Çağdaş Koruma Yaklaşımları: Mimarlık Geçmişle Nasıl Konuşur?
Terk edilmiş kiliselerden yıkık kale duvarlarına, boşlukta kalan manastırlardan sessiz avlulara uzanan; mimarlığın geçmişle kurduğu ilişkiyi yeniden tarif eden; koruma, onarım, karşıtlık gibi kavramlar üzerinden geçmişi bugüne farklı yollarla taşıyan projeleri dosya sayfalarında bir araya getirdik.
Hazırlayan: Ebru Şevli, Mimar
Küresel ölçekte mimarlık pratiği, artık sadece “tabula rasa”lar üzerinde yeni olanı inşa etme arzusunun ötesine geçen bir anlayışın izini sürüyor. Ekolojik krizlerin derinleştiği, kültürel belleğin hızla silindiği ve kaynakların tükenmeye yüz tuttuğu çağımızda, mimarlığın sorumluluğu yalnızca yeni fiziksel çevreyi biçimlendirmek değil; bir yandan da zamanla, hafızayla ve toplumsal dokuyla sahici bir ilişki kurmak. Bu bağlamda, terk edilmiş mabetler, yıkık sanat yapıları, zamana direnen surlar ve sessizliğe gömülmüş tüm yapılar, artık geçmişin yükü değil; geleceğin alternatif mekansal senaryoları için birer başlangıç noktası oluşturma potansiyeli taşıyor. Bu dosyada yer verdiğimiz projeler, farklı coğrafyalarda, farklı ölçeklerde ve farklı tarihsel geçmişlere sahip olmalarına rağmen, hepsi ortak bir soruya cevap arıyor: Mimarlık geçmişle nasıl konuşur?
Bu soru kimi zaman yapıların özgün dokusuna sessizce eklemlenen zarif müdahalelerle, kimi zaman geçmişle keskin bir estetik karşıtlık kuran güncel eklemelerle, kimi zaman da zamanın yıkıcı etkilerini sarmaya odaklanan bir onarım arayışıyla cevap buluyor. Her proje, mimari tasarımın yalnızca fiziksel bir eylem değil; aynı zamanda bir etik pozisyon, bir tavır olduğunu hatırlatıyor. Seçilen projelerin birçoğu, artık terk edilmiş ya da işlevini yitirmiş yapılara yeni bir yaşam alanı açarak onlara ikinci bir hayat veriyor. Mekanı yok etmek yerine onarmayı, silmek yerine yeniden yazmayı, unutturmak yerine hatırlatmayı seçiyorlar. Bu tercihin ardında yalnızca estetik ya da nostaljik bir kaygı değil, aynı zamanda sürdürülebilirliğe, ekolojik tutarlılığa ve kültürel sürekliliğe dair bir bilinç yatıyor. Mimarlık, burada bir inşa aracı değil; bir çevirmen, bir anlatıcı, bir uzlaştırıcı rolü üstleniyor.
Geçmişe kurulan ilişkinin temsile indirgenmediği bu projelerde, tarih ve miras ile kurulan ilişki de çizgisel değil. Kimisi, tarihi dokuya sanki hep oradaymış gibi sessizce eklemlenirken; kimisi geçmişle açıkça bir ayrım çizgisi çekiyor ve eskiyle yeniyi birbirine ayna tutan biçimsel bir gerilim alanı kuruyor. Bazıları ise zamanın aşındırdığı izleri, bir eksiklik ya da hasar olarak değil, bir anlatı alanı olarak, harabe estetiğinin kendisini de bir miras olarak okuyor ve müdahalelerini bu kırılganlıkların üzerinde şekillendiriyor. Öte yandan kimi projeler, tarihi yapıların yalnızca fiziksel boyutunu değil, kamusal potansiyelini de yeniden açığa çıkarıyor; kentsel alanı canlandırıyor, kültürel üretimi teşvik ediyor, mekanı yeniden gündelik hayatın bir parçası haline getiriyor. Tümü bir araya geldiğinde, bu yapılar bize mimarlığın geçmişle kuracağı ilişkinin tek tip bir modelle sınırlı olmadığını, aksine bu ilişkinin her seferinde yeniden okunması, yeniden yazılması ve yeniden anlamlandırılması gerektiğini gösteriyor. Çünkü geçmiş, sadece donmuş bir an gibi korunması gereken bir unsur değil; yeniden yaşatılması ve bugüne taşınması gereken bir deneyim değeri taşıyor.
Dosya kapsamında, geçmişle kurduğu ilişki üzerinden tasarımın farklı yüzlerini temsil eden projeleri bir araya getirdik. Kimi zaman bir meydanın parçası, kimi zaman bir kalenin duvarı, kimi zaman bir sahnenin arka fonu olan bu yapılar, mekanın zamanla, toplumla ve doğal çevreyle kurduğu ilişkide ne denli etkili bir taşıyıcı olabileceğini gözler önüne seriyor.
