Venedik Mimarlık Bienali’ne Retrospektif Bir Bakış

Arş. Gör. Dr. Gürkan Topaloğlu

Post-modern mimarlığın tartışılmaya başlandığı 1970’lerin ikinci yarısında ilk adımlarının atıldığı ve 1980 yılında ise Venedik Bienali’nin bir dalı haline gelen Venedik Mimarlık Bienali, var olduğu günden bu yana ana akım mimarlık ortamının gündem konularını belirlemektedir. Venedik Mimarlık Bienali, iki yılda bir ana aktör olan küratörlerin ortaya koyduğu temalar, söylemler ve temsiller ile bu gündeme yön vererek mimarlık tartışmalarına farklı boyutlar kazandırmaktadır. Venedik Mimarlık Bienali ilk yıllarında yerel ölçekte Venedik yakın çevresini, küresel ölçekte post-modern tartışmaları ve İslam mimarisini konu edinmiştir. 

Venedik Mimarlık Bienali’nin içerik ve biçim olarak gelişimi ve sonraki yıllarda organizasyonun tematik yaklaşımında meydana gelen farklılıklar, bienalin kırılma noktalarını oluşturmuştur. Francesco Dal Co’nun küratörlüğünü yaptığı bienal, ulusal pavyonların Venedik Mimarlık Bienali’nde yer aldığı organizasyon olması ile ilk kırılma noktasını oluşturmuştur. 1999-2001 yılları arasında Venedik Bienali’nde ulusal pavyonların sayılarının artması, mekansal sınırların genişlemesi ve bienal yönetim anlayışının değişmesi, Venedik Mimarlık Bienali için de bir kırılma noktası olmuştur. Bu zaman diliminde gerçekleştirilen Massimiliano Fuksas küratörlüğündeki Venedik Mimarlık Bienali, mimarlık mesleği için bütüncül bir bakış açısı gündeme getirmeyi amaçlamıştır. Venedik Mimarlık Bienali için diğer bir kırılma noktasının, Rem Koolhaas’ın küratörlüğünü yaptığı bienal ile gerçekleştiğinden söz edilebilir. Daha önceki bienallerde ulusal pavyonlar, bienal teması ve söylemine bağlı kalmadan, kendi ulusal mimarilerini ifade eden söylemler ve temsiller ile bienalde yer alırken, 2014 yılındaki bienalin küratörü Rem Koolhaas; ulusal pavyonların bienal teması ve söylemine bağlı kalarak, söylemler ve temsiller bağlamında bienalde yer almasını talep etmiştir. Pek çok ulus pavyonu tarafından benimsenen bu yaklaşım, ortak tema hakkında uluslararası bir dilin gelişimine önayak olmuştur.

Bu yazı, özellikle Venedik Mimarlık Bienali’nde gerçekleşen son kırılma noktası sonrasında, bienal söylemleri arasındaki ilişkinin varlık/yokluk durumunu araştırmayı problem edinmiştir. Bu problemden hareketle, son dönem Venedik Mimarlık Bienali temaları ve söylemleri retrospektif bir bakış ile tartışmaya açılmıştır.

Rem Koolhaas’ın Bienali
Hollandalı mimar Rem Koolhaas tarafından 14. Venedik Mimarlık Bienali küratöryal söylemi olarak ortaya konulan “Fundamentals” (Esaslar) temalı söylem, içerik olarak üç ana bölümden oluşmaktadır. Genel bir bakışla, bu bölümler küresel mimarlık bağlamında ve bienal ziyaretçileri için bienal sergilerinin tanıtımını içermektedir. Rem Koolhaas’a göre bu bienal birçok yönü ile ilklerin bienali olarak nitelendirilmektedir (Koolhaas ,2014). Rem Koolhaas’ın söylemindeki bu ilkler; ulusal pavyonların söylem ve temsillerinde bu bienalin ilgili temasını dikkate alması, Venedik Bienali bünyesindeki dans, müzik, tiyatro ve film bienallerinin bu bienalle iş birliği yapması ve bienalin üç farklı ana sergi içermesi ile önceki bienal modellerinden farklı olması şeklinde Rem Koolhaas’ın söyleminde yer almaktadır.

