Jan Wils’in İkonik ‘‘Beton Kase’’si

Gürkan Okumuş, Öğretim Görevlisi
İstanbul Topkapı Üniversitesi, Tasarım Bölümü

“Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.”
Mustafa Kemal Atatürk (Arsan, 1964, 643)

Modern Olimpiyatların (1) kutsal ateşi ilk olarak Amsterdam’da yakıldı (Resim 1). Meşaleyi elinde tutan kişiyse modernist bir mimar Jan Wils’ti.

Resim 1. 1928 Yaz Olimpiyatları Açılış Töreni. Amsterdam Olympisch Stadion (Barney ve Bijkerk, 2005).Image 1. 1928 Summer Olympics Opening Ceremony. Amsterdam Olympisch Stadion (Barney and Bijkerk, 2005).

Resim 1. 1928 Yaz Olimpiyatları Açılış Töreni. Amsterdam Olympisch Stadion (Barney ve Bijkerk, 2005). Image 1. 1928 Summer Olympics Opening Ceremony. Amsterdam Olympisch Stadion (Barney and Bijkerk, 2005).

1923 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) başkanı Baron Pierre de Coubertin (2), dokuzuncu (3) modern Olimpiyat Oyunlarının Amsterdam’da yapılacağını açıklar. 1920 ve 1924 Olimpiyat Oyunları için teklif vermesine karşın organizasyonu Antwerp ve Paris’e kaptıran Amsterdam, 1928 Olimpiyatları için ise Los Angeles ile yarışır ve bu sefer mutlu sona ulaşır. 20’li yıllarda izole bir ülke olan Hollanda’nın olimpiyat ev sahipliği bir kırılma noktası olacaktır. Oyunlar sayesinde ilgi odağı haline gelen Amsterdam kendisini dünyaya açar (4). 28 Temmuz-12 Ağustos 1928 tarihleri arasında tüm kıtalardan gelecek misafirler ve oyunların düzenlenmesi için inşa edilecek yeni spor tesisleri, şehrin dönüşüm hikayesini başlatır (Kuipers, 2021, 88; Barney ve Bijkerk, 2005, 12). Ne var ki, tesis inşalarına dair akıl yürütmeler esnasında oyunları putperestlik ve bir ‘‘pagan festivali’’ olarak gören Hollanda Parlamentosundaki Hristiyan partilerin sübvansiyonu geri çekme kararı, oyunların yapılmasını zora sokar. Kentin olimpiyat hayalleri suya düşecekken Hollanda Olimpiyat Komitesi’nin (NOC) kamu ve halk arasında yürüttüğü kampanyalar kayda değer bir destek görür. Bu sayede oyunlar için oluşturulan ihtiyaç programı çalışmaları kaldığı yerden sürer. 

Zaman kaybetmeden çalışmalara başlamak isteyen organizatörlerin aklına ilk gelen fikir, mimar Harry Elte tarafından tasarlanan dokuz yaşındaki Ulusal Stadyumun (The Oude Stadium, 1914) (5) büyütülmesi olur. Sonrasında daha fazla spor tesisi ve altyapıya ihtiyaç olduğu düşünülür ve bu plandan vazgeçilerek Ulusal Stadyumun batısındaki kentin pek gelişmemiş bölgesine yeni bir stadyum inşa edilmesi tasarlanır (Resim 2). Hollanda Olimpiyat Komitesi Başkanı Pieter Wilhelmus Scharroo, stadyum ve spor tesislerini hazırlamakla görevlendirilecek ismi düşünürken hiç zorlanmaz. Bu kişi, mimar Jan Wils’ten (6) başkası değildir. Öte yandan, Pierre de Coubertin ilk olarak 1912 İsveç Olimpiyat Oyunları’ndan 1948 yılına kadar sürecek Sanat Yarışmalarını (edebiyat, resim, heykel, müzik ve mimarlık) başlatır. Yarışmalar içerisinde 1928 Amsterdam Olimpiyat Stadyumu yarışmayla inşa edilen ilk mimari projedir (7) (Hout ve Capezzuto, 2012, 102). Olimpiyat Oyunları için açılan mimari tasarım yarışmasına katılan 124 başvuru arasında Wils’in bütünsel tasarımı birincilik kazanır. Ayrıca, Lahey’de bir spor tesisinin eskiz çizimleri esnasında Scharroo’nun dikkatini çeken Wils, 1924 Paris Olimpiyatları mimari tasarım yarışmasının jüri üyeleri arasında yer alan spor meraklısı bir mimardır (Kuipers, 2021, 88-89). Özel bir iş birliğine sahne olacak Wils-Scharroo birlikteliği bu şekilde başlar. İkili, Pierre de Coubertin’in önsözüyle başlayan ‘‘Gebouwen en terreinen voor gymnastiek, spel en sport: Handleiding voor den bouw, den aanleg en de inrichting’’ (Cimnastik Oyun ve Spor Binaları İnşa ve Tesisi için Rehber) kitabını 1925 yılında yayımlar. Kitap, ülkede mesleki anlamda saygın bir yeri olan Wils’e epey itibar kazandırırken eser, kısa süre sonra pek çok ülke için ilham kaynağı olacaktır (Scharroo ve Wils, 1925).   