Lalla Yeddouna Meydanı’nın Yeniden Canlandırılması
Tasarım
Mossessian Architecture + Yassir Khalil Studio
Proje Yeri
Fez, Fas
Tamamlanma Tarihi
2019
Fotoğraflar
Amine Houari
UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Fez’de, 2011 yılında düzenlenen uluslararası yenileme yarışmasına 1.400 proje başvurmuş. Yarışmayı kazanan ve yerel halk tarafından oy birliğiyle benimsenen strateji, Lalla Yeddouna Meydanı’nı nehir kıyısına yeniden bağlamayı hedefliyor. Bu sayede, medinanın karmaşık dokusu içinde uzanan bir yaya rotası oluşturulurken, güzergah boyunca zanaatkar atölyeleri, eğitim alanları, dükkanlar, kafe ve restoranlar, kreş, kadın merkezi, turist danışma ofisi, postane ve itfaiye istasyonu gibi kamusal işlevlere yer verilmiş. Proje kapsamında tarihi köprü ile mevcut on bir bina restore edilmiş; sanatçı oteli de dahil olmak üzere dokuz yeni yapı inşa edilmiş.
Tasarım, tarihi referansları korurken çağdaş mimari yaklaşımları geleneksel inşaat teknikleriyle harmanlıyor. Kütle düzeni ve gölgeleme unsurları sayesinde pasif iklim kontrolü sağlanmış. Yerel ustalar tarafından üretilen ve bir İngiliz sanatçı tarafından tasarlanan renkli çiniler, aşağıdan yukarıya doğru bir hikaye anlatıyor. Zemin seviyesinde Fez’in bin beş yüz yıllık zellige geleneğinin desenleriyle başlayan tasarım, üst katlarda İspanyol etkili motiflere, en üstte ise her bir zanaatkarın tabelası işlevini gören çağdaş yorumlara dönüşüyor. Böylece proje, tarihsel sürekliliği korurken medinaya yeni bir estetik katman kazandırıyor.
Can Ribas Rehabilitasyonu
Tasarım
Jaime J. Ferrer Forés
Proje Yeri
Barselona, İspanya
Tamamlanma Tarihi
2011
Fotoğraflar
José Hevia
Can Ribas, Barselona’da yer alan ve endüstriyel geçmişiyle öne çıkan bir yapı kompleksi. Jaime J. Ferrer Forés tarafından gerçekleştirilen dönüşüm projesi, terk edilmiş bir sanayi mirasını hem fiziksel hem de kültürel olarak günümüze taşıyan nadir örneklerden biri. Proje, yapının orijinal karakterine zarar vermeden, onu güncel ihtiyaçlara cevap verebilecek bir üretim ve etkinlik mekanına dönüştürmeyi hedefliyor.
Mimari müdahale, mevcut taşıyıcı sistemi ve mekansal hiyerarşiyi koruyarak çalışıyor. Işık, hava ve boşluk gibi mekansal unsurlar dikkatle yeniden yorumlanmış. Yeni eklemeler, yapı strüktürüne zarar vermeden ve onunla yarışmadan, açıkça çağdaş olduklarını ifade eden bir sadelikle tasarlanmış. Kullanılan malzemelerde de bu dil korunmuş: Doğal ahşap yüzeyler, çelik detaylar ve çimento esaslı yüzeyler geçmişle bugünü bir araya getiriyor.
Can Ribas Rehabilitasyonu, yerel mimarlığın endüstri mirasıyla kurabileceği potansiyel ilişkiye dair güçlü bir önerme sunuyor. Proje, sanayi sonrası kentlerin boşluklarında yaşanabilir, üretken ve esnek mekanların mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Morella Kalesi’nin Sağlamlaştırılması ve Restorasyonu
Tasarım
Carlos Quevedo Rojas
Proje Yeri
Castellón, İspanya
Tamamlanma Tarihi
2021
Fotoğraflar
Joan Roig
İspanya’nın Castellón bölgesinde, yüksek bir kaya kütlesi üzerinde konumlanan Morella Kalesi, yüzyıllar boyunca katmanlaşan tarihi geçmişiyle dikkat çekiyor. 2021 yılında, Carlos Quevedo Rojas ve Carlos Peinado Madueño liderliğindeki Carquero Arquitectura ekibi, Sant Francesc ve Pardala kuleleri çevresinde kapsamlı bir sağlamlaştırma ve restorasyon çalışması gerçekleştirdi. Müdahalede, mevcut taş duvarların taçları, boşlukları ve yüzeyleri korunarak, olası özgün halin spekülatif bir şekilde yeniden inşasından kaçınılmış. Yapısal eklemelerde, paslanmaz çelik ve cam elyaf takviyeli kireçli beton gibi uyumlu malzemeler kullanılmış.