Resim 1. 14. Venedik Mimarlık Bienali afişi.

Rem Koolhaas’ın söylemindeki ana fikir; küresel mimarlık gündemini de ıskalamadan, mimarlığın yüzünü geçmişe döndürmeye ve mimarlığın esaslarını geçmişte aramaya çalışmaktır. Koolhaas’ın bienal söyleminin mimarlığın geçmişi, bugünü ve geleceği bağlamlarında tarihsel bir koridor oluşturduğundan söz edilebilir.

“Bugünün ve güncelin bir vurgusu niteliğindeki çok sayıda mimari bienali sonrasında, esaslar artık tarihe dönüp bakmakta ve mimarinin bugünkü durumunun nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışırken bir yandan da gelecekle ilgili öngörüler dillendirmektedir” (Koolhaas, 2014).

Koolhaas bu tarih koridorunu oluştururken farklı araçlardan yararlanarak bienal sergilerini oluşturmuştur. Söylemde, “Absorbing Modernity: 1914-2014” (Moderniteyi Özümsemek: 1914-2014) başlıklı sergiden bahsedilerek, katılımcı ulusların 100 yıllık modernite serüvenlerine odaklanılmıştır. Bu modernite serüveni, yalnızca mimarlık bağlamında olmayıp, farklı alanlardaki modernitenin özümsenme biçimlerini de kapsayacak esnekliği bünyesinde barındırmaktadır. Bu noktada, Koolhaas’ın ulusal pavyonlardan bu tema bağlamında söylemler ve temsiller ortaya koymasını istemesinin, Venedik Mimarlık Bienali için bir kırılma noktası oluşturduğundan söz edilebilir.

Bienal başkanı Paolo Baratta (2014), bu konuya önceki bienallerde yer alan ulusal pavyon sergilerinin ulusal kimlik özelliklerinin veya ulusun sanat ve mimarlık ortamındaki kahraman olma yeteneğinin sergilenmesinin ötesinde, bienal söylemi ile kurduğu ilişkinin bienalin çoğulcu yapısına enerji katması olarak yaklaşmaktadır .

“Elements of Architecture” (Mimari Elemanlar) sergisinde Harvard Lisansüstü Tasarım Okulu bünyesinde gerçekleştirilen araştırma ve iş birliği neticesinde, yapı elemanlarına (zemin, duvar, tavan, çatı, kapı, pencere, cephe, balkon, koridor, şömine, tuvalet, merdiven, yürüyen merdiven, asansör, rampa) tarih koridoru metaforu bağlamında yaklaşılarak, yapı elemanlarının geçirdiği gelişimler ve değişimler ortaya konulmaktadır (Koolhaas, 2014). Bu noktada, bir önceki sanat bienalinde de vurgulandığı gibi katılımcılardan, sıra dışı ve araştırma odaklı mimarlık bienali yaratmak amaçlanmıştır (Koolhaas, 2014; Baratta, 2014).

Bienalin bir diğer sergisi olan “Monditalia” sergisinde de ev sahibi ülke olan İtalya’nın var oluşundaki esaslar, yine tarihsel skalada ve farklı bienal dalları (dans, müzik, tiyatro, sinema) ile mimarlığın ortak ürünlerini sunabileceği araştırmaya dayalı çalışmalar ortaya konulmuştur. (Koolhaas, 2014; Baratta, 2014).

Alejandro Aravena’nın Bienali
Küratörlüğünü Şilili mimar Alejandro Aravena’nın yaptığı 15. Venedik Mimarlık Bienali, “Reporting From the Front” (Cepheden Bildirmek) teması ile gerçekleştirilmiştir. Aravena bienal söyleminde, dünya ve insanlık için sorun teşkil eden “ayrımcılık, eşitsizlikler, uçlarda kalma, altyapı hizmetlerine erişim, tabii afetler, konut sıkıntısı, göç, gayriresmi yapılar, suç, trafik, atık, kirlilik ve topluma katılım” gibi konularda statüko mimarlığına karşı, yeni bakış açıları sunan mimarların ve onların bilgi ve deneyimlerinin bienal düzleminde bir araya gelmesini amaçlamaktadır. Bienal ziyaretçileri için “cepheden bildiriler” ile bilgi ve denetimlerin paylaşımı vurgulanmaktadır (Arevena, 2016). 