Alkmaar doğumlu mimar Jan Wils, küçük yaştan itibaren mimarlığa ilgilidir. Henüz on yedi yaşında bir eczanenin cephesini tasarlar. Mimarlığın sadece meslek olarak değil, bir yaşam biçimi olduğuna inanır, mimarlığın olanaklarını özümser ve kendi yaşamında keşfetmeye çalışır (Barney ve Bijkerk, 2005, 9). Wils, Hollanda’da ‘‘Modern Mimarinin Öncüsü’’ olarak kabul edilir. Theo Van Doesburg, Piet Mondrian, Gerrit Rietveld ve Jacobus Oud ile ülkedeki modernist paradigmanın oluşumundaki ana akım olan ‘‘De Stijl’’in kurucuları arasında yer alır. Wils’in malzeme kullanımı, minimalist yaklaşımı ve mekanın özünü/ruhunu yakalama arzusu onu dönemin önemli vizyoneri yapar (Barney ve Bijkerk, 2005, 10). Özellikle kariyerinin erken dönemlerinde Papaverhof (8) konut kompleksi (1921) uygulamasıyla mesleki olarak kendini kanıtlar. Amerikalı mimar Frank Lloyd Wright’ın organik mimarisinin Avrupa’da yayılmasında da öncüdür. Wright’ın tasarım vizyonunu büyük arzuyla savunan Wils için arkadaşları ona şaka yollu ‘‘Frank Lloyd Wils’’ lakabı takar. Wils’in mimari yaklaşımında yalın ve fonksiyonellik vurgusu ön plandadır. Wright’ın yanı sıra Geleneksel-Modernist tasarım yaklaşımının aracısı rolündeki Hendrik Petrus Berlage’nin kuramlarından da ilham alır. Berlage’nin ‘‘mekanın önceliği’’ ve ‘‘biçimin yaratıcısı olarak duvarlar’’ yaklaşımlarını benimser. Wils, mimariyi her parçanın bağımsız ve vazgeçilmeyecek olan bir ‘‘makine’’ olarak görür (Berlage, 1996).  

Wils, mimarlığa olduğu kadar spora düşkün ve meraklı biridir. Aktif bir sporcudur ve Amsterdam’daki Beden Eğitimi Akademisi’nde öğretmenlik yapar. Yatçılık, eskrim, kürek ve jimnastik branşlarına olan ilgisi ve spora duyduğu hayranlığı, ona bir spor kompleksini tasarlama fırsatı sunar (Barney ve Bijkerk, 2005, 11). Soyunduğu görev hem kendisi hem de kent için bir kırılma noktasıdır. Hollandalı spor tarihçisi Jurryt van de Vooren, dönem içerisinde Hollanda’da modern bir spor sahasının nasıl inşa edileceğini bilen birinin olmadığını söyler. Vooren’ın ‘‘dahi’’ diye tanımladığı Wils, belirlenen alanda çalışmalarına başlarken ‘‘modern bir spor tapınağı’’ inşa etmeyi hayal eder ve uluslararası ölçekte üne kavuşacağı stadyum tasarımını rekor sürede bitirir (Vooren, 2008). Amsterdam’daki bu ‘‘Olimpiyat Köyü’’, Hollanda başkentinin güneybatısındaki dikkat çekici kompleks hem kalıcı hem de geçici binalardan oluşur. Wils’in tasarımda beton iskeleti koyu renkli tuğlalarla gizlemesi modernist çevrelerce eleştirilir ve hatta bu durum De Stijl ile arasının açılmasına neden olur. Fakat genel mimari kompozisyona bakıldığında, daha önce futbol, atletizm ve bisiklet pistini tek mekanda bu denli etkili ve uyumlu bir biçimde birleştiren olmamıştır. Stadyumun içerisinde ise, ofis, atölye, soyunma odası, kafe, basın odası, sağlık odası ve hatta bilimsel spor araştırmaları için bir laboratuvar bile bulunur. 