Doğrama gibi işlevsel elemanlarda ise titanyum buharla işlenmiş paslanmaz çelik tercih edilerek, tarihi dokuyla bütünlük sağlanmış. Projenin odak noktalarından biri, çökme riski altındaki 70 metre uzunluğunda ve 14 metre yüksekliğindeki mazgallı sur duvarı. Dış tarafta dört payanda ile temeller güçlendirilmiş, çatlaklar onarılmış ve yapıya zarar veren Carlist Savaşları döneminden kalma dolgular temizlenmiş. Yağmur suyunun neden olduğu hasar, geçirgen zeminler ve kanallar ile önlenerek mevcut açık havuza yönlendirilmiş. Bu proje, çağdaş müdahalenin tarihi dokuyu silmeden, onu güçlendirebileceğini ve katmanlı anlatısını koruyabileceğini gösteriyor.
Casal Balaguer
Tasarım
Flores & Prats, Duch-Pizá
Proje Yeri
Palma de Mallorca, İspanya
Tamamlanma Tarihi
2002
Fotoğraflar
Adrià Goula, Hisao Suzuki
Flores & Prats ile Duch-Pizá’nın tasarladığı yeni Casal Balaguer Kültür Merkezi, Palma de Mallorca’nın merkezindeki tarihi bir yapının yenilenmesiyle hayata geçirilmiş. Yirmi yıl süren çalışmalar, mimarlar Ricardo Flores, Eva Prats, Duch Navarro ve Xisco Pizá Alabern’in tarihin fiziksel dokusuyla birebir temasını gerektirdi. Casal Balaguer, 14. yüzyılda inşa edilmiş, 16. yüzyılda yenilenmiş, 18. yüzyılda genişletilmiş bir konut. Geçtiğimiz yüzyılın sonunda belediye, yapıyı bir kültür merkezine dönüştürme kararı aldı. Proje ile bina, aile evi kimliğinden çıkarak tüm kente açık bir kamusal mekana dönüştürülmüş.
Mimarlar, farklı dönemlerden miras alınan unsurlara eşit değer vererek çalışmış. Hiçbir dönemi diğerinin önüne koymadan, tüm tarih katmanlarını tek bir çağdaş bütün olarak değerlendirmişler. Amaçları, yapının geçmişten gelen kurallarını çözerek geleceğini tasarlamak olarak aktarılıyor. Ricardo Flores ve Eva Prats, mevcut bir binadaki tarih birikimini kabul etmenin disiplin gerektirdiğini, bunun da geçmişin “hayaletini”, zamana bağlı olarak eşyaların içine sinmiş fiziksel bir nitelik olarak, kabul etmek anlamına geldiğini vurguluyor.
Convent Saint François Restorasyonu
Tasarım
Amelia Tavella
Proje Yeri
Korsika, Fransa
Tamamlanma Tarihi
2020
Fotoğraflar
Thibaut Dini
Ulusal Liyakat Nişanı Şövalyesi unvanını alan Amelia Tavella, memleketi Korsika’daki Sainte-Lucie de Tallano’da yer alan ve 1480 tarihli, tescilli Convent Saint-François’nin restorasyon ve genişletme çalışmalarını üstlendi. Kısmen harap durumdaki yapı, uzun yıllardır atıl vaziyette bulunuyormuş. Tavella’nın tasarımı, yapılacak yeni eklemeleri geçmişin izlerini koruyarak yapının bağlamına uyum içerisinde kurgulamayı amaçlıyor.
Mezarlığa yaslanan manastır, koruduğu köyün üzerinde, eteklerinde zeytinliklerle çevrili. Karşısında mevsimlere göre renk değiştiren, bulutlarla yarışan Korsika dağlarının baş döndürücü manzarası yer alıyor. Yapı, yıllar içinde doğayla bütünleşmiş ve bu manzaranın bir parçası haline gelmiş. Bitkiler taşların arasına sızarak erozyon ve yıkıma karşı bir zırh oluşturmuş. Cepheye dahil edilmiş incir ağacı, kökleriyle zamana dayanamayan harcın yerini alarak yapının taşıyıcı unsurlarından biri haline gelmiş. Tavella, bu doğal koruyucuyu yapının ayrılmaz bir parçası olarak kabul ederek, uzun süre uykuda kalan manastırın yeniden hayat bulmasına doğanın katkısını onurlandırıyor.



