“Hayat denince en temel fiziksel ihtiyaçlardan, insan varlığının en soyut boyutlarına kadar çok geniş bir yelpazenin akla geldiği düşünüldüğünde; yapılı çevrenin kalitesini geliştirmek son derece somut ve pratiğe dönük standartları güvence altına almaktan insanların arzularını yorumlama ve yerine getirmeye, bireylere saygıdan ortak faydayı tesis etmeye, gündelik yaşamı oluşturan aktivitelere etkin biçimde ev sahipliği yapmaktan medeniyetin sınırlarını genişletmeye kadar birçok cephede ilerleme kaydetmeyi gerektiren bir çaba olarak ortaya çıkmaktadır” (Arevena, 2016).

Bienal afişinde, Maria Reiche’nin çölün ortasında alüminyum merdiven üzerinde geniş ufka bakması, Aravena’nın bienal söyleminin metaforik bir dilde somutlaştırılmasıdır. Yazar Bruce Chatwin’in Peru’nun çöllerinde araştırma yapan Alman arkeolog Maria Reiche ile karşılaşmasını ve araştırmasını temsil eden bu fotoğraf, 15. Venedik Mimarlık Bienali’nin afişi olmuştur. Ufka bakmak için yeni bakış açıları üreten bu fotoğraf için Baratta (2016), Venedik Bienali’nin tüm tavrını ve hedefini bir bütün olarak temsil ettiğini belirtmektedir.

Resim 2. 15. Venedik Mimarlık Bienali afişi.

Aravena (2016) bienal söyleminde yapılı çevrenin sorunlarına ve insan yaşam kalitesine etkisine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda küratör, mimarlığın kültür ve sanat mücadelesinin yanında; sosyal, siyasal, iktisadi ve çevresel mücadele alanlarının oluşturulması gerekliliğine dikkat çekmektedir. Mimarlığın ve mimarların bu alanda gösterdiği çabayı ve gayreti “savaş” olarak nitelemektedir. Bu noktada mimarlığın ve mimarların rolünün yapı yapmanın ötesinde, olumsuzluklar karşısında ideolojik bir tavır oluşturmak ve bunları hayata geçirerek yeni cephe hatları oluşturulmak olarak belirtilmektedir. Baratta (2016), Aravena’nın görüşüne paralel olarak bu bienalin, sosyal ve politik yaşamın bir aracı olarak üreten mimarinin  ve eylemlerin kamusal sonuçlarının daha temel bir düzeyde değerlendirilmesi konusunda, öz yönetim ile kendi kaderlerini belirlemede meydan okuyucu yanını vurgulamaktadır. Ayrıca, mimarlığın tüm sanatların en politiği olduğunu, mimarlık bienalinin de bunu benimsemesi gerektiğini dile getirerek katılımcı mimarlara cesaret vermektedir. Bu bağlamlarda bienalin söylemi, mimarlığın sunduğu ve sunacak olduğu yaratıcı ve farklı çözümlerin var olduğuna dair ideolojik bir başkaldırı bildirgesidir.

Aravena’nın bu kapsamlı ve ideolojik tavrının ulusal pavyonlar ve katılımcı mimarlar tarafından kabul gördüğünden söz edilebilir. Venedik Mimarlık Bienali ödüllerini alan ulusların pavyonlarına ve katılımcı mimarların sergilerine bakıldığında, bienal teması ile doğrudan ilişkili ve tamamlayıcı çalışmalar olduğu açıkça görülmektedir.

Ayrıca Baratta (2016), daha önceki birkaç bienalin mimarlık ve sivil toplum arasındaki kopukluğa dikkat çektiğini belirtmektedir. Ayrıca, bienalde farklı bir yöntem ile yenilenmeye doğru giden herhangi bir eğilimin olup olmadığını, araştırmanın ve cesaretlendirici mesajlar veren çalışmaların varlığının ortaya çıkarılmasının önemini ifade etmektedir.