Wils, stadyumun çevresinde yüzme havuzu, eskrim salonu, spor salonu, restoran gibi geçici yapılar inşa ederken kübist kompozisyona sahip yapı grubu, oyunlar sonrası yıkılır. Esasında stadyum da 50 yıldan daha uzun bir süre dayanacağı düşünülerek inşa edilmemiştir (Kuipers, 2021, 91). Tesisin yapım aşamasında Hollanda atletizm teknik ekibinin başına getirilen İsveçli atlet William Krigsman, atletizm pisti ve koşu parkurunun inşasını gerçekleştirir. Ayrıca, Wils’e branşların teknik problemleri hakkında bilgi aktarır. Stadyum tasarımında tüm mesleki hünerlerini sergileyen Wils, modern ve antik oyunları birleştirmek için bir yenilik icat eder. Mimarın buluşu, 1928 Amsterdam’ı olimpiyat tarihinde pek çok ilkin gerçekleştiği bir organizasyon olmasının yanı sıra mimarlık tarihinin ikonik sahnesi haline getirir. Bu sahnedeki başrol, stadyumun hemen yanındaki Maraton Kulesi’dir (Marathon toren).  

Resim 2. Sol altta, Elte’nin 1914 yılındaki The Oude Stadium ve sağda, Amsterdam Olympisch Stadion ve çevresindeki spor alanı (Hollanda Askeri Tarihi Enstitüsü (URL 3).Image 2. Below left, Elte's The Oude Stadium in 1914 and on the right, Amsterdam Olympisch Stadion and the surrounding sports area (URL 3).

Resim 2. Elte’nin 1914 yılındaki The Oude Stadium ve sağda, Amsterdam Olympisch Stadion ve çevresindeki spor alanı (Hollanda Askeri Tarihi Enstitüsü (URL 3). Image 2. Below left, Elte’s The Oude Stadium in 1914 and on the right, Amsterdam Olympisch Stadion and the surrounding sports area (URL 3).

Maraton Kulesi (Marathon Toren)
Kompleksin en önemli mimari parçası, 32 bin kapasiteye sahip tuğla kaplı stadyumun 20 metre ilerisindeki yürüyüş yolu üzerinde yer alan Maraton Kulesi’dir. Wils, kuleyi stadyumun yatay çizgilerini parçalayacak şekilde tasarlar. Bu güçlü dikey vurgu, stadyumla olan biçimsel karşıtlığı dengelerken göz alıcı ve görkemli bir manzara sunar. Mimar, kuleye sembolik bir anlam yüklerken olimpiyat oyunları boyunca kulenin tepesinde ateş yakmayı planlar (9). Elbette ki, bir fikir üretmek onu uygulamaktan farklıdır. Metrelerce yükseklikte bir kule inşa etmek ve tepesine içinde ateşin yanacağı bir ‘‘beton kase’’ yerleştirmek dönem için oldukça cesaret gerektiren bir iştir. Wils, bu görev için kızıl saçları ve kimsenin cüret edemediği işleri yapmasıyla tanınan ‘‘Kızıl Şeytan’’ müteahhit Bertus Schuddeboom’ı tercih eder. İkili, bu ‘‘ağır kubbe’’yi metrelerce yukarı kaldırmak adına çeşitli denemeler yapar ve sonunda başarır (Vooren, 2008). (Şekil 1). 

Şekil 1. Wils’in Marathon Kulesi eskiz çizimi (Barney ve Bijkerk, 2005).Figure 1. Wils' Marathon Tower sketch drawing (Barney and Bijkerk, 2005).

Şekil 1. Wils’in Marathon Kulesi eskiz çizimi (Barney ve Bijkerk, 2005). Figure 1. Wils’ Marathon Tower sketch drawing (Barney and Bijkerk, 2005).

Kule, Olimpiyat ateşinin ilk kez yanacağı çarpıcı bir imge olarak inşa edilir. Yapı, elektrikli hoparlör aracılığıyla maratonun başladığını duyuran dört balkon ve tepesinde yanan meşaleyi tutan 3,5 metre çapındaki ‘‘beton kase’’den oluşur. Kule içeriden aydınlatılır ve yanlarındaki düşey şeritler sayesinde geceleri bir yıldız gibi parıldar. Halk gündüzleri dumanı, geceleri ise alevleri görür. Hollandalı gazeteci Sjaak Priester, kulenin halk arasında ‘‘sol kule’’ ve ‘‘Amsterdam’ın Küllüğü’’ olarak ifade edildiğini yazar. Wils, 46 metre yüksekliğine sahip merdivenli ikonik kuleyle ilk olimpiyat ateşini yakarken oyunlara simgesel bir temsil hediye eder. Olympisch Stadion, uluslararası ölçekte bir sansasyon yaratır (Priester, 2008). Wils, ulusal ve uluslararası pek çok ödül kazanırken en anlamlı mükafat, 1928 Yaz Olimpiyatları Sanat Yarışmasındaki mimarlık altın madalyası olur (10).   

