Wilson, S. 2015. Oxford Dictionary of Architecture third edition, Oxford and New York. 
  • Çetinkaya, H., 2015, “Müzecilik Raporu”, Osmangazi Belediyesi, Bursa.
  • Desvallées, A., Mairesse, F. 2010. Key concepts of Museology, ICOM, Armand Colin, France, 83 pp https://icom.museum/wp-content/uploads/2018/07/Museologie_Anglais_BD.pdf
  • E. Britannica, Cenotaph, 2008. https://www.britannica.com/technology/cenotaph (Erişim Tarihi: 15.01.2020)
  • Ediz, Ö., Akıncıtürk, N., 2015, “Mimari Açıklama Raporu”, Osmangazi Belediyesi, Bursa.
  • Gold, S., 2013. 19th-Century Perspectives on Two Great Rivers. the New York Times,
  • https://www.nytimes.com/2013/02/17/nyregion/a-review-of-the-panoramic-river-at-the-hudson-river-museum.html (Erişim tarihi: 17.06.2019).
  • Hasol, D.,1995, Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, s.385, Yem Yayınları
  • ICOM, 2007. Development of the Museum Definition. ICOM Statutes, 22nd General Assembly Vienna, Austria.   http://archives.icom.museum/hist_def_eng.html
  • Karadeniz, C. 2018. Müze Kültür ve Toplum, İmge Kitabevi, Ankara, 319 s.
  • Kostof, S., 1995. ”A History of Architecture”, s.774, Oxford University Press, New York.
  • Madran, B. 2008. Çağdaş Sanat Konuşmaları 4 Koleksiyon, Koleksiyonerlik ve Müzecilik, Ed. L. Çalıkoğlu, İstanbul, 71-98.
  • Miller, M. “AD Classics Cenotaph for Newton / Etienne-Louis Boullée”, Archdaily website, 2018. https://www.archdaily.com/544946/ad-classics-cenotaph-for-newton-etienne-louis-boullee (Erişim tarihi: 09.02.2019).
  • Onur, B. 2012. Çağdaş Müze Eğitim ve Gelişim. İmge Kitabevi, Ankara, 400 s.
  • Shelton, A. A., 2006, “Museums and anthropologies: Practices and narratives”, A companion to museum studies, ed. Sharon MacDonald, Malden, 66.
  • Yücel, E. 1999,  Türkiye’de Müzecilik. Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 130. 
  • Zülfikar, B. A. 2019. “Değişen Müze ve Müzecilikte Sergilemenin Teknoloji Boyutunun İncelenmesi: Bursa Panorama Müzesi Örneği”, Y. lisans Tezi, Danışman: Prof.Dr. Özgür EDİZ, Bursa Uludağ Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü.
  • Zülfikar, B. A., Ediz, Ö. 2020. “Değişen Müze ve Müzecilikte Sergilemenin Teknoloji Boyutunun İncelenmesi: Bursa Panorama Müzesi Örneği”, Lycus Dergisi, Sayı 2, s. 67-100.
  • URL 1. https://i2.wp.com/theimaginativeconservative.org/wp-content/uploads/2012/02/The-Nine-Muses-greek-mythology-687169_691_305.jpg?ssl=1
  • URL 2. Photo by Aaron Delehanty / Rochester Museum & Science Center
  • https://ideas.ted.com/gallery-the-art-and-science-of-museum-dioramas/
  • URL3. https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b1/New_England_stream_diorama_-_Springfield_Science_Museum_-_Springfield%2C_MA_-_DSC03456.JPG
  • URL 4. https://www.britannica.com/art/panorama-visual-arts
  • URL 5. http://arthistoryblogger.blogspot.com/2013/01/mantegna-in-mantua-la-camera-degli-sposi.html
  • URL 6. https://www.britannica.com/art/panorama-visual-arts
  • URL 7. http://www.lateralart.com/digital_mural/robert-barkers-panorama-a-room-with-a-view/
  • URL 8. https://www.tyrol.com/things-to-do/attractions/all-attractions/a-tirol-panorama
  • URL 9. https://www.the-penz.com/en/pleasure/innsbruck/
  • URL 10. https://en.wikipedia.org/wiki/Dresden_Panometer
  • URL 11. https://www.regiondo.com/asisi-panometer-in-dresden-360-panorama-of-the-baroque-saxon-capital
  • URL 12. https://www.archdaily.com/614908/society-for-atheistic-spirituality-to-construct-etienne-louis-boullee-s-cenotaph-for-newton
  • URL 13. https://www.dictionary.com/browse/diorama