Yvonne Farrell ve Shelley Mcnamara’nın Bienali
16. Venedik Mimarlık Bienali, Yvonne Farrell ve Shelley McNamara’nın küratörlüğünde “freespace” (serbest mekan) teması ön plana çıkartılarak gerçekleştirilmiştir. “free” ve “space” kavramlarının birleşmesiyle oluşan freespace kavramı, sözcüklerin ilk anlamlarından farklı olarak, küratörlerin ulaşmak istediği bağlamlara yönlenme çabası ile tanımlanmaktadır. Freespace teması, mekanın ve dolayısıyla mimarlığın rolü ve fonksiyonlarına, söyleminin merkezindeki tanımlamalarla dikkat çekmeye çalışmaktadır. Bu tanımlar, “serbest mekan” kavramının; mekan, mimari, tabiat, zaman ve bellek ile kurduğu etkileşimi ve bağlamsal unsurlarını ortaya koymaktadır. Bienal söylemindeki farklı vurgu noktalarına sahip “freespace” tanımlamaları ideal ve iyi mimarlık yapma ve kullanıcılara sunma kaygısını ön plana çıkarmaktadır (Topaloglu, 2019). Bienal söyleminde kuramsal ve kavramsal mimarlık anlayışı arayüzünde, pratik yansımaları ortaya koymaya yönelik çalışmalar örneklendirilerek bienal paydaşları ile paylaşılmıştır.

“Serbest Mekan teması ile Venedik Mimarlık Bienali 2018 (inşa edilmiş olsun, olmasın) mimarinin, yüzeyin değişim, zenginlik ve maddeselliğini ve hareketin orkestrasyon ve sıralamasını kapsayan elzem niteliklerine örnek teşkil eden çalışmalardan örnekleri, önerileri ve unsurları kamunun dikkatine sunacak ve böylelikle bunların içindeki mimarinin gücünü ve güzelliğini ortaya koyacaktır. Sergide ziyaretçileri etkileyecek bir ölçek ve nitelikte mekansal ve fiziksel bir mevcudiyet kendisini gösterecek ve mimarinin karmaşık mekansal tabiatını ortaya koyacaktır” (Farrell ve McNamara, 2018).

Baratta (2018) freespace temasını, mimarinin varlık ve yokluk durumunu tayin eden bir değerler dizisi olarak yorumlamaktadır. Bu değerler dizisi, yaşam alanımızı biçimlendiren mimarlık düşüncesiyle birleştiğinde ise yüksek yaşam kalitesi yakalama arzusunu oluşturduğunu belirtmektedir.

Şekil 3. 16. Venedik Mimarlık Bienali afişi.

Farrell ve McNamara söylemlerinde, ulusal pavyonlara ve diğer katılımcı mimarlara etkili şekilde hitap edebilmek için öznel, tanımlayıcı ve yönlendirici ifadelere yer vermişlerdir. Bu ifadeler iyi mekanlar üretmenin sonucunda, mimarlığın niteliğini ve kullanıcılara sunduğu etkileşimi ortaya koymaya yöneliktir. Küratörler bu etkileşimi inşa ederken mimarlığın derinliklerinde yer alan politik veya siyasi içerikten olabildiğince uzak durmaya çalışmaktadırlar.

Baratta (2018), Venedik Mimarlık Bienali’nin yapıldığı tarih aralığı içinde; dans, tiyatro, sinema ve müzik bienallerinin de yapılacağını duyurmaktadır.  Venedik Mimarlık Bienali’ni diğer bienallerle eş zamanlı olacak biçimde bir çatı bienal haline getirerek, Venedik Mimarlık Bienali’ne ilham veren araştırma ruhunun -içerik olarak olamasa bile- farklı bienallerle ilişkisini vurgulamaktadır.