1937 yılında ihtiyaçları karşılamaması üzerine stadyumun kapasitesi 50 bine çıkarılmak istenir. Stadyumu genişleterek ek bir bölüm tasarlayan Wils, bu sefer beton strüktürü görünür/çıplak bırakır. 1947 yılında ise, spor dünyasındaki savaş kurbanlarını anmak ve Olimpiyat ateşini anımsatmak amacıyla stadyumun güney kısmına sanatçı Fred Carasso tarafından tasarlanan Prometheus heykeli yerleştirilir (11). Stadyumun popülerliği, ihmal, futbol isyanları ve trafik sorunları sebepleriyle gittikçe azalır. 70’lerde stadyumun yıkılarak bölgeye konut blokları inşa etme fikri, stadyumun 1992’de Ulusal Anıtlar Listesine (Rijksmonument) alınması sebebiyle engellenir. Günümüzde stadyum, Olympic Experience Amsterdam adıyla spor müzesi olarak işlevlendirilmiştir (Kuipers, 2021, 92). 

Kılavuz
Wils’in stadyum ve maraton kulesi tasarımı, Olimpiyat oyunları sayesinde dünyada oldukça dikkat çeker. Diğer devletler de benzer stadyum planlarını ülkelerinde inşa eder. Montevideo’da Estadio Centenario (1930), Floransa’da Artemio Franchi (1931), Torino’da Stadio Olimpico (1933) ve La Coruna’da Estadio Municipal de Riazor (1944) bunlardan bazılarıdır. Wils’in yaktığı ‘‘meşale’’, genç Cumhuriyet’in spor kültüründeki inşasına da kılavuzluk eder. Jan Wils’in P.W. Scharroo ile yazmış oldukları eserin stadyum ve spor tesisleri inşalarında bir rehber olarak kullanılmasını isteyen Mustafa Kemal Atatürk, kitabın hızlıca Türkçeye çevrilmesini söyler. Ülkedeki ‘‘beden terbiyesi’’nin gelişiminde ciddi öneme sahip spor yapıları inşası, bu kitap rehberliğinde gerçekleşir. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Başkanı Aziz Akyürek, kitabın önsözünde şunları ifade eder: 

‘‘…Ta köylere varıncaya kadar memleketimizin her tarafında meydana getirilmelerine çok büyük ihtiyaç hissedilen oyun ve spor sahalarının iyi şartlar altında tesisi işinde spor kulüplerine, köy, nahiye, belediye ve vilayet ve mektep müdürlerine faydalı olacağı ümidiyle Türkçeye çevrilmiştir…’’ (Scharroo ve Wils, 1933; Atabeyoğlu, 1989, 97)

Yine 1932 yılında Türkçeye çevrilen Carl Diem (12) ve Johannes Seiffer tarafından yazılan ‘‘Sportplatz und Kampfbahn: Bau und Instandhaltung’’ (Spor Sahaları ve Stadyomlar) kitabı ve 1927-33 yılları arasında Maarif Vekaleti’nin başkanı Ernst Egli tarafından Avrupa spor mimarisi hakkında bilgi kazanmakla görevlendirilen Mimar Seyfettin Nasıh’ın  (Seyfi Arkan) 1933 yılında hazırlamış olduğu rapor (13) da ulusun spor mimarisinin gelişiminde önemli rol oynar (Nasıh, 1933, 299). Raporda Wils’in Amsterdam Olimpiyat Stadyumu’na dair incelemeler de yer alırken özellikle dönemin Almanya’sında inşa edilen stadyumlar analiz edilir. Nasıh, Almanya’da spor mimarisinin en önemli yapı tipolojileri olarak stadyumları görür. Dönem Almanya’sının halkın sporla olan ilgisi, devletin kurmuş olduğu spor teşkilatının tarihi de araştırmada dikkate değer farklı noktalardır (Nasıh, 1933, 309).   

Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlık mücadelesi veren ulus, Cumhuriyet ilanından altı yıl kadar sonra 1929 yılında dünya iktisadi krizi Büyük Buhran’ı yaşar. Genç Cumhuriyet pek çok alanda yaşadığı sorunlardan en az biçimde etkilenmek için çalışır ve üretir.  Söz konusu periyot içerisinde spor tesisleri konusunun bu denli önemsenmesi Atatürk’ün spor ve gençliğe verdiği değeri açıkça göstermektedir (Bozdoğan, 2002, 92). ‘‘Gençlik’’ ve ‘‘sağlık’’ imgeleri, Cumhuriyet’in yeni ve devrimsel anlayışıyla örtüşür. Ülkenin her alandaki çağdaşlaşma kimliği Türk gencinin beden terbiyesinin geliştirilmesiyle mümkündür (Bozdoğan, 2002, 91; Anonim, 1935, 6-10). Bu ideal, park, rekreasyon alanları ve spor tesislerinde mekansallaşır. 1928 Amsterdam Olimpiyat Oyunları mimarlık yarışmalarına katılan İtalyan mimar Paolo Vietti Violi (14), Türkiye’ye davet edilen diğer yabancı mimarlarda olduğu gibi önemli bir görev üstlenir. Bu vazife, ülkenin pek çok şehrinde stadyumlar inşa etmektir. 

1930’lardan itibaren kentlerde başlayan inşa çalışmalarının ilk izine ülkeye öncülük eden modern başkent Ankara’da rastlanır. Spor kompleksi tasarımı için 1934 yılında düzenlenen uluslararası yarışmayı Paolo Vietti Violi’nin önerisi kazanır. Violi’ye (1936, 11-13) göre stadyumlar resmi ve askeri törenler için de militarist ve ulusal bir program sunar. Stadyum/hipodrom yapıları konusunda uzmanlığı bulunan Violi’nin planlaması, yüzme havuzu, tenis kortu, atış poligonu, manej, çocuk bahçesi ve gazinodan oluşan spor tesisi ve sosyal donatı alanlarının birlikte düşünüldüğü bir kompleks tasarımı şeklinde olur (Aslanoğlu, 2001, 230). Ankara kısa zaman içerisinde 19 Mayıs Stadyumu ve Hipodrom gibi iki büyük ve çağdaş tesise sahip olur (Korkmaz, 2007, 43-44) (Resim 3). Yapı, 1930’lardaki spor faaliyetleri ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olmak üzere pek çok milli bayram ve resmî törenlerin kamusal sahnesidir (Bozdoğan, 2002, 91) (Resim 4). Pek çok branşta önemli organizasyon ve törenlere ev sahipliği yapan stadyumun işaret öğesi maraton kulesidir (Resim 5). Öyle ki, düşeyde çarpıcı bir plastik etki yaratan 30 metrelik Maraton Kulesi bütün ihtişamıyla stadyumun üzerinden yükselip Ankara silüetine karışırken Wils’in Amsterdam’da insanlık tarihi için yaktığı umut ateşini hatırlatır. 

Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nun açılış töreninde başbakan İsmet İnönü konuşmasında: ‘‘Türkiye’yi idare edenler, stadyumu en kıymetli mektep gibi her yerde kurmaya çalışacaklardır.’’ ifadesiyle Atatürk’ün spor politikasındaki karakteristik görüşünü dile getirir. Ülkenin varmak istediği hedef, inşa edilen spor alanları ve sözlerle kendini açıkça belli etmektedir: ‘‘Türkiye’nin istikbalini idare edecek genç nesiller açık havada, açık meydanlarda yetişeceklerdir.’’  (Atabeyoğlu, 1989, 99). 

1937 yılı başında ise, Adana, Samsun, Sivas, Afyon, Aydın, Bursa, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Isparta, Eskişehir, İzmir, Kastamonu, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Kütahya, Manisa, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Zonguldak şehirleri ve Ayvalık, Beşiktaş, Eyüp, Karşıyaka ve Nazilli ilçelerine spor tesisi inşası çalışmaları başlar. Pek çok spor dalında yapılan çalışmaların yanı sıra Uludağ ve Elmadağ gibi iki dağda ise kış sporları ve dağcılık tesisleri için maddi kaynak ayrılmıştır (Baba, 1941, 35; Atabeyoğlu, 1989, 98). 

Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre sonra, dönemin en ünlü spor gazetesi L’Auto, bir makale yayınlar. Bu makalede, Atatürk’ün spora verdiği büyük önem şu satırlarla anlatılır:

‘‘…Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı o oldu. Yalnız kağıt üzerinde ve nutuklarda değil, bunu bilfiil yerine getirdi. Stadyomlar ve çeşitli spor merkezleri tesis ettirdi. Halkevlerinin spor kollarını bizzat mürakabe etti ve milletin mukadderatına hakim olduğu günden itibaren Türkiye’de spor, gittikçe artan bir önem ve değer kazandı…’’ (Atabeyoğlu, 1989, 93). 

Cumhuriyetin spor ve mimarlık tarihinde hafızalara kazınan ve kentin toplumsal belleğinde önemli yer edinen stadyumun simgesi maraton kulesi 1965 yılında yıkılır. Rasyonel ve fonksiyonel yaklaşımı sunan modern mimarlık ürünü 19 Mayıs Stadyumu ise kamuoyu ve DOCOMOMO Türkiye başta olmak üzere pek çok kuruluş ve derneğin tepkisine karşın 2018 yılında tamamen yok edilir. Cumhuriyet’in spor kültürüne ışık tutması, toplumun gündelik hayat pratiğini yansıtması ve kentin modern mekansal izlerinin anlatısına katkısı sebebiyle Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nun korunması gerekirdi. Kolektif belleğin bir parçası niteliğindeki tesis, yirminci yüzyıl Türk mimarlığının özgün, modernist, işlevsel ve yalın formlardan oluşan bir tasarımıdır (Özgenel, 2022, 70). Kent kimliğine referans veren simgesel yapı, plan/cephe kurguları, malzeme, teknoloji ve teknik uygulamalarıyla Türkiye’deki spor komplekslerinin öncüsüdür (15). Tesis, güncel gereklilikler bağlamında özgün niteliklerine müdahale edilmeden bakım ve onarım sonrası Spor müzesi olarak değerlendirilebilir ve günümüze ulaşabilirdi.     

Resim 3. Ankara 19 Mayıs Stadyumu ve Maraton Kulesi (La Turquie Kemaliste, 1939).Image 3. Ankara 19 May Stadium and Marathon Tower (La Turquie Kemaliste, 1939).

Resim 3. Ankara 19 Mayıs Stadyumu ve Maraton Kulesi (La Turquie Kemaliste, 1939). Image 3. Ankara 19 May Stadium and Marathon Tower (La Turquie Kemaliste, 1939).

Resim 4. Ankara 19 Mayıs Stadyumu (La Turquie Kemaliste, 1936).Image 4. Ankara 19 May Stadium (La Turquie Kemaliste, 1936).

Resim 4. Ankara 19 Mayıs Stadyumu (La Turquie Kemaliste, 1936). Image 4. Ankara 19 May Stadium (La Turquie Kemaliste, 1936).

Resim 5. Ankara 19 Mayıs Stadyumu ve Maraton Kulesi (La Turquie Kemaliste, 1936).Image 5. Ankara 19 May Stadium and Marathon Tower (La Turquie Kemaliste, 1936).

Resim 5. Ankara 19 Mayıs Stadyumu ve Maraton Kulesi (La Turquie Kemaliste, 1936). Image 5. Ankara 19 May Stadium and Marathon Tower (La Turquie Kemaliste, 1936).

Notlar

  1.  19. yüzyıl sonlarıyla dünyanın içinde bulunduğu politik, ekonomik ve sosyokültürel koşullar, haberleşme imkanları ve seyahat kolaylıkları, endüstri devriminin getirdiği yenilikler, insanlığın/ulusların birbiriyle yakınlaşmasını sağlarken Modern Olimpiyat Oyunlarının yeniden doğuşuna imkan tanır. 
  2. Antik Yunan (Olympia) Olimpiyat Oyunları düşüncesini modern çağa uyarlayarak Modern Olimpiyat Oyunlarını yaratan Baron Pierre de Coubertin’dir. Tüm insanlığın birbirine yaklaşmasını sağlayan oyunlar, özgürlük, eşitlik, sportif rekabet ve dayanışmanın sembolü olur (Barney ve Bijkerk, 2005, 8-9). 
  3. 1916 yılında Berlin’de düzenlenmesi planlanan Yaz Olimpiyat Oyunları, I. Dünya Savaşı nedeniyle iptal edilmiştir. 
  4. Hollanda’nın dünyaya kendini tanıtmasında önemli rolü bulunan oyunlar, ülkede sporun boş bir zaman etkinliği olarak ciddi bir girişim oluşturmasını sağlar. Ülkede sporun tarihsel gelişimine dair detaylı bilgi için bkz. Mol, 2000, 141-152. Stadyumlar, kentsel formu şekillendirme/değiştirme becerisine sahiptir. Bu yapılar, spor etkinlikleriyle beraber sanatsal ve estetik performansların da sergilendiği mekanlardır. Kentsel peyzajda başat role sahip spor tesisleri toplulukları bir araya getirir ve toplumsal/kentsel bir kimlik yaratır (Aksu, 2012). 
  5. Stadyum, Berlage’nin Plan Zuid’nin bir parçası niteliğindeki konut bölgesine yer açmak için 1929 yılında yıkıldı (Berlage, 1996).
  6. Hollanda’nın önde gelen mimarlarından Wils, 1931 yılında geçici yapılardan boks salonunun yerine tasarladığı Citroen Garajı binasıyla modernist ve kübist tavrını yineler. Tasarımla ilgili detaylı bilgi için bkz. Kuipers, 2021.
  7. 2 Nisan 1906 tarihindeki mektubunda Olympia kentinde güzel sanatlar ile oyunların uyumlu birlikteliğinden söz eden Coubertin, modern oyunlarda yeniden bu durumun yaratılmasını müjdeler. ‘‘Bedenin ve aklın kutlanması’’ olarak ifade ettiği olimpiyat ruhunda spor kadar güzel sanatların da önemli katkısı olduğunu söyler. Spor ve sanat yarışlarını birleştiren kişi yine Coubertin’dir. İlk düzenlenen sanat yarışması 1912 Stockholm Olimpiyatları’nda ‘‘Building plan of a modern stadium’’ projeleriyle ilk olimpik altın madalya kazanan İsviçreli mimarlar Eugène-Edouard Monod ve Alphonse Laverrière olur. 1928 Amsterdam’da mimarlık kategorisi mimari tasarım ve şehir planlama olmak üzere iki alt kategoriye ayrılır. Wils’in ödülü, Olimpiyat tarihinde uygulanmış bir mimari projenin olimpik madalyayla onurlandırıldığı ilk tasarımdır (Hout ve Capezzuto, 2012, 102).  
  8. Papaverhof, Hollanda’da en önemli 100 Ulusal Anıt Listesi (Rijksmonument) arasında yer alır. 
  9. Olimpiyat tarihçileri, Robert K. Barney ve Anthony T. Bijkerk, (2005) Wils’in kulede ateş yakma fikrini, Masonlar Tarikatı’nın aktif üyesi olan mimarın mason imgelerinden ilham alarak gerçekleştirdiğini iddia eder. Onlara göre, Wils, masonluğu kendine rehber seçer ve içerisindeki ışık, alev, ateş ritüellerini tasarımında kullanır. Detaylı bilgi için bkz. Barney ve Bijkerk, 2005.  
  10. Olimpiyat oyunlarını paganizmin bir gösterisi olarak gördüğü için oyunların açılış ve kapanış törenlerine katılmayan Kraliçe Wilhelmina, ödül töreninde bulunarak Jan Wils’in altın madalyasını takdim eder. Jan Wils, 1928’den sonra 1932, 1936 ve 1948 Olimpiyat Sanat Yarışmalarına da katılır (Barney ve Bijkerk, 2005).  
  11. Prometheus, Olympos Dağı’ndaki ateşi tanrılardan çaldığı için alevle ilişkilendirilir. Antik Yunan mitolojisinde aklın ve aydınlanmanın sembolüdür. İlk olarak stadyumun içine dikilen heykel ölümsüzlük, özgürlük ve savaşta öldürülen sporculara atfedilir. 
  12. Modern Olimpiyatlarda Olympia’da yanan kutsal alevi taşıyacak meşale koşusunu organize etme fikri ise Alman Carl Diem tarafından üretilir. Diem, 1933 yılında Türkiye’ye davet edilir, hazırladığı rapor çerçevesinde 1936 yılında Türk Spor Kurumu kurulur. Sonrasında 1938 yılında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün kurulmasıyla Cumhuriyet’in spor kültürü inşası devlet kontrolünde önemli yol kat eder. 1930-50 yılları arasında ülkenin farklı bölgelerinde şehir stadyumları inşası gerçekleşir. (Nasıh, 1933; Atabeyoğlu, 1989).    
  13. Atatürk, ülkedeki spor modelinin belirlenmesi için Avrupa’daki gelişmiş teknikleri mimarlara inceletir (Atabeyoğlu, 1989, 100). Rapor, dönemin ruhunu yansıtan Arkitekt dergisinin 1933 senesindeki sayısında ‘‘Stadyumlar: Almanya Stadyumları hakkında bir tetkik raporu’’ başlığıyla yayınlanır (Nasıh, 1933, 299-314).
  14. Violi, Paris Ecole des Beaux Arts mezunu olan ilk İtalyan mimardır. Türkiye’de Ankara 19 Mayıs Stadyumu, İstanbul Spor ve Sergi Sarayı ve İstanbul Dolmabahçe (İnönü) Stadyumu’nu tasarlar ve inşa eder. II. Dünya Savaşı sonrası ülkedeki sosyoekonomik ve teknik açılardan yaşanan olumsuzluklar Violi’nin pek çok şehirde planladığı stadyum ve spor alanlarını uygulayamamasına neden olur (Ricco, 2017; Özgenel, 2022, 71; Okumuş, 2024, 225).
  15. 19 Mayıs Stadyumu Kompleksine dair mimari değerler 22 Ocak 2019 tarihinde bilirkişi raporunda ifade edilmiştir. Rapor, Elvan Altan, Lale Özgenel ve Metin Şenbil tarafından hazırlanmıştır. Detaylı bilgi için bkz. Özgenel, 2022, 71. 

Kaynaklar

  • Aksu, A., (2012). Spor Sosyal Ortamı” Olarak Stadyumlar, Mimarlık Dergisi, 360, Temmuz-Ağustos, Ankara, 
  • Anonim. (1935). L’éducation Physique en Turquie, La Turquie Kémaliste, 6-10. 
  • Arsan, N. (1964). Atatürk’ün tamim, telgraf ve beyannameleri IV. Cilt. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları.
  • Aslanoğlu, İ., (2001). Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara, 
  • Atabeyoğlu, C. (1989). Atatürk ve Spor. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Spor Eğitim Dairesi, Ankara.
  • Baba, N. (1941). “College Sports in Turkey”, La Turquie Kemaliste, S. 41, s.32-36.
  • Barney, R. K., & Bijkerk, A. T. (2005). The genesis of sacred fire in the Olympic ceremony: a new interpretation. Journal of Olympic History, 13(2), 6-27.
  • Berlage, H. P. (1996). Hendrik Petrus Berlage: thoughts on style, 1886-1909. Getty Publications.
  • Bozdoğan, S., (2002) Modernizm ve Ulusun İnşası Erken Cumhuriyet Türkiye’sinde Mimari Kültür, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul. 
  • Diem, C., & Seiffert J. (1933). Spor Sahaları ve Stadyumlar, TBMM Matbaası, Ankara. 
  • Korkmaz, Z. (2007). Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nu (Ankara Milli Stadı’nı) okumak: Erken Cumhuriyet döneminde mekan, toplumsal yaşantı ve ideoloji ilişkisi. unpublished M.Arch thesis: Gazi University, Department of Architecture. Ankara.
  • Kuipers, M. (2021). Olympic Heritage in Amsterdam. ICOMOS–Hefte des Deutschen Nationalkomitees, 76, 88-94.
  • Mol, P. J. (2000). Sport in Amsterdam, olympism and other influences: the inter‐war years. The International Journal of the History of Sport, 17(4), 141-152.
  • Nasıh, S., (1933). Stadyumlar: Almanya Stadyumları hakkında bir tetkik raporu Arkitekt, 10-11: 299-304. 
  • Okumuş, G. (2024).  Çağdaş Mimari Aksın Yok Oluşu: İpekiş Mensucat Fabrikası -Bursa Atatürk Stadyumu- Atatürk Kapalı Spor Salonu Yıkımları Üzerine Bir Değerlendirme. Ed. Şerife Geniş ve Neslihan Demirtaş Milz. Cumhuriyetin 100. Yılında Kentleşme ve Kentsel Toplum. İdealkent Yayınları. Ankara. 209-237.
  • Özgenel, L. (2022). 82 Yıllık Ankara 19 Mayıs Stadyumunun Ardından…. Serbest Mimar Dergisi, (43), 64-71.
  • Ricco, P. (2017). Finding a Balance Between Art and Technique: The Sports Centers Designed by Paolo Vietti Violi in Turkey, P. Girardelli ve E. Godoli (der.) Italian Architects and Builders in the Ottoman Empire and Modern Turkey, Design Across Borders Cambridge Scholars Publishing, 270.
  • Scharroo, P. W., & Wils, J. (1925). Gebouwen en terreinen voor gymnastiek, spel en sport: handleiding voor de bouw, de aanleg en de inrichting. 
  • Scharroo, P. W., & Wils, M. J. (1933). Cimnastik Oyun ve Spor Binaları İnşa ve Tesisi için Rehber. TBMM Matbaası, Ankara.
  • Van den Hout, J., & Capezzuto, R. (2012). Le Olimpiadi dell’architettura.: The Architecture Olympics. Domus, (960), 102.
  • Vietti Violi, P. (1936). “Les Installations Sportives D’Ankara”, La Turquie Kémaliste, S. 13, s.11-13.
  • Vietti Violi, P. (1937). II Centro Sportivo di Ankara, L’Ippodromo di Maia Merano, Rassegna di Architettura, Milano, 3-10.
  • URL-1: (https://www.europeana.eu/en/stories/the-1928-olympic-games-in-amsterdam)
  • URL-2: Jurryt van de Vooren Söyleşisi (23 Haziran, 2008): (https://onsamsterdam.nl/artikelen/olympisch-vuur-ontstond-in-1928)
  • URL-3: Nederlands Instituut voor Militaire Historie, (https://architectureofthegames.net/category/1928-amsterdam/)
  • URL-4: Sjaak Priester Söyleşisi (1 Haziran, 2008): (https://onsamsterdam.nl/artikelen/architect-jan-wils)