Tartışma
Söz konusu Venedik Mimarlık Bienallerini bir bütünün parçaları olarak ele alıp, birbirleri arasındaki ilişki düzeylerine bakıldığında; Koolhaas’ın bienal söylemi, gelişen teknoloji ve kuramsal mimari bakış açıları ile mimarlığın anlamsal ve fiziksel esaslarından uzaklaştığımız anda, bu esasları yeniden hatırlatma istencidir. Bir anlamda bu söylem, bienalin tüm paydaşları için geri bakış, öze dönüştür. Bienal katılımcısı ulusların açık bir dille bienal temasına yönlendirilmek istenmesi, Rem Koolhaas’ın öznel düşüncesinin ve ideolojik tutumunun bienal üzerindeki etkili kontrol çabası, bir başlangıç noktasını işaret etmektedir. 

Koolhaas’ın verdiği başlama işareti sonrası Aravena, “Reporting From the Front” söyleminde mimarlığın sunmuş olduğu yaratıcı ve farklı çözümleri vurgulayarak, yerel olanı ön plana çıkarmaktadır. Aravena’nın meslek pratiğinin yansıması bağlamında gelişen öznel ve ideolojik yaklaşımını yansıtan bu söylem; sermayeye, bürokrasiye ve muhafazakar tutuma karşı metaforik bir savaş açımıdır. Aravena da söyleminde Koolhaas gibi ulusal pavyonların bienal teması bağlamında söylemler ve temsiller üretme fikrini benimseyerek, bienal geleneğinin oluşumuna yardım etmiştir.

Farrell ve McNamara’nın bienal söylemi, Aravena’nın sert ideolojik söylemini yumuşatmakta ve mimarlığın mekanda sunduğu esnekliği ve serbestliği ön plana çıkarmaktadır. Her ne kadar ideolojik olarak sert bir söylem olmasa da bu söylemde, öznel retorik ifadeler kullanılarak söylemin gücü artırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca, Farrell ve McNamara’nın söyleminin ulusal pavyonların temsili bağlamında Koolhaas’ın oluşturduğu geleneğe paralel olduğundan bahsedilebilir.

Venedik Bienali bünyesinde bulunan diğer bienallerin; söylem ana fikri, temsili veya zamanlama olarak söz konusu mimarlık bienalleri ile bir şekilde bağ kurduğu görülmektedir.  Bu bağlamda Baratta’nın, Venedik Mimarlık Bienali ve Venedik Bienali bünyesindeki diğer bienaller arasında katalizör görevi görerek, (mimarlık bienalleri arasıdaki ilişkinin kurulmasının ötesinde) farklı bienallerin de ilişkini inşa ettiğinden söz edilebilir. Bu nedenle Baratta’nın her bienal için ortaya koyduğu söylem, bienal içeriği bağlamında önemli bir rol oynamakta ve farklı bir arayüz oluşturmaktadır.

Kaynaklar

  • Aravena, Alejandro, 2016, Introduction by Alejandro Aravena Curator of the 15th International Architecture Exhibition, https://www.labiennale.org/en/architecture/2016/intervento-di-alejandro-aravena, 23 Ocak 2021.
  • Baratta, Paolo, 2014, Introduction by Paolo Baratta President of La Biennale di Venezia, https://www.labiennale.org/en/architecture/2014/introduction-paolo-baratta, 15 Ocak 2021.
  • Baratta, Paolo, 2016, Introduction by Paolo Baratta President of La Biennale di Venezia, https://www.labiennale.org/en/architecture/2016/introduction-paolo-baratta, 23  Ocak 2021.
  • Baratta, Paolo, 2018, Introduction by Paolo Baratta President of La Biennale di Venezia, https://www.labiennale.org/en/architecture/2018/introduction-paolo-baratta, 15 Mart 2021.
  • Farrell, Yvonne ve McNamara Shelley, 2018, Introduction by Yvonne Farrell Shelley Mcnamara Curators of the 16th International Architecture Exhibition https://www.labiennale.org/en/architecture/2018/introduction-yvonne-farrell-and-shelley-mcnamara, 15 Mart 2021.
  • Koolhaas, Rem, 2014, Introduction by Rem Koolhaas Curator of the Biennale Architettura 2014, https://www.labiennale.org/en/architecture/2014/introduction-rem-koolhaas, 15 Ocak 2021.
  • Topaloğlu, Gürkan, 2018, Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonları Üzerine Eleştirel Bir Söylem, Doktora Